EINSTEIN'IN BEYNİNDE BİZDE OLMAYAN NE VAR?
© 2006 – Melik Duyar – Mega Hafıza Ltd. | ||||
Aslında sadece benim değil, hepimizin beyninde Salvadar Dali, Edision ve Einstein gibi bir dahi potansiyeli var. İçimizdeki bu dehaların ortaya çıkmasını engelleyen en önemli faktör, eğitim sisteminde her şeyi bilinç ve mantık çerçevesinde değerlendirmeye zorlanmamızdan ve hayal gücümüzün bastırılmasından başka bir şey değildir. Peki Edison ve Einstein gibi dahiler biz normal insanlardan farklı bir beyne mi sahipler? Bu sorunun cevabı için onların öğrencilik ve iş geçmişlerine bakmak mantıklı bir yol olsa gerek.
Yaptığı 1093 adet buluşla patent alarak dünyanın en büyük mucidi olarak bilinen, ancak öğrencilik yıllarında “yavaş” olarak nitelenen Thomas Edison “Babam benim aptal olduğumu düşünüyordu” diyor. Yine Albert Einstein okuma ve yazma zorluğu çektiği için öğrenme açısından kendi yaşıtlarından geri kalmıştı. Einstein'ın kız kardeşi Maja Winteler onun için; “Normal çocukluk gelişimi çok yavaştı. Lisanı çok zor kullanıyordu. Çevresindekiler onun konuşmayı tam olarak öğrenememesinden hep korktular. Söylemek istediklerini dudaklarını yavaşça hareket ettirerek kendi kendine tekrar ederek söylüyordu. Bu durumu yedi yaşına kadar devam etti” diyor. Einstein'ın lisanı kullanımında zorlanması bir gün öğretmenlerinden birini çileden çıkarmış ve öğretmeni ona “Senden hiçbir şey olmaz” demişti. Zorla da olsa Eintein toparladı ve liseyi bitirdikten sonra üniversitede lisans seviyesinde eğitim görerek mezun oldu. Ancak hiçbir profesörden tavsiye mektubu alamadı ve akademik bir pozisyona atanamadı. Sonunda İsveç patent bürosunda düşük seviyede bir memur olarak işe başlamak zorunda kaldı. Geçmişteki başarı grafiği Einstein'ın artık gelecekte ortalama bir hayat süreceğini gösteriyordu.
Ölümünden önce bilim adamları Einstein'a onun beynini ölümünden sonra incelemek istediklerini belirterek izin istediler. Einstein da bu izni, onlara vereceği kapalı bir zarfa koyduğu yazdıklarını, beyniyle ilgili Cornell Üniversitesinde yapılacak olan araştırmalar sonuçlandırıldıktan sonra kamuoyuna açıklamaları şartıyla kabul etti. Bu izinden birkaç yıl sonra Einstein öldü. Einstein öldüğünde Princeton Hastanesinde patoloji uzmanı olan Dr. Thomas Harvey de otopsi yapan ekibin içindeydi. Harvey Einstein'in beynini tam kırk yıl bir kavanozda “formaldehyde” sıvı içinde saklayarak, araştırma yapmak isteyen bilim adamlarına dilim dilim keserek verdi. Ayrıca kendisi de birçok araştırmalar yaptı. Ancak kendisi hiçbir şey bulamadı. Diğer bilim adamlarının haftalarca süren yoğun araştırma ve tartışmaları sonucunda elde edilen bulguların açıklanması için bir basın toplantısı düzenlendi. Açıklanan bilgi Einstein'ın beyninin normal bir insan beyninin 3/4'ü kadar olmasıydı. Bu bilginin haricinde başka hiçbir farklılık bulunamamıştı. Aslında insanların bekledikleri açıklama bu değildi. Merak edilen şey Einstein'ı Einstein yapan onun beynindeki hangi çalışma tarzından kaynaklandığıydı. Basın toplantısından sonra herkesin merak ettiği Einstein'ın kapalı zarfı açılarak içinde yazılanlar okundu. Einstein aynen şöyle yazmıştı; "Kendimin diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmüyorum. Onlardan tek farkım hayal gücümü daha etkin kullanıyorum." Albert Einstein O yıllarda bir şey bulunamamıştı, ama 1980'in ilk yıllarında Berkeley'deki California Üniversitesinde nero-anatomist olan Marian Diamond Einstein'in beynindeki farklılıkla ilgili olağanüstü bir bulguyu açıkladı. Bu bulgu dünyada eğitime ve dehaya olan bakış açısını değiştirecekti.
● Marian Einstein'in beynindeki nöronlar arasındaki ilişki sayısının da diğer insanlara oranla çok daha fazla olduğunu fark etti. ● Ancak bu ilişkiler kişinin beynini kullanması, düşünmesi, kendi kendisine sorular sorması ve hayal gücünü kullanmasıyla oluşuyordu. ● Beyindeki nöronlar arasındaki ilişkilerin artırılması herkesin kendi elindeydi. Yani herkes kendi beyninin mimarıydı. Esas olan öğrenmeyi ve düşünmeyi öğrenmekti. "Eğitim öğrenilen bilgiler unutulduktan sonra geriye kalan şeydir." Albert Einstein |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder