EKO-TARIMDA YABANCI OT REGÜLASYONU

Yabancı otlar kültür bitkisi içerisinde yetişmesi istenmeyen otlardır."

Yabancı ot kavramını yabani otlarla karıştırmamak gerekir. Yabani ot kültür arazisi dışında yetişen otlardır.

Yabancı ot mücadelesi, hiçbir zaman yabancı otların tamamen (canlı bitki organları ve tohumlarının) ortadan kaldırılması ya da eradikasyonu değildir. Yabancı otlarla mücadeleden amacımız, yabancı otların zararını asgariye indirmektir. Yabancı otların doğal dengeyi sağladığı ve zararlarının yanında faydalarının da olduğunu daima göz önünde bulundurmalıyız.

Yabancı otlar, kültür bitkileriyle su, ışık ve mineral maddeler yönünden rekabete girmektedir ve bunun sonucunda kültür bitkisinin veriminde önemli azalmalar meydana gelmektedir. Ayrıca kültür bitkilerinde önemli kayıplara neden olan hastalık ve zararlılara konukçuluk ederler.

Yabancı otların kültür bitkilerine olan olumsuz etkilerini ekonomik zarar seviyesinin altında tutmak için çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Bunlar:

Mekaniksel Savaşım: Çapalarna,elle yolma,toprak işleme,su altında bırakma ve malçlama

Fiziksel Savaşım: Solarizasyon

Biyolojik Savaşım: Yabancı otların savaşımında böcekler, balıklar, mantarlar ve bakterilerden yararlanılmaktadır. Yaygın bir uygulaması yoktur.

Burada, bu yöntemlerden ekolojik tarımda uygulanabilecek olanlardan bazı örnekler verilecektir.

13.1. Biyolojik Mücadele

Biyolojik mücadele, yabancıotun herhangi bir hastalık etmeni veya böceklerle kontrol altına alınmasıdır. Bu mücadele, herhangi bir pestisit kullanılmadığı için entegre savaşımda önemlidir. Ancak başarıya ulaşabilmek için; yabancıot üzerinde elde edilen biyolojik ajanın mutlaka etkinliğinin saptanması gerekir. Marmara Bölgesi Sanayi Domatesi Üretim Alanlarında Sorun Olan Canavarotu (Orobanche) Türlerinin Doğal Düşmanı Phylornyza orobanchia Kalt.'nın Bulaşıklılığı Üzerinde yapılan araştırmalarda yörenin tamamının parazit ile bulaşık olduğu fakat populasyonun yeterli olmadığı saptanmıştır. Populasyon; Balıkesir'de % 6.1, Karacabeyde %32.2, Biga'da % 7.8, Mustafakemalpaşa'da ise % 25.8 olarak bulunmuştur. Populasyonun yeterli düzeye çıkamamasının en önemli nedeni yörede yaygın olarak pestisit kullanılmasıdır. Bilinçsizce kullanılan pestisitler, canavarotunun mücadelesinde önemli bir yere sahip olan bu sinek türünü öldürmektedir. Ekolojik tarım içerisinde pestisit kullanımı olmadığı için, sinek populasyonunda önemli bir artış olacaktır. Bu da canavarotu kontrolünde önemli bir artış sağlayacaktır.

Karakavuk (chondrilla juncea), ülkemiz tarımı için fazla ekonomik değeri olmayan bir yabancı ottur. Fakat Avustralyada buğday alanlarında çok fazla zarar vermektedir. Bu yabancı otu, bir pas türü olan Puccinia choudrillina etkili biçimde kontrol altına alabilmektedir. Ülkemizden toplanan pas fungusu sporları Fransa'da bazı elektroforez çalışmalarından sonra Avustralya'da biyolojik ajan olarak kullanılmaktadır.

Önemli bir yabancı ot olan Cirsium arvense (köy göçüren) ile biyolojik savaşımda Puccinia xanthii ve Puccinia punctiformis kullanılmaktadır. Kültür bitkilerinde çok önemli zararlara neden olmayan Hetiotrapeum europeum ile mücadelede Uromyces heliotropii den yararlanılmaktadır.

13.2. Allelopati

Bitkilerin köklerinden toprağa bıraktıkları kimyasallarla diğer bitkilerin çimlenmesi ve gelişmelerini engellemeleri olayına allelopati denir. Bu etkileşim iyice aydınlatıldığında kimyasal savaşımın yerini alacaktır. Bazı kültür bitkilerinin yabancı otlara allelopatik etki gösterdiği yapılan çalışmalarla saptanmıştır. Bazı yabancı otlar üzerinde allelopatik etkisi saptanmış kültür bitkileri ve etki şekilleri Tablo 1 'de verilmektedir.

Tablo 1. Yabancı Otlara Allelopatik Etkisi Olan Bazı Kültür Bitkileri ve Etki Şekilleri

Turp ekstraktlarının, kanyaş rizomlarının sürmesine olan etkisinin 2 şekilde olduğu düşünülmektedir. Bunlardan biri, direkt olarak sürmeyi önleyen inhibitörleri içermesi, diğeri ise özellikle kanyaş rizomları üzerindeki toprak kökenli Fusarium spp. gibi patojenlerin çoğalmasını teşvik etmesidir. Turpun bağlı bulunduğu Brassicaceae familyasına ait türlerdeki hardal yağı ve bu gruba ait diğer bazı kimyasallar, toprak kökenli pekçok fungusun kontrolünde kullanılmaktadır. Kültür turpunun allelopatik etkisinin, yapısındaki hardal yağından kaynaklandığı sanılmaktadır.

Bugüne kadar yapılmış çalışmalarda allelopatik etkisi saptanmış yabancı

otlar Tablo 2'de verilmektedir.

Tablo 2. Allelopatik Etkili Yabancı Otlar

Agrostemma githago Eluisine indica

Allium vineale Hemartia altissima

Amoranthus retroflexus Lolium multiflorum

Amarantus spinosus Lactuca scarioja

Ambrosia artemisiifolia Matricarla inodora

A. psilostachyta Poa spp.

A. trifida Polypgonum aviculare

Artemisia vulgaris P orientale

Avena fatua P persicaria

Brassica sp. Portulaca oleracea

Carnelina alyssum Salsola kali

Cynodon dactylon Setaria viridis

Euphorbia esula Setaria faberi

E. supina Stellaria media

Yabancı otların, kültür bitkilerinin suyuna, ışığına. besinine, mineral maddelerine ortak olarak meydana getirdikleri zararları arasına bugün bir de allelopati eklenmiştir. Allelopatinin bu olumsuz etkisinin azaltılıp, kullanım sahasının geliştirilmesi beklenmektedir. Tablo 3de bazı kültür bitkilerine allelopatik etkisi saptanmış yabancı otlar ve etki şekilleri görülmektedir.

Kültür bitkileri ile yabancı otlar arasındaki allelopati, tarımımız için oldukça önemli gelişmelere neden olacak boyuttadır. Bu ilişkiden elde edilecek veriler sayesinde yabancı ot kontrol mekanizmalarına bir yenisi daha eklenebilecektir. Bu mekanizma kimyasal mücadeleye alternatif olarak düşünülmektedir. Kültür bitkilerinin allelopatik etkili kimyasallarından yapılacak preparatlarla herbisit kullanımının sınırlanacağı, doğal bir mekanizmayla yabancı otların kontrol edilebileceği düşünülmektedir.Bitkilerin kendi savunmaları için salgıladığı kimyasal bileşikler üzerinde bilgiler arttıkça. bunların pestisit olarak kullanılması, çevre kirliliği bakımından da çok olumlu olacaktır, çünkü bu bileşiklere gerek yabancı otların, gerekse diğer organizmaların bağışıklık kazanması oldukça güçtür.

Allelopatinin etkisi çevreye bırakılan kimyasal bileşiğe bağlıdır. Bu durum allelopatiyi rekabetten ayıran çok önemli bir noktadır. Bilindiği gibi rekabet; su, mineral maddeler, besin elementleri ve ışık gibi faktörleri aynı habitatı paylaşan bitkiler arasında bir çekişmeyle azaltılmasıdır. Yabancı ot kontrolüne yeterince önem vermeyen tarımırnız dikkate alındığında bu ilişkinin önemi daha net ortaya çıknıaktadır, çünkü zararsız görülen, bazen mücadele yapma gereği bile duyulmayan yabancı otlar, tarım için elverişli topraklarımızı sistemli bir şekilde zehirlemekte. sadece rekabet gücüyle değil, allelopatik etkili kimyasallarıyla da kültür bitkisinin verimini azaltmakta, gelişimini engellemekte hatta daha tohum döneminde kültür bitkisinin çimlenmesine mani olmaktadır. Böylece yabancı ot mücadelesinin gerekliliği bir kez daha vurgulanmış olmaktadır.

Tablo3. Kültür Bitkilerine Allelopatik Etkisi Olan Bazı Yabancı Otlar ve Etki Şekilleri.

Bu konuda yapılan diğer çalışmada, allelopatik etkiye sahip bazı kültür bitkilerinin ekolojik tarım yapılan pamuk alanlarında buluııan yabancı ot tür ve yoğunluğuna etkisini saptamak amaçlanmıştır. Bunun yamnda yeşil gübre olarak tarlaya uygulanan bu bitkilerin pamukta verim ve kaliteye etkileri de araştırılmıştır.

13.3. Tarımsal Mekanizasyon

Yabancı ot tohumlarının çimlenmesi veya vejetatif çoğalma birimlerinin sürgün vermesi ışık, sıcaklık ve toprak nenıine bağlı olarak değişmektedir. Ayrıca toprak işleme şekilleri ve derinliği de çimlenmeyi teşvik etmekte veya engellcınektedır. Özellikle dormansi süresi kısa olan yabancı ot tohumlarının, kısa süreli olarak bazı çimlenme isteklerinin kaldırılmasıyla. populasyonlarının bir ölçüde kontrol altına alınmasına olanak sağlamaktadır.

Özellikle pestisit kullanmıının. çevre kirliliği sorununu beraberinde getirmesi nedeniyle, kullanımı minumuma indirilmeye çalışılmakta ve başka mücadele yöntemleri arayışına gidilmektedir.

İngiltere'de yapılan bir çalışmada geleneksel pullukla toprak işlemenin diğer farklı toprak işleme yöntemleriyle karşılaştırıııalı olarak. tahıllarda yabancı ot florasına etkileri incelenmiştir. Sonuçta, derin toprak işleıııe ve pullukta çoban değneği (Polygonum aviculare) ve ahtere (Fumaria officinalis) diğerlerine göre çok daha yoğun bulunmuştur. Yüzeysel toprak işlemede ise yabani yulaf (Avena falua) yoğunluk kazanmıştır. Buğdayda yapılan diğer bir çalışmada da direk ekim veya yüzeysel toprak işlemede tilki kuyruğu (Alopecurus myosuroides) pulluğa göre daha yoğun bulunmuştur.

Sıfır toprak işleme ile ekim uygulamaları erozyonun engellenmesi, bir yıl önceki artıkların oluşturduğu malçlama ile su kaybının önlenmesi ve organik maddelerin mineralize olmasını yavaşlatmak amacıyla uygulanmaktadır. Geleneksel pullukla toprak işleme yıllardan beri yapılmaktadır. Ayrıca yine toprak işlemede derin veya daha yüzeysel toprak işlemeyi sağlayan tarım aletleri kullanılmaktadır.

Buğdayda farklı toprak işleme yöntemlerinin bazı yabancı ot populasyonuna etkileri konusunda yapılan diğer çalışmada, dutzi, rototiller, pulluk ve amazon kullanılmıştır. Çalışma sonucu, geniş yapraklı yabancı otlar, pullukla işlenmiş parsellerde yoğun çıkış gösterirken, dar yapraklı yabancı otlar direkt ekim ve minimum toprak işleme yapılan parsellerde fazla miktarlarda çıkışlara neden olmuşlardır.

Ancak yabancı ot florasındaki değişmeler bir yıl içinde izlenebildiği gibi birkaç yıl uygulama sonunda daha geniş ve çarpıcı sonuçlar elde edilebilir. Bu nedenle konunun daha da açıklık ve kesinlik kazanması için çalışmaların farklı ekoloji, toprak ve kültür bitkilerinde sürdürülmesi gereklidir.

EKOLOJİK TARIMDA SAĞLIKLI ÜRETİM MATERYALİ SEÇİMİ

Ekolojik tarım geleneksel tarıma oranla daha az dış tarınısal girdilerin kullanıldığı ve daha çok biyolojik uygulamaların yer aldığı alternatif bir sistemdir. Her ülke ve hatta her bölge, ekolojik tarımı kendi koşullarına uygun olarak adapte etmektedir. Bununla birlikte, ekolojik tarımın;
  • Doğa ile uyumlu şekilde üretim yapmak
  • Çevre ve insanlara olan zararı en aza indirmek
  • Toprak verimliliğini korumak
  • Elden geldiğince işletmenin kendi girdilerini kullanmasını sağlamak.
  • Yenilenmesi güç olan kaynakların kullanımını düşük düzeye indirgemek gibi bir takım ilkelere dayandığı ifade edilmektedir. Belirtilen ilkelere uygun şekilde üretim yapmada ana amaç, insanların doğanın üzerinde ve doğaya hükmedecek biçimde çalışmasını değil, aksine doğa ile beraber ve doğa ile uyum içinde görev yapmasını hedeflemektedir. Konuya bu yönden yaklaşıldığı zaman, ekolojik tarımı endüstriyel amaçlı tarımdan veya geleneksel üretim yöntemlerinden,
  • Toprak işleme ve değerlendirme
  • Hastalıklar ve zararlılar ile mücadele
  • Gübreleme
  • Yabancı ot mücadelesi
  • Sulama
  • Taşıma ve depolama işlemleri
  • Ekim nöbeti gibi özellikler açısından ayırt etmek gerekmektedir.

Görüldüğü gibi, ekolojik tarımda hastalıklar ve zararlılar ile mücadele hayli önemli bir konudur. Ancak ekolojik tarımda bu mücadele uygulamalarını geleneksel tarımda olduğu gibi, başlı başına bir bölüm olarak dikkate almamak gerekmektedir. Zira, ekolojik tarımda, kendi kendine şifa bulmak prensibi geçerli olduğundan, kültür bitkilerinin sağlığını ve mukavemet gücünü teşvik eden ve ekosistemleri zararlı organizmaların aleyhine doğru değiştiren önlemler göz önüne alınmaktadır. Geleneksel tarımda olduğu gibi, üretimde sağlıklı materyal kullanmak ve bu konuya gerektiği kadar özen göstermek ekolojik tarımın da temel adımlarından birisidir.

Burada sağlıklı üretim materyali seçimi bitki ve tohum seçimi başlıklarında ayrı ayrı ele alınarak incelenmiştir.

9.1. Bitki Seçimi

Bitkisel üretim alanındayetiştirilecek kültürbitkisinin seçiminde,

  • Yetiştirilecek bitkinin ekolojik istekleri ile tarım yapılacak olan bölgenin ekolojik faktörlerinin uyum içinde olması,
  • Üretimi yapılacak olan bitkinin verim ve kalite gibi nitelikler yönünden arzu edilen özelliklere sahip olması,
  • Üretilecek bitkinin biyotik veya abiyotik etkenlere dayanıklılık göstermesi gibi bazı faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Bu faktörler arasında çeşitli nedenlere bağlı olarak birine öncelik vermek olasıdır.

Bir yörede üretilecek bitkinin sağlıklı yetişebilmesi için öncelikle bitki- çevre ilişkisini iyi saptamak gereklidir.Bilindiği gibi, bitkiler en yüksek performanslarını kendi anavatanlarında yada buraya yakın özellikleri taşıyan alanlarda ortaya koyarlar. Diğer bir deyişle, bitkiler yetişme bölgelerindeki ekosisteme uyum sağlamışlardır. Bitkileri bazı nedenler ile (plansız yerleşim, arsa parselasyonları, orman tahribi, bilinçsiz mera kullanımı, yanlış arazi kullanımı, maden tesisi, hızlı sanayileşme, ekonomik amaçlar vb.) kendi anavatanlarının dışında yetişmeye zorlamak, yeterli ürün elde edememek ve bitkileri hastalıklar ile zararlılara daha duyarlı hale getirmek gibi sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Örneğin. Akdeniz Bölgesi nde kıyı şeridindeki turunçgil tarım kuşa iç kısımlara kaydırılması bazı bitki koruma sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Gerçekıe. bitki çeşitleri arasında seçim yapmak çok çeşitli bitki topluluklarının gen merkezi olan ülkemizde hayli kolay olabilir. Ülkemiz çok serin geçen kışlara yada aşırı kuraklığa dayanabilen bazı buğday çeşitlerini, çok geç vada erken çiçek açan meyve türlerini, hastalıklara ve kirece dayanıklı asma çeşitlerini sinesinde barındırmaktadır. Bu nedenle bitkilere uygun yerler aramak verme, tarım alanları için uygun olan bitki türlerini eya çeşitlerini seçmek daha kolay ve olanaklıdır. Nitekim, bu düşünce çerçevesi içinde örneğin. Aydın ilinin incir, Bursa il nin şeftali. Samsun ve Izmir illerinin ise tütün üretimi için ideal yetişme ortamları ve uygun tarım alanları oldukları benimsenmiştir

Diğer yandan: üretilmesi istenen bitkinin varyetesi. tipi. verim ve kalite özellikleri gibi faktörler de bitki seçiminde etkilidir. Bu durum çoğunlukla üretimde ekonomik açıdan değer taşımaktadır ve amaca göre önemi değişiklik gösterebilmektedir.

Üretilecek olan bitkilerin seçiminde önemli olan diğer bir konu ise, hastalıklara yada zararlılara veya bazı çevre faktörlerine dayanıklı çeşitlerin saptannıasi ve üretimde kullanılmasıdır. Kültür bitkileri uygun ekolojilerde yetiştirilmelerine ve gerekli üretim uygulamaları yapılmalarına rağmen hastalıklar veya zararlılardan tamamen an olamazlar. Hatta, bazı hastalıkların birçok bitki koruma yöntem ile kontrol edilemediği durumlar söz konusudur. Ayrıca, kimyasal sas aşımın insaiı. hayvan ve çevre sağlığını olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Bu nedenlerle. son yıllarda dayanıklı çeşit yetiştirilmesi ve bunların üretimde kullanılması daha güncel hale gelmiştir. Hastalıklara. zararlılara. don ve kurağa dayanıklı çeşit yetiştirme çoğu kez ekonomik olmaktadır. Dayanıklı yada sağlıklı bitki yetiştirmede yararlanılan yöntemler hakkında aşağıda özet bilgiler verilmektedir.

9.1.1. Dayanıklı Çeşit Elde Etme

Bir bitkinin çeşitleri arasında hastalıklara duyarlılık yönünden ayrıcalıklar bulunduğu ilk kez M.Ö. 370-286 yılları arasında yaşayan Theophrastus tarafından kaydedilmiştir. Bu tarihten sonra değişik bitkilerde farklı hastalıklara karşı dayanıklı olan çeşitler üreticilere sunulmuştur. Bitki hastalıklarının önlenmesinde dayanıklı çeşitlerin seçimi ve kullanılması en ucuz, kolay, güvenli ve etkili yoldur. Iletim demetinde hastalık yapan etmenler, pas hastalıkları etmenleri, virüsler vb. gibi diğer önleııı yöntemleri ile yeterli olarak kontrol edilemeyen veya hiç bir savaşım yolu bulunmayan patojenlere karşı dikkate alınması gereken tek yöntem dayanıklı çeşit kullanımıdır. Dayanıklı çeşit elde etmede genellikle 3 ana yöntemden yararlanılmaktadır:

  • Seleksiyon
  • Mutasyon
  • Kombinasyon (melezleme).

Seleksiyon: Seleksiyon yönteminden yararlanarak yapılacak seçimlerde seçim yapılacak bitkisel materyalin mutlaka arzu edilen verim ve kalite özelliklerini taşıması gereklidir. Bu yöntem istenilen bu özellikleri taşıyan matervaller arasında hastalığın yoğun olarak görüldüğü yerlerde ve yıllarda özellikle yabancı döllenen türlerde hasta bitkiler arasından sağlıklı olanların aranıp seçilmesine dayanır. Ancak, seçilen bireylerin gerçekten hastalığa dayanıklı olup olmadığını yada tesadüfen patojenin enfeksiyondan kurtulduğunu ortaya kovahilmek için yapay epidemi ortamlarında yetiştirilmeleri ve incelenmeleri gereklidir. Bu ortamlarda da dayanıklılık gösteren bireylerin, patojenin virüleııt ırkının kulanıldığı yapay epidermilerde hastalanma durumlarına bakılmaktadır. Daha sonra, yapay epidemilerde olumlu bulunan bireyler, agronomik özellikleri arzu edilen nitelikte ise çoğaltılmakta ve üreticilere aktarılmaktadır. Ülkemiz, bir çok kültür bitkisinin ana vatanı olduğu için, seleksiyon yönünden geniş bir kaynak mevcuttur. Elde edilecek dayanıklı çeşitlerin kalite. verimlilik, piyasaya uygunluk vb. gibi özelliklerini de dikkate alarak kolay ve oldukça ucuz olan bu yöntemden yararlanmak mümkündür. Örneğin. A.B.D.' nde bulaşık alanlarda farklı çeşıtlerin yetiştirilmesi ile Fusarium solguııluğuna dayanıklı bireylerin seleksiyonu yapılmış ve başarı sağlanmıştır.

Mutasyon: Bazı mutagenik maddelerin kullanılması ile bitkilerde hem hastalık ve zararlılara hemde çevre şartlarına karşı dayanıklı mutanlar elde etmek mümkündür. Bazı durumlarda da üretim alanında meydana gelen doğal mutasyon nedeni ile dayanıklı bireyler ortaya çıkabilir. Mutasyona uğratılan veya mutasyon sonucu meydana gelen bireyler, daha sonra patojenin virülent bir ırkının kullanıldığı yapay epidemi ortamlarında yetiştirilerek dayanıklılık yeteneklerini sürdürme durumları açısından incelenmektedir. Bu aşamadan sonra, dayanıklılıklarını sürdüren bitki bireylerinin çoğaltılması gerçekleştirilir. Ancak bu yöntemin tüm bitkilerde başarılı bir biçimde kullanılarnadığı da ifade edilmektedir.

Kombinasyon: Bu yöntem melezlerne adı ile bilinmektedir. Kendine döllenen hitkilerde bazı karakterler oldukça sabittir. Yönteme göre ilk yapılacak işlem, agronomik özellikleri iyi olmasada konukçu bitkinin istenilen hastalığa dayanıklı olan hatlarını veya bireylerini belirlemek veya seçmektir. Dayanıklı hatlar yada bireyler saptandıktan sonra, bunların agronomik özellikleri istenilen düzeyde olan bireyler ile melezlenmesi çalışmalarına başlanılır. Elde edilen F1 melezleri kendi aralarında çaprazlanarak F2 melezleri ortaya çıkarılır. Daha sonra bu melezler arasında seleksiyon yapılarak, istenilmeyen özelliklere sahip hatlar deneme dışı bırakılır ve amaca uygun olanlar geriye doğru melezlenmek sureti ile homozigot hatlar veya bireyler elde ediler. İstenilen özellikleri taşıdıkları saptanan homozigot hatlar yada bireyler çoğaltılır ve üreticiye sunulur. Bu yöntem uzun süreli çalışmaları kapsamaktadır. Kombinasyon yönteminde bir çeşitin hastalığa dayanıklı kültür veya yabani formu kullanılabilir. Ayrıca türler veya cinsler arasında melezleme yapılmaktadır. Örneğin, marul mildiyösüne dayanıklı olan Lactuca serricola ile kültürü yapılan marul (Lactuca sativa) melezlenerek dayanıklı bireyler elde edilmiştir. Aynı şekilde, Brassica spp. ile Rııphanus spp. melezlenerek kök uru hastalığı etmenine (Plasmodiophora brassica) karşı dayanıklı bireyler (Raphano brassica) ortaya çıkarılmıştır.

Dayanıklı çeşit elde etme çalışmalarında, dayanıklılık üzerinde çevre koşullarının ve patojenin tipi (yaprak veya toprak patojeni) ile virülensinin önemli etkisi olduğu dikkate alınmalıdır. Örneğin, kara leke hastalığı etmenine (Venluria inaequalis) karşı Ereğli (Konya) dayanıklılık gösteren misket elma çeşiti, Kastamonu ve Amasya illerinde duyarlı olmaktadır.

Yapılan gözlemler ve denemeler sonucunda; ateş yanıklığı hastalığı etmenine Kieffer çeşiti armutların dayanıklı ve Santamaria ile Williams çeşitlerinin duyarlı oldukları, Amerikan asma anaçlarının filoksera' ya dayanıklı olduğu, üçyapraklı adlı anacın soğuk koşullara direnç gösterdiği, Demir elması çeşitinin kara teke hastalığı etmenine ve Vitis labrusca adlı türün külleme hastalığı etmenine dayanıklılık ortaya koyduğu belirlenmiştir. Diğer yandan, bazı sanayi domatesi çeşitlerinin (Sun 6229, Sun 6235, Shasta, Reliance, AG 2270, AG 2271, APTX 403, Centurion, XPH 12047 vb.) aynı anda Verticillium ve Fusarium gibi hastalık etmenleri ile nematot' lara karşı dayanıklık gösterdikleri ifade edilmektedir.

Özetlemek gerekirse,

  • Ortama patojenin yeni ırklarının bulaşması
  • Patojenin yeni ırklarının oluşması
  • Bitkinin yetiştirildiği ortamın koşullarındaki değişimler dayanıklılığı değiştirebilmektedir.

Daha öncede belirtildiği gibi, dayanıklı çeşit elde etme özellikle diğer yöntemlerle önlenmesi güç olan veya hiçbir savaşım yolu bulunmayan hastalıklar için önem taşımaktadır. Burada üzerinde durulması gerken konu ise, belirli bir hastalığa karşı elde edilen dayanıklılığın geçerli olan agronomik ve pomolojik özellikler ile bir araya getirilmesi ve bunun sürdürülebilmesinin sağlanmasıdır.

Bitkilerde gerçek anlamda dayanıklılık, bitkinin genetik yapısı ile ilişkilidir. Dayanıklılık bazen bir veya bir kaç gen ile kontrol edilebilirken (monogenik veya oligogenik), bazen çok sayıda gen (poligenik) tarafından yönetilmektedir. Örneğin, lahana ve bezelyede Fusarium solgunluğu ve soğanda antraknoz hastalıkları etmenlerine karşı dayanıklılık bir yada birkaç gen tarafından idare edilmektedir. Buna karşın;pas. si külleme vb. hastalıklarda patojenlerin ırklar oluşturabilmeleri nedeni ile dayanıklılığın çok sayıda gen ile ilişkili olduğu ifade edilmektedir.

Bazı durumlarda, bitkilerin gelişme hızlarından veya vejetasyon sürelerindeki değişmelerden kaynaklanan geçici dayanıklılık ortaya çıkabilmektedir. Hızlı bir gelişme gösteren veya hızlı büyümesi teşvik edilen bazı bitki çeşitleriııde hastalık etmenlerine kalıcı olmayan bir dayanıklılık durumu söz konusudur. Örneğin, hızlı gelişen buğday çeşitlerinde sürıne hastalığı daha az görülmektedir. Bunun nedeni, sisternik olarak bitki gövdesinde ilerleyen fungusun miselinin büyüme hızının bitki gövdesinin gelişme hızına yetişemernesinden dolayı danelerin etmenin sporları ile dolamamasıdır. Bazen, bitkilerin ekim yada dikim zamanını erken veya geç döneme almak sureti ile bitkilerin duyarlı oldukları evre ile patojenin yoğun görüldüğü çevre birbirinden ayrılabilir. Bu durumda, bitkiler patojenlerin olduğu dönemde daha olgun ve gelişmiş dokulara sahip oldukları için biraz daha dayanıklı olurlar. Örneğin, tahıllarda erken ekim kara pas hastalığı etmenine, lahanalarda geç ekim külleme hastalığı etmeninin (Erysiphe cruciferarum) ve açıkta yetiştirilen domates ve biberlerde ise erken veya geç dikim stolbur (big bud) etmenine bu şekilde dayanıklılık ortaya koyabilmektedir.

9.1.2. Çapraz Koruma

Karşı koyma veya Cross Protection adları ile de bilinen bir uygulama şeklidir. Burada, bir bitkinin bir patojenin virülensi az olan bir ırkı ile bulaştırılacak aynı patojenin virülent ırkına karşı korunması amaçlanmaktadır. Bu tip uygulamaların bazı bitki-patojen kombinasyonlarında denendiği ve başarılı sonuçlar alındığı görülmüştür. Örneğin; turunçgillerin Tristeza Virüsü, domates ve biber bitkisinin Tütün Mozayık Virüsü, kestanelerin Endothiaparasitica, bazı Solanaceae üyelerinin Pseudomonas solanacearum ve bir kısım tahılların Fusarium oxysporum adlı etmenlerin virülensi düşük ırkları ile değişik yöntemler kullanılarak inokule edildiğinde patojenlerin virulent ırklarının hastalık oluşturmadıkları saptanmıştır. Görüldüğü gibi, ekolojik sistem içinde kendi kendine bir şifa bulunması durumu bu uygulama ile mümkün olabilmektedir.

9.1.3. Meristem Kültürü
[Konu Başlığı] [Önceki Konu] [Sonraki Konu]

Bilindiği gibi, bitkilerde meristem devamlı olarak bölünebilme yeteneğine sahip olan hücrelerin oluşturdukları dokulardır. Bu dokuların sayesinde bitkiler yeni hücre ve organlar kazanarak büyürler. Meristem kültüründe esas, meristemin bir kaç yaprak taslağı ile izole edilerek uygun bir besi ortamına yerleştirilmesi ve tam bir bitki elde edilmesidir. Bu yöntem, özellikle hastalıklar ile bulaşık olan bitkilerden hastalıksız bireyler elde etmek amacı ile yaygın olarak kullanılabilmektedir. Hastalıklı bitkilerde patojenler, geç dönemlere kadar hızla bölünerek çoğalması nedeni ile meristeme ulaşamamaktadırlar. Yani, diğer bir deyişle hastalıklı bitkilerin meristem kısımları patojenler ile bulaşık değildir. Bu özellikten yararlanarak patates, şekerkamışı, bezelye, karnabahar, çilek, muz, turunçgiller, süs bitkileri vb. birçok bitki türünde meristem kültürü aracılığı ile virüssüz ve solgunluk hastalıkları etmenlerini (Fusarium spp. ve Verticillium spp.) içermeyen bitkiler ortaya çıkarmak mümkündür. Meristem kültürü, son yıllarda termoterapi (sıcaklıkla iyileştirme) ile birleştirilerek hastalıksız bitkiler elde edilmesi, bitki ıslahı, bitkilerin uzun süreli muhafazası ve klasik yöntemler ile üretilmesi güç yada yavaş olan bitkilerin hızlı üretimi amaçları ile kullanılmaktadır. Meristem kültürü sonucunda elde edilen hastalıksız üretim materyali, tamamen bulaşık bitkilerde yeni tesislerin kurulması için bir başlangıç yada stok materyali olarak değerlendirilmektedir.

9.2.Tohum Seçimi
[Konu Başlığı] [Önceki Konu] [Sonraki Konu]

Tohum bitkilerin kültüre alınmasından bu yana yararlanılan önemli tarımsal girdilerin başında gelmektedir. Zira bitkisel üretimde toprak işlemesi, sulama, gübreleme, mekanizasyon ve bitki koruma gibi uygulamalar en iyi şekilde yerine getirilseler bile, yeterli ürün elde edebilmek kullanılan tohumluğun niteliğine ve kalitesine bağımlı olmaktadır. Yeni bir bitki meydana getirebilen generatif veya vegetatif bitki kısımlarına genel anlamda tohumluk denilmektedir. Dikkat edilirse, bu kavramın içinde bitkisel üretimde kullanılan tohum, yumru, gövde çeliği, stolon ve rizom yer alabilmektedir. Uretime yüksek nitelikli tohumla başlamak, ürün ve kaliteyi garanti ettiğinden, başarılı bir yetiştiriciliğin ilk koşulunu kaliteli tohumluk oluşturmaktadır. Yüksek nitelikli tohum denildiği zaman çimlenme hızı, gücü ve vigoru yüksek, genetik özellikleri yönünden sat morfolojik özellikleri gelişmiş ve hastalıklar ile zararlılardan arındırılmış tohum anlaşılmaktadır. Ancak, son yıllarda bu özelliklere makina ile ekime uygun olma, hızlı ve homojen çıkış göstermesi, ekim zamanındayeterli nem içermesi ve kaplanmış olması gibi kriterlerde eklenmiştir.

Görüldüğü gibi yüksek nitelikli tohumda aranılan özelliklerden birisi de, bunların hastalıklar ve zararlılar yönünden temiz olmaları durumudur. Tohumların özellikle hastalıklar ile bulaşık olması halinde karşılaşılabilecek olumsuz etkileri aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:

  • Elde edilen ürün miktarının azalması
  • Tohumun çimlenme yeteneğinin azalması veya kaybolması
  • Bitki hastalıklarının ortaya çıkması ve yayılması
  • Tohumlarda renk ve şekil değişmeleri
  • Tohumlarda biyokimyasal değişmeler
  • Tohumlarda toksin oluşması

Diğer taraftan tohumlardaki mekanik zararlanma ile hastalık ve zararlı kavramlarını ayırt etmek gereklidir. Zararlanma bir tohumun bünyesinin (yapısının) fiziksel veya hayvansal etki ile hasar görmesidir. Orneğin; yara oluşması, mekanik hasar ve böcek zararı bazı zararlanma tipleridir. Hastalık ise bir tohumun normal yaşam fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyen yada bozan bir faktördür. Hastalık uygun olmayan ortam koşullarının (fizyolojik kökenli) doğrudan etkisi ile oluşabildiği, gibi patojenler (biyotik kökenli) nedeni ile de meydana gelebilir. Tohumlarda görülen hastalıklar ve zararlanmalar aşağıda verilen ana başlıklar altında toplanabilmektedir.

  • Tohumlarda genetik kökenli bozukluklar
  • Tohumlardaki mekanik zararlar
  • Tohumlarda böceklerin neden oldukları zararlar
  • Fizyolojik kökenli tohum hastalıkları
  • Patojenlerin neden oldukları tohum hastalıkları
  • Tohumlarda diğer faktörlerin neden oldukları bozulmalar

Bunlar arasında patojenlerin neden oldukları tohum hastalıkları. diğerlerine oranla daha fazla önem taşımaktadır. Günümüzdü çoğu bitkilerde de hastalık yapabilen 2400 adet mikroorganizma (virüs, bakteri, fungus vb.) 383 adet bitki cinsinin tohumlarında hastalık meydana getirebilmektedir. Son yıllarda yapılan ıslalı ve çeşit geliştirme çalışmaları sonucunda belirli hastalık etmenlerine karşı dayanıklı yada tolerant olan bazı türler elde edilmiş ve tohunıları ticari olarak satışa sunulmuştur. Bunlar arasında Fusarium oxysporum subsp. apli' ye dayanıklı kereviz. Helinihosporium maydis'e dayanıklı mısır, Helminthosporium oryzae'ye dayanıklı çeltik, Phytophthora infesians'a tolerant patates. belirli virüslere tolerant vada dayanıklı olan hıyar. kabak ve marul gibi bitkilerin tohumları yer almaktadır.

Patojenlerin yayılmalarını önlemek ve patojenlerin neden oldukları ürün kayıplarını en düşük düzeye indirebilmek için tohumlarda bulunan enfeksiyonları belirlemek gereklidir. Bunu için patojenleri saptamak amacı ile yapılan testlerde ana hedef, tohumlardaki etmenleri bulmak, teşhis etmek ve tohunıluğun hangi düzeyde bulaşık olduğunu saptamaktır. Bu sağlık testlerinde:

  • Kullanılacak yöntemin basit, ucuz ve hızlı olması
  • Sonuçların bir örneği yansıtması
  • Patojenin kolayca tanınabilmesi
  • Yöntemin uluslararası kullanınıa uygun biçimde olması gibi özelliklerin bulunması istenmektedir.

Günümüzde, tohumlardaki hastalık etmenlerinin saptanmasında yaygın biçimde kullanılan yöntemler aşağıda şematik olarak gösterilmektedir.

Üreticilerin kalitesi yüksek olan tohum alırlarken dikkat etmesi gereken konuları şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Genetik olarak saf olduğu belli olan tohum alınması
  • Paket içinde olan tohumun tercih edilmesi
  • Paket üzerinde üretici firmanın markası, üretim yılı tohum miktarları veya adedi, çim lenme gücü vb. bilgilerin olmasına dikkat edilmesi
  • Tohurnun ilaçlı olup olmadığının incelenmesi
  • Tohumların üretime başlamadan 1-2 ay önce alınnıası
  • Üreticilerin yalnızca kullanacakları miktarda tohumu alması
  • Tohumların şekil, renk, temizlik vb. özelliklerine özen gösterilmesi
  • Paket üzeriııde bazı tohum kaynaklı etmenlerden temiz olduğuna ilişkin bilginin olup olmamasını kontrol etme

Üreticilerin satın aldıkları tohumlarda, üretim dönemi öncesi sağlık testleri yaptırmaları, onların güvenli üretim yapma şanslarını arttırmaktadır. Yapılan bir projenin bulgularına göre; sanayi domatesi çeşitlerine ait tohum örneklerinde bazı etmenler ile bulaşık olma durumu 1991 yılında % 60 iken, 1995 yılında bu değerin % 5-6 düzeyine inmesi, üreticilere bir dekar başına yaklaşık olarak 1500-2500 kg'lık bir ürün artışı sağlamıştır.

9.3. Seçiminde Bitki Ekstraktlarından Yararlanma

İnsan ve hayvanlarda olduğu gibi, bitkilerin de hastalık etmenleri ve zararlıların saldırılarından kendilerini korumak için bazı savunma sistemlerine sahip oldukları bilinmektedir. Bu sistemler diken gibi fiziksel engeller ile etmen yada zararlıların etkinliklerini engelleyen veya onlara toksik olan biyokimyasal maddeler arasında değişen bir dizin içinde yer almaktadır. Hastalık etmenleri ve zararlıların aktivitelerini etkiledikleri bilinen maddeler çok değişkendir ve bunların arasında genellikle amino asitler, şekerler, enzimler, fenol yapılı bileşikler, alkaloidler, saponinler, glukosinolatlar ve glikozitler bulunmaktadır. Bitkilerin savunma sistemleri ile ilişkili olabilen bu tip maddelerin ekstraksiyonu ve kullanılmaları bazı ürünlerin hastalık etmenleri yada zararlılara olan dayanıklılıklarını arttırmaya yardımcı olabilmektedir. Bitki ekstraktlarının etkilerinin daha çok bitkilerin yapısal yönden kuvvetlenmeleri ile bağlantılı olduğu ifade edilmektedir. Örneğin, bitki ekstraktları fungus miselyumlarının penetrasyonuna ve emici böceklere karşı dayanıklılığı arttırmakta yada etmen ve zararlıyı öldürmekten ziyade bunların saldırılarını önlemek amacı ile bitkinin kuvvetli bir biçimde gelişmesini teşvik etmektedir. Bazı bitki ekstraktları ticari preparatlar halinde satışa sunulmuş bulunmaktadır. Orneğin; B io-S değişik bitki ekstraktlarına ilaveten kükürt içeren bir preparat iken, Bio-Blatt adlı preparat soya fasülyesindeki lesitin adlı maddeyi yapısında bulundurmakta ve külleme hastalıklarının önlenmesinde kullanılmaktadır. Bununla birlikte, bitki ekstraktlarının iyileştirici etkiden çok koruyucu biçimde etkili olduğunu gözden uzak tutmamak gereklidir. Ayrıca, bitki ekstraktlarındaki etkin maddelerin çoğu aromatik yada suda erıyebilir nitelikli bileşikler oldukları için güneş ışığının etkisi ile hızlı bir şekilde yapısal değişme gösterebilmekte ve etkililiklerini yitirebilmektedir. Dığer yandan, bitki ekstraktlarının etkin liginde ekstraktın elde edildiği bitki materyalinin yaşı, olgunluk durumu ve üretildiği yöre de önemli bir faktördür.

9.4. Ekolojik Tarımda Sağlıklı Üretim Materyali Seçimi

İLKELER:

  • Doğa ile uyumlu şekilde üretim yapmak
  • Çevre ve insanlara olan zararı en aza indirmek
  • Toprak verimliliğini korumak
  • Elden geldiğince işletmenin kendi girdilerini kullanmasını sağlamak.
  • Yenilenmesi güç olan kaynakların kullanımını düşük düzeye indirgemek.

AYIRICI ÖZELLİKLER:

  • Toprak işleme ve değerlendirme
  • Hastalıklar ve zararlılar ile mücadele
  • Yabancıot mücadelesi
  • Taşıma ve depolama işlemleri
  • Gübreleme
  • Ekim nöbeti
  • Sulama

ANA HEDEF: Sağlıklı üretim materyali kullanmak

BİTKİ SEÇİMİ:

  • Yetiştirilecek bitkinin ekolojik istekleri ile tarım yapılacak olan yerin ekolojik faktörlerinin uyum içinde olması
  • Üretimi yapılacak olan bitkinin verim ve kalite gibi nitelikler yönünden arzu edilen özelliklere sahip olması
  • Üretilecek bitkinin biyotik veya abiyotik etkenlere dayanıklılık göstermesi.

Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE