Türk uzay araştırmalarına 508 milyon YTL

Savunma ve Uzay Araştırma Geliştirme Destek Programı kapsamında önerilen savunma projelerinden 40’ına, TÜBİTAK, Milli Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve proje yürütücü kurum ve kuruluşlar tarafından imza konulurken, sözleşmesi imzalanan projelerin toplam bütçesi ise 508 milyon YTL’yi buluyor. TÜBİTAK’tan bugüne kadar projeler için transfer edilen toplam tutar ise 178 milyon YTL’ye ulaşıyor.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın TÜBİTAK’la ilgili soru önergesini TÜBİTAK Başkan Vekili Prof. Dr. Nüket Yetiş’in bilgi notuyla yanıtladı. TÜBİTAK tarafından yürütülen 6 ana program kapsamında çok sayıda proje yürütüldüğünü ve bilim insanının desteklendiğini ifade eden Bakan Ekren, 1 Nisan 2008 tarihi itibariyle bursları aktif olarak devam eden 2 bin 400 yurt içi yüksek lisans ve bin 250 yurt içi doktora bursiyeri olmak üzere toplam 3 bin 650 bursiyerin bilim insanı yetiştirme ve geliştirme destek programı kapsamında desteklendiğini bildirdi.

-SON 7 YILDA BİLİM İÇİN 450 MİLYON YTL-

Ekren, TÜBİTAK bünyesindeki araştırma grupları aracılığıyla bilim insanlarına ‘Akademik ve Uygulamalı Araştırma Geliştirme Destek Programı’ kapsamında akademik AR-GE desteği sağlandığını söyledi. Ekren’in verdiği bilgiye göre, 2000-2003 yılları arasında 59 üniversitede bin 581 proje için 24,2 milyon YTL harcandı. 2004-2007 yılları arasında ise 84 üniversiteden 4 bin 435 proje 424,2 milyon YTL’lik bütçe ile desteklendi. Destek tutarı 18 kata yakın artarken, üniversite sayısında da artış oldu. 2003 yılı sonu itibariyle devam eden proje sayısı bin 171 olurken bu sayı 2007 yılı sonunda yaklaşık üç katına çıkarak 3 bin 274’e ulaştı. 2003 yılında projelerde 2 bin 600 araştırmacı yer alırken günümüzde yer alan araştırmacı sayısı dört kat artarak 11 bine ulaştı.

-SAVUNMA VE UZAY ARAŞTIRMALARINA 508 MİLYON YTL-

Bakan Ekren yanıtında Savunma ve Uzay Araştırma Geliştirme Destek Programı kapsamındaki projelerle ilgili de bilgi verdi. Buna göre, proje kapsamında önerilen savunma projelerinden 40’ı onaylanarak, TÜBİTAK, Milli Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve proje yürütücüsü kurum ve kuruluşların yetkilileri tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. Sözleşmesi imzalanan projelerin toplam bütçesi ise 508 milyon YTL’yi buldu. Bugüne kadar bu projeler için transfer edilen toplam tutar ise 178 milyon YTL oldu.

-566 FİRMAYA SANAYİ ARAŞTIRMASI İÇİN HİBE DESTEĞİ-

Ekren, 2007 yılında hibe destek sağlanan projeler çerçevesinde 566 firmanın 835 projeye ait 672,6 milyon YTL’lik harcama sunduğunu belirtirken, bu harcamaların 422 milyon YTL’sinin destek kapsamında değerlendirildiğini bildirdi. Ekren, 2007 yılında söz konusu projelere 254 milyon YTL AR-GE desteğinin TÜBİTAK ve Dış Ticaret Müsteşarlığı kaynaklarından ödendiğini söyledi. 2000 yılında 205 firmaya yaklaşık 13 milyon YTL destek sağlanırken verilen desteğin 2007 yılında 20 kat arttığını ve 254 milyon YTL’ye ulaştığını ifade eden Ekren, bu tutarın 192,7 milyon YTL’sinin TÜBİTAK’ın Sanayi Araştırma Geliştirme Destek Programı bütçesinden ödendiğini bildirdi. "

TÜBİTAK Kanunu'nda değişiklik kabul edildi

Tasarı neleri öngörüyor?

Tasarıya göre, TÜBİTAK'ın organ ve birimleri; bilim kurulu, başkanlık, araştırma merkezleri, enstitüler, kurumun görevini yerine getirmesi için gerek duyulan bilim parkı, bilim merkezi, müze ve benzeri diğer birimlerden oluşacak.

Tasarıyla, 12 üye ile Başkandan oluşan Bilim Kurulu üyelerinin seçilmesi, seçim usulü, üyelerin görev süresi ile Bilim Kurulu'nun görev ve yetkileri yeniden belirleniyor.

Bilim Kurulu'nun 6 üyesi, bilimsel ve teknolojik alanlarda eser, araştırma ve buluşlarıyla temayüz etmiş, araştırma ve teknoloji yönetimi konusunda yetkinliği olan, bilimsel ve teknolojik sistem, kurum ve birimleri başarı ile kurmuş ve yönetmiş olması gerekecek.

Bu üyelerden 5'i, Bilim Kurulu tarafından belirlenen 10, biri Yükseköğretim Kurulu(YÖK) Genel Kurulu tarafından belirlenen 2 aday arasından Başbakan tarafından seçilecek.

Bilim Kurulu'nun 3 üyesi, Türkiye Bilimler Akademisi'nin asli üyeleri arasından Bilim Kurulu tarafından belirlenen 6 aday arasından Başbakan tarafından belirlenecek.

Bilim Kurulu'nun diğer 3 üyesinin, lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında veya özel sektörde en az 10 yıl deneyim sahibi olmuş, mesleğinde temayüz etmiş ve üstün nitelikli hizmetleriyle tanınmış olması gerekecek.

Bu üyelerden biri Bilim Kurulu tarafından belirlenen 2 ve 2'si Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından belirlenen 4 aday arasından Başbakan tarafından seçilecek.

Başkanın Bilim Kurulu üyeleri arasından atanması halinde, boşalan Bilim Kurulu üyeliği için aynı kontenjandan belirlenen usul ve esaslara göre yeni üye seçimi yapılacak.

Bilim Kurulu üyeliği

Mevcut Bilim Kurulu üyesinin görev süresinin dolmasına en geç iki ay kala veya istifa, ölüm ve devamsızlık gibi sebeplerle üyeliğin boşalması halinde boşalma tarihinden itibaren en geç 2 ay içinde yeni üyenin seçilmesi gerekecek.

Eski üyenin, YÖK Genel Kurulu veya TOBB tarafından gösterilen adaylar arasından seçilmiş olması durumunda Başbakan bu kurum ve kuruluşlardan 45 gün içinde boşalan veya boşalacak olan üyelik için belirleyecekleri adayların sunulmasını isteyecek.

Üye adaylarının Bilim Kurulu tarafından belirlenmesinin gerektiği hallerde ise Bilim Kurulu üye adaylarını belirleyerek Başbakan'a sunacak. Başbakan; boş olan her bir üyelik için önerilen iki aday arasından bir kişiyi Bilim Kurulu üyesi olarak seçecek.

Bilim Kurulu üyeliği Başbakan'ın kararıyla kesinleşecek. YÖK Genel Kurulu ve TOBB tarafından süresi içinde herhangi bir sebeple uygun nitelik veya sayıda aday gösterilmemesi durumunda Başbakan, Bilim Kurulu'ndan, bu kontenjan için öngörülen nitelikleri taşıyan kişiler arasından üye adaylarının belirlemesini isteyecek.

Bilim Kurulu üyelerinin görev süresi, dört yıl olacak. Üyeliği sona eren üye, ancak dört yıllık bir dönem daha seçilebilecek. Bilim Kurulu'nun olağan toplantılarına yıl içinde toplam altı kere veya üst üste üç kere kabul edilebilir mazereti olmaksızın katılmayan üyelerin üyelikleri, Bilim Kurulu kararıyla düşecek.

Bu üyelerden boşalan üyelikler, belirtilen usullere göre yenilenecek. Bu suretle seçilen üyenin görev süresi de dört yıl olacak.

Başkan atanması

Bilim Kurulu, belirtilen nitelikleri taşıyan kişiler arasından biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakan'a sunacak.

Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanı'na teklif edecek ve bu kişi Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.

Görev süresi dolacak olan Başkanın ikinci bir dönem için daha Bilim Kurulu tarafından aday gösterilmesi durumunda, diğer adayın Bilim Kurulu üyelerinin dışından gösterilmesi gerekecek.

Başkan atama süreci, Başkanın görev süresinin dolmasına en geç iki ay kala veya herhangi bir sebeple bu görevin boşalma tarihinden itibaren en geç iki ay içinde tamamlanacak.

Bilim Kurulu'nun herhangi bir nedenle süresinde aday belirlememesi halinde Başbakan gerekli şartları taşıyan iki Başkan adayı belirleyerek Cumhurbaşkanına sunacak ve bu kişi Cumhurbaşkanı tarafından başkan olarak atanacak.

Başkanın görev süresi dört yıl olacak ve en çok iki dönem bu göreve seçilebilecek. Başkanının Bilim Kurulu üyeleri arasından atanması durumunda, başkanın Bilim Kurulu üyeliğinde geçen süre, görev süresinin tespitinde dikkate alınmayacak.

YDK denetleyecek

Bilim Kurulu tarafından görüşülerek karara bağlanan kadrolara ilk defa verilecek açıktan atama izinleri hariç olmak üzere, Kurum hakkında 13 Aralık 1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında KHK hükümleri uygulanmayacak.

Kurum tarafından hazırlanacak yönetmelik ve benzeri düzenleyici işlemlerden Bilim Kurulu kararı ile yürürlüğe girenler için, diğer kurum ve kuruluşların görüşünün alınması gerekmeyecek.

Sermayesinin yarısından fazlası TÜBİTAK'a ait olan şirketler, Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenecek.

Muafiyet

Kurum tarafından ithal edilmesi gereken binek araçlar hariç, her türlü eşya, araç, makine, malzeme ve cihaz, gümrük vergisi ile buna bağlı vergi, resim ve harçtan; ayrıca taraf olduğu dava, icra ve benzeri takiplerde yargı harçlarından; ihale, ilan, mukaveleleri başka evrak ve belgeleri devlete ve belediyeye ait her türlü harçlardan muaf olacak.

Kurum tarafından yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmak üzere ithal edilen makine, alet, cihaz, ecza, malzeme ve yayınlar ile bağış yoluyla yurtdışından gelen aynı cins malzemeler gümrük vergisi ile buna bağlı vergi, resim, fon ve harçlar dahil olmak üzere her türlü vergi ve harçtan da muaf tutulacak.

Kurum tarafından desteklenen projelerde, proje süresiyle sınırlı olmak kaydıyla proje kapsamında ve projeye ilişkin hizmetlerde görev alan kamu kurum veya kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında bulunanlara, kadro veya pozisyonlarına bağlı olarak bir ayda ödenmekte olan tutarın yüzde 75'ini geçmemek kaydıyla proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden proje teşvik ikramiyesi ödenebilecek.

Bu ödeme, bir kişinin aynı anda birden fazla projede yürütücü olarak görevli olması durumunda en fazla iki, araştırmacı ve diğer personel olması durumunda ise en fazla dört proje için yapılacak ve buna ilişkin esas ve usuller Bilim Kurulu tarafından belirlenecek.

Bu projelerde görev alan diğer proje personeline ve hizmetinden yararlanılacak diğer kişilere proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden ücret ödenecek. Kurum tarafından desteklenen projeler ile Kurum tarafından yürütülen dış destekli projeler için ön ödeme yapılabilecek.

Toplu iş sözleşmesi kapsamında bulunanlar hariç olmak üzere, kurumda görevlendirilecek kişilere yapılacak her türlü ödeme diğer yasalardaki kısıtlamalara tabi olmaksızın, Bilim Kurulu'nun kararı ile Başkanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek.

Bilim Kurulu üyelerinin durumu

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bilim Kurulu üyesi olan kişilerin görevleri, 8 yıllık sürenin aşılmaması kaydıyla 4 yıl daha devam edecek. Bu süre içerisinde, Bilim Kurlu üyeliğinde boşalma olması durumunda yeni üye adaylarını Bilim Kurulu belirleyerek seçilmek üzere Başbakan'a sunacak.

Bu süre içerisinde, daha önce bilim kurlu üyeliği yapmış olan kişilerin tekrar Bilim Kurul üyesi olarak atanması halinde, bu kişilerin daha önceki görev süreleri, dönem sayısı dikkate alınmaksızın düzenlemede belirtilen 8 yıllık sürelerin hesaplanmasında dikkate alınacak.

Düzenlemenin yürürlüğe girmesini takip eden 15 gün içerisinde, Bilim Kurulu, biri Bilim Kurulu dışından olmak üzere iki başkan adayı belirleyerek Başbakan'a sunacak.

Başbakan bu adaylardan birini seçerek Başkan olarak atanmak üzere Cumhurbaşkanı'na sunacak. Bu aday, Cumhurbaşkanı tarafından 4 yıllık süre için Başkan olarak atanacak.

Japonlar bunu da yaptı !


Tasarım aşaması tamam, sıra teknolojik altyapıda... İşte geleceğin en önemli icatlarından olacağı iddia edilen buluş...

Japon tasarımcı Mac Funamizu, tasarım aşamasını tamamladığı "şeffaf ansiklopedi"nin geleceğin en önemli icatlarından olacağını iddia ediyor. İngiliz "Shortlist" dergisinde tanıtılan "şeffaf ansiklopedi"nin, "bilgiye aç bir topluma mobil eğitim vereceği" bildirilirken, son teknolojilerle bezenmiş icadın teknolojik altyapısının tamamlanması için henüz çok fazla zamana ihtiyaç olduğu da vurgulandı.

Mac Funamizu'nun şeffaf ansiklopedisi herhangi bir yapıya doğru yöneltildiğinde, Wi-Fi bağlantısı üzerinden yapı hakkında anında bilgi vermeyi amaçlıyor. Ansiklopedide Google Earth, Google Maps ve Internet Explorer gibi programlar önceden yüklenmiş olarak geliyor.

Ekrana yerleştirilen küçük sensörler sayesinde ise, cihazın dokundurulduğu herhangi bir yüzey hakkında detaylı bilgi verip, yine dokundurulduğu herhangi bir kelimenin sözlük açılımını anında bulmasını sağlıyor.

MIT ve Emniyet, güvenlik açigi bulunan Windows'u terkederek yerli yazilima geçti.


Genelkurmay Baskanligi, Disisleri ve Maliye Bakanligi'nin ardindan Milli Istihbarat Teskilati (MIT) ve Emniyet Genel Müdürlügü de Türk yazilimcilar tarafindan hazirlanan Pardus'u kullanmaya basladi.

Microsoft sirketi tarafindan hazirlanan Windows programinda güvenlik açiklari oldugunu tespit eden Emniyet, bu programi TÜBITAK ve ODTÜ tarafindan gelistirilen Pardus yazilimiyla degistirmeye karar verdi.

Pilot birim olarak seçilen Ankara Emniyeti'nde elde edilen basarinin ardindan polis teskilatinin tamami yüksek güvenlik saglayan sisteme geçis yapti. Anadolu Pars'i anlamina gelen Pardus uygulamasina, pilot olarak seçilen Ankara Emniyet Müdürlügü'nde geçildi.

Tüm birimlerdeki bilgisayarlarda kurulu bulunan Microsoft uygulamalari kaldirilarak yerine Pardus yazilim programi yüklendi. Emniyet'in Pardus'u seçmesinde tamamen milli bir program olmasinin yani sira yüksek güvenlik saglamasi, ücretsiz olmasi ve online güncelleme imkaninin bulunmasinin etkili oldugu ögrenildi.

Pardus, açik kod uygulamasi ile ilgili kurumlara kendilerine has yazilim imkâni sunuyor. TÜBITAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Arastirma Enstitüsü (UEKAE) tarafindan gelistirilen programin arastirma gelistirme ve kurum ihtiyaçlarina göre eklemeler, düzenlemeler yapilmasina imkân saglamasinin da tercih nedenleri arasinda oldugu belirtildi.

1999 yilinda Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafindan alinan bir kararla kapali kaynak kodlu isletim sistemlerinin milli güvenlik açisindan risk olusturdugu ve bundan ötürü açik kaynak kodlu milli bir isletim sistemi gelistirilmesine karar verilmisti. Bu kararin ardindan 2000'li yillarin baslarinda TÜBITAK'a bagli Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Arastirma Enstitüsü tarafindan özel bir proje baslatilmisti. Tamami Türk bilisim uzmanlari tarafindan üretilen yerli yazilim Pardus, ilk olarak Aralik 2005'te kullanima sunulmustu.

ALMANYA VE FRANSA'DA MICROSOFT KAMU'DAN UZAKLASTIRILDI

Microsoft'un dünyadaki en yaygin yazilim sistemi Windows'un program sifrelerini açiklamaya yanasmamasi ve NSA, CIA ve FBI gibi Amerikan istihbarat teskilatlarinin Windows programlarini kullanarak elektronik istihbarat yapmasi, bazi devletleri tedbir almaya zorluyor.

Almanya, Fransa ve Rusya'nin ardindan Venezuela da geçtigimiz ay aldigi bir kararla kamu kuruluslarindan Microsoft ürünlerinin kullanimini yasaklamisti. Bilisim uzmanlari, Avrupa merkezli birçok finansal kurulus ve sirketin de duydugu kaygilardan ötürü Microsoft ile yollarini ayirdigina ve daha güvenli oldugunu düsündükleri "Linux'' sistemlerine geçtigine dikkat çekiyor.

Bilisim dünyasinda açik kaynak sistemi "Open-Source-System'' olarak adlandirilan Linux isletim sistemi, güvenli olmasi, program sifreleri ve diger uygulamalarinin herkese açik olmasi, yazilimlarin ücretsiz temin edilebilmesi nedeniyle giderek daha yaygin uygulama alani buluyor.

Artık flash siteler de aranabilecek

\
Flash tabanlı sitelerin arama motorlarının kimsesiz çocukları olduğunu biliyorduk. bütün güzelliklerine rağmen en güzel flash tasarımlı siteleri arama motorları ile bulmak mümkün olmuyordu.ancak flash denildiğinde akla gelen ilk isim olan adobe bu duruma bir dur demek istemiş ve flash aramaları yapabileceğimiz bir Adobe Flash Player teknolojisini büyük arama motorları Google ve Yahoo ile paylaştığını açıklamış.
\
artık zengin ve dinamik internet içerikleri ve indesklenemeyen bir kısım içerikler bu teknoloji sayesinde arama motorlarının kayıtlarında görüntülenecek.

IBM Yazılım Akademisi ilk mezunlarını verdi

IBM Türk’ün geleceğin yazılımcılarını yetiştirmek üzere Ekim 2007’de başlattığı “IBM Yazılım Akademisi”nin 2007-2008 öğrenim yılı, kapsamlı eğitim, proje geliştirme ve yazılım yarışması aşamalarından sonra sona erdi. Akademi kapsamında yapılan yazılım yarışmasında en iyi 3 proje, Galatasaray, Dokuz Eylül ve Sabancı Üniversitelerinden çıktı.

IBM Türk’ün geleceğin yazılımcılarını yetiştirmek üzere Ekim 2007’de başlattığı “IBM Yazılım Akademisi”nin 2007-2008 öğrenim yılı, kapsamlı eğitim, proje geliştirme ve yazılım yarışması aşamalarından sonra sona erdi.

Akademi’ye Türkiye ve KKTC’deki 57 üniversiteden kaydolan 1.335 öğrenciden 515’inin oluşturduğu 175 takımın gerçek iş senaryolarına göre yazılım geliştirdiği yarışmada, en iyi projeye sahip ilk 3 takım, sırasıyla Galatasaray Üniversitesi’nden Nadin Kökciyan, Ozan Günalp, Zeynep Şagar, Levent Dane’den oluşan Medid Volvox, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Meltem Çelik, İsmail Yürek’den oluşan Deim ve Sabancı Üniversitesi’nden Turhan Karadeniz, Onur Can Ulusel, Berker Ağır’dan oluşan Imaginares olarak belirlendi.

IBM Yazılım Akademisi’nde dereceye giren ilk 10 takımın ödülleri ile eğitimleri veren kurumların plaketleri, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen törenle verildi.

Törende, birinci takımın bölümü, en çok takım çıkaran bölüm ve en çok danışmanlık yapan öğretim görevlisinin bölümüne de ödül verildi. Bu kapsamda, sırasıyla Galatasaray, Dokuz Eylül ve Başkent Üniversitelerinin Bilgisayar Mühendisliği Bölümleri ödül aldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Kübra Ağgön ve Zeliha Özşiray’ın oluşturduğu Rota adlı takım ise IBM Yazılım Akademisi Jüri Özel Ödül’üne layık görüldü.

Törende konuşan IBM Türk Genel Müdürü Eray Yüksek, “Türkiye’nin geleceği, küresel rekabete hazır, iyi yetişmiş işgücünde yatıyor. Bu nedenle, IBM Türk olarak yaptığımız tüm çalışmalarda, Türkiye’nin insan kaynağına katma değer yaratma amacını güdüyoruz. IBM Yazılım Akademisi projesiyle, öğrencilere 21. yüzyılın iş dünyasının aradığı becerileri kazandırmayı amaçladık. Proje boyunca öğrencilerimiz akademik birikimlerinin üzerine iş dünyasının yeni beklentilerine uygun becerileri de ekledi. Bu yıl ilkini gerçekleştirdiğimiz Yazılım Akademisi aracılığıyla binlerce gencimize aynı becerileri kazandırabilmeyi hedefliyoruz.” dedi.

IBM Türk Üniversite İlişkileri Yöneticisi Jale Akyel ise “İş dünyasında küresel bazda muazzam bir değişim var. Araştırmalarımız, bize iş liderlerinin, değişimin hızına ayak uydurabilmeyi, 1 numaralı öncelik olarak gördüğünü gösteriyor. Bu değişime paralel olarak, endüstrilerde de yepyeni meslekler ortaya çıkıyor. Bu meslekler, IBM Yazılım Akademisi’nde başarılı olabilmenin şartları gibi, profesyonellerden hem derinlemesine dikey bir uzmanlık, hem de farklı disiplinlere yatay bir hakimiyet geliştirmelerini istiyor. Yazılım Akademisi için Türkiye’nin dört bir tarafından aldığımız olağanüstü talep ve akademide birlikte çalıştığımız gençlerin bahsettiğim değişime zihinsel olarak çok açık olmaları, bizi çok heyecanlandırdı.” şeklinde konuştu.

Yarışmada en iyi 10 ekip arasında dereceye giren ilk 3 ekibin üyeleri, IBM’in Zürih’teki Araştırma Laboratuvarı’na düzenlenecek özel geziye katılarak, geliştirilen ileri teknolojileri yerinde görecek, ihtiyaç duyulduğunda IBM Türk’te yarı zamanlı çalışma olanağına da sahip olacak. 4. ve 5. ekipler, Bilgi - IBM İleri Araştırmalar Merkezi’nde ya da KKTC’deki Süper Bilgisayar İleri Araştırmalar Merkezi’nde staj yapacak. İlk üç takım dışında sıralamaya giren 7 takımın üyelerine ise iPod armağan edildi. IBM, yarışmada en çok sayıda proje sunan, en başarılı ekip çıkartan ve en çok danışmanlık yapan bölümlere de 1’er adet Sistem p Power6 tabanlı Unix sunucusu hediye etti. Projelerini sunan tüm öğrenciler, IBM’in küresel işgücü alımı için yararlandığı özel CV havuzuna kaydedildi.

Fare (Mouse) Ölüyor

Gartner firması analistlerinden Steve Prentice, farenin işaretleme aygıtı olarak baskınlığının 2 ila 4 yıl içerisinde sona ereceğini öngörüyor. Ben de aynı fikirdeyim. Bu sonuçta sadece bir öngörü ve biliyorum ki alışkanlıkların terk edilmesi çok zordur. Fare alışkanlığımızın da sonlanması oldukça zor olacaktır ancak şu da bir gerçek ki son zamanlarda yaşanan bazı gelişmeler fare kullanma alışanlığımızı yavaş yavaş değiştirmekte ve farenin geleceğini tehdit etmekte.

Günümüzde bilgisayar kullanırken muhtemelen fare kullanıyorsunuzdur, ancak bir daha bu aracı satın almayacak olabilirsiniz. Tüm bilgisayar alemi bu basit işaretleme aygıtı karşısında adeta birleşmiş durumda.

Bilgisayar fareleri uzunca bir süreden beri PC ile özdeşleşmiş durumda ancak aslında ilk fare Kennedy’nin A.B.D. Başkanı olduğu dönemde (1963) Silikon Vadisi mühendisleri Douglas Engelbart ve Bill English tarafından icat edildi. (Engelbart’ın 1968 sonlarında San Francisco’da buluşunu tanıtmasını görmek için Buraya tıklayabilirsiniz.)

Xerox Star 1981 yılında piyasaya sürülene dek bilgisayar faresi aslında adeta bir laboratuar faresinin ötesine geçememişti. Her ne kadar fare ilk defa piyasaya sunuluyor olsa da çok az ilgi gördü ve satışlar çok düşük kaldı. Xerox Star çok pahalıydı (16.000 dolar) ve pazarlaması da çok zayıf kalmıştı. Aynı sene içinde IBM PC’de piyasaya çıktı ancak faresi yoktu. 1984 senesinin Haziran ayında ise Apple Macintosh piyasayı adeta vurdu ve bu tarihten sonra fare adeta ev bilgisayarlarımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi.

Günümüzde ise Gartner firması analistlerinden Steve Prentice, farenin işaretleme aygıtı olarak baskınlığının 2 ila 4 yıl içerisinde sona ereceğini öngörüyor. Ben de aynı fikirdeyim. Bu sonuçta sadece bir öngörü ve biliyorum ki alışkanlıkların terk edilmesi çok zordur. Fare alışkanlığımızın da sonlanması oldukça zor olacaktır ancak şu da bir gerçek ki son zamanlarda yaşanan bazı gelişmeler fare kullanma alışanlığımızı yavaş yavaş değiştirmekte ve farenin geleceğini tehdit etmekte.

1. Apple'ın multi-touch özellikli devasa trackpad’i.

MacBook Air ve MacBook Pro laptoplarında olan bu işaretleme aygıtı Apple mobil bilgisayarlarda fare kullanmanın cazibesini adeta yok ediyor. İşaretleme ve tıklamaya ek olarak jestlerin de olanaklı hale gelmesi ile birlikte bu yeni trackpad’ler fareden çok daha kullanışlı hale geliyor ve tamamen yeni bir kontrol katmanı sunuyor.

2. Oyunlarda kullanılan işaretleme aygıtları.

Herkesin PC’de oyun oynamak için bir fare ve klavye kullandığı zamanları hatırlıyor musunuz? Ben de hatırlamıyorum. Oyunlarda kullanılan cihazlar konsol oyun sistemi ile bir anda değişti ve artık PC oyunları bile fare değil oyun kolları, Joystickler, direksiyon ve başka benzer cihazlar gerektiriyor.

3. "Beyin okuyan" aygıtlar.

Tıpkı farelerin 1963 ve 1981 arasındaki dönemi gibi, bu cihazlarda henüz laboratuarlarda test ve geliştirme aşamasındalar. Ancak Emotiv Systems, adlı şirket bu yılın sonunda oyunların bazı kısımlarını sadece düşünce gücüyle kontrol etmeyi sağlayan 300 dolarlık başlıkları pazara sunmayı planlıyor (demo için buraya tıklayabilirsiniz).
4. Apple iPhone ve "iPhone Katilleri."

Bu en yeni cep telefonu kategorisi fiziksel klavyeler ile cep telefonu işaretleme aygıtlarını (BlackBerry’nin “incisi - pearl”, bazı cep telefonlarının toogle anahtarları veya izleme çubukları gibi) tam ekran dokunmatik ekranlar sağlamak üzere bir araya getiriyor. Her ne kadar insanlar i-Phone benzeri aygıtları klavyelerin yerini alan cihazlar olarak görme eğilimindeyseler de bu yeni kategori milyonlarca insanı tüm bir işletim sistemini dokunmatik bir ekran üzerinden kontrol etme fikrine alıştırıyor.

Bu dört faktör ve bazı diğer faktörler farelere olan düşkünlüğümüzü zayıflatacaktır. Ancak devirici yumruğu vuran başka bir şey olacak: Windows ve Mac OS’un yeni nesilleri. Microsoft şimdiden Windows 7’nin Microsoft Surface benzeri dokunmatik arayüzlere için optimize edileceğini açıkladı. Ve eminim ki Apple firması da “multi-touch” sistemler konusunda elinde bulundurduğu pek çok patentten bir an önce faydalanacak ve Mac OS’un iPhone benzeri sürümlerini önümüzdeki bir-iki yıl içinde piyasaya sunmaya başlayacaktır.

Bu yeni nesil işletim sistemleri benim multitouch, fiziksel ve jestsel (MPG) kullanıcı ara-yüzü adını verdiğim özelliği desteklemeye başlayacaktır. Bu özellikler PC kullanırlığındaki yeni kuantum sıçramasını temsil ediyorlar. Ve fareye ihtiyaç kalmıyor.

Aslında kullanıcı ara-yüzlerinin evrimsel dönüşümü kullanıcıyı ekrandaki objelere “yakınlaştıran” bir süreç olarak görülebilir. Başlangıçta bir operatöre işlemesi için delikli kartlar sunarak camekanın ardındaki bilgisayarlar ile ara-yüz oluşturduk. Daha sonra ise özet komutları girmeyi başladık ancak doğrudan klavye ile. Bu aşamadan sonra ise ekrandaki objeleri tutma, sürükleme ve bırakma eylemlerini simüle etmek amacıyla fareleri kullanmaya başladık. Önümüzdeki dördüncü evrede ise i-Phone benzeri kullanıcı ara-yüzleri ile belgelere, fotoğraflara ve klasörlere uzanacak ve dokunacağız.

Bu dört aşamalı insan-bilgisayar etkileşiminde fare yalnızca bir evrede kullanışlı oldu. Ve bu çağın da sonu yaklaşmakta.

Dolayısıyla benim tavsiyem her bir işaretleme ve tıklamanın tadını çıkartmaya bakın, zira fare artık ölmek üzere.

insan-hayvan hücrelerinden oluşan embriyolar üretilebilecek

İngiltere’de Avam Kamarası, tıbbi araştırmalar için insan-hayvan hücrelerinden oluşan embriyolar üretilmesine olanak sağlayan yasayı onayladı.

İnsan Üremesi ve Embriyo Araştırmaları yasalarında son 20 yılda yapılan en büyük değişiklikle ilgili yasa, Avam Kamarasında 176’ya karşı 336 oyla kabul edildi. Özellikle Katolik üyeler dini inançları nedeniyle değişikliğe şiddetle karşı çıkarken, kabinenin Katolik üyeleri Ruth Kelly, Des Browne ve Paul Murphy de yasa değişikliğine karşı oy kullandı.

Her ikisinin de küçük oğullarının ciddi sağlık sorunları bulunan İşçi Partisi lideri ve Başbakan Gordon Brown ile Muhafazakar Parti lideri David Cameron ise kansere, Parkinson ve Alzheimer’e çare oluşturabilecek melez embriyolar üretilmesine olanak sağlayan yasayı desteklemesi için gruplarına çağrıda bulundu ve kendileri bu yönde oy kullandı.

Yasanın kabulüyle bilim adamlarının insan-hayvan hücrelerinden oluşan embriyolar üretmesi, bunların 14 gün kadar korunup içlerinden kök hücrelerinin alınması, bu hücrelerin de hastalıkların tedavisinde kullanılması mümkün olabilecek.

Yasa, melez embriyoların kadın ya da hayvan rahmine yerleştirilmesini ise yasaklıyor. Yasaya karşı çıkanlar ise bu yasaklamaların yeterli olmayacağını, yasanın tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor.

Katolik Kilisesi, melez embriyoların araştırma amacıyla üretilip kullanılmasına şiddetle karşı çıkmış ve yaşamla böyle oynanmasının ahlaki olmadığını açıklamıştı. Böylesi deneylerin “Frankenstein” tarzı bilim ile aynı kapıya çıktığını ve insan hayatının kutsallığını ihlal ettiğini savunan, İskoçya Katolik Kilisesi lideri de dâhil olmak üzere dini çevreler bu adıma muhalefet etmişti.

Logo Denklemleri




















Gelecek dijital perakendeciliğin

Visa Europe’un İngiltere’deki Perakende Araştırma Merkezi’ne hazırlattığı “Geleceğin Mağazası 2012-2015” araştırması, “online” kanalların yakın bir zamanda geleneksel perakendeciliğe üstün geleceği iddialarının tersine, bu iki alanın pazarda birbirlerini tamamlayıcı rollere sahip olabileceği olasılığını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, 2012-2015 döneminde internet kanalıyla gerçekleşen satışlar, toplam cironun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturacak. Buna karşılık perakendeciler dijital teknolojileri farklı amaçlarla daha çok kullanacaklar.

“Geleceğin Mağazası 2012-2015” araştırmasına göre, web siteleri bilgiye dayalı olmaktan çok, işleme dayalı hale geldikleri için, perakende sektöründe teknolojinin uygulanması da yaygınlaşacak. Bunun sonucunda da otomatik taramalarda bir artış yaşanacak. Keza, stoklarında RFID (Radyo Frekansı Tanımlama) adı verilen uygulamayı kullananların ürün takibi de artacak. Ayrıca yeni teknolojiler, alışveriş yaparken tüketicilere doğrudan teslim edilen promosyonların artmasına da katkı sağlayacak. Perakendeciler mağazalarındaki bilgisayar ve web tabanlı uygulamalarla ürün hakındaki müşteri görüşlerini daha fazla değerlendirecekler.

Avrupa’daki mağazaların sayısında bir düşüş bekleniyor...

Perakende Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Visa Europe “Geleceğin Mağazası 2012-2015” raporuna göre, 7 yıl içinde, Avrupa’daki mağazaların sayısında bir düşüş bekleniyor. Araştırmaya katılan perakendecilerin yüzde 28.7’lik bir bölümü için, sokaktaki mağazalarının kaderi belirsiz; yüzde70’i ise, bu süre zarfında yeni biçimlerin açığa çıkması ve daha fazla bilgi hizmeti sunulmasıyla birlikte, mağazaların bugünkü formatlarının dışında hizmet vereceğini düşünüyor.

Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer bulgu da, daha küçük mağazaların yüksek miktarda stok bulundurmak yerine hizmet ve bilgiye odaklanacak olması. Bu sayede, müşteriler web sitesi üzerinden sipariş verebilecek ve bunları alabilecekler. Ön plana çıkan bir diğer gelişme de, otomatik tarama. Araştırmaya göre, perakendecilerin yüzde 22’den fazlasının “otomatik tarama” hizmeti sunması bekleniyor. Ayrıca, perakendecilerin yaklaşık yüzde 50’sinin, nüfus ve müşteri kartı bilgilerini kullanarak e-mail ya da mektup yoluyla, müşteriyi hedefleyen promosyonlara yönelmesi de beklenen bir diğer gelişme.

Steve Perry: “Müşteri için rahatlık, perakendeci için farklılaşma ve başarı”

Visa Europe Başkanvekili Dr. Steve Perry, araştırmanın ortaya koyduğu gelişmeleri şu sözlerle özetliyor: “Geleceğin perakendeciliğinin şekillendirilmesinde birleştirici teknolojilerin oynayacağı kritik rol hepimiz tarafından görülebilir. Bu araştırma Geleceğin Mağazası’nın nispeten kısa bir süre içerisinde dijital çağın bir dizi teknolojisiyle şekilleneceğini ortaya koyuyor. Ancak bütün bu değişikliklerin ortak bir hedefi var; bu da, müşteri için daha çok rahatlık ve bunun karşılığında perakendeci için daha güçlü bir farklılaşma ve iş başarısı yaratmaktır.”

Avrupa’nın 7 ülkesinde 300 perakendeci ile görüşülerek hazırlanan araştırmanın ulaştığı diğer önemli sonuçlar şöyle:

- Perakendecilerin yaklaşık yüzde 60’ı, perakende web sitelerinin en büyük amacının “işlem gerçekleştirmek” olacağını düşünürken, beşte biri asıl amacın “bilgiye ulaşmak” olacağını belirtiyor.
- Perakendecilerin yaklaşık yüzde 60’ı, gelecekte gerçek ve sanal mağazaların aynı olacağını beklerken, yüzde23’ü oldukça farklı işlevlerle bunların tamamen ayrı olacağını ifade ediyor.
- Gerçek ve sanal mağazaları arasında tam bir uyum olmayacağını düşünenlerin yarısından çoğu, farklı formatlarda faaliyet gösterme beklentilerini dile getiriyor.
- Araştırmaya göre, 2012-15 itibariyle, tüketicilerin yüzde71’i aşkın bir kesimi, satın alma öncesinde interneti kullanarak araştırma yapacak.
- 2015 itibariyle perakendecilerin yüzde 48’inin, tüketicilerine “elektronik kiosklar” ya da interaktif bilgisayarlar gibi elektronik cihazlar sağlaması bekleniyor.
- Perakendecilerin yüzde48’i müşteri otomasyonunu sağlayabilmek için elektronik ödemelerin çok önemli olduğunu belirtiyorlar. Müşteri otomasyonu dendiğinde, otomatik ödemeler ve self servis de bunun içinde sayılıyor. Bu konuda beklentileri en yüksek olanlar, yüzde 53 ile İngiltere ve yüzde 50 ile Hollanda’daki perakendeciler.

Gelecekte ileri ödeme teknolojilerinin benimsenme olasılığı sorulduğunda, Avrupalı perakendeciler, özellikle de İngiltere’dekiler bazı ödeme seçenekleri konusunda yüksek derecede potansiyel olduğunu ifade ediyorlar. Temassız kartlar, kredi kartı ve banka kartının yanısıra ön ödemeli kartlar, anahtarlıklar ve cep telefonları tercih edilecek ödemeler olarak sıralanıyor


14.05.2008 10:25

http://www.haberturk.com/2008/05/14/kuturesim/meslekkucuk.jpg

HABERTURK.COM EKONOMİ SERVİSİ

Kişisel gelecek planlaması alanında danışmanlık ve eğitim hizmeti veren Türkiye'nin ilk fütürist şirketi M-Gen Gelecek Planlama Merkezi Kurucusu öğrencilerin ve velilerin 10-20 yıl sonrasını planlamalarını öneriyor. Şuan popüler olan mesleklerin gelecekte önemini kaybedeceğini de anlatan Tarhan bu noktada geleceği iyi okumayı öneriyor. Peki 2020’li yıllarda nasıl bir hayatımız olacak ve hangi mesleklerin yıldızı parlayacak? Tarhan’a göre gelecek; Enerji, ekoloji, ses-görüntü-veri transferi yapan teknolojiler, biyoteknoloji, genetik, nanoteknoloji, mobil teknolojiler, robot teknolojiler ve gıda teknolojilerinde olacak,

Gelecekte başarılı olabilmenin aynı zamanda stresi yönetebilme sanatı ile yakın ilişki içinde olduğunu anlatan Tarhan şuan üniversiteye giriş aşamasındaki gençlere ise şu tavsiyelerde bulunuyor: “Stres çoğu zaman başarısızlığa neden oluyor. Yüzde 60’ı otuz yaşın altında, yüzde 11’den fazlası diplomasız ve işsiz insanların bulunduğu ülkemizde öğrenciler, OKS ve OSS sınavlarını stres ederek hayatlarını karartıyor. Bunun yerine öğrenciler kendi kişilikleri ve gelecekten beklentileri konusunu netleştirmeli ve hedef belirlemek için de ‘10-20 yıl sonra nerede olmalıyım?’ sorusuna yanıt vermeliler. Bu öğrenciler sınavlarda diğerlerine göre daha şanslı olur ve hedeflerine ulaşır.” Öğrencilerin ezbere yapılan tavsiyelere çok kulak asmaması gerektiğini ifade eden Ufuk Tarhan, düşledikleri yaşama onları götürecek mesleği keşfedebilmelerinin onları hedeflerine ulaştıracağını söyledi. Ufuk Tarhan, “Bunu yaparken, dünyanın 10-20 yıl sonra nasıl bir değişim göstereceğini tahmin etmek gerekiyor. Örneğin, hukuk okumak isteyen veya okuyan bir genç, avukat olmak istemenin yanı sıra, genetik alanında uzmanlık geliştirmeye karar verirse, gelecek için daha başarılı ve daha çok kazanç getiren bir alana yönelmiş olabilir. Diğer taraftan enerji sektöründe söz sahibi bir avukat olmayı hedeflemek, şu anda hiç de popüler olmayan, ancak 10 yıl sonra revaçta olabilecek bir alan olarak öngörülebilir” dedi. Ebeveynlerin gençleri yönlendirmelerini hele de baskı yapmalarını çok yanlış bulduğunu belirten Tarhan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gelecek algısını ve tahminlerini geliştirmeden ‘ezbere’ yapılan yönlendirmeler çok sakıncalı. Çünkü 5-10 yıl sonra, yani bugün bu sınavlarda çırpınan gençler kazanıp da bir yerleri bitirdiklerinde; ne iş bugünkü işe benzeyecek ne meslekler, ne eğitim, ne de rekabet koşulları bugüne benzer halde olacak. Ebeveynler, gençleri, hedeflerini belirleyip, özgüvenli, rahat, farklı, yaratıcı, eğlenceli olmaları için desteklemeli, onlara baskı değil, rehberlik yapıp, moral kaynağı olmalılar. Gençler ise, hangi alana ilgileri ve eğilimleri olduğunu bulmalı, bu alanda eğitim alıp uzmanlaşmak için plan yapmalı. Tutkulu ve çok disiplinli çalışmalılar. Zaten seçtikleri alanı seviyorlarsa bunu zaten yaparlar, yapamıyorlarsa sorun vardır, yani yanlış yoldadırlar.” Üniversite eğitiminin bir “ön lisans” eğitimi olduğuna da dikkat çeken Ufuk Tarhan, gerçek mesleğin bundan sonraki ‘yüksek lisans-uzmanlaşma’ süreci ile gelişebileceğini söyledi. Tarhan, öğrencilerin ön lisans ile uzmanlaşacakları dalları fütürist beklentileri de göz önüne alarak ilginç kombinasyonlar kurması gerektiğini belirtiyor. Klasik ve teknolojiden uzak yapıdaki tüm meslek alanlarının gelecekte tercih edilmeyeceğini belirten Ufuk Tarhan, özellikle imalat ve tarım sektörlerinde geleneksel yapıyı sürdürmeye çalışan dallara ilginin giderek azalacağına dikkat çekiyor. Sabit ücretli, sabit ofisli istihdam olanaklarının giderek daralacağını, bu tür dağıtım modellerinin yerini, merkezi operasyon merkezleri ile çalışan bağımsız distribütörlerden oluşan dev, global organizasyonların alacağını anlatan Tarhan, “Gelecekte enerji, ekoloji, ses-görüntü-veri transferi yapan teknolojiler, biyoteknoloji, genetik, nanoteknoloji, mobil teknolojiler, robot teknolojiler ve gıda teknolojileri alanlarının çok popüler olacak” diyor

İŞTE GELECEĞİN MESLEKLERİ

• Taşeron yöneticiliği
• Değişim yöneticiliği
• Yönetici menajerliği
• Hot-line işletmeciliği
• Akıllı tedarik yöneticiliği
• Sanal market işletmeciliği
• Robotik sorunlar avukatlığı
• Senaryo tasarımcılığı
• Yapay zeka pazarlamacılığı
• Beş duyu reklam tasarımcılığı
• Soru bankası tasarımcılığı
• Elektronik gazetecilik
• Duygu tasarımcılığı
• Gen programcılığı
• Genetik ekonomi
• Kök hücre programcılığı
• Bilgi madenciliği
• Alternatif besin mühendisliği
• Franken food denetçiliği
• Siber teknoloji mühendisliği
• Ergonomi mühendisliği
• Enformasyon mühendisliği
• Nano tıp doktorluğu
• Internet mühendisliği
• Nano yapı mühendisliği

2000'li Yıllarda Proje Yönetimi

Proje yönetimi 2000'li yıllarda nasıl olacaktır?
Bu soru “işler nasıl olacaktır?” ve “gelecekteki yaşam stilimiz ne olacaktır?” gibi
sorulardan çok farklı değildir. Bazı spekülasyonlar bu soruların yanıtlanmasında yardımcı
olmaktadır;
1-Mühendislik ve teknoloji ağırlıklı işlerin ağırlığı her beş yılda bir kendini katlayacaktır.
2-Bilgisayar teknolojisi her iki yılda bir kendini katlayacaktır.
3-Ürün-hayat çevrimleri kısalacaktır.
4-Daha kısa ürün geliştirme süresinde yeni ürün talebi artacaktır.
5-Yönetici ve idareciler daha hızlı stratejik karar almak için daha çok bilgiye ihtiyaç
duyacaklardır.
6-Bir çok yönetici, işten çok insana odaklanacaktır.
7-İdareciler, yıllık 10 milyon dolarlık iş hacmini yönetmekten 50 milyon dolarlik iş
hacimlerini yönetmeye başlayacaklardır.
Yukarıdaki maddeler, gelecekteki iş yapma tarzımızdaki olası değişikliklere işaret
ederken, geleceğin proje yöneticileri ile ilgili ipuçlarını da vermektedirler.
Organizasyonel Etkiler
Geleceğe ilişkin yorum yapabilmek, tutucu bakış açısı ile bile çok büyük bir hayal gücü
gerektirir. Kar odaklı çalışan orta düzey yöneticiler üzerinde çok büyük değişiklikler
olacaktır. Kar merkezlerinde, geleceğin yöneticilerinin ve idarecilerinin (kar odaklı
çalışanlar) yetiştirilmesi için en uygun metod Proje Yönetimi gözükmektedir.
Kısa vadeli yaklaşımlar ve uzun vadeli gerçekleşmeler/etkiler nedeniyle temel iş
prensiplerimizle ilgili ciddi revizyonlara ihtiyaç duyulmaktadır. İş hayatı ve hükümet
birbirine zıt görüntüler sergilemekte, bu da verimliliğin azalmasına sebep olmaktadır.
Teknoloji dünyayı küçültmekte ve bu suretle birçok operasyonel görevin eskimesine yol
açmaktadır. Geçtiğimiz 20 yıldaki gibi bir büyüme olursa, teknolojik anlamda ana
değişikliklerin olmasını beklemeliyiz. Proje Yönetimi, gerçekçi kar artışları sagladığının
farkına varılmasıyla, geniş bir alanda kullanılacak ve onaylanacaktır.
Değişim yavaş olur ve otomasyona geçiş dirençle karşılaşırsa bir çok organizasyon 20
yy'ın eski yöntemlerine mecbur kalacaktır. Verimlilik artışı, sadece Proje Yönetiminin
temel bileşenleri olan iç kaynakların paylaşımı ve yatay iş akışları ile gerçekleşecektir.
Proje Yönetiminin organizasyonel biçimi, klasik organizasyona kıyasla daha kolay
olduğundan gelecek 20 yıl içerisinde bir çok uluslararası firma buna geçecektir.
Fonksiyonel uzman pozisyonları sadece organizasyonel hat bileşeni olarak kalacaklardır.
Bir çok organizasyon, iç operasyon sayısını azaltacak ve tüm fonksiyonel disiplinleri
matris yapıya dönüştürecektir.
Proje Yönetimi yapısı ve Proje Yöneticisi pozisyonu olgunlaşacak ve fazla maliyetleri
düşürmek için Proje Yöneticisi ile üst yönetim arasındaki bürokrasi katmanları elimine
edilecektir. Bu durum üst yönetim pozisyonlarının, Proje Yöneticisi pozisyonlarından gelen
kişilerce olacagını göstermektedir. Çünkü, Proje Yöneticileri tüm firma operasyonlarında
yer alırlarken, bu konuyu gözardı eden Fonksiyonel Yöneticiler ise sadece kendi
birimlerinin operasyonlarına hakim kalmakla yetineceklerdir.
Proje Yönetimi, Ürün Yönetimine Karşı
Geleceğin organizasyonları, Proje Yönetimini anlamadan uygulamaya kalktıklarında
operasyon prosedürlerine zarar vereceklerdir. Bu problemi çözmek için ise insan miktarını
(dolaylı) yavasça arttıracaklardır. Bu konudaki düşünce tarzı (“eğer bu problemlere yeni
kaynaklar atarsak onlar bunu halledeceklerdir” düşüncesi) çogu zaman, zayıf iletişim,
güvensizlik, ve eforların yanlış kullanımı yüzünden başarısız olacaktır.
Bu problemleri çabuk çözme gerekliliği, yönetimin, verimliliği ve etkinliği arttıracak kalıcı
iş güçleri ya da proje ekipleri kurmayı düşünmesini sağlar. İş gücü yönetiminde, başarının
sürekliliği için yöneticiler tam zamanlı Proje Yönetimini benimseyeceklerdir. Firmaların,
parça parça Proje Yönetimine girmeleri felaketlerle sonuçlanacaktır.
Proje Yönetimi ve Ürün Yönetimi aynı anlama gelecektir. Geleceğin firmaları pazara göre
şekillenecek ve her pazar bölümü bir bölüm yöneticisi tarafından yönetilecektir. Ürün
yöneticileri, sadece bir seviye altlarındaki proje ekibiyle çalışacaklardır. Proje ekibi,
ürünün tüm operasyonundan sorumlu olacak ve üst yönetimle beraber planlamada yer
alacaklardır. Ürün yöneticileri, operasyonlardan sorumlu yöneticilere rapor verecekler,
Proje Yöneticileri ise pazarlamadan sorumlu yöneticilere rapor vereceklerdir.
Ürünler ve uygulamalar, daha çok teknik temelli olacak, geleceğin Proje Yöneticileri 25-
35 yaşları arasında olacaktır. Bu Proje Yöneticileri üretim, tasarım, işleme ya da
laboratuar eğitimlerinden geçmis olacaklardır. Etkin kişisel beceri ve iş bitirme yeteneği
görülen kişiler Proje Yönetimi pozisyonlarına terfi ettirileceklerdir. Üst yöneticiler ya proje
ekiplerinde yer alacaklar ya da idari proje ekibi gibi çalışarak, projelerin
önceliklendirilmesi ve izlenmesi rolünü üstleneceklerdir.
Bilgisayarın Rolü
Bilgi-işlem yöneticileri için Proje Yönetimi bir yaşam tarzı olacaktır. 1970'lerden bu yana,
çapraz fonksiyonel katılımlı karmaşık ve sistematik bilgisayar sistemlerine ilişkin
çalışmalar Proje Yönetiminin gelişimini hızlandırmıştır.
Bilgisayar sistemlerinin başarı ile kurulmaları, fonksiyonel birimlerin işbirliğine bağlıdır.
Beklenen sonuçlara ulaşılıp, ulaşılmadığını anlamak için ise bilgi alış verişi ihtiyacı
doğmuştur. Veri işlemede Proje Yönetimi 2000'li yıllarda itici bir güç olacaktır. Çünkü,
organizasyon bütünündeki birimler daha entegre olacaklardır.
Büyük ve karmaşık projeler, sosyal programları, enerji ve çevre programlarını içerecektir.
2000'li yıllarda finans, insan ve malzeme temelli kaynaklar daha da sınırlı bir hale
gelecektir. Bunun anlamı, artacak kontroller, önceliklerin belirlenmesi, çabuk karar verme
analizleri ve tüm proje kontrolünde artışlar olacaktır. Bilgisayarlar, tüm kontrol
alanlarında özellikle kullanılacaklardır. Gelecekte, büyük köklü değişikliklerin olacağına
ilişkin yeterli kanıt mevcuttur. Teknolojik atılımlar ve azalan maliyetlerle birlikte mikro
işlemciler ve akıllı terminaller bu büyümenin mekanizmasini oluşturacaklardır.
Yazılım proje planlama modelleri çok daha fazla kullanılacaktır. Akla yatkın olan, Proje
Yöneticilerinin evleri dışında daha çok çalışacakları olmasına rağmen bugünkü eğilim,
klasik ve matris organizasyonun ortadan kalkacağı yönündedir. Bireyler ya da gruplar,
evlerinden iletişim teknolojilerini kullanarak çalışabileceklerdir. Ne var ki, stratejik karar
merkezi ve organizasyonel merkezler firma bünyesinde kalacaktır. Büyük projeleri
bilgisayar bağlantıları kurarak bir arada izlemek mümkün olacaktır.
Bilgisayar, bir çok seviyede çalışanların yerine geçecektir. Genel müdür, donanım ve
sistem personeli idari karar verme grubu olacaktır. Bu grup, Proje Yöneticilerinin
yöneticisi olarak, proje planı temelinde iş-akış planını ve ana üretim planlarını
uygulayıcılara ileteceklerdir.
Akıllı terminaller, proje kontrolünde artan bir role sahip olacaklardır. Ekranlardan dakika
dakika maliyet kontrolü yapilabilecektir. Düzenleyici faaliyet ve ödünleşim (trade off)
analizi anında yapılabilecektir. Stok kontrol problemleri tarihe karışacaktır. Proje
Yöneticileri projelerini tümüyle görebilecek hatta ortak kullandıkları kaynakları diğer
projelerde de izleyebileceklerdir.
İş Organizasyonlarına Etkisi
Bugünün kapitalist yarı müdahaleli yapısının devam edeceğini düşünürsek gelecekteki iş
organizasyonlarının pazarlama ve üretim yeterliliği ile rekabet etmeyeceğini aksine
yönetim kabiliyetlerinin ve teknolojik bilginin (know-how) önem kazanacağını
söyleyebiliriz. Bu varsayım şuna dayanarak yapılmıştır; Operasyonel planlama, üretim,
üretim kontrolü, yönetim ve hatta planlama otomatize olacaktır. Başarılı firmaları
diğerlerinden ayıran özellik stratejik planlama yapması, uygun ürünleri geliştirmesi,
hükümet müdahalelerinden daha az etkilenmesi ve ortamdan kaynaklanan değişikliklere
doğru cevap geliştirebilmesi olacaktır.
Üst yönetim, iş operasyonlarına daha çok doğrudan katılacak ve bütünsel kontrolde
bulunacaktır. Firma yazılımları, stratejik hedeflerin ve kisa vadeli amaçların eylem
planlarına dönüşmesini sağlayacak ve gerçekleşmeleri de üst yönetime doğrudan
raporlayacaklardır.
Proje Yöneticisinin Rolü
Yukarida açıklananlar, matris organizasyonun esnekliği ve Proje Yöneticisinin projeye
ilişkin değişikliklere adaptasyon kabiliyeti varlığının sürecini gösterecektir. Tekrarlayan
operasyonlarda otomasyon ve bilgi işlem teknikleri, teknolojinin yettiği oranda en etkin
çözümü verecektir. Sadece, ilk ve tek olan projelerde, (örneğin AR-GE projeleri) Proje
Yöneticisinin liderliğine ihtiyaç duyulacaktır.
Aşağıdaki Proje Yönetimi becerileri gelecekte önemli olacaktır:
1- Mevcut kaynak kısıtları ve performans gereksinimleri altında sonuç üretebilmek. Proje
amaçlarına ve bunların nasıl başarılacağına ilişkin kesin planlamaya bütünsel bakış ile
gerçekleşir.
2- Proje ekibini yönlendirmek için gerekli olan liderlik. Sonuçların raporlanması ve
kontrolü ile ilgili geri besleme otomatik olacağından çok fazla uğraş gerektirmeyecektir.
3- İletişim, kaynaklar arasında ortaya çıkan çatışmaların çözümlenmesinde
kullanılacaktır. Gelecekte bilgisayar - insan çatışmasının da çıkabileceği hayal edilebilir.
Geleceği Proje Yöneticisi bir tek projelerin operasyonel planlamasıyla ilgili olacaktır.
Bilgisayar, her ne kadar gerçekçi katkıda da bulunsa da alternatiflerin tanımlanmasında,
farklı ortamların tahmin edilip, testlerin yapılmasinda, amaçlara ulaşmak için operasyonel
planın düzenlenmesinde, başarısız olabilir. Proje Yöneticisinin sistem bakışı, doğru
alternatifleri seçmesine ve seçilmis eylem planının uygulanmasında proje ekibine liderlik
edebilmesini sağlayacaktır.
Proje Yöneticisi Seçimi Ve Eğitimi
Gelecekte Proje Yöneticilerinin daha çok sorumluluk üstleneceklerini düşünürsek,
eğitimlerini değerlendirmek önemli hala gelmektedir. Bu doğrultuda, personel kayıtları,
akademik başarılar, performans değerlendirme sonuçları, psikolojik testler ve kariyer
geliştirme kayıtları Proje Yöneticilerinin seçiminde kullanılacaktır.
Formal eğitim, Proje Yöneticileri için iş hayatında tam anlamıyla bir ölçü olmamakta,
değişen dünya koşullarına ayak uydurabilmek için kendilerini sürekli güncellemeleri
gerekmektedir. Aldıkları formal eğitim disiplininin yanısıra, iletişim ve genel yönetim
becerilerine, insan - makina - bilgisayar ilişkileri konusunda bilgiye, devlet kaynaklı
kısıtlar hakkında bilgiye, politik kararların içeriklerini anlamaya, iş ekonomisine bütünsel
bakmaya ve insan davranışını anlamaya gereksinim duyacaklardır.
Kariyer gelişimlerinin değişik noktalarında Proje Yöneticileri üst yönetimle sürekli bir ilişki
içinde olacak, stratejik hedeflerin nasıl geliştirildiğini, bu hedeflerin nasıl proje amaçları
haline getirildiğini ve proje sonuçlarının organizasyonu nasıl etkilediğini anlamaya
çalışacaklardır.
Üniversiteler, lisans ve lisansüstü Proje Yönetimi eğitimleri vermeye başlayacaktır.
Performans Ölçümü
Güçlü bilgi sistemleri, uygun kontrol gelişimi, geri besleme ve rapor şablonları ile yönetsel
performansların değerlendirilmesi oldukça tarafsız bir hale gelecektir. Performans
değerlendirme, belirlenen amaçları temel alacak ve bu amaçlara göre performans
ortamsal koşullar gözönünde tutularak değerlendirilecektir. Bugün, bir çok sistem sadece
belirlenmiş performans amaçları ile gerçekleşen performansın karşılaştırılmasına dayanır.
Bugünkü sistemler ya değerlendirmeyi etkileyecek ortamsal değişiklikleri göz ardı ederler
ya ortamsal değişikliği abartırlar ya da performans standartlarını ayarlamada dış kısıtları
kullanırlar. Bilgi sistemi veri tabanı (MIS) kullanımı, kesin analizi ve Proje Yöneticisi
çalışma sonuçlarının daha iyi değerlendirilmesini sağlayacaktır.
Tam bilgi ve güçlü bilgisayar desteği olduğunda yönetsel performansın gerçekçi
değerlendirilmesi “operasyonel planımızdan saparsak ne olur?” ya da “planımızı tam
anlamıyla gerçekleştirirsek ne olur?” gibi sorulara cevap vermekle mümkün olacaktır. Üst
yönetimin belirlediği stratejik hedeflerin kalitesi projenin amacının uygunluğunu gösterir.
Geleceğin Proje Yöneticilerince yapılacak operasyonel planlamanın kalitesi projenin
başarısını belirleyecektir.
Hükümet
Proje Yöneticisinin gelecekteki rolüne ilişkin analiz, çalışacağı ortamın analizi yapılmadan
mümkün değildir. Muhtemelen hükümetin vatandaşlar üzerindeki etkisi artmaya devam
edecek ve çevresel kanunların etkisi hızla artacaktır. Hükümet, yenilenemeyen
kaynakların güçlendirilerek geri dönüşümünü sağlamaya çalışacaktır.
Sosyal Değişim
Üretim otomasyonunda ve iş gücü talebindeki artışla beraber işyerlerinden ayrılma
yılginlığa sebep olacak, çalışma süreleri azalacak, var olandan daha çok bos vakit olacak,
eğitim artacak, ve iş ile eğitimi birbirinden ayırmak zorlaşacaktır. Bilgi değişikliği
çalışanların tek bir kariyere odaklanmalarını imkansız kılacak, bir çok kariyer beklentisi
yaratacaktır. Esnek çalışma saatleri kavramı daha çok onaylanacaktır. İş gücü daha mobil
hale gelecektir. Esnek saatlerden dolayı ise projede görev alan bireylerin motivasyonunda
yükselme görülecektir.
Demogrofi
Köyden kente göç, kültürel ve eğitimsel farklılıklar devam ettiği sürece kalifiye olmayan
çalışan sayısını arttıracaktır. Din, siyaset, spor, cinsiyet ve kültür, organizasyonlarda
önemli rol oynayacaklardır. Bu farklılıklar, kalifiye personelin motivasyonunu bozabilecek
bu da Proje Yöneticisinin görevini zor ve karmaşık bir hale getirecektir.
Fiziksel Kaynaklar
Organik kaynakların gelecekte tükenecekleri endişesi inorganik kaynaklara doğru
yönelmeye yol açacaktır. Bir çok ülke, inorganik maddeleri (çinko, bakir vs.) reserve
etmeye başlamışlardır. Ülkeler ellerindeki kaynakları birbirleriyle degişme yoluna
gitmekte ya da OPEC benzeri karteller oluşturmaktadırlar. Proje Yöneticileri projeleri için
gerekli kaynaklarla ilgili alternatifleri degerlendirmek ve geri dönüşümü mümkün
kaynaklar kullanmaya yöneleceklerdir.
Pazarlar
Pazarın değişkenliği artmaktadır. Proje Yöneticisi değişikliklere karşı çabuk cevap
verebilmenin yollarını aramalıdır. Proje ekibine verilen hedef ve amaçlar, proje sürecinde
sürekli değişebilecektir. Böyle bir ortamda istatistik - olasılık önem kazanacaktır.
Firmalar sadece ulusal kalmayacak bunun da ötesine geçip, bir veya birden fazla ulusun
oluşturduğu siyasi yapıların içine gireceklerdir. Böyle bir yapıda, Proje Yöneticisinin görevi
zorlaşacak, karmaşık hale gelecek, farklı kültürden insanların koordinasyonu, bir çok lisan
ve farklı yetenek seviyeleri ile uğraşmak zorunda kalacaktır.
Yaşam Biçimleri
Yaşam, hızlı değişim sonucu daha karmaşık hale gelecek, tek kariyer beklentisi yerine
birden fazla kariyer beklentisine yönelim olacaktır. Bu da insanların aynı sektör içinde
farklı iş yerlerinde çalışmalarından öte, farklı sektörlerde bile görev alma isteği ortaya
çıkaracaktır.
Teknolojinin iş hayatına girişi uzmanlıkların sektörel özellilklere sahip olmasını
gerektirmeyecek, bir mühendis her türlü üretim/hizmet sistemini Girdi-Süreç-Çıktı
esasına dayanarak tasarlayip, yürütebilecektir.
Yazan: Savaş ŞAKAR
mail: savas@projeyonetimi.com

Örgüt Kültürü ve Tipleri

Örgüt kültürü, örgüt içi bireysel ve kolektif değerleri, inançları,yönetim strateji ve politikalarını kapsayan sürekli kendisini yenileyen bir süreçtir. Fakat örgüt kültürü zaman zaman değişime açık zaman zaman ise değişime kapalı bir özellik taşımaktadır. Değişimin gereklerini çabuk algılayan örgüt kültürü kendisini rekabet koşullarına daha çabuk adapte edebilmektedir. Sağlıklı bir örgüt kültürüne sahip kurum ve kuruşların belirli bir vizyonu, misyonu, amacı ve hedefi vardır. Örgüt kültürü işletme içi değerlerin ve inançların paylaşımına zemin oluşturarak, çalışan ve yöneticileri ortak bir noktada birleştirmektedir. Bu bağlamda örgüt kültürü yönetici ve çalışanlara değişmeleri için uygun ortamı sağlayabilir. Örgüt kültürü, iş hayatında her zaman için önemli bir yere sahiptir. Örgüt çalışanları, iş hayatına ilişkin tutum ve davranışlarını oluşturmada, korumada ve geliştirmede örgüt kültüründen etkilenirler. Örgüt kültürü, çalışanların bireysel kültürel değerleri yerine örgüte ait temel değerlerin ön plana çıkmasıyla oluşmuştur ve alışılagelmiş yaşantılarında bazı değişimlere neden olmaktadır.
Örgüt kültürü, örgüt içi ilişkilerin oluşturulması ve bu ilişkilerin düzenli bir şekilde sürdürülmesinde çalışan ve yöneticilere rehberlik etmektedir. İlişkiler, çalışanlarla yönetim arasında olacağı gibi örgüt içi bölümler arasında ve çalışma grupları arasında da olabilmektedir. Çalışanlar arasındaki ilişkiler çoğu zaman işe dayalı olarak iş ortamında kendiliğinden ortaya çıkan ilişkilerdir. Örgüte katılan bireyin örgüte alışması, işiyle ilgili sorunları çözebilmesi ve çevreye uyum gösterebilmesinde örgüt kültürü etkili
olmaktadır. Eğer örgüt kültürü paylaşım temeline göre oluşturulmamışsa bunların gerçekleşmesi de mümkün olmayacaktır. İş dünyasını incelediğimizde, örgüt kültürü veya kurum kültürünün farkına varan kurum veya kuruluşların işe, bireye, çevreye, yeniliğe, değişime, krize, risk gibi hususlara daha duyarlı olduklarını görmekteyiz. Çünkü bu tür kurum ve kuruluşlarda, planlama, tam katılım, güven, saygı, iletişim, eğitim, problem çözme, kararlılık, esneklik gibi değerlerden oluşan bir örgüt kültürü yapısı vardır.
Dört Ana Kültür Tipi :
1. Hiyerarşi Kültürü:Çağdaş kuramlar içinde en erken oluşturulan bu yaklaşım 1880’lerde Avrupa’daki devlet örgütleri üzerinde çalışan Alman sosyolog Max Weber’in çalışmalarına dayanmaktadır. Endüstri devriminin başlarında örgütlerin karşılaştığı en büyük mücadele gittikçe büyüyen karmaşık bir toplum için etkin bir şekilde mal ve hizmet üretmekti. Weber bürokrasinin klasik ifadeleri olarak bilinen yedi karakteristik önermiştir.
Fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanan iş bölümü, görevlerin ve yapılacak işlerin önceden tespit edilmesi ve planlanması
Açık ve seçik bir şekilde belirlenmiş hiyerarşik bir yapı; böylece her kademe bir üst kademe tarafından kontrol edilecektir. Emir ve komuta zinciri içerisinde hiyerarşik bir organizasyon yapısı oluşturulması.
İlke ve yöntemler; her kademede işlerin nasıl yapılacağı ile ilgili olarak ayrıntılı ve soyut ilkeler ve yöntemler geliştirilecektir.
Gayrişahsî (impersonal) ilişkiler; Weber’e göre personel kişisel, duygusal olmayan, hissi herhangi bir bağ geliştirmeden davranmalıdır.
Teknik yetenek esasına dayanan bir personel seçim ve terfi sistemi; çalışanların resmi bir sınavdan ve belirli bir eğitim seminerinden sonra işe kabul edilmesi.
Otorite ve sorumluluğun organizasyonda açık olarak belirlenmesi; Yöneticilerin seçimle değil, atama yoluyla işbaşına getirilmesi.
Organizasyonda yazılı kuralların oluşturulması ve saklanması.
1960’lara kadar hemen hemen bütün yönetim ve örgüt çalışması kitapları Weber’in hiyerarşi ve bürokrasi modelinin ideal örgüt biçimi olduğunu varsaymıştır, çünkü bu model sabit, etkin ve yüksek tutarlılığı olan hizmet ve ürün sağlamaya olanak vermiştir. Çevrenin görece sabit olması kadar görev ve işlevler de bütünleşik ve eşgüdümlü olabilmekte, ürün ve hizmetlerdeki tekbiçimlilik devamlılık arzetmekte ve çalışanlar işle denetim altında tutulabilmekteydi. Karar verme yetkisinin belirgin olması, standart kural ve süreçler ile denetim ve sorumluluk mekanizması başarının anahtarı olarak görülmüştür. Bu model ile uyumlu örgütsel kültür sınırları çizilmiş ve yapılandırılmış bir iş yeri ile temsil edilmektedir. Süreçler insanların ne yapması gerektiğini söylemektedir. Etkin liderler iyi koordinatör olanlar ve iyi örgütleyenlerdir. Düzenli işleyen bir örgütü sürdürmek önemlidir. Örgütün uzun dönemli amacı sabitlik, öngörülebilirlik ve etkinliktir. Yazılı kurallar ve politikalar örgütü bir arada tutar. Tipik Amerikan fast food restoranlarından büyük holdinglere ve devlet kurumlarına kadar değişen örgütler hiyerarşi kültürünün tipik örneklerini sergileyebilmektedirler. Büyük örgütler ve devlet kurumlarında genellikle hiyerarşi kültürü egemendir, geniş standart prosedürlerinin olması, çokça hiyerarşik kademeler ve kuralları daha da güçlendirme çabası bunların tipik delilleridir. Fast food restoranları gibi küçük örgütlerde bile hiyerarşi kültürü egemen olabilmektedir.2. Piyasa Kültürü1960’ların sonunda örgütler yeni rekabetçi mücadelelere giriştiklerinden başka bir örgütlenme biçimi popüler olmaya başlamıştır. Bu biçim hiyerarşiden tamamen farklı bir varsayımı temel almakta ve büyük ölçüde Oliver Wiliamson, Bill Ouchi ve arkadaşlarının (Williamson,1975; Ouchi,1981) çalışmalarına dayanmaktadır. Bu araştırmacılar örgütsel etkinliğin kurulması olarak adlandırdıkları bir takım alternatif faaliyetler bütününü tanımlamıştır. Bunların içinde en önemlisi etkileşim maliyetidir (transaction coast). Bu yeni tasarım örgütü bir piyasa yapısı olarak ele alır. Piyasa (market) terimi pazarlama fonksiyonunun bir adaşı olmadığı gibi pazaryerindeki müşterileri de ifade etmemektedir. Bunun yerine kendisi bir piyasa gibi işleyen örgütlere gönderme yapar. İç işlerinden ziyade dışsal çevreye yönelinir. Tedarikçiler, müşteriler, sözleşmeli ortaklar, bayiler, sendikalar, dağıtıcılar ve benzerlerini içeren daha çok dışsal kuruluşlarla olan etkileşim üzerinde odaklanılmaktadır. İçsel denetimin kurallar, uzmanlaşmış işler ve merkezi kararlar tarafından sürdürüldüğü hiyerarşi kültüründen farklı olarak piyasa kültürü asıl olarak ekonomik piyasa mekanizmaları ve para değişimi vasıtasıyla işlerliğini sürdürür. Yani, pazarların esas odağı rekabetçi avantajlar yaratacak diğer kuruluşlarla etkileşimler (takaslar, satışlar, sözleşmeler) kurmaktır. Karlılık, alt kademede işin bitirilmesi, pazar payındaki güç, geniş hedefler ve sağlam müşteri temelleri örgütün başlıca amaçlarıdır. Piyasa tipindeki örgütlere hâkim olan asal değerlerin rekabet ve üretkenlik olması şaşırtıcı olmamalıdır. Piyasa kültürlerindeki rekabet ve üretkenlik, dışsal konum ve denetim üzerinde güçlü bir vurgu yapmak suretiyle kazanılmaktadır. Piyasa kültüründeki temel varsayım dışsal çevrenin husumet dolu değil salim bir yer olduğu, müşterilerin müşkülpesent ve değerlerle ilgili olduğu, örgütün rekabetçi konumunu artırmayla ilgilendiği ve yönetimin ana görevinin örgütü üretkenliğe, sonuca ve karlılığa yöneltmek olduğudur. Net bir amacın ve saldırgan bir stratejinin üretkenliğe ve karlılığa neden olduğu düşünülmektedir. ÖKDÖ’de değerlendirilen piyasa kültürü sonuç yönelimli bir yerdir. Liderler, zorlu üreticiler ve güçlü rekabetçilerdir, zor ve talepkârlardır. Örgütü bir arada tutan bağ kazanma arzusudur. Uzun dönemdeki plan rekabet ve hedefleri gerçekleştirmektir. Başarı, pazar payı ve nüfuz bağlamında tanımlanmaktadır. Rekabeti ve pazar liderliğini elde tutmak önemlidir.
3. Klan Kültürü: Aile tipi örgütlere benzediği için klan olarak adlandırılmıştır. 1960’ların sonu ve 1970’lerin başında Japon firmalarında yapılan çalışmalardan sonra bir takım araştırmacılar Amerika’daki piyasa ve hiyerarşi kültürü ile Japonya’daki klan kültürü arasındaki temel farkları gözlemlemişlerdir (Ouchi, 1981; Pascale ve Athos, 1981; Lincoln, 1990). Paylaşılan değerler ve hedefler, bağlılık, katılımcılık, bireysellik ve ‘biz’ duygusu klan tipi örgütlere nüfuz etmiştir. Ekonomik varlıklardan ziyade daha çok geniş ailelere benzemektedirler. Hiyerarşik kural ve prosedürler veya kar merkezli rekabetçi pazarlar yerine klan tipi firmaların tipik karakteristikleri takım çalışması, çalışan uyum programları ve çalışanlar için kurumsal bağlılıktır. Bu karakteristikler, takım olarak ödülün alınması, kendi üyelerini kendilerinin işe alması veya işten çıkarması, kalite çemberleri, çevrenin güçlendirilmesi biçimindeki yarı özerk çalışma takımlarında görülmektedir. Klan kültüründeki bazı temel varsayımlara göre çevre en iyi takım çalışması ve çalışanların gelişimi ile yönetilebilir, müşteriler ortaklarmış gibi düşünülmelidir, örgüt insani bir iş çevresi geliştirme ile ilgilenmelidir, yönetimin ana görevi çalışanları güçlendirmek ve onların katılımcılığını, bağlılıklarını ve sadakatlerini yükseltmektedir. Bu karakteristikler insan ilişkileri yaklaşımını benimseyen araştırmacı ve yazarlar tarafından Amerikada’da özellikle savunulmuştur (ör. McGregor, 1969; Likert, 1970; Agyris, 1962). Japon firmalarında oldukça yüksek başarı sağlamış özellikle de ikinci dünya savaşından sonra bu prensipler benimsenmiş ve başarıyla uygulanmış olsa da Birleşik Devletler ve Avrupa kökenli örgütler ancak 1970’lerin sonu ve 1980’lerde mesajı anlayabilmiş ve klan kültürünün o kadar da kötü bir şey olmadığını iyi bir iş duygusu yarattığını farkedebilmiştir. Örneğin yöneticilerin uzun ve ileriye dönük planlar yapmasının zor ve karar verme mekanizmalarını belirsiz hale geldiği hızlı değişen belirsiz çevre koşullarında örgütsel faaliyetleri koordine etmede etkili olacak yöntem; bütün çalışanların aynı değerleri, inançları ve hedefleri paylaşmasıdır. İkinci dünya savaşı sonrasında Japon örgütleri batılı örgütlerden çok daha önce bu mesajı yakalayabilmiştir. Klan tipi bir örgüt ileride Araçlar kısmında da anlatılacağı üzere Örgütsel Kültür Değerlendirme Ölçeğinde insanların kendilerinden pek çok şeyi paylaştıkları çalışmak için arkadaşça bir ortam olarak betimlenmektedir. Geniş bir aile gibidir. Liderler akıl hocaları olarak düşünülmekte ve hatta belki de veli/ebeveyn figürleri gibi algılanmaktadır. Örgütü bir arada tutan sadakat ve gelenektir, bağlılık yüksektir. Uzun vadede bireysel gelişime önem verilir yüksek uyum ve moral her şeyin üstündedir. Başarı içerideki hava ve insanların meselelerine göre tanımlanır.
4. Adhocrasi Kültürü: Dünya endüstri çağından Bilgi çağında doğru ilerledikçe dördüncü bir ideal örgüt tipi ortaya çıkmıştır. Bu örgüt tipi giderek yirmi birinci yüzyılın örgütsel dünyasını karakterize eden aşırı hızlı ve aşırı çalkantılı ortamlara en hızlı tepki verebilen bir yapı sunar. Ürün ve hizmetteki canlılığın hızla azalmasıyla, önceki üç örgüt tipinden farklılaşan bir takım varsayımlar geliştirilmiştir. Bu varsayımlar yenilikçi ve öncülük eden inisiyatiflerin başarıya götürmesi, örgütlerin geleceği hazırlama ve yeni ürün ve hizmet geliştirme işine yoğunlaşması ve yönetimin ana görevinin girişimcilik, yaratıcılık ve faaliyeti güçlendirmesi olarak sıralanabilir. Adaptasyon ve yenilik bu çerçevede yeni kaynaklara ve karlılığa yol açmakta böylelikle de gelecek vizyonunu oluşturma, örgütlü anarşi ve disiplinli imgelem kavramlarına vurgu yapılmaktadır. Adhocrasi (adhocracy) kelimesi ad-hoc kökünden gelmektedir. Ad-hoc kelimesi zamansal, özgülleşmiş/uzmanlaşmış, dinamik bir birime gönderme yapar. Pek çok insan bir şekilde görevini bitirir bitirmez ayrıldığı bir ad-hoc iş gücüne veya komiteye katılmıştır. Adhocrasiler zamansalcılara benzer. Yeni ortamlar oluştuğunda hızla kendilerini buna uyarladıkları “çadırları saraylara tercih ederim” biçiminde karakterize olurlar. Bir adhocrasinin ana hedefi uyarlanmayı, esnekliği ve yaratıcılığı artırmaktır. Adhocrasi örgütü uzayhavacılığı, yazılım geliştirme, think-tank danışmanlığı ve film yapımı gibi endüstrilerde sıklıkla rastlanabilmektedir. Bu örgütlerin önemli bir iddiası yenilikçi ürün ve hizmet üretmek ve yeni fırsatlara hızla uyum sağlamaktır. Piyasa ve hiyerarşi kültüründen farklı olarak adhocrasilerde merkezi iktidar veya yetki ilişkileri yoktur. Bunun yerine iktidar bireyden bireye veya görev takımından görev takımına doğru el değiştirir. Bireyselliğe, risk almaya ve geleceği görmeğe yüksek vurgu yapılması üretim, müşteri ve Ar-Ge ile yoğun olarak ilgilenilmesini zorunlu kılmaktadır. Örneğin danışmanlık firmalarında her farklı müşteri talebine bağımsız bir proje gibi bakılır ve zamana bağlı örgütsel tasarım göreve eşlik etmek için oluşturulmaktadır: Proje sona erdiğinde yapıda kendiliğinden çözülmektedir. Bazen farklı bir tipte başat kültüre sahip geniş örgütler içinde adhocratik alt birimler olabilmektedir. Quinn ve Cameron’ın (1983) New York eyaleti akıl sağlığı bürosunda meydana gelen evrimsel değişimleri incelediği çalışmalarında hiyerarşik bir yapıda mevcut bulunan adhocrasi alt birim kültürlerini ortaya çıkarmışlardır. Kuruluşunun ilk beş yılında büro adhocrasi olarak organize edilmiştir. Quinn ve Cameron (1983) analizlerinde aşağıdaki bulgulara ulaşmıştır:
(1) hiç bir örgüt şeması yoktur – bu büro için organizasyon şeması çizmek imkânsızdır zira sık sık ve çok hızlı değişmektedir;
(2) zamansal fiziki mekân –direktörün bir ofisi yoktur nerede gerekli olduğunu düşünürse orada operasyonları yürüttüğü bir üs kurmaktadır;
(3) zamansal roller –personel değişen müşteri sorunlarına bağlı olarak atanmaktadır,
(4) yaratıcılık ve yenilik – çalışanlar sorunlara yeni çözümler üretmek ve müşterilere yeni hizmet seçenekleri sunmaları için cesaretlendirilirler.
Özet olarak adhocrasi kültürü dinamik, girişimci ve yaratıcı iş yerleri için geçerlidir. İnsanlar elini taşın altına koyar ve risk alırlar. Etkin liderlik vizyon sahibi, yenilikçi ve risk yönelimlidir. Örgütü bir arada tutan deneyime ve yeniliğe olan bağlılıktır. Yeni bilgi, ürün ve/veya hizmet sahibi olmak üstünlük sağlar. Değişim için hazırlıklı olmak ve yeni mücadelelerle karşılaşmak önemlidir. Örgüt uzun dönemde hızlı gelişimi ve yeni kaynaklar kazanmayı hedefler. Başarı biricik ve özgün ürün ve hizmet üretme ile eşanlamlıdır.

Gerilla Pazarlama

“Gerilla” kelimesi ilk olarak tahmin edileceği üzerine bir savaşda ortaya çıkdı.Köken olarak ispanyolcadan gelmektedir.İspanyolların Fransız Napolyana karşı 1807 – 1814 yılları arasında sürdürdüğü direnişde ilk defa bu kavram kullanıldı.Çete harbi,çete mücadelesi anlamına gelen “Guerilla” nın zayıfların silahi olduğunu söyleyebiliriz.Taktiksel olarak da düşmana “asker” olarak görülmeden düşmanı püskürtmek,ortadan kaldırmak için kullanılmıştır.Gerilla yada gerilla taktiği ilk olarak Ernesto “CHE” Guevara” tarafından Avrupaya tanıtılmıştır.Gerilla taktikleri akılcıydı,dezavantajları avantaja çeviren bir yapıdaydı.Düşmanı moralmen çökertmeyi hedefler ve onlara bir dakka bile rahat vermeden düşmanı heran savaş olurcasına hazır tutmayı hedeflerdi.Düşman birdahaki saldırının nezaman nerden geleceğini asla tahmin edemezdi.“Gerilla Taktiği”in kullanımı ilk olarak 1960 lı yılların ortalarında Amerikada “Pazarlama ve Reklam” alanında görülmüştür.Bu yıllarda meydana gelen Vietnam istilası ve oradaki halkın gerilla taktiğini başarıyla kullanması Marketing sektörünü etkilemiştir.Şirketler kendi gelirlerini agressiv politikalarla arttırma yoluna gitmiştir.
“Guearilla Marketing” in amacı kendi mallarına,hizmetlerine,tekliflerine olan ilgiyi en yükseye çıkarırken bu uğraş için harcanılan kaynakları,masrafları en aza indirmektir.Gerilla Marketing tıpki bir gerilla savaşcısı gibi dikkati başka bir tarafa çekmeye çalışır.Bunu yaparkende uyguladıkları politikalar “ değişik,şaşırtıcı,orginal,eğlendirici” dir.Herşey küçük bir bütçeyle meydana gelir.
Gerilla Marketing ilk başlarda sadece küçük firmaların büyük firmalarla daha iyi mücadele edebilmesi için kullanılmışdır.Bundan dolayı gerilla marketing fikrinin öncülerinden Jay Conrad Levinson bu yaklaşımı bir “yıpratma” saldırısı olarak tanımlar.
Gerilla Marketing de önemli olan bir noktada esnekliktir.Şirketler yayılma alanlarının,karlarının,aktivitelerinin azalmasını önlemek için her duruma karşı tıpki bir gerilla gibi esnek olmalıdırlar.Kaynaklarını yeni fırsatlara hızlı ve en etkin bir şekilde yönlendirebilmelidirler.Pazar da oluşabilecek hertürlü durumu önceden tahmin etmek,sonsuz rekabet ortamında ayakta kalabilmek içinde bulundukları durumu iyi analiz etmelidirler.
Gerilla Marketing de şirketler Marketing stratejilerini oluşturmak için mutlaka fiyat politikalarına dikkat etmek zorundadırlar.Sundukları ürünler , teklifler şaşırtıcı,agressiv olmalıdır.
Gerilla Marketing uygulamalarının diğer önemli tarafı ise mesajın olabildiğince kişiye en etkin bir şekilde yayılmasıdır.Bunun içinde günümüzde 1 milyar kullanıcıya ulaşan internet paha biçilmez bir uygulama alanıdır.İnternet Blogları, online magazin-gazete-dergiler ile,chat ve forum sayfaları ile etkili bir şekilde iletilmek istenen mesajın yayılması sağlanır.Guerilla Marketing içinde bahsedebileceğimiz bir alt dal ise almanca Moskito Marketing ingilizce ise Mosquito Marketing olarak isimlendirilen “sivrisinek pazarlama” dır.



Gerilla Pazarlama vs Geleneksel Pazarlama.
Jay Conrad Levinson Gerilla Marketing’i şöyle tanımlıyor; ” Bütçesi küçük hayalleri büyük girişimciler için …”
1. Geleneksel pazarlama der ki; pazarlama için para yatırman gerekir. gerilla der ki; paran varsa yatır, ama önemli olan para değil, enerji ve hayal gücüdür.
2. Geleneksel pazarlama insanların aklını karıştırır mistik bir hava yaratır, gerilla ise açık seçik gerçekleri anlatır.
3. Geleneksel pazarlama büyük iş dünyasına yöneliktir, gerilla pazarlama ise küçük işletmelere yöneliktir.
4. Geleneksel pazarlama performansı satışla ölçer, gerilla ise karlılığı ön plana çıkartır. Gerilla için önemli olan kar etmektir.
5. Geleneksel pazarlama deneyim ve yargılar üzerine kuruludur yani tahmindir. Oysa gerilla psikoloji ve insan davranışları üzerine odaklıdır. Çünkü gerillanın tahminle kaybedecek zamanı yoktur. Gerilla satın alma kararlarının yüzde 90′ının bilinçaltıyla verildiğini bilir.
6. Geleneksel pazarlama birden fazla işe aynı anda girer, gerilla ise önce işini yönet, işine odaklan ve ondan sonra başka işe giriş der.
7. Geleneksel pazarlama çizgisel olarak işini büyütmeni söyler. Oysa gerilla pazarlama geometrik artışla işi büyütmeye yöneliktir. Her müşteri için daha fazla işlem yapmak bunun bir parçasıdır. Diğer yöntem ise müşterinizin akrabalarını, arkadaşlarını işin içine katmaktır.
8. Geleneksel pazarlama önemli olan satıştır der ve satış sonrasında müşteriyi unutur. Gerilla ise müşteriyi her zaman takip eder ve onu asla kaybetmez.
9. Gerilla pazarlama rakiplerle çok ilgilenmez. Gerilla, “rakipleri unut, senin gibi standardı olanlara bak ve onlarla işbirliği yap” der.
10. Geleneksel pazarlama insanlara der ki; “hizmetimin veya malımın faydalarını satın al!” Oysa gerilla insanların problemlerini bulmak ve çözmek üzerine odaklanmıştır.
11. Geleneksel pazarlama her zaman “ben” der. Her şeyi bunun üzerine kuruludur. Ama gerilla “sen” der. Gerillanın her şeyi; broşürü, ilanı, web sitesi vb. hep müşteriyle ilgilidir.
12. Geleneksel pazarlama “ne satabilirim” der. Gerilla ise “müşteriye ne verebilirim” diye sorar. Geleneksel pazarlama almak-satmak üzerine kuruludur. Oysa gerilla “müşteriye ne verirsem onun işine yarar” diye düşünür.
13. Geleneksel pazarlama reklam, PR gibi geleneksel yolların her zaman işe yaradığını düşünür ve bunlardan birine inanır. Oysa gerilla pazarlama bunların birinin değil hepsinin birden işe yaradığını düşünür. “Bunların bileşimi işe yarar” der.
14. Geleneksel pazarlama ayın sonunda gelen faturalara bakar, gerilla ise ilişkilere bakar. Bu ay kimlerle ilişki kurduk diye sorar.
15. Geleneksel pazarlama teknolojiye pek fazla önem vermez, gerilla ise teknolojiyi sonuna kadar kullanır.
16. Geleneksel pazarlama büyük grupları hedef alır. Gerilla ise küçük grupları ve kişileri hedefler.
17. Geleneksel pazarlama bilinç dışını hedefler ve küçük detaylara önem vermez. Oysa gerilla pazarlama bilinç altını hedef alır ve detaylara önem verir. Telefonla konuşma biçimi veya insanları ziyaret şeklinin önemli olduğuna inanır.
18. Geleneksel pazarlama yalnızca pazarlama tanıtımı ile satış yapabileceğine inanır. Oysa gerilla pazarlama satıştan önce rıza almaya önem verir. Önemli olan insanlara çok fazla pazarlama malzemesi göndermek değil, bu malzemeleri göndermek için insanların rızasını almaktır. Satışa değil rızaya odaklanmak önemlidir. Bu durumda sizin malınızı almak isteyenler ihtiyaçları olduğunda ellerini kaldırırıp sizi çağırırlar.
19. Geleneksel pazarlama monologtur, gerilla pazarlama ise diyalogtur. Gerilla her zaman bir sen söyle bir ben söyleyeyim der.
20. Geleneksel pazarlama bir avuç pazarlama yöntemi kullanır. Gerilla pazarlamada ise kullanılabilecek 100 ayrı silah vardır ve gerilla bunların içinden seçim yapıp bileşkesini kullanır.Bu 100 silahın 62’si ise tamamen bedavadır.

E-Ticaret konusunda dikkat edilmesi gerekenler

1. Genel pazara değil değişik ürünlere yönelin.
* Diğerlerinden yada diğer ürünlerden neyi farklı yaptığınızı gösterin.
2. İyi müşteri hizmetleri servisi verin.
* Email ve sorulara çabuk cevap verin.
* Müşterinizin siparişini aldığınızı ve ne zaman taşımaya verileceğini bildirin. Gecikmeleri bildirin.
* Bedava ulaşım-erişim numaraları verin. 24 saat call center vermeye çalışın.
* Para iade garantisi verin.
* Tüketici haklarını geri plana atmayın.
* Problemleri çabuk halledin ve müşterinin memnuniyetinden emin olun.
3. Sitenizi kolay ve keyifli alışveriş yapılabilir hale getirin.
* Sayfalar çabuk gelmeli – text 2 sn. 28.8 modemle 8-10 sn.
Alışveriş birkaç tıklamayla tamamlanmalı
Tekrar tekrar bilgi istenmemeli
Herşeyin doğru çalıştığını sık sık test ederek emin olun.
Ürün resimlerini yüksek kalitede sergileyin.
İstek ve şikayetleri form ile alın ve çabuk cevaplayın.
Siteyi düzenli güncelleyin
İstek/talep/şikayet eden müşterilerle yakın irtibatta olun.
Rakipleri yada yeni ürünleri iyi izleyin
Müşterilerinize teşekkür edin.
5. Pazarlama eforunuzu sürekli gözden geçirin
Sitenize yeni insanları getirecek yollar bulmalısınız
* Diğer sitelere çapraz link verme
* email newsletterlara ilan verme
* Arama motorlarına kayıt olma
* Dergi ve gazetelerde yayınlanma
* Mail gruplara yada forumlara katılma
6. Karşılayabileceğiniz ödüller verin
Eğer çok özel bir şey satıyorsanız ödül vb. Ye ihitiyacvınız yoktuır. Ama eğer başkalarınında sattığı bir şeyi satıyorsanız kişilerin sizden satın almasına sebep yaratmalısınız:
* Bonus’lar - Bir şey alana başka bir şeyi bedava verme. Genellikle download edilebilir birşeyin verilmesi maliyet’te yaratmayacaktır.
* İlk müşteri indirimi -
* Birden fazla yada tutarda alıma indirim
* İyi müşyteri indirimleri - bir sonraki alışverişte nakliye almama vb.

En Gözde Fütüristten Yeni Trendler


Ian Pearson, İngiltere'nin lider telekom şirketi BT'nin futuristlerinden. Onun işini basitçe geleceği tahmin etmek olarak özetlemek mümkün. Bu konuda onu başarılı kılan ise geçmişte yaptığı isabetli tahminleri. Elektronik paranın, sanal eğitimin ve Facebook, Second Life gibi şirketlerin ortaya çıkacağını bundan 15 yıl önce bilen Pearson'un yeni dönem gelecekle ilgili öngörüleri de hayli ilginç. Şirketlerin tüketicilere kontakt lenslerinde bulunan küçük vizörlerle ulaşacaklarını söylüyor. Gelecekte paradan ziyade, ihtiyaç gidermenin öneminin artacağını vurguluyor. En önemlisi yapış biçimlerinin değişeceğini düşünen Pearson, "Şirketler sanal ortamla fiziksel ortamı bir araya getirerek müşteriye ulaşmayı başaracaklar" diye konuşuyor.

Ekrandan İletişim Zamanı
Bundan 20 yıl sonra şirketlerin insanlara ulaşma biçimleri değişecek. Bugünün dünyasında kullanılan "head up display" (vizör göstergesi) teknolojisi önümüzdeki dönemde daha da fazla geliştirilecek. Şu anda bu teknoloji, bir cam üzerinde hedef bilgilerin gösterildiği bir ekran olarak kullanılıyor. Özellikle otomotiv şirketleri bazı üst modellerinin ön camlarında bu teknolojiyi kullanıyor. Hız, devir gibi göstergeler ön cama yansıtılıyor. Bu teknoloji geliştiği zaman, içinde bulunduğumuz şehri görme şeklimiz bile değişecek.

Biraz daha mikro bazlı bakarsak, örneğin 3 çocuklu bir anne Mc Donalds'ın önünden geçerken, Ronald Mc Donald'ın çocuklarla parti yaptığını görecek. Burada basit bir yapay zeka kullanılacak. Bu yapay zekaya hedef müşterilerin ihtiyaçları ve alışkanlıkları aktarılacak. Yani müşterilere ihtiyaçları doğrultusunda sanal bir dünya yaratılacak. Bu konuda şirketler araştırma yapıyorlar zaten. Günümüzde bilgisayar oyunları için geliştirilmiş özel dürbün gözlükler var. Bu teknoloji, önümüzdeki bir-iki yıl içinde hızla gelişecek ve yüksek çözünürlükte görüntü veren, küçük gözlüklere dönüşecek. Bu gözlükler sayesinde de şirketlerin ihtiyaca göre oluşturduğu her türlü görüntüyü müşterisine iletmesi mümkün hale gelecek. Bundan 20 yıl sonra da bu görüntülerin her birini bir kontakt lensin içine sığdırabileceğiz. O zaman insanlar, görüntüleri fiziksel olarak retinaları üzerinden gördükleri yansımalar olarak algılayacak.

İnsan Psikolojisi Değişecek
Ben özellikle 1990'ların sonuna kadar chat odalarında oldukça fazla zaman geçirdim. Bu dönemde insanların psikolojisinin değiştiğine şahit oldum. İnsanların çoğu uydurdukları 10 hatta kimi zaman 20 ayrı kimliğe sahipti. Bunların her birini de bir şekilde yönetmeyi başarıyorlardı. Sonuçta her gün farklı 20 karakteri yönetmeye çalışmak, insanın psikolojisinde önemli bir değişime neden olur. Yine de ben psikolog değilim. Nasıl bir etki yaptığını net şekilde söylemem mümkün değil ama bu teknolojilerin gelişiminin bir etki yapacağı da muhakkak. İnsanlar bana göre hayattan beklentilerini yönetirken farklı farklı yollar bulmuş durumda. Ben Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisine oldukça inanıyorum. Zaten bu ihtiyaçlar hiyerarşisi nedeniyle sanal ihtiyaçlar her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Sonuçta bir kişi Karayip Adaları'nda demirlemiş bir yata gerçek dünyada sahip olmayabiliyor. Fakat sanal dünyada yine çalışarak böyle bir yatın kaptan köşkünde oturması mümkün hale gelebiliyor. Bu durum da insanları mutlu ediyor. En önemlisi insanlar burada istedikleri kadar zaman geçirme lüksüne de sahiplerse onlardan mutlusu olmuyor. Sonuçta kendisini mutlu edenin gerçek bir yat olup olmamasıyla ilgilenmiyor. "Ben üstünde durup o hazzı yaşayabiliyorsam, gerisi boş" diye düşünüyor. Önümüzdeki dönemde de Play Station 4 ya da başka çıkacak bir aletle, üç boyutlu bir sanal dünya içinde yaşamak mümkün hale gelecek. Bu görüntüler hayallere hitap ettiği sürece gerçek olup olmaması da kimsenin umurunda olmayacak. Ben 1991 yılında Facebook ve Second Life gibi oluşumların ortaya çıkacağını söylemiştim. Gelecekte de insanların tüm karakterlerine etki edecek sanal bir dünya oluşacağını düşünüyorum.

Politikada Aktörler Sanallaşacak
Sanal dünyanın bu kadar gelişmesi ulusların ortadan kalkması için de bir kıvılcım yaratacak. Ancak yine de bu durumun orta vadede olacağını düşünmüyorum. Ancak yakın bir dönemde Facebook gibi milyonlarca kişiyi bir araya getiren platformlar, politika yapma biçimini değiştirecek. Bunun yanında politika yapan aktörlerde de değişimler olacak. Bugün milyonlarca insana hitap eden bu sanal ortamlar, önümüzdeki dönemde milyarlarca insana ulaşmaya başlayacak.

Düşünün bir kere, tüm dünyada yaşayan 2 milyar çevreci tek bir platformda bir araya geliyor. Bu, önemli bir güç. Üstelik bu gücü de bu konuda tehlike oluşturan şirketlere karşı kullanmak mümkün. Yani sanal ortam nedeniyle ortaya çıkacak topluluklar daha güçlü bir hal alacak. Bu durum siyaset yapma şeklini de değiştirecek. Bu kadar fazla kişinin bir araya gelmesinin sonucunda, bu kişileri yönlendiren insanlar da ortaya çıkacaktır. Yani sanal dünyadan türeyen siyasetçiler hayatımıza girecek. Şu anda politika, coğrafi olarak sürükleniyor. Örneğin AB ülkeleri coğrafi olarak belirli sınırlara regülasyonlar uygulayabiliyor. Oysa sanal ortamda ideolojik sınırlar ortaya çıkacak, coğrafi değil.


İkili Dünya Pazarları Değiştirecek
Şu anda sanal dünya ve fiziksel dünya arasında etkileşimin başladığını görüyoruz. Sanal ortamda gerçek hayatta faaliyet gösteren şirketler de yer almaya başladı. Hatta bu şirketler bazı ürünlerini ilk kez sanal dünyada çıkarıp daha sonra gerçek dünyaya lanse ediyor. Ben bu durumun önümüzdeki dönemde sektörleri ve pazarları iyice değiştireceğini düşünüyorum. Gelecekte sanal dünya ve fiziksel dünya satış ve pazarlama açısından birlikte kullanılacak. Örneğin şu anda Reebok bazı ayakkabılarını ilk kez Second Life'da müşterileriyle buluşturuyor, daha sonra buradaki tepkilere göre gerçek hayatta lanse ediyor. Önümüzdeki dönemde ise sanal dünyada hakikaten farklılık yaratacak bazı ürünleri ortaya çıkaracaklar. Örneğin "sihirli ayakkabıları" müşterilerle buluşturmaya başlayacaklar. Yani sanal dünyanın nimetlerinden gerçekten faydalanacaklar. Bunun yanında fiziksel dünyada Reebok ayakkabı alan bir kişiye, sanal dünyada sihirli iki ayakkabı bedava verilecek. Sonuçta burada markaların yakalamaya çalıştıkları, "Biz sadece ürün satmıyoruz, bunun yanında bir hayat tarzı da satıyoruz" imajını yaratmak daha da kolaylaşacak. Bu oluşan ikili dünya ise pazarların yapısını değiştirecek. Zaten şimdiden büyük şirketlerin bu konuda çalışmaya başladığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde örneğin perakende sektöründe bir çikolatanın ambalajının içinde sizin sanal ortamdaki dünyanızda ilginç güçler kazanmanızı sağlayacak bir şifre de yer alacak. Bu durumda da siz o çikolatayı almayı tercih edeceksiniz.

Trend Teknolojiler Neler Olacak?
Şu anda nano teknoloji konusunda oldukça heyecanlıyım. Tek başına bu teknolojinin bir işe yaramayacağını düşünüyorum. Ancak bilgi teknolojileri ve biyoteknolojiyle bir araya geldiği anda, mucizeler yaratma gücü de olduğunu söylemem gerek. Nano teknoloji bugün artık her sektörü etkiliyor. Biz şu anda insanların sinir sistemini bir şekilde bilgisayara ya da ağlara aktarmanın yolunu arıyoruz. Bunu yaparken de hem nano teknolojiden hem bilgi teknolojilerinden yararlanıyoruz. Şu anda deri yüzeyine elektronik iz bırakmak üzere çalışmalar yürütüyoruz. Yani nano teknoloji sayesinde gelecekte, Second Life gibi sanal bir ortamda birisi sizin elinizi sıktığında, bu bir sinyalle sizin sinir sisteminize ulaşacak ve fiziksel olarak da bu el sıkışmasını hissedebileceksiniz. Hatta bunun bir adım sonrasına gidersek, nano teknoloji ve biyoteknoloji sayesinde beyni çözmek ve akıl hastalıklarının çoğuna çare bulmak mümkün hale gelecek. Artık günümüzde bilim kurgu olarak bilinen pek çok şeyi başarmak mümkün. Zaten bilim kurgu yazarları da çoğunlukla bizimle gelip konuşup yeni fikirleri ortaya çıkarıyorlar. Önümüzdeki dönemde nano teknoloji ve biyoteknoloji sayesinde bedenlerinin öldüğünü ancak beyinlerdeki hatıraların ve verilerin de bir yerlerde saklanabildiğini göreceğiz. Bu durumda da insanlar ölmek isteyip istemeyeceklerine kendileri karar verecek.

Para Önemini Yitiriyor mu?

Kendi Ekonomisini Yaratan Oyunlar Var
Günümüzde pek çok platformda ve oyunda sanal paranın kullanılmaya başladığını görüyoruz. Hatta Second Life gibi oyunların kendi ekonomisi bile var. Ben yine de sanal paranın gelecekte daha fazla önem kazanacağını düşünmüyorum. Hatta önümüzdeki dönemde gerçek para da daha az önemli olacak.

Ortak Değer Anılar
Örneğin Facebook örneğinde, burada şirket para kazanıyor. İnsanlar ise bu platformda sadece arkadaşlarını bulmakla ilgileniyor. Burada ortak değer, anılar. Yani şirketin kullanıcıları burada para kazanmakla ilgilenmiyor. Onların tek ilgilendiği konu, arkadaşlarını bulabilmek ve arkadaşlarından oluşan ağlar oluşturmak.

İhtiyaçlara Hitap Etmek Önemli
Bunun dışında Freecycle gibi şirketler var. Freecycle, evlerindeki eşyalardan kurtulmak isteyen kişilerle, bu eşyalara ihtiyacı olan kişileri bir araya getiren bir platform. Sonuçta eşyalarınızı çöpe atmanız yasak. Bu durumda eşyanızı Freecycle vasıtasıyla bedava olarak birisine veriyorsunuz. Burada yine amaç para kazanmak değil. Bir ihtiyacı karşılamak.

Birleştirici Çözümler Parlayacak
Gelecekte de bu tür birleştirici çözümler sunan şirketlerin ön plana çıkması muhtemel. Sonuçta önemli olan her iki taraf için değer yaratmak. İhtiyacı olan kişileri bir araya getirmek. Bu hizmeti kullananlar için ise para kazanmak burada kesinlikle amaç değil.

Kadın Yönetici Dönemi Başlıyor

Yapay Zeka Her Şeyi Değiştirecek
Önümüzdeki dönemde iş hayatındaki kadın sayısı artacak. Burada ciddi bir artıştan söz ediyorum. Hatta kadın çalışan sayısı kesinlikle erkekleri katlayacak. Bunun altında yatan asıl etken ise yapay zeka olacak. Önümüzdeki dönemde iş yaparken daha fazla yapay zeka kullanılmaya başlanacak. 20-30 yıl sonra yapay zekanın belki de insan zekasını yakalayacağını hep birlikte göreceğiz.

Fiziksel İşleri Makineler Yapacak
Günümüzde bile önemi azalmaya başlayan fiziksel işleri gelecekte kimse yapmayacak. Çünkü bu işler otomatik olarak makineler tarafından yapılacak. Yani kısacası erkeklerin yaptığı pek çok işi makineler yapmaya başlayacak. Personel yönetimi, hemşirelik, öğretmenlik gibi daha duygusal iletişim gerektiren işleri ise otomatikleştirmek zor. Bundan 20 yıl sonra R2-D2'nun bir şekilde öğretmenlik yapacağını görmemiz mümkün değil. Bu nedenle bu tür işler devam edecek.

İnsani Özellikler Önem Kazanacak
Cerrahlık gibi bugünün önemli meslekleri ise otomatikleşecek. Sonuçta cerrahlık oldukça zor bir iştir, ancak aslında cerrahlar vücudun belirli bölgelerini çok dikkatli ve kendi vücutlarını mükemmel kullanarak tamir etmekten başka bir şey yapmıyor. Bunu teknolojiyle de geliştirmemiz mümkün. Ancak hastalarla bağ kurmak gibi bazı işlerin otomatik olarak yapılması imkansız. Bu konuda da bayanlar iyidir. Şirketleri yönetenlerin de insani özelliklerinin kuvvetli olması gerekecek. Yani üst yönetimlerde de kadın yönetici sayısı artacak.
Kaynak: Şeyma Öncel Bayıksel, Capital

Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE