BİLGİ EKONOMİSİ VE TÜRKİYE

Özgür Uçkan

İstanbul Bilgi Üniversitesi

Tel: 0212 216 22 22 / Faks: 0212 216 84 45 / e-posta: ozguru@bilgi.edu.tr

Oyunun kuralları değişti. Küresel ekonominin yeni kurallarını, ekonomik değerlerin bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan devrim niteliğindeki gelişim ile artan dolaşım yeteneği belirliyor. Bilginin kesintisiz, hızlı ve uluslararası ölçekte entegre ağlar üzerinde dolaşımı ve paylaşımının ekonomik değer yaratması üzerine kurulu bir dünyada yaşıyoruz. Bir ülke bu küresel ağ içinde ne kadar değer, yani bilgi yaratır ve bu bilgiyi ağın geri kalanıyla ne kadar eşzamanlı ve uyumlu bir biçimde paylaşırsa, o kadar rekabet avantajına sahip oluyor.

Yeni kuralların geçerli olduğu bu oyunun adı “Bilgi Ekonomisi”… Yani, bilginin ekonomik ve insani kalkınma için etkili bir biçimde kullanıldığı bir ekonomi

Bilgi Ekonomisi: Bir “Bina” Kurmak

Bilginin dolaşımı ve paylaşımının insani ve ekonomik kalkınmanın, dolayısıyla da küresel rekabet avantajının temel dinamiği haline gelmesi görece yeni bir olgu. Bu olgu, “bilgi ekonomisi” kavramıyla konumlanmakta. Bilgi ekonomisi, hem mevcut sosyo-ekonomik eğilimlerin bir ürünü, hem de bir ulusal politika seçimi, politik bir hedef ya da vizyon olarak tanımlanabilir.

Genellikle ekonomide ileri teknoloji ve özellikle de BT kullanımıyla karıştırılan, oysa bunun ötesinde, tüm sosyo-ekonomik süreçlerde bilginin yarattığı değeri karakterize eden bilgi ekonomisinin, üzerinde hemen hemen uzlaşılmış dört temel direği bulunuyor:

1. Yerel ve küresel bilginin ekonominin tüm sektörlerinde yaygın ve etkili kullanımını özendiren, girişimciliği teşvik eden, bilgi devriminin yarattığı ekonomik ve sosyal dönüşümlere izin veren ve onları destekleyen uygun bir ekonomik dürtünün ve kurumsal rejimin yaratılması ve bilgi toplumunun hukuksal altyapısının oluşturulması;

2. Kaliteli eğitim ve yaşam boyu öğrenimin herkesin erişimine açık olduğu, yetenekli, esnek ve yaratıcı insanlardan oluşan bir toplumun yaratılması;

3. Toplumun tüm kesimlerinin erişimine açık, etkili ve rekabetçi bilgi ve iletişim hizmet ve araçlarının oluşturulmasını sağlayan, dinamik bir bilişim altyapısının, tam rekabete açık ve yenilikçi bir bilişim sektörünün kurulması;

4. Hızla büyüyen küresel bilgi stokuna katkıda bulunan, bu stoku yerel ihtiyaçlara uyarlayan, yeni ürünler, hizmetler ve yeni iş yapış tarzlarının yaratılmasında kullanan şirketleri, bilim ve araştırma merkezlerini, üniversiteleri, düşünsel üretim odaklarını ve toplumun tüm örgütlü kesimlerini kapsayacak bir biçimde inovasyon ve girişimciliğin desteklendiği etkili bir ulusal inovasyon sisteminin ve iş ortamının yaratılması

Ama “binayı kuran” bu dört temel direğin yanı sıra, “çatıyı çatacak” beşinci ve gizemli bir “orta direk” de var: bir ucunda bilgi toplumu ve bilgi ekonomisini hedefleyen bir “ulusal irade”nin oluşumunu tetikleyecek siyasal iradenin, diğer ucunda ise toplumun tabanında aşamalı olarak yaratılacak ve bilgi toplumunun dinamiklerini oluşturacak olan “kültür”ün yer aldığı bir eksen…

Bu “binayı kurmak” için, bir ülke üç zor görevle karşı karşıya bulunuyor:

§ Öncelikle, bilgi-temelli ekonomiyi kurmak ve kalıcı kılmak için tutarlı, çok yönlü bir ulusal strateji geliştirilmeli. Böyle bir stratejinin anahtar unsuru ise, değişime ve bilgi paylaşımına açık bir kavramsal çerçevenin ve yönetsel modelin geliştirilmesidir.

§ İkinci olarak, özel sektör, eğitimciler, bilim adamları, inovasyon geliştiriciler, sivil toplum, medya ve diğer kesimler dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerini kapsayan ve etkin katkılarını sağlayan bir strateji geliştirilmeli ve uygulanmalı.

§ Üçüncü olarak, bilgi temelli ekonomiye geçişte başarının ekonominin anahtar sektörlerinin işbirliğine, koordinasyonuna ve dengeli gelişimine bağlı olduğu göz önünde tutularak, ağ yapılanmasına ve bilgi dolaşımına uygun bir altyapıyı kapsayan koşullar sağlanmalı.

Kısacası, daha çok ve daha kaliteli bilgiyi özgürce ve bir an önce paylaşmak zorundayız…

Bilgi Ekonomisi ve Bilgi Özgürlüğü

“Bilgi Ekonomisi” kavramı, bilginin ekonomik ve toplumsal değer yaratması mantığından hareket eder. Ancak özgürce dolaşan ve adil bir biçimde paylaşılan bilginin değer yaratabileceği, dolayısıyla bilginin sınır tanımadan erişimi, yayımı, kullanımı, paylaşımı ve üretiminin mümkün olmadığı bir coğrafyada “bilgi ekonomisi”nden söz edilemeyeceği açıktır.

Türkiye’de ne kamu yönetimi ne de iş yönetimi süreçlerinde henüz sanayi devriminin merkezi yönetsel modeli tümüyle aşılabilmiş değil. Oysa artık hükümetlerin, kurumsal yapıların, kültürlerin etkileşime girdiği tek bir yönetsel süreç söz konusu: tüm ağları yatay koordinasyonla birbirine bağlayan, gayri merkezi, devasa bir bilgi ağı

Bu bilgi ağı katılımcı bir temelde etkinleştirilmeksizin ne yönetmek mümkündür ne de toplumsal ve ekonomik bir değer yaratmak. Çünkü bilginin paylaşımı iktidarın paylaşımıdır. Bilgiye erişim özgürlüğü, ya da daha yaygın kullanımıyla “Bilgi Özgürlüğü” yönetebilirliğin koşulu haline gelmektedir.

Son yıllarda giderek daha sık yaşadığımız krizlerin en temel nedenlerinden birinin aslında hepimiz farkındayız: şeffaf olmayan, katılıma kapalı, büyüdükçe etkisizleşen ve verimsizleşen, yolsuzluk ve israf ekonomisini tetikleyen bir kamu yönetimi. Aşırı merkeziyetçilik ve “sır” saplantısı, ne yazık ki çok uzun bir süreden beri devletin ruhuna sinmiş durumda.

Devletin kendini yüceltmesinin ve yurttaşlarıyla kulluk temelinde bir ilişkiyi dayatmasının bir göstergesi olan gizlilik saplantısı, genellikle "ulusal güvenlik" gibi "hassas" gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılsa da aslında "yurttaşlara duyulan güvensizliğin" en somut ifadesidir. Böyle bir yönetsel yapıda demokrasi ve katılımdan söz edilemeyeceği gibi, ekonomik faaliyetin rekabetçi ve adil işleyişinden de söz edilemez.

Gerek kamu yönetiminde şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve katılımın sağlanması, gerek bilgi temelli ekonomiye işlerlik kazandırılması, gerekse yargı sürecinin şeffaf ve adaletli bir biçimde işleyebilmesi için, temel insan hak ve özgürlüğü olarak kabul edilmesi gereken “bilgiye erişim özgürlüğü”nün, anayasayla ve özel bir bilgi edinme hak ve özgürlüğü yasasıyla hukuki güvence altına alınması bir zorunluluktur.

Katılımcı, yolsuzluk ilişkilerine kapalı, etkin, sorgulanabilir ve şeffaf bir kamu yönetimi; yurttaşların, sivil toplum kuruluşlarının ve iş dünyasının kamu bilgilerine erişiminin, dolayısıyla karar alma, uygulama ve denetim süreçlerine katılımının hukuki güvence altına alınması anlamına gelen “bilgi özgürlüğü” uluslararası standartlarda kanunlaştırılmaksızın, bilgi toplumu ve bilgi ekonomisinin gelişimini beklemek bir hayal olur.

Bilgi Ekonomisi ve Politika Ağları

Ekonomi gibi, kültür, politikalar, topluluk ilişkileri, her türlü örgütlenme de, ağ biçimi yapılanmalar içinde, akışların, bağlantıların, hızın, dolaşımın ve paylaşımın egemen olduğu “paralel evrenlerini” yaratmaya başladılar. Bu paralel evrenlerin iletişim boyutu, zaman-mekanın fizik boyutu ile etkileşime girerek gerçek etkilerde bulunuyor. Farklı ve çok çeşitli hedeflere yönelen sivil toplum kuruluşlarının, hemen her konuda oluşan yurttaş inisiyatiflerinin, sektörel birliklerin, siyasi oluşumların örgütlenme modellerinde ağların kazandığı konuma bir bakın. Başka türlü bir araya gelmesi zor insan toplulukları, ağların sunduğu bağlantı imkanı sayesinde herhangi bir duyarlılık alanında son derece hızla örgütleniyor, etkileşime girerek çeşitli eylemlerde bulunuyor.

Artık iletişim temel bir eylem biçimi haline geldi. 11 Eylül bile gücü mesajının sınırlarının çok ötesinde bir iletişim eylemi değil miydi? Siyasal eylem, iletişime ve yarattığı etkileşim imkanına dönüşüyor.

Ekonomi, “diyalektik ikizi” politika gibi, iletişimin örgütlenmesi olarak ağ faaliyeti haline geliyor. Sadece ekonomik faaliyetlerin kendisi değil, ekonominin değer yaratabilmesi için ihtiyaç duyduğu uygun ortam da ağ yapılanmasıyla oluşabiliyor. Hizmet, ürün, pazar bilgisinin dolaştığı ve değere dönüştüğü ekonomi ağları, hukuktan rekabet koşullarının yaratılmasına bir çok temel sorunun çözümüne, dolayısıyla iş yapma ortamının oluşturulmasına odaklanmış “politika ağları” olmaksızın doğru yapılanamıyor. Ekonomi-politika ağlardan geçiyor.

Politika ağlarının başarısı, belli bir faaliyet alanında ortak yarar gözetilerek saptanmış spesifik hedeflere yönelik olarak ürettiği politikaları, ilgili tüm tarafların yeterli temsiliyete sahip katılımı ve uzlaşısından kaynaklanan güçbirliği sayesinde “yapılabilir” kılmasında yatar. Ağ modeli, şu ya da bu amaçla toplanan ve devlet katında yetkiye, statüye sahip olmasına rağmen “kararlarını” bir türlü politikaya dönüştüremeyen “üst kurullar”ın yapısından farklıdır. Çünkü etkili bir politika ağının temeli, politika üretilen alan paydaşlarının özgür ve adil katılım imkanına dayanır. Ağdaki düğümleri oluşturan ortaklıklar, paydaşlıklar arasındaki iletişim yoluyla varılan uzlaşı temelinde, yatay koordinasyon mekanizmalarıyla işleyen gayri merkezi bir etkileşim modelidir bu.

Türkiye’de bilgi ekonomisinden kamu yönetiminin yeniden yapılanmasına demokratikleşmeden kalkınmaya hemen her alanda katılımcı politika ve karar verme ağlarının oluşturulması hayati bir önceliktir.

Bilgi Ekonomisi ve Ağ Yönetişimi

Bilgi diğer ekonomik değerlerden farklı bir yapıya sahiptir. Bilgi aslında bir “kamusal değer”dir. Bilginin değer yaratması paylaşılmasıyla mümkündür. Dolayısıyla tekelleşme eğilimi, bilgi ekonomisinde diğer ekonomilere oranla çok daha yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bilginin devlet ya da pazar güçleri tarafından tekelleştirilmesi, olsa olsa bir “kıtlık ekonomisi” yaratabilir. Çünkü bilginin dolaşımı ve paylaşımının engellenmesi, bir “ağ ekonomisi” olan bilgi ekonomisinin özüne aykırıdır.

Bilişim ve iletişim teknolojilerinin yarattığı baş döndürücü çevrim hareketi, gerek pazar güçlerini gerekse kamu sektörünü bilginin ekonomik değer yarattığı bir ekonomiye doğru çekmektedir. Ancak bilgi ekonomisine geçiş, yalnızca yeni teknolojileri kullanmakla değil, ekonomik, toplumsal ve yönetsel bir paradigma dönüşümüyle mümkün olabilir. Sanayi devrimi ve ulus-devletin merkeziyetçi yönetsel paradigmalarıyla bilgi ekonomisi ve bilgi toplumunu gerçekleştirmek, “yetkili ağızlardan” duymaya alıştığımız asılsız bir iddiadan ibarettir.

Bilgi ancak ağlar üzerinde dolaşıma ve paylaşıma açılarak değer yaratabiliyorsa, bilgi ekonomisini ve bilgi toplumunu hazırlayacak olan ekonomik ve yönetsel model de ağ biçimi yapılanmalar temelinde şekillenmelidir.

Ağlar, bürokrasi tarzı hiyerarşik örgütlenmelere ya da pazar koşullarına tabi salt çıkar temelli örgütlenmelere alternatif oluşturan bir sosyal koordinasyon biçimidir. Ağ biçimi yapılanmalar arasındaki yatay koordinasyon, ilgili tarafların katılımını kolaylaştırmakta ve sosyal yarar katsayısını artırmaktadır. Ağ biçimi yapılanmalarda gayri merkezi koordinasyon arayışlarından doğan uzlaşıya dayalı sosyal yönetişim alanı, genellikle "ağ yönetişimi" olarak adlandırılmaktadır.

Bu yönetişim tarzının baskın yönelimi, koordine edilmesi ve dengelenmesi gereken birbirine bağlı çıkarlar etrafında buluşmak, etkileşim biçimi ise kamu aktörleri, özel sektör ve sivil toplum paydaşlarının çoktaraflı anlaşmalarıdır. Bu bakımdan ağ yönetişimi özü gereği gayri merkezi, yatay koordinasyona dayalı, esnek ve katılımcı bir yönetsel modeldir. Bir ağın ancak onu oluşturan düğümler arasındaki karşılıklı ilişki ve etkileşim imkanı sayesinde mümkün olabilmesi gibi, ağ yönetişimi de onu oluşturan paydaşlara sunduğu demokratik katılım imkanları ölçüsünde hayat bulabilir.

Bir tür "katılım forumu" olarak ağ yönetişimi, demokrasiyi kalkınma için bir araç haline getirmeden kendinde bir amaç olarak konumlayarak, bilgi ekonomisi hedeflerini, yani demokratik bir ortamda ekonomik ve sosyal kalkınmayı mümkün kılabilir.

Bilgi Ekonomisi ve Ortaklıklar

Örgütsel ve yönetsel modellerde köklü dönüşümler yaşanıyor. Bilgi çağının yeni yönetsel paradigmaları rekabet ve işbirliği kavramları arasındaki geleneksel karşıtlığı ortadan kaldırıyor. Internet temelli iletişimin dijital altyapısı ve çevrimiçi etkinlikler karar verme, yönetme ve hizmet sunma modellerini dönüştürüyor. Bu dönüşüm, ağ yapılanmalarının bağlantı imkanını toplumsal ilişkilerin ve iş yapma ortamının temeline yerleştirerek, rekabet ve işbirliğini aynı zaman - mekan boyutunda mümkün hale getiriyor. Bilgi ekonomisinin paradigmaları, kesintisiz iletişimin ve sürekli ilişkinin koşul olduğu bir faaliyet ortamını dayatıyor.

Bir ülkede bilgi ekonomisine geçişi sağlamanın ve bilgi toplumunu yaratmanın yolu, karar verme, politika ve strateji geliştirme, iş yapma süreçlerinde çok taraflı ortaklıklardan geçiyor: hükümet, kamu sektörü, iş dünyası, tüm çeşitliliği içinde sivil toplum kuruluşları, yurttaş inisiyatifleri, sendikalar, üniversiteler, medya gibi bir çok paydaşı, yani toplumun örgütlü tüm kesimlerini dahil eden, giderek bütün yurttaşları örgütlenmeye cezbeden ve toplumun yapısını dönüştüren ortaklıklar…

Tüm paydaşların çıkar ve sorumluluklarının dengelendiği, katılımcı, gayri merkezi ve yatay koordinasyona dayalı demokratik bir ağ yönetişimi, bilgi ekonomisinin gelişmesi için en uygun yönetsel modeli sunuyor. Bu paradigma dönüşümünün önündeki en büyük engel ise, sanayi toplumunun kazanan – kaybeden ikilemine koşullanmış rekabetçi ekonomik ilişkilerine ve merkeziyetçi dikey örgütlenme modeline dayalı zihinsel yapı.

Bu durum, merkeziyetçiliğin ve hiyerarşinin kökleştiği ülkemiz için özellikle geçerli. Herkesin kazanabileceği etkili bir işbirliğini mümkün kılacak yönetsel modeller ve buna uygun zihinsel çerçeve henüz oluşmuş değil. Bu katılımcı ortaklık yapısı kolektif zihinde karşılığını bulmamış da olsa, gerek kamu gerekse özel sektörde bilgi ekonomisi paradigmalarının yaratacağı etkililik ve verimliliğe yönelik ciddi bir talep var. Kamu sektörü iş dünyasına benzemeye çalışırken, iş dünyası da kamusal yarar ile ilgili alanlarda giderek daha çok faaliyet göstermeye başlıyor. Sivil toplum kuruluşları, yurttaş inisiyatifleri gibi çok taraflı örgütlenmeler ise, doğaları gereği gayri merkezi yönetsel modele daha yakın duruyorlar.

Bu çekim hareketini, taraflar arasındaki bu yakınlaşmayı toplumun en geniş kesimlerinin üzerinde uzlaştığı politika ve stratejilerle değerlendirip, ortak bir amaca, ortak sorumluluk ve dengelenmiş çıkarlara, karşılıklı güvene dayalı, çok paydaşlı bir ortaklık modelini ulusal ölçekte hayata geçirmemiz gerekiyor.

Bilgi Ekonomisi ve Toplumsal Erişim

Bilgi temelli ekonominin küresel ölçekte büyümesi, tüm ülkeler için önemli fırsatlar sunduğu gibi, ülkeler arasındaki eşitsiz rekabetten kaynaklanan ciddi sorunlar da doğuruyor. Hala geniş çapta yoksullukla savaşan, siyasi, yönetsel ve ekonomik kurumları zayıflık içinde olan ve ekonomik örgütlenmenin merkezi biçimlerinden yeni tarz örgütlenmelere geçişte güçlükler yaşayan ülkeler bu sorunları daha derin yaşıyor.

Bilginin yarattığı ekonomik değerlerin ülke sınırları içinde eşit ve adil bir biçimde paylaştırılamaması bilgi ekonomisine geçiş sürecini baltalıyor. Bilgi ekonomisinin paradigmalarına uygun yetenekli insan kaynağının yaratılması, toplumun en geniş kesimlerine yayılmış bir “bilgi kültürü”nden, “bilgi okuryazarlığı”ndan geçiyor.

Bu bağlamda, merkeziyetçi yönetsel modellerin terk edilememesi yüzünden bir türlü nasıl koordine edileceği bilinemeyen, stratejik öncelikleri ve işleyiş süreçleri belirlenemeyen “e-Türkiye girişimi”nin, katılımcı bir platformda geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Bu kapsamlı projenin, gerek “eAvrupa+” programı, gerekse bilgi ekonomisi yönelimli demokratik bir insani ve ekonomik kalkınma stratejisi çerçevesinde ele alınması, ülkemiz için hayati önceliği olan bir ulusal politika konusu.

Bir yandan, "eAvrupa+" planına entegre, kapsamlı bir "e-Türkiye" programı, hukuksal, kurumsal ve teknolojik altyapılarıyla gerçekleştirilirken; eşzamanlı ve bağlantılı bir biçimde, en çok yoksunluk içinde bulunan kesimlere öncelik tanıyarak, tabandan tavana ve yatay koordinasyon içinde bütünsel olarak geliştirilecek, merkeziyetçi olmayan, demokratik bir insani, sosyal ve ekonomik kalkınma modelini hayata geçirmek zorundayız.

Gerek diğer ülkelerle aramızda gerekse sınırlarımız içinde giderek büyüyen dijital ve kültürel uçurumun önüne geçmemiz için, fizik, dijital, insani ve sosyal kaynakları eşitlikçi ve adil bir temelde oluşturmamız; yani bilişim teknolojilerini ve bağlantı imkanını, içerik geliştirme donanımını, bilgi okuryazarlığı ve yaşam boyu öğrenim fırsatlarını, yeni örgütlenme ve sosyal ilişki modellerini herkesin erişimine sunmamız gerekiyor.

Bu hedef, birbirleriyle ilişkili iki önceliği dayatıyor: bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna uygun katılımcı yönetsel paradigmaların kamu yönetimi başta olmak üzere tüm örgütlenme biçimlerine hakim olması; etkili ve rekabetçi bilgi ve iletişim hizmet ve araçlarının oluşturulmasını sağlayan dinamik bir bilişim altyapısının, yenilikçi bir bilişim sektörünün kurulması

Bilgi Ekonomisi ve Hukuksal Altyapı

Bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna geçiş, ülkemizin “mega projesi” “e-Türkiye” girişiminin de temel hedefidir. Bu projenin önünde duran en büyük engellerin teknik ve hukuksal altyapı sorunları olduğu konusunda ise hemen herkes uzlaşmaktadır. Bir ülkede bilgi ekonomisine geçişin sağlanması ve bilgi toplumuna ulaşılması hedefleri, bilgi ve iletişim teknolojilerini herkesin erişimine açacak bir teknik altyapının yanı sıra, bu hedefleri mümkün kılacak bir hukuksal altyapının da kurulmasına bağlıdır. Bu altyapının adil ve eşitlikçi olması, insani ve ekonomik kalkınmaya uygun bir ortam yaratması, ülkenin küresel rekabet avantajını desteklemesi ise, hukuk devleti ilke ve normlarına uygun olarak geliştirilmesine bağlıdır.

E-Türkiye girişiminin hukuksal altyapısının oluşturulması amacıyla, e-imza, kişisel verilerin korunması, siber suçlar, bilgi edinme hakkı gibi bir takım yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi bir süredir siyasi iktidarların gündemindedir. Ama genellikle Avrupa Birliği’ne uyum zoruyla gündeme gelen bu düzenlemelerin hâlâ merkeziyetçi yönetim paradigmalarıyla ele alınması çözümden çok sorun yaratacak gibi görünmektedir. Asıl sorun kanunlaştırma sürecinin kendisinde yatmaktadır. Bu süreç, şeffaf olmayan, düzenlemelerin etkileyeceği tarafların katılımına ve denetimine kapalı, toplumsal fayda amacı yerine merkezi iktidarın kendini koruma güdüsüyle yönetilen, uluslararası tutarlılık gözetemeyen, kısa vadeli çıkarlarla etkilenmeye açık bir yapıdadır. Hele konu bilişim, teknoloji, inovasyon gibi hukukun uyum göstermekte güçlük çektiği alanlar olunca, RTÜK örneğinde olduğu gibi irrasyonel sonuçlarla karşılaşılabilmektedir. Avrupa Birliği’ne uyum, yalnızca müktesebat alanında değil, kanunlaştırma sürecinin demokratik ve katılımcı bir temelde iyileştirilmesine yönelik Birlik politikası konusunda da gözetilmelidir.

E-Türkiye’nin hukuksal altyapısı, baskıcı ve olumsuz düzenlemelerden özenle kaçınılarak, bilgi toplumu ve bilgi ekonomisini teşvik edici olumlu düzenlemelere öncelik verilerek, ilgili tüm tarafların etkin katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Bu düzenlemelerin hızla gelişen teknolojiler tarafından kısa sürede işlevsizleştirilmemesi için mümkün olduğunca esnek ve minimalist bir yapıda olması gerekir. Ayrıca her düzenlemeden önce, söz konusu düzenlemenin kısa, orta ve uzun vadede sosyo-ekonomik açıdan hangi sonuçları vereceğini ortaya koyan kapsamlı “hukuksal risk analizleri”nin yapılması, toplumsal fayda açısından büyük önem taşımaktadır.

Bilgi Ekonomisi ve “Ulusal Sözleşme”

Türkiye’de bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna geçiş, hayati bir öncelik taşıyor. Hızla rekabet avantajlarımızı güçlendirmek; üretkenliğimizi ve kalite standartlarımızı yükseltmek; milli geliri artırmak ve adil bölüşümünü sağlamak; sürdürülebilir istihdam kanallarını yaratmak; ulusal eğitim ve öğrenim sistemimizi iyileştirmek zorundayız. Bu yüzden de, bilmek, daha çok bilmek ve bu bilgiyi paylaşmak zorundayız. Çünkü ancak özgürce dolaşan ve adil bir biçimde paylaşılan bilgi değer yaratır.

Bu değer platformunun oluşması, ulusal ölçekte dağınık bir çok ağı birbiriyle konuşturmak, anlaştırmak ve senkronize etmekten geçiyor. Tüm kurum ve kuruluşlarıyla kamu ağları; sektörel birlikler, organizasyonlar ve ticari kuruluşlar bünyesinde işleyen iş dünyası ağları; sivil toplumun ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasi hayatında etki yaratma yeteneğine sahip dinamik kesimlerinin kurduğu ağlar… Bu ağlar bilişimin etkin ve akılcı kullanımıyla, bilgi yönetimi ve sistem entegrasyonuyla, ama her şeyden önce toplumun en geniş kesimlerinin güçbirliği ile uyumlaştırılmalı ki, bilgi ekonomisinin paradigmalarına uygun, katılımcı ve etkili ulusal karar verme ve politika üretme ağları yaratılabilsin.

Bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna geçiş, bir ulusal irade ve seferberlik konusu olarak algılanmak zorunda… Bilgi ekonomisi ve bilgi toplumunu gerçekleştirmiş, uluslararası toplumda hak ettiği saygın yeri almış bir Türkiye için, katılımcı bir temelde konumlanmış politika ve stratejiler doğrultusunda ulusal seferberliğin derhal başlatılması gerekiyor. Daha da önemlisi, bu seferberliğin, konjonktürden etkilenmeyen, toplumun en geniş kesimlerinin uzlaşısını temsil eden, hukuksal meşruiyete sahip ve bağlayıcı bir “Ulusal Sözleşme” ile sonuçlanması bir zorunluluk olarak beliriyor.

Gündelik politikalarla kaybedecek vaktimiz yok. Dünya her gün biraz daha hızlı dönüyor…

Hiç yorum yok:

Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE