Vestel’in 2 yılda 20 milyon dolar harcadığı yakıt pili teknolojileri ürünleri vitrine çıkıyor.

Birkaç ay içinde satılacak ’katı oksit yakıt pili’ ile evlerin ısınma ve aydınlanma ihtiyaçları doğalgaz-elektrik faturalarının ilk aşamada yüzde 85’i, 2008’de ise yüzde 10’u kadarlık bir harcama ile karşılanabiliyor olacak.

2 yıldır yenilenebilir enerji teknolojileri üzerinde çalışan Vestel, geliştirdiği yakıt pili ürünlerini piyasaya sürme aşamasına geldi. Vestel İş Geliştirme ve Stratejik Planlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Cengiz Ultav tarafından tanıtılan yakıt pilleri arasında bulunan ’katı oksit yakıt pili’ 2007’nin ikinci yarısında satışa sunulacak. İlk versiyonu doğalgazlı olacak bu piller evlerde toplam elektrik ve doğalgaz harcamalarını yüzde 15 düşürecek şekilde enerji üretecek. Ultav, 2008 sonlarına doğru katı oksit yakıt pillerinde sadece katalizör adı verilen parçanın değişimi ile doğalgaz yerine su kullanılacağını söyledi. Böylece bu yılın sonlarına doğru Vestel’in bu yakıt pilini evlerine kuranlar, 2008’de küçük bir parça değişikliği ile pillerini doğalgaz yerine su ile çalışır hale getirecek. Suyun kullanımı ile bir ev mevcut elektrik ve doğalgaz faturasının yüzde 10’u kadarlık bir harcama ile ısı ve elektrik ihtiyacını karşılayabilir hale gelecek.

MALİYETİ NE KADAR: Evlerde enerji ihtiyacını karşılayacak olan katı oksit yakıt pillerinin 1 kilovatlık enerji üretim gücü başına satış fiyatı 5 bin dolar civarında. Türkiyede bir evin ortalama saatlik enerji ihtiyacının 2.5 kilovat düzeyinde olduğu tahmin ediliyor. Böylece evlerinde enerji harcamalarını yüzde 90 azaltmak isteyenlerin yapacağı yatırım yaklaşık 12.500 dolar olacak. Cengiz Ultav, Japonya Başbakanı’nın evine kurulan 51 bin dolarlık benzer bir sistemde bu yatırımın 42 bin dolarının devlet tarafından, 9 bin dolarının ise konut sahibi tarafından karşılandığını belirtti. Ultav, "Türkiye’de 15 milyon hane var. 15 milyon hanenin yakıt piline dönüşüm maliyeti yaklaşık 60 milyar dolar. Türkiye yenilenebilir enerji konusunda bir politika benimsese ve yılda 6 milyar dolarını evlerdeki bu dönüşüm için ayırsa ne olur. Eğer böyle bir teşvik politikası olursa evlerde kullanılacak bu yakıt pillerinin fiyatlarında da 24 ay içinde yüzde 30-40 maliyet düşüşü gerçekleşebileceğini düşünüyorum" dedi.

HAYAL FIRSAT OLDU: Vestel’in son 2-2.5 yılda yenilenebilir enerji teknolojileri konusunda 20 milyon doları aşkın harcama yaptığını anlatan Ultav, "Artık yaptıklarımız hayal noktasını geçti, fırsat haline geldi. Hidrojen enerjisi alanında yaklaşık 2 yıldır uzman bilim adamlarından oluşan bir ekiple sürdürdüğümüz çalışmalardan son derece başarılı sonuçlar elde ettik. Bugün vardığımız noktada Türkiye’nin deterjan hammaddesi olarak ihraç ettiği borakstan hareketle sodyum bor hidrür bazlı "hidrojen süngeri" ileri malzemesini, telsizden dizüstü bilgisayara, radyodan buzdolabına çeşitli kapasitelerde sayısız gereci çalıştıracak PEM (Proton Exchange Membrane) yakıt pillerini, evlerin her türlü enerji gereksinimini karşılayacak katı oksit yakıt pillerini, yüzde yüz çevre dostu kuru pilleri ve yüksek verimlilikteki özgün elektroliz metodumuzla sudan hidrojen elde etme sistemini geliştirdik. Sertifikasyon ve deneme süreçlerinin ardından üretime hazır olacağız."

KARAYOLLARI ARAZİSİNE ’PİLLİ’ PROJE: Ultav, Zorlu Grubu’nun 800 milyon dolara satın aldığı İstanbul Zincirlikuyu’daki Karayolları arazisinde gerçekleştirilecek projenin tüm enerji ihtiyacının yakıt pilleri ile sağlanacağını söyledi. "Bunu yapamazsam kendimi asarım’ diyen Ultav, şöyle konuştu: "Ahmet Zorlu Bey, Karayolları arazisini satın aldıktan sonra bu konuda zaten emir verdi. Ahmet Bey, bana ’bunu yapamazsan gözüme görünme’ dedi.

Enerjimizi Karadeniz’in suyu ile Toros’un güneşinden sağlayalım

YAKIT pillerinde kullanılan hidrojenin sudan elde edilmesini ekonomik hale getiren elektroliz teknolojisi ve hidrojenin boru hatları ile her yere güvenle taşınabilmesini sağlayan ’hidrojen süngeri’ni 5’de 1 ucuza elde etmeyi başaran Vestel’in İcra Kurulu Üyesi Cengiz Ultav, "Karadeniz’de Bartın’da sudaki hidrojen sülfürün içinden hidrojeni ayrıştıracak bir tesis düşünün. Bu tesisin yanında da hidrojeni taşımanızı sağlayacak sodyum bor hidrür tesisimiz olsun. Toroslar’ın tepesine de güneş panelleri kurup bundan elde edeceğiniz 750 derecelik ısı ile de hidrojen elde ettiğinizi varsayın. Karadeniz’de ve Toroslar’da elde ettiğiniz hidrojeni boru hatları ile Türkiye’nen her yerine ulaştırmak mümkün" dedi.

Ucuza elektroliz etme teknolojisi

YAKIT pillerinde kullanılan hidrojeni elde etme yöntemlerinden birinin de su elektrolizi olduğunu belirten Cengiz Ultav, "Ancak bugüne kadarki elektroliz teknolojilerinde sudan 1 metreküp hidrojen elde edebilmek için 4-5 kilovatlık enerji harcanıyor. 1 metreküp hidrojen yakıt pillerinde 3 kilovatlık enerjiye dönüşüyor. Dolayısıyla 3 kilovatlık enerji elde etmek icin 5 kilovat enerji harcamak ekonomik değil. Ancak bizim geliştirdiğimiz bir elektroliz teknolojisi sayesinde sudan 2.7 kilovatlık bir enerji ile 1 metreküp hidrojen elde edilebiliyor. Kısa sürede bunu 2 kilovata çekeceğiz. Böylece yakıt pilleri için sudan hidrojen elde etmek ekonomik hale geldi. Bu teknolojimizi de kendi adımıza patentledik" dedi.

314 dolarlık deterjan hammaddesi 50 bin dolarlık ürün haline geldi

VESTEL, yenilenebilir enerji teknolojileri konusunda yaptığı Ar-Ge çalışmalarında dünyada bu konuda ’devrim’ sayılabilecek buluşlara da imza attı. Yakıt pillerinde kullanılan hidrojen normal şartlarda oksijenle belirli karışım halinde temasa geçtiğinde patlayıcı, büyük hacim kaplayan bir yakıt. Hidrojenin tehlikesiz ve güvenli taşınması ve az yer kaplayacak şekilde depolanmasının en verimli yollarından biri sodyum bor hidrür içine gömülmesi. Sodyum bor hidrür bir nevi "hidrojen süngeri" şeklinde davranarak hidrojenin düşük maliyetlerle ve tehlikesiz bir şekilde taşınabilmesine ve depolanabilmesine olanak veriyor. Vestel, deterjan hammaddesi olarak tonu 314 dolara yurtdışına ihraç edilen borun, basit bir formu olan borakstan hareketle kendi geliştirdiği ve patentlediği sodyum bor hidrür üretim yöntemi ile yurtdışı fiyatı tonu 50.000 dolar olan ileri malzemeyi tamamen yerli kaynaklar ile özgün bir şekilde geliştirdi. Vestel’in geliştirdiği ve kendi adına uluslararası patent başvurusu yaptığı bu teknoloji sayesinde dünyada kilosu 50 dolara maledilen sodyum bor hidrür, 15 dolara elde edilebilir duruma geldi. Sodyum bor hidrür sayesinde hidrojen mevcut boru hatları, tüpler ve tankerlerle nakledilebilecek. Böylece mevcut altyapı ile gelecekte evlere ve sanayi tesislerine doğalgaz yerine hidrojen dağıtımı yapılabilecek.

Ar-Ge Teşviği

MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan, hükümet olarak yeni bir teşvik çıkaracaklarını belirterek şöyle konuştu: "Ar-Ge diye yeni bir teşvik. Şu anda Bakanlar Kurulu’nda. Ar-Ge çalışanlarından vergi almayacağız. Yahutda yüzde 80-90 civarında almayacağız. Sigorta primlerinden yüzde 50 civarında almayacağız. Ar-Ge çalışanlarının yüksek ücretli olduğunu düşünürseniz hükümet olarak çok yüksek bir teşvik oluyor. Ar-Ge’yi illa ’teknoparkta yap’ demeyeceğiz. Ar-Ge yatırımlarını da iki misli olarak masraflarına yazacaklar. Bunlar büyük firmalar için fevkalade önemli." Hyundai’nin Ar-Ge bölümünde 10 bin kişinin çalıştığını belirten Unakıtan, "Şimdi Hyundai’ye teklif ediyorum. Gel Ar-Ge çalışanlarını Türkiye’de çalıştır. Çünkü en ucuz burda" dedi.

Yazının tamamı için tıklayınız...

Yeni fikirlerin finans platformu "Aklım Fikrim Merkezi" açıldı

İSTANBUL - Yeni fikirlere destek olmak amacıyla "Aklım Fikrim Merkezi" kuruldu. Anel Grup tarafından gerçekleştirilen, ürünü, prototipi ve fikri olan herkesi finans ve yol gösterme açısından destekleyecek olan Aklım Fikrim Merkezi ilk aşamada telekomünikasyon, savunma teknolojileri, enerji ve sağlık alanlarındaki projelere destek verecek.

Yenilikçi fikir ve üretim platformu olarak tanımlanan Aklım Fikrim Merkezi İstanbul'da basına tanıtıldı. Anel Tech Yönetim Kurulu Üyesi Genel Müdür Suat Baysan, projenin altı aydır gündemlerinde yer aldığını belirterek, "Türkiye'de girişimciye, yenilikçiliğe ve araştırmaya çok az pay ayrılıyor. Türkiye'de yılda 300 patent başvurusu oluyor. Bu sayı oldukça az. 2013 yılında patent başvurumuzu yılda 300'lerden 120 bin'lere çıkartmayı hedefliyoruz" dedi.

Türkiye'deki bilim insanı sayısının Avrupa'nın çok altında olduğunu dile getiren Baysan, bilim insanı sayısını 2010 yılı itibariyle 50 bine çıkartmayı hedeflediklerini bildirdi.

Baysan, araştırma, geliştirme ve yenilikçilik konusunda, Türkiye'de özellikle süreçlerin doğru yönetilmediğini söyleyerek, Aklım Fikrim Merkezi'yle AR-GE süreçlerinde Türkiye'ye katma değer sağlamak amacında olduklarını kaydetti.

Merkeze gelen projelerin patentlenebilecek, uç teknolojilerde kimsenin denemediği, benzersiz ve yenilikçi ürünler olmasını istediklerini ifade eden Baysan, "Bu yıl en az 200 proje başvurusu bekliyoruz. 1 yılda en azından 10 projeye patent vermeyi hedefliyoruz. Projeye, gidişine göre 5-7 milyon YTL kaynak aktarılacak. Bunun dışında kamu, özel kuruluş ve yurtdışı kaynaklardan da faydalanılacak" diye konuştu.

Anel Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel de Türkiye'nin bilim toplumu olma yolunda ilerlediğini, ancak henüz amacına ulaşamadığını belirterek, "İlk etapta telekom, savunma, sağlık ve enerji alanlarındaki projelere destek vereceğiz. Bu projenin gerçekleşmesi için üniversite - sanayi işbirliğinin olması gerekli. Bunu sağlamayı hedefliyoruz" dedi.

Küçük girişimcinin elinden tutulacak

İnterpro Yönetim Kurulu Üyesi Genel Müdür Zafer Kurdakul ise yeni projelerin Türkiye'de genellikle küçük girişimciler tarafından yapıldığını söyleyerek, "Küçük girişimcilerin piyasa ve ürün geliştirme gibi pazarda olup bitenden pek haberi yok. Onun için birilerinin küçük girişimcilerin ellerinden tutup onlara yol göstermesi gerekli. Aklım Fikrim Merkezi bunu gerçekleştirecek. Yol gÖsterecek" diye konuştu.

Görüntülü iletişim dönemi başlıyor

TK Başkanı Tayfun Acarer, cepte hızlı ve görüntülü iletişim teknolojisini getirecek olan 3G için şartnamenin tamamlandığını, 1-2 ay içinde ihaleye çıkılacağını söyledi

Cep telefonlarında hızlı ve görüntülü iletişim dönemini başlatacak olan Üçüncü Nesil (3G) şebeke lisans ihalesinde yönetmelik hazırlandı. Şartnamenin çok yakında Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından birkaç ay içinde ihaleye çıkılacak.

Telekomünikasyon Kurumu (TK) Başkanı Tayfun Acarer, 3G için ihaleye 1 - 2 ay içinde çıkılabileceğini belirterek, "Bütün işlemler tamamlanmış. Umuyorum ki, bugün ya da yarın Resmi Gazete'de ihale şartnamesi yayımlanacak" dedi.

Türkiye'de telekom alanındaki düzenlemelerin AB mevzuatı ile son derece uyumlu olduğunu vurgulayan Acarer, bu yıl sektörde ciddi yeniliklerin yaşanacağını ifade ederek, "Bunların başlıcaları 3G mobil haberleşme sistemleri" diye konuştu.

Acarer, numara taşınabilirliği, sanal operatörler, geniş bant telsiz erişim hizmetleri ve hizmet kalitesi yükümlülüklerinin de kaydedilecek diğer gelişmeler olduğunu aktardı.

3G'de 25 Mhz frekanstan 45 Mhz frekansa kadar bir genişlik içinde hareket edilecek. Buna göre A lisansı için 252 milyon euro, B lisansı için 224 milyon euro, C lisansı için 196 milyon euro, D lisansı için 140 milyon euro bedelle ihaleye çıkılacak.


40 milyon cep kaydı
Böylelikle, düşük bant genişliğinde yatırım yapmak isteyen işletmeciler D tipi lisans alabilecek. Daha geniş alanları kapsamak isteyen şirketler ise A tipi lisans satın alacaklar.

Tayfun Acarer, geçen yıl uygulamaya konulan kayıtdışı cep telefonuyla mücadele programının oldukça olumlu sonuçlar verdiğini söyledi. Acarer, konuşmasına şöyle devam etti: "Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar 40 milyon telefon kayıt altına alındı. Hâlâ da devam ediyor.

Yaklaşık 1.5 yıllık süreç içinde kayıt altına alınan 40 milyon telefonun parasal değerinin yaklaşık 6 milyar dolar olduğunu hesaplıyoruz. Kanunun yürürlüğe konmasından itibaren özellikle suçlarda ciddi oranda azalma görüldü. Bu oran yüzde 80'leri buluyor."


Numara dünyada yıllardır taşınıyor
Tayfun Acarer, Turkcell'in numara taşınabilirliği konusunda Danıştay'a açtığı dava ile ilgili olarak "Yapılan itiraz, İkinci Nesil (GSM) sistemler ve varolan imtiyaz sözleşmesi hükümlerini ilgilendiriyor.

İtiraz, alınmamış bir lisans ve onun imtiyaz sözleşmesi için olamaz, mevcut için olabilir" dedi.

Acarer ayrıca, bu itiraza ilişkin henüz kendilerine ulaşan resmi bir bilginin olmadığını söyledi.

Numara taşınabilirliğinin yıllardır başka ülkeler tarafından uygulandığını hatırlatan Acarer, "Biz bir şeyi ilk yapmıyoruz. Dünyada hiç bilinmeyen ne idüğü belirsiz bir şey değil ki... Bütün dünyada uygulanan bir şeyi bizim yapmamız garipsenmemeli" görüşünü aktardı.

Rekabet Kurumu Başkanı Mustafa Parlak da, Turkcell'in dava açtığı numara taşınabilirliğinin, rekabet açısından gerekli bir uygulama olduğunu söyledi.

İnternet ışık hızı ile gelişiyor

İnternet günleri başladı. İnternet Medyası Derneği'nin düzenlediği toplantıya yoğun katılım var. Ceylan Otel'deki toplantıya Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım katılıyor.

Toplantının açılış konuşmasını İnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık yaptı. Özışık, internet camiasına çeki düzen verecek yasal düzenlemeyi gündeme getirdi.

Özışık, internet medyasının yasal bir platforma kavuşturulmasını istedi.'Biz çoktan büyüdük' diyen Özışık, internetin öneminin artık kavranması gerektiğine dikkat çekti.

İNTERNETİN BAKANI
'İnternetin Bakanı' lakabını alan Ulaştırma Bakanı Yıldırım, 'internet çağın icadı' diyerek sözlerine başladı. Bakan, 'Çok farklı bir amaçla ortaya çıkan internet aradan geçen süre içinde vazgeçilmez oldu. Başlangıçta askeri amaçlı düzenlenen bu yapı günün birinde milyonları buluşturan yapıya kavuştu. Işık hızı ile gelişen bu sektöre ayak uyduracak yasal düzenlemeleri yapmak gerekiyor' dedi.

SANAL KULLANICI ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR.
Türkiye Avrupa'da bilgisayar satışında yedinci sıraya çıktı. Bakan Yıldırım'ın verdiği bilgiye göre sadece bir yıl içinde 2 milyon 790 bin bilgisayar satıldı. Türkiye'deki bilgisayar sayısı toplamda 8 milyona ulaştı.

İnternet kullanıcıları da çığ gibi büyüyor. 2003 yılında 6 milyonu zor bulan bu rakam, 2007 yılında 20 milyona ulaştı.

İnternet artık sınırları ortadan kaldırdı. Artık şikayetler de değişti. Bakana vatandaş 'bizim evdeki internet hızlı çekmiyor' şikayeti iletiyor.

Sanal alemde yabancı dil devrimi

İnternetin en büyük arama motoru Google, 100 dilden akademik düzeyde eksiksiz çeviri yapacak bir program geliştirdiğini açıkladı

İnternet dünyayı değiştirdi, Google ise interneti yeniden yarattı. Bu konuda artık kimsenin şüphesi yok. Stanford Üniversitesi’nden iki genç kafadarın kurduğu Google şimdi tarihi bir devrime daha imza atmaya hazırlanıyor.

İnternet, günümüzde bir bilgiyi aramak için kullanılan en etkili yol, ancak o bilginin yazıldığı dil bilgiye ulaşmaktaki en büyük engellerden biri. İnternetin yaklaşık yüzde 65’i İngilizce yazılmış dokümanlardan oluşuyor. Ancak Arapça, Rusça, Çince gibi Latin Alfabesi kullanmayan dillerdeki bilgilere ulaşmak bu dili konuşmayan kişiler için çok zor. Bu konuda Google gibi birçok arama motoru dilden dile çeviri programları ile kulanıcılara yardımcı olmaya çalışıyor, ancak Almanca bir dokümanın İngilizce çevirisi bile anlaşılmayacak düzeyde olduğu için bu yöntem hiç etkili değil. İşte bu sorun önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Google tarafından ortadan kaldırılıyor.

BM ve AB destekliyor
Google’ın Los Angeles laboratuvarında geliştirdiği sistem şu an internette yer alan çeviri programlarından/sayfalarından çok farklı bir şekilde çalışıyor. Varolan sözlükler ya da simultane tercüme programları çeviri yaptıkları dilin gramer kuralları dahilinde cümle içindeki kelimelerin teker teker anlamlarına bakarak çeviri gerçekleştiriyor. Google’ın geliştirdiği sistem ise şimdiye kadar bire bir çevrilen milyonlarca dokümanı referans alarak çeviri yapacak. Google bilgisayarlarına aylardan beri Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin dünyanın çok değişik dillerine çevrilmiş olan binlerce dokümanı yükleniyor. Bu metinler daha sonra yeni çeviriler için kaynak olarak kullanılacak.

“Çığır açıcı ve şaşırtıcı”
Yani siz Çince bir metni Google’e girdiğinizde Google bilgisayarları hemen o metinde yer alan ifadeleri daha önce veritabanına kaydettiği metinlerde arayıp hemen karşılığını bularak size ulaştıracak. Tabi ki bu bahsettiğimiz çeviri işlemi 1 saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşecek. Tek bir tıklama ile tamamı Çince olan web sitesini karşınızda Türkçe olarak, hem de mükemmel bir çeviri ile göreceksiniz. Google’ın otomatik çeviri çalışmalarının yürütüldüğü laboratuvarların başındaki 3 dil bilen Alman asıllı mühendis Franz Och var. Özellikle Çince, Arapça ve Rusça’da büyük başarıya ulaştıklarını söyleyen Och, “Uzun zamandır otomatik çeviri işi içinde olan insanlar bizim Arapça-İngilizce çeviri çalışmalarımızı gördüklerinde, sonuçların ’şaşırtıcı’ve ’çığır açıcı’olduğunu söylediler” dedi. Google’ın hedefi projeyi aralarında Türkçe’nin de olduğu 100 dilde çeviri yapacak şekilde genişletmek. Arapça, Çince ve Rusça çeviriyi denemek için adres:

http://www.google.com/language_tools?hl=en

Google, Microsoft'u geçti

Financial Times işbirliği ile bu yıl ikincisi yapılan “BRANDZ™ Top 100 En Güçlü Markalar Sıralaması”, dünyanın önde gelen pazar araştırması ve danışmanlık firmalarından Millward Brown tarafından açıklandı.

Geçen yıl yapılan araştırmada 7. sırada yer alan Google, 66.434 milyon Amerikan Dolarlık marka değeriyle birinci sıraya yerleşti. Böylece Google son bir yıl içinde marka değerini yüzde 77 arttırarak Microsoft’u tahtından indirdi.

İkincisi sırada geçen yıl olduğu gibi General Electric (61,880 milyon USD) yer aldı. 2006 yılında zirvede yer alan Microsoft (54,951 milyon USD) yüzde 11’lik bir değer kaybı ile 3. sıraya geriledi. Bu üç şirketi ise 44.134 milyon dolarlık marka değeri ile Coca-Cola takip etti.

BRANDZ™ Top 100 sıralamasındaki firmaların toplam değeri, 2006 yılında 1,44 triyon USD iken 2007 yılında 1,6 trilyon USD’a çıkarak bir sene içinde % 10,6 artış gösterdi. Millward Brown Optimor’un tüm dünyada 39 bin markayı kapsayan araştırmasında, şirketlerin Amerikan Doları üzerinden değerleri ölçüldü. Tüketici algılarına ait somut ölçümler ile finans verilerinin birleştirildiği marka sıralaması için dünya genelinde senelik bir milyonu aşkın tüketiciyle görüşüldü.

Millward Brown Optimor küresel CEO’su Joanna Seddon "Bu seneki BRANDZ™ Top 100 sıralamasındaki başarı hikayeleri, kazanan markaların pazardaki eğilimleri çok daha etkili bir biçimde değerlendirerek ticari değer yarattıklarını göstermektedir. Güçlü markalar yeni gelir kaynaklarına ulaşmak ve işlerinin piyasadaki değişikliklere duyarlı olmasına yardımcı olmak için fırsatları değerlendirme yeteneğine sahiptir” şeklinde konuştu.

Millward Brown’ın küresel CEO’su, Eileen Campbell ise dünyanın en güçlü markalarından biri olmanın büyük bir başarı olduğunu belirterek; "Millward Brown olarak bu seneki BRANDZ™ Top 100 sıralamasında yer alan tüm firmaları kutlarız. Zirvedekiler, başarılı işletme ve marka yönetiminin getirebileceği gerçek finansal değeri göstermektedir. Bu sıralamalardan çıkartılabilecek tonlarca içgörü bulunuyor. Bu içgörüler, ticari liderlik, sorumlu finansal yönetim ve güçlü pazarlamanın doğru şekilde harmanlanmasının, kurumsal zenginliği yaratmak ve geliştirmek için kullanılabilecek yenilmez bir karışım oluşturduğunu kanıtlamaktadır." dedi.

Millward Brown Türkiye Genel Müdürü Betül Khan, BRANDZ™ araştırmasının sonucunun markalar dünyasında hızlı değişimlerin yaşandığını gösterdiğini belirterek, "39 bin marka üzerinde yapılan araştırma gösteriyor ki, yüksek gelişim vadeden alanlara yatırım yapan ve tüketicinin talepleri kasışında kendini hızlı bir şekilde yenileyebilen firmalar, ticari kazancın yanı sıra markalarına da değer katabilmektedir. Ayrıca araştırma doğru sosyal sorumluluk projelerinin uygulanmasının da marka değerini güçlendirdiğini ortaya koymaktadır." dedi.

2007 BRANDZ™ Top 100 sıralamasında gözlenen en önemli eğilimler:

1. Doğunun yükselişi – Günümüzde, BRIC’ler (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) olarak bilinen gelişmekte olan piyasalardaki tüketiciler daha önce olmadığı kadar yüksek harcanabilir gelire sahiptir. BRIC’lerde başarılı olabilmek için Batılı markaların yerel pazardaki boşluğu doldurabilecek ürün veya hizmetler sunması gerekmektedir. KFC (4,485 milyon USD) ve McDonald’s (33,138 milyon USD) gibi fast food markaları, BRIC’lerde batı tarzında yemek yeme arayışında olan tüketicilere hitap etmektedir. Nike (10,290 milyon USD), Levi’s (1,041 milyon USD) ve Zara (6,469 milyon USD) gibi giyim markaları, genç tüketicilere “bütçeye uygun moda” sunarak yerel markalarla ithal edilen lüks markalar arasındaki boşluğu doldurmaktadır.

2. Yakınlaşan teknolojiler – Teknoloji firmaları markalarını, ses, veri ve video teknolojilerini birleştirme eğilimine cevap verecek şekilde geliştirmektedir. Yakınlaşma olarak bilinen bu eğilim tüketicinin hepsini bir arada sunan cihazları tercih etmesinden kaynaklanmıştır. Apple (24,728 milyon USD) yeni sürdüğü iPhone ile cep telefonu kategorisine atılırken, Orange (9,922 milyon USD) da müzik indirme alanına girmiştir. Apple ve Orange gibi güçlü markalar ana firmaların yüksek gelişim vadeden yatırımlar yaparak gelir kaynaklarını arttırmalarını mümkün kılmaktadır.

3. Kurumsal Sosyal Sorumluluğu uygulamak – Çevresel sorumluluk vaadini yerine getirmek, BP (5,931 milyon USD), Shell (4,679 milyon USD) ve Toyota (33,427 milyon USD) gibi büyük markaların değerlerinin artmasında etkili olmuştur. BP “petrolün ötesi” şeklindeki marka konumlamasıyla iklim değişikliğine dikkat çeken ilk büyük petrol firması oldu. BP bu marka konumlaması yönünde hareket ederek dünyanın en büyük üç güneş enerjisi tedarikçilerinden biri oldu. Shell de aynı şekilde hareket etti. Toyota'nın hibrid modeli olan Prius ile elde ettiği başarı olumlu marka imajına ve otomotiv sektöründeki liderliğinin devam etmesine katkıda bulundu.

4. Sağlıklarına önem veren tüketicileri dikkate alan fast food markaları – Sağlıklı yemekle ilgili giderek artan endişeler, 1980 yılından bu yana sürekli gelişim göstermekte olan fast food endüstrisini rahatsız etti. McDonald's (33.138 milyon USD) da dâhil pek çok fast food zinciri, daha sağlıklı gıda seçenekleri sunarak pozisyonlarını yenilediler. Burger
King (1.401 milyon USD) pazarlama kampanyalarında bunun aksi yönde bir tutum takınarak zincirin orjinal ürününe dikkat çekti; Yüksek kalorili ve maskulin hamburger. Burger King'in marka değeri %63 artarak güçlü markaların pazardaki eğilimleri izleseler ya da karşı koysalar bile başarılı olacağını kanıtladı.

Financial Times Küresel Markalar Eki’ni yazan Simon Targett, “Tüm dünyada işlerin durumunda 12 ay içinde pek çok şey değişebilir ve bu yılın marka sıralamasında dünyanın en güçlü markası olarak Google’ın zirveye oturması da bunu kanıtlıyor” dedi.

BRANDZ™ Top 100, WPP’nin dünyanın en büyük marka ederi havuzu olan BRANDZ™ veritabanından çıkarılan tüketici algılarına ait somut ölçümleri finans verileriyle birleştiren tek marka sıralamasıdır. BRANDZ™ çalışması sırasında dünya genelinde senelik bir milyonu aşkın tüketiciyle görüşülür ve tüm dünyada 39.000 markayı kapsamaktadır. BRANDZ™ Top 100, hem şirket ve tüketici markalarını kapsayan ve hem de markanın gelecekteki performansına ait tahmini metrikleri içeren ilk çalışmadır. Pazar performansı metrikleri ve finansal veriler sırasıyla Datamonitor ve Bloomberg’den alınmaktadır.

BRANDZ™ Top 100 raporunun tamamı, kategorilere ve bölgelere ayrılmış şekilde ve ilave bir analizle birlikte www.millwardbrown.com/mboptimor , www.brandz.com ve www.ft.com web adreslerinde bulunabilir.

ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞBİRLİĞİNDE AR-GE MERKEZLERİNİN ROLÜ: EBİLTEM UYGULAMASI

Fazilet Vardar SUKAN, R. Cengiz AKDENİZ, Arif HEPBAŞLI

Ege Üniversitesi Bilim-Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi

GİRİŞ

Toplumun temel yaklaşımlarında ve değer yargılarında köklü değişimlere tanık olduğumuz bir çağdayız. Öncelikle, üretim sistemlerinin ve iş sürecinin dayandığı teknoloji tabanında bir geçiş süreci içinde olduğumuz ifade edilebilir. Bilgi teknolojilerindeki olağanüstü gelişmeler, toplumları sanayi toplumundan bilgi toplumuna taşımakta ve bu değişime paralel olarak, sanayinin teknoloji kavramı da değişerek fiziksel gücün yerini giderek beyin gücü almaktadır. Bu geçiş döneminde, bilim ve teknolojide üstünlüğü olan ülkeler, tüm ekonomik alanlarda mutlak bir hakimiyet elde etme yolundadır. Teknolojik yetkinlik, uluslararası rekabetin ve toplumsal refahın anahtarı haline gelmiştir.

İkinci olarak tanık olduğumuz olgu da, “globalleşme”dir. Belirli bir kültür, ekonomi ya da siyaset normunun, değer yargısının ya da kurumsal yapının küresel ölçekte yaygınlık kazanarak o alanda geçerli tek norm, tek değer yargısı ya da tek kurumsal yapı haline gelmesini ifade eden “globalleşme”, teknoloji tabanında gözlemlenen değişim süreci ile iç içe yürümektedir. Bunun sonucu olarak, üretim sistemlerindeki dönüşümün kaynağını oluşturan, yeni teknolojiler küresel ölçekte yaygınlık kazanmaktadırlar. Bir bakıma, gümrük duvarlarının ve geleneksel korumacılığın giderek kalktığı bir dünya’da rekabet edebilmek için, yeni ürün ve üretim yöntemleri, yeni yönetim teknikleri ve yeni teknolojiler geliştirmeye yönelik yeteneklerin kazandırılması zorunludur. Bu da, sanayi kuruluşlarının Ar-Ge’ ye verecekleri önem ile ilişkili olacak ve “Üniversite-Sanayi Ar-Ge İşbirliği” anahtar rol oynayacaktır.

Resmi olmayan üniversite-sanayi ilişkileri, her ülkede az veya çok yaygın ve etkili bir şekilde devam etmektedir. Çizelge 1’de, Üniversite-Sanayi ilişkilerinin çeşit ve kapsamı özetlenmektedir. İki kesim arasında işbirliği ağlarının kurulması ve geliştirilmesinde kişisel girişimlerin rolü küçümsenemez. Bu ağlar genellikle bölgesel kalkınma çerçevesinde başlamaktadır. Bu nedenle, uzun vadeli politikaların önemli bir hedefi sosyo-teknik toplumun kurulması ve geliştirilmesidir. Bunun için de, değişik sektör ve disiplinlerden kişilerin tanışmaları, karşılıklı motivasyonlarını, ilgi alanlarını ve sınırlarını anlamaları ve işbirliği ile sunulan imkanları ve karşılıklı yararları araştırmaları gerekmektedir. Sanayi ve akademik toplum arasında işbirliği ve iletişim genellikle resmi olmayan seviyede kişisel dostluklarla başlar. Bu başlangıçtan sonra yavaş yavaş resmileşir ve sonuçta resmi anlaşma evresine ulaşır. Amaç, bu tip gelişmeleri hızlandıracak sosyal, kurumsal, yasal ve yaklaşımsal etkenleri belirlemektir [1].

Bunların ışığı altında:

â Bilimcinin sanayiye yönelişini özendirmek ve teşvik etmek,

â Disipline değil, projeye dönük araştırmalara destek vermek,

â Grup ve ekip çalışmasını esas almak,

â Devlet desteğini rekabet öncesi temel araştırmaya yönlendirerek, uygulamalı araştırmayı sanayici desteğine bırakmak,

â Araştırma harcamaları için sanayiye uygun teşvikler sağlamak,

â Kesimler arasında karşılıklı içe kapanıklılığı gidermek,

â Araştırmalarda önceliklere göre ülke düzeyinde ve disiplinler arası koordinasyonu sağlamak,

â Kaynakların etkin kullanımını sağlayıcı ve düplikasyonları önleyici tedbirler almak,

â Ülkemizin mevcut olanakları içinde kişisel, kurumsal ve ulusal motivasyonu katalizlemek,

â Sanayi kesimine, varlığını sürdürebilmesi için özgün teknolojinin mutlak bir zorunluluk olduğunu kanıtlamak,

â Üniversitelerde, bilimsel araştırmaların sanayiye ve iş hayatına aktarılmasına aracı olabilecek birimleri oluşturmak,

“Üniversite-Sanayi İşbirliği”ni harekete geçirmek için ilk aşamada yapılması gerekenler arasında görülmektedir [1].

Çizelge 1. Üniversite-Sanayi Arasındaki Ar+Ge Etkileşimleri [1]

YURT DIŞI ÜNİVERSİTE-SANAYİ

İŞBİRLİĞİ ÖRNEĞİ

Yurt dışında üniversite-sanayi ilişkileri açısından, üniversite; ürün pazarı ile sürekli bilgi alışverişi sonucunda, teknolojik gelişme sağlayan, sanayi ise, ürün geliştiren taraflar olarak algılanmaktadır. Bu çerçevede, üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanmasında, aynı amaca yönelik farklı yöntemler uygulanmakta olup, gelişmiş bir ülkedeki uygulamanın incelenmesi yararlı olacaktır. Aşağıda, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki uygulama örneği; tarihsel ve mevcut durum bakımından ele alınmaktadır [2,3].

Tarihsel Gelişim

â 1862 yılında çıkarılan bir yasayla, ekonomik büyümeyi ve rekabeti arttırmak için, tarım ve mühendislikte yeni teknolojik ilerlemelerin uygulamasına yönelik yüksek okullar kuruldu.

â 1945 yılından sonraki soğuk savaş, yeni bir üniversite-sanayi işbirliğini ortaya çıkardı ve devlet, savunma ile ilgili araştırmalara önemli paralar yatırdı.

â 1980 yılındaki BayhDole yasası ile, araştırma üniversiteleri, devlet ve sanayi arasındaki işbirliğinin yeni ve oldukça başarılı bir çağı başlatıldı. Böylece, araştırma sonuçlarının üniversitelerden ticari sektöre transferi hızlandı.

1980 BayhDole yasası ile;

Üniform bir federal araştırma politikası oluşturuldu.

İzin verilen üniversiteler federal fonlar tarafından desteklenen araştırmalar yoluyla geliştirilen buluşların haklarını ellerinde tuttular.

Üniversiteler, buluşların ticarileştirilmesinin sağlanmasında, sanayi ile işbirliğine teşvik edildi.

Ürünlerin, ABD’lerinde üretiminin tercih edilmesi teşvik edildi.

â 1988 yılında, “Teknoloji Transferi Yasası”, federal laboratuvarları, sanayi ve üniversiteler ile ortak araştırma ve geliştirme anlaşmaları yapmaya yetkili kıldı. Teknolojinin ticarileşmesi için, ek teşvikler sağlandı.

â Sanayi-üniversite araştırma merkezleri üniversite-sanayi işbirliğini güçlendirmek üzere, resmi birimler oluşturuldu.

â Yukarıda belirtilen düzenlemelerin yanı sıra, Amerikan şirketlerinin rekabet konumlarını üniversiteler ile işbirliği yoluyla geliştirmeye yönelmesinde aşağıdaki faktörler de etkili olmuştur:

- Teknolojik ilerleme,

- Bilim temelli ve teknoloji yoğun sanayinin büyümesi,

- ABD’ deki yabancı firmaların rekabet edebilirliklerinin artması,

- Amerikan şirketlerinin uluslararası pazarlardaki paylarının artması

Mevcut Durum

A.B.D.’lerinde Ar-Ge’ ye ayrılan para, yılda yaklaşık 200 milyar $ tutarındadır.

Temel araştırmaların çoğu üniversitelerde yapılmaktadır.

Üniversiteler, uzun süreli araştırmaları yürütmektedir.

Şirketler, çoğunlukla kısa süreli ürün gereksinimlerine odaklanmaktadır.

Son 50 yılda ekonomik açıdan en önemli buluşların bazıları uzun dönem araştırmalar sonucunda elde edilmiştir.

1994 yılında, Amerikan üniversiteleri 1761 patent almıştır. Bu, toplamın % 3’ ü tutmaktadır.

Ar-Ge desteklerinde sanayinin payı 1980 yılında % 3.9 iken, 1995’de % 6.9’ a ulaşmıştır.

Sanayide çalışan mühendisler, üniversitelerde kurslara katılmaktadır.

Fakülte, yazın sanayide çalışmaktadır.

EBİLTEM UYGULAMASI

Ege Üniversitesi Bilim-Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM), Ar-Ge etkinliklerini güçlendirmek ve “Üniversite-Sanayi İşbirliği”ni teşvik etmek için 15 Eylül 1994 tarihinde faaliyete geçen bir merkezdir. Yurtiçi ve yurtdışı kuruluşlarla iletişim kurarak, Ar- Ge proje destekleri sağlayan bir profesyonel proje üretim merkezi ve danışmanlık birimi özelliği taşımaktadır. Amaçları arasında, patent, lisans anlaşmaları, teknoloji transferi gibi konularda ayrı bir bilgilendirme ve destek birimi oluşturmak yer almak olup, amaçları ana başlıklar ile aşağıda sıralanmıştır [4,5,6,7]:

Ege Üniversitesi’ndeki temel ve uygulamalı alanlardaki “Ar-Ge Faaliyetler”ini merkezi bir organizasyon çevresinde düzenlemek,

Rekabete dayalı, yaratıcı, verimli bir araştırma ortamı oluşturmak,

Üniversite–sanayi işbirliğini güçlendirmek ve uygulanabilir sonuçların sanayiye aktarımını hızlandırmak,

Üniversitedeki bilimsel faaliyetleri nitelik ve nicelik yönünden arttırmaktır.

Kurumsal İlişkiler Sağlanması

EBİLTEM, özellikle küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşu kapsamındaki işletmelerin Ar-Ge desteği veren kuruluşlar ile ilişkiler kurmasını kolaylaştırmaktadır. Şekil 1’ de EBİLTEM’in faaliyet alanı şematik olarak gösterilmiştir [7]:

aaaaa.gif (4710 bytes)

Şekil 1. EBİLTEM'in Faaliyet Alanı

Çalışma Konuları

Üniversite bünyesinde mevcut araştırma laboratuvarları, araştırma-uygulama merkezleri ve benzer birimler arasındaki ilişkileri düzenlemek, organik bağları kuvvetlendirmek, bunların Ar- Ge imkanlarını birimler arası ortak kullanıma açılmasını sağlamak;

Bunların birkaçının ortak ihtiyacı olup onların parasal güçleriyle temin edilemeyen ileri araştırma düzeneklerini satın alarak, merkezin Ar-Ge birimlerinde ortak kullanıma sunmak;

Ar-Ge faaliyetlerinin ortak ihtiyacı olan alt yapıyı yapmak: alet bakım, onarım, yapım, ayar ve benzeri hizmetleri verebilecek atölyeleri kurmak;

Temel ve Uygulamalı müspet bilimlerin gelişmesine katkıda bulunmak ve endüstriye ilişkin temel bilim sorunlarını çözümlemek üzere araştırmalar yapmak, kalkınma planlarının öngördüğü alanlarda, gelecekte karşılaşabilecek temel ve uygulamalı araştırma sorunlarına çözüm yolları aramak;

Araştırma sonuçlarının uygulanmasına yardımcı olmak, araştırma sonuçlarını endüstriye duyurmak, gerektiğinde uygulama planları yapmak, yeni bir malzeme, mamul veya prosesin üretim aşamasına geçmesi için zorunlu olan teçhizat, sistem ve spesifikasyonları tespit etmek, pilot tesisler kurmak;

Merkezin ihtiyacı olan nitelikli elemanların yurt içinde ve dışında yetiştirilmesini sağlamak;

İmalat ve işletmede karşılaşılan teknolojik güçlükler konularında danışmanlık yapmak, proses, malzeme ve mamullerindeki kusurların sebeplerinin giderilmesine, malzeme ve mamullerin spesifikasyonlarının tespit ve kontrolüne, programlama ve bilgi işlem çalışmalarına yardımcı olmak;

Merkezin çalışma alanına giren konularda kurs, seminer, sempozyum, kongre, konferans gibi ulusal ve uluslararası bilimsel toplantılar düzenlemek;

Yurt içindeki ve dışındaki ilgili kamu ve özel araştırma kuruluşları ve merkezleriyle işbirliği yapmak, bilgi alışverişinde bulunmak ve ileri teknoloji projeleri için finans kaynakları teminine çalışmak;

Temel ve Uygulamalı bilimlere, ülkemizin ve bölgemizin ihtiyaçlarına yönelik sonuçlara varacaklara öncelik vermek üzere araştırma projelerini desteklemek, destekleme esaslarını belirlemek ve uygulamak;

Araştırma alanına ilişkin konularda bilgisini arttırmak, uluslararası toplantılara tebliğli olarak katılmak üzere yurt dışına kısa süreli gidecek araştırıcılara destek vermek, yurt dışından bu amaçlarla geleceklere olanak hazırlamak;

Merkez olanaklarıyla yapılan araştırmalara ilişkin sonuçları yaymak ve makalelerin “Citation Index”e giren dergilerde yayınlanmasını teşvik etmek ve teşvik esaslarını belirlemek;

Kuruluş amacına, Yükseköğretim Kanunun amaç ve ilkelerine uygun diğer çalışmaları yapmaktır.

EBİLTEM’in Hizmet Verdiği Alanlar

EBİLTEM’in hizmet alanları aşağıda belirtildiği üzere, dört ana başlık altında toplanabilir:

a) Organizasyon, yer ve sekretarya desteği: Farklı kişi ve birimlerce yapılan girişimlere destek sağlanır.

b) Yönlendirme Desteği

Proje fikirleri ile başvuran kişi ve birimlere danışmanlık,

Sanayi ile koordinasyon

c) Proje Desteği

“Üniversite-Sanayi Etkileşimli” projeleri teşvik etmek, yönlendirmek, koordine etmek ve kaynak yaratmak,

Yeni fikirlerin, deneyimlerin, uzmanlıkların ve kaynakların birleşmesi ile yeni teknolojilere ve ekonomik kalkınmaya geçit olmak,

Her türlü işbirliği kapsamında nitelikli çalışmalar yürütmek,

Bilgiye ulaşımı kolaylaştırmaktır.

d) Merkez Cihazlarından ve Olanaklarından Yararlandırılması:

Bölge sanayicilerinin yoğun gereksinim duyduğu laboratuvar cihazlar ve gerekli bilgiye ulaşımın kolaylaştırılması sağlanır. Bunlardan bazıları aşağıda verilmiştir:

Analiz hizmetleri,

Saf su satışı,

Laboratuvar, soğuk oda gibi imkanlardan yararlandırma,

Bazı cihazların ödünç verilmesi, kiralanması veya yerinde kullanım,

Sanayiye danışmanlıktır.

EBİLTEM Bünyesinde Bulunan Ar-Ge Birimleri

Üniversitemizde çalışan uzmanların önerileriyle, EBİLTEM’in yönetmeliği çerçevesinde, bünyesinde bazı Ar-Ge birimleri oluşturulabilmektedir. Bu bağlamda, halen oluşturulan ve ülkemizde ilk uygulamalar olan iki birim aşağıda kısaca ele alınmıştır:

Algal Teknoloji Ar-Ge Birimi

Alglerle ilgili multidisipliner çalışmalara zemin oluşturmak amacı ile kurulan bu birim, aynı zamanda ülkemizde oluşan yeni bir sektöre de araştırma hizmeti vermeyi hedeflemektedir. Ayrıca bu birim, değişik bilim dallarında uzman araştırıcı kadrosu ile alglerle ilgili analizlerin yapılması ve standartların belirlenmesi konusunda Tarım Bakanlığı’na destek sağlayacaktır.

Teknolojik gelişmelerle kullanım alanları genişleyen alglerle ilgili ülkemizdeki ilk ticari girişim, EBİLTEM bünyesinde yürütülen sanayi destekli bir proje ile gerçekleşmiş ve yurtdışından ithal olarak gelen Spirulina algi, Türkiye koşullarında üretilip işlenerek tablet haline getirilmiş, satışa sunulmuştur. Bu amaçla, EBİLTEM binası arkasında kurulan pilot tesis, proje sonrasında Ar-Ge çalışmalarının yürütülmesi için Algal Teknoloji Ar-Ge birimine bırakılmıştır.

Ayrıca, Algal Teknoloji konulu sempozyum ve kursların düzenlenmesi ve konuyla ilgili yeni bilim adamlarının yetişmesine ortam oluşturulması da bu birimin amaçları arasındadır.

Enerji Verimliliği ve Yönetimi Ar-Ge Birimi (EVYAB)

Bu birim, EBİLTEM’in ana yapı taşını oluşturan üniversite-sanayi işbirliğinin, enerji verimliliği ve yönetimi konusundaki kanadını oluşturmaktadır. Üniversitemizde mevcut bulunan öğretim üye ve yardımcıları ile bu konuda ülkemizde etkinlik sürdüren şirketlerin potansiyelini kullanarak, ilgili ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir. Öncelikle sanayi sektörüne ve ilerideki aşamalarda ise, diğer sektörlere (konut ve ulaştırma) hizmet vermek ve bu konuda Ar-Ge yapmak, çalışma alanını oluşturmaktadır.

Ana amaçları olarak şunlar sayılabilir:

Ulusal Enerji Tasarruf Merkezi’mizi bünyesinde bulunduran Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) ile koordineli olarak, sanayi ile ilgili Ege Bölgesi içinde olan çalışmalarda (Proje, Ar-Ge gibi), aktif rol oynamak,

Bu konuda sanayiye müşavirlik hizmetleri vermek,

Sanayiye yönelik Enerji Tasarrufu Etütlerini yapmak,

Ulusal ve uluslararası kurumlar ile ilişkilerde bulunmak, bilim insanı transferini gerçekleştirmek ve çeşitli eğitim etkinliklerini düzenlemek,

Yazılı ve sözel medya ile aktif olarak temasa geçerek, halkımızda enerji verimliliği bilincinin oluşmasına katkı sağlamaktır.

EBİLTEM Bünyesindeki Diğer Birimler

Yürütülmekte olan bir Ar-Ge çalışmasında farklı aşamalarda değişik desteklere gereksinim duyulmaktadır. Desteklerin zamanında ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi, çalışmadaki motivasyonu ve hızı da arttıracağı bir gerçektir. Bu çerçevede, EBİLTEM yönetimi; dinamik bir çalışma ortamı içerisinde gereksinimleri belirlemekte ve yeni birimlerin açılması için çaba harcamaktadır. Böylece, bir fikir ile EBİLTEM’e gelen girişimciye, ilk adımdan patent alımına kadar geçen tüm aşamalarda gerekli hizmet sağlanabilmektedir.

Türk Patent Enstitüsü Bilgi ve Doküman Birimi

Ege Üniversitesi ile Türk Patent Enstitüsü (TPE) arasında imzalanan işbirliği protokolü çerçevesinde, EBİLTEM bünyesinde 07 Haziran 1999 tarihinde açılan “Türk Patent Enstitüsü Bilgi ve Doküman Birimi” TPE’ nin Türkiye’de ikinci, İzmir’de ise ilk resmi oluşumudur. Halen İzmir’ de Üniversite elemanlarının ve öğrencilerinin, araştırma ve geliştirme yapan kişi, kurum ve kuruluşların, sanayicilerin sınai mülkiyet hakları kısaca Patent/Faydalı Model, Marka, Endüstriyel Tasarım, Coğrafi İşaretler ile ilgili olarak, ulusal ve uluslararası veri tabanlarında ön araştırmalar, tekniğin bilinen durumu, başvuru ve form temini vb. konularda ihtiyaç duyacağı her türlü bilgi ve dokümanı karşılayarak hizmet vermektedir.

Teknik Bakım Onarım Birimi

EBİLTEM kuruluş amaçlarına paralel olarak oluşturulan Teknik Destek Programının amacı; Ege Üniversitesi atölyelerindeki olanaklar ve birimlerin kendi maddi olanaklarıyla kullanılır hale getirilemeyen ve garanti süresi dolmuş kıymetli ekipmanın bakımı, onarımı, geliştirilmesi, kalibrasyonu ve yeniden kullanıma sunulmasıdır. Birim üniversite dışı kuruluşlara da hizmet vermek amacındadır.

KOSGEB-EGE ÜNİVERSİTESİ, EGE BÖLGESİ

SANAYİ ODASI İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ

EBİLTEM, ulusal ve uluslarası destek kuruluşları ile sanayi kuruluşları arasındaki ilişkiyi sağlayabilmek ve daha verimli bir çalışma ortamı oluşturmak amacıyla, bazı protokoller imzalamaktadır. Aşağıda, bunlardan birinin amacı ve kapsamı verilmiştir:

Amacı:

“Bilgi ve Teknoloji Yönelimli” yeni firmaların kurulması, desteklenmesi, geliştirilmesi,

Mevcut küçük işletmelerin Ar- Ge projelerinin desteklenmesi,

“Üniversite, Kamu ve Özel Sektör Ar-Ge Kurumları” ile işletmelerin işbirliğinin güçlendirilmesi,

Hizmet alan küçük işletmelerin Pazarlama ve Finansman temini yönünde uygun araçlara yönlendirilmesi,

İlgili işletmelerin Ar-Ge faaliyetlerinin bir veri tabanı haline getirilerek internet ortamında duyurulmasıdır.

Kapsamı:

Yeni bir özgün ürün üretilmesi,

Ürün kalitesi veya standardının yükseltilmesi,

Maliyet düşürücü ve standart yükseltici mahiyette yeni tekniklerin geliştirilmesi,

Üretimle ilgili olarak yeni bir teknoloji geliştirilmesidir.

EBİLTEM’İN HEDEFLERİ

Üniversitemizin dışarıya açılan bir kapısı olarak:

Ege Üniversitesi bünyesindeki öğretim üye ve yardımcılarının, Üniversite dışı kuruluşlarla ilişkilerinin arttırılması ve koordinasyonu,

Üniversite dışı kuruluşların maddi olanaklarının ve desteklerinin üniversiteye yönlendirilmesinde katalizör olunması,

Yurt dışı örneklere paralel, “Üniversite-Sanayi” ilişkilerinde etkin bir ara yüzey kuruluşu olarak, bir fikrin denenmesinden ticarileştirilmesine kadar geçirilen tüm basamaklarda destek olan, bir Araştırma ve Teknoloji Organizasyonu haline gelinmesidir.

EBİLTEM’İ TÜRKİYE’DE ÖZGÜN

YAPAN ÖZELLİKLER

Üniversite Dışı Kuruluşlar Açısından

Üniversite dışı kurumlardan gelen taleplerin, sorunları anlayabilecek profesyonel bir ekip tarafından dinlenmesi,

Taleplere çok kısa zamanda yanıt verilmesi,

Üniversitenin olanaklarının ve farklı birimlerdeki uzmanlıkların iyi bilinmesi nedeni ile (Analiz, cihaz ve uzmanlık veri tabanları) taleplerin Üniversite içinde doğru adreslere yönlendirilebilmesi,

· Multidisipliner çözüm gerektiren sorunlar için farklı birim ve bölümlerin işbirliğinin nötral bir kuruluş olarak EBİLTEM’ce koordinasyonudur.

Projelendirme aşamasında;

EBİLTEM,

Sanayi kuruluşu,

Proje yürütücüsü ve

Bağlı bulunduğu birim yöneticisi tarafından resmen imzalanan;

- Proje Sözleşmesi

- Gizlilik Anlaşması

- İfşa Yasağı

belgeleri ile tarafların haklarının tarafsız olarak gözetilmesi ve taraflara güven verilmesidir.

Proje yürütülmesi sırasında;

Tarafların taahhütlerini yerine getirip getirmediğinin denetlenmesi,

Projeler için gerekli olabilecek, laboratuvar, bazı ekipman, organizasyon hizmetleri, toplantı olanakları, ve alt yapı hizmetlerinin sağlanması,

mali sıkıntılar durumunda, kriterlere uygun olmak koşulu ile mali destek verilmeye çalışılmasıdır.

Projelerin kapsamlarının genişletilmesi gerektiğinde;

TÜBİTAK, KOSGEB gibi ulusal/uluslararası kuruluşların imkanlarının bu projelere yönlendirilmesine yardımcı olunması ve

Bunları yapabilmek için farklı kuruluşlar ile protokoller imzalanıp organik ilişkiye girilmiş olmasıdır.

Projelerin tamamlanmasında ise; gerekirse sınai mülkiyet haklarının korunması, patent/faydalı model belgelerinin alınışı konusunda “TPE Birimi” vasıtası ile yardımcı olunur.

Üniversite Açısından

Üniversite dışı kuruluşlarla kurduğu olumlu ilişkiler ve bu sayede öğretim üyelerinin haklarının korunması,

Üniversite dışı kuruluşlarla ilişkilerin Merkezi olarak koordinasyonu sonucu araştırıcıların bürokratik yüklerinin azaltılması,

Farklı kaynaklardan sağlanmaya çalışılan maddi destekler ile araştırmaların ve araştırıcıların değişik kalemlerden teşvik edilmesi ve desteği,

Çarşamba Sohbet Toplantıları, Proje Sergisi, Teknik Geziler, Cihaz Eğitim Kursları ve Sempozyumlar gibi düzenlenen bilimsel/kültürel etkinlikler ile üniversite öğretim üye ve yardımcıları arasında bir fikri heyecan birliği ortamı yaratılmaya çalışılması,

Bilimsel araştırmalar için uygun laboratuvar alt yapısı ve destek hizmetlerinin sağlanmaya çalışılmasıdır.

SONUÇ

EBİLTEM, üniversite ile sanayi arasında bir ara yüzey konumundadır. Üniversitedeki bilginin sanayiye kazandırılması ve sanayideki bazı soruların yanıtlarının doğru ve hızlı bir şekilde verilebilmesi, ancak doğru bağlantıların kurulabilmesi ile olasıdır. Bunun gerçekleşebilmesi dinamik bir çalışma ortamını gerekli kılmaktadır. EBİLTEM sürekli olarak kendini yenileyebilme özelliğiyle, girişimcilerin değişen gereksinimlerini karşılayabilmektedir. Böylelikle, bir fikir ile EBİLTEM’ e gelen bir girişimcinin, ilk aşamadan patent alıncaya kadar geçen her süreçte gerek duyduğu desteği alabilmesi sağlanmaktadır.

Bugüne kadar belirlenen talep, EBİLTEM’in Türkiye’de özgün bir kuruluş olarak, ülkemizdeki diğer üniversiteler için de örnek bir oluşum olabileceğini göstermektedir.

KAYNAKÇA

1. F. V. Sukan, “Ulusal Bilim Politikası Açısından Teknolojik Gelişim ve Araştırma Teknoloji Bağlantıları”, TIP-TEK’2000, Tıpta Teknolojik Yenilikler ve Klinik Uygulamaları Kongresi, 22-24 Eylül 2000, İzmir, 6 sayfa.

2. Y. A. Çengel, “ABD’de Öğretim Üyelerin Rolü ve Üniversite-Sanayi İlişkileri Konferansı”, EBİLTEM, 24 Mayıs 2001.

3. University and Community College System of Nevada CODE, http://www.nevada.edu/board/handbook.htm

4. Anonim, EBİLTEM Faaliyet Raporu, 1998. Ege Üniversitesi, Bornova, İzmir.

5. Anonim, EBİLTEM Faaliyet Raporu, 1999. Ege Üniversitesi, Bornova, İzmir.

6. Anonim, EBİLTEM Faaliyet Raporu, 2000. Ege Üniversitesi, Bornova, İzmir.

7. EBİLTEM Tanıtım Broşürü, 2001.

SINAİ HAKLARA ÖZ EVLAT GİBİ DAVRANMAK GEREK


Kaynak:Turkishtime
Türkiye’nin en köklü sınai haklar aracı kurumu Ankara Patent’in Genel Müdürü Kaan Dericioğlu’na göre bir ülkedeki yeniliklerin, endüstriyel gelişimin beynini sınai haklar oluşturuyor. Sınai haklar çerçevesinde korunan buluşların, sanayiinin uluslararası rekabet gücüne doğrudan etkisi olduğunu söyleyen Kaan Dericioğlu’yla Türkiye’nin sağlıklı işleyen sınai haklar sistemiyle kazanacaklarını, bu konuda neler yapılması gerektiğini konuştuk...

Özellikle imalat sanayiinde günümüz dünyasında rekabet edebilmek ancak yenilik yapmakla mümkün. Ülkelerin bugün sahip olduğu uluslararası rekabet avantajlarını sınai hakların dünden bugüne gelişimi çerçevesinde değerlendirebilir misiniz?

Kaan Dericioğlu: Buluş yapan insanların buluşlarını bir yasayla korumaları anlamında ilk patent yasasının 1474’de Venedik’te çıkarıldığını görüyoruz. Ama sınai hakların asıl temeli matbaanın icadıyla başlıyor. Çünkü bilgiyi insanlara yayabilme, bilgi alışverişini sağlayabilme böyle gelişiyor. Daha sonra İngiltere’de Monopol Act diye bir tekel yasası çıkıyor ve buluş sahiplerine belge verilmeye başlanıyor. Ancak bugünkü koruma sistemlerinin temelinde Fransız ekolünün rolü var. Fransa, 1844’de bir patent yasası çıkarıyor. Bu yasanın Türkiye açısından da çok önemi var. Çünkü Türkiye, 19. yüzyılın ortasında çıkan bu yasayı 1995 yılına kadar, yani neredeyse 21. yüzyıla kadar uyguladı. İlginçtir 1995’e kadar yasada değişiklik de olmadı. Elbette Türk vatandaşlarının buluş yapmaya özendirilmesi açısından bunun hiç de olumlu olmadığı açık. 27 Haziran 1995’te 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kararname yürürlüğe girdi. Bugün Türkiye’de uluslararası platformdaki firmalarla Türk firmalarını karşılaştırdığımızda, arada bir fark varsa, belki de bu fark bizdeki özendirme mekanizmasının çok uzun süre 19. yüzyıldan kalma bir yasayla çalıştırılmak istenmesinden kaynaklandı. Oysa patent yasasını bir ülkedeki yeniliklerin beyni diye tanımlayabiliriz. Bu koruma mekanizması, kişileri buluş yapmaya, sanayiye teknik katkılar sağlamaya yöneltiyor. Eğer buluş yapmaya çalışan kişileri korumazsanız, bununla uğraşan çok az insan olur. Herkes, başkasının ürettiğini kopyalamayı düşünür.

Sınai hakları oluşturan bu mekanizmaların gelişimi ile sınai gelişim arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Buluşların sanayinin rekabet gücüne doğrudan doğruya etkisi vardır. Bir ülkede ne kadar çok AR-GE yapılır ve bunun yansımasında da buluşlar ortaya çıkarsa, o ülkenin sanayisi ona göre gelişir. Patent istatistiklerini incelediğinizde hangi ülkelerin, hangi firmaların bu konuda gelişme kaydettiğini, katkı yaptığını kendiliğinden görüyorsunuz. Biz uluslararası platformda rekabet edeceksek, yenilikler yapmamız, yeni ürünler yaratmamız gerekiyor. Bunu önce felsefe olarak yerleştirmek gerekiyor. Bu felsefeyi yerleştirdiğinizde ve bunun gereklerini yerine getirdiğinizde rekabette de avantajlı olmaya başlıyorsunuz.

Son yıllarda sınai haklarla ilgili önemli yasal değişiklikler yapıldı. Ama Türkiye’deki sınai hakları gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığınızda bunların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Eğer ülkeler ihracat yapmayı kendilerine hedef seçerlerse, ihracat birimlerinin tümünde sınai haklara yönelik temel bir eğitimin de sağlanması gerekiyor. Ama bugün Türkiye’de yükseköğretimde bu konuda eğitim veren hiçbir ana bilim dalı yok. Bir takım gelişmeler var ama yetersiz. Oysa lisans ve yüksek lisans düzeyinde eğitim verilmesi çok önemli. Çünkü hangi ürünün üretileceğine ve ihraç edileceğine karar verme aşamasında bir numaralı belirleyici, sınai haklardır. Şu ürünü üretelim dediğinizde, eğer o ürünün tasarımı ya da üretim tekniği başkası adına tescilliyse, sizi 2 yıldan 4 yıla kadar hapis, bir yıldan az olmamak kaydıyla iş yerinin kapatılması, aynı süre ticaretten yasaklanmanız gibi yaptırımlar bekler. Eğitimin yanı sıra Türk Patent Entüstüsü (TPE) gibi kamu kurumlarının rolü çok önemli. Organizasyonu özel sektör adına yapacak patent vekillerine gereksinim var. Sınai haklar için ihtisas mahkemelerinin açılması da çok önemli. Çünkü deneyimle kazanılan çok özel teknik bilgi gerektiren bir konu. Yasal uyuşmazlıklara bu tür ihtisas mahkemelerinin bakması gerekir. Bütün bu unsurların temelinde de yasal altyapının kurulmuş olması gerekiyor. Türkiye patent kanununu 1995 yılına kadar hiç değiştirmedi. Bugün Güney Kore’nin sanayide geldiği noktayı görüyoruz. Ama Güney Kore’nin patent kanunu neredeyse her yıl yenileniyor. Gereksinimler o kadar hızlı artıyor ki, onları karşılamak için sürekli değişiklik yapmak zorundasınız. ABD’de fikir ve sanat eserleri yasası 20 yılda 16 kere değişti. Ama bizim fikir ve sanat eserleri yasamız 1943’te yazıldı. Şimdiye kadar dört kez değişti ama yamalı bohçaya döndü. Türkiye’de en başarılı yasalardan biri patentle ilgili kanun hükmündeki kararnamedir. Çünkü normal bürokratik düzenin dışına çıkılarak, DPT bünyesinde bir özel ihtisas komisyonu tarafından hazırlandı. Anlaşılmayacak terimlerin hiçbiri yok. Onun raportörlüğünü yapma onuru da bana aittir.

1925 yılında Türkiye, Paris Sözleşmesi’ne üye olmuş ve tasarımları yasa çıkararak koruyacağını kabul etmiş. Ama 1995 yılına kadar böyle bir yasa çıkarmadı.

Özel sektörün sınai haklara ilişkin tutumunu nasıl buluyorsunuz?

Uluslararası alanda ticaret yapmak isteyen Türk sanayicisinin bu kuralları öncelikle bilmesi, bilinçlenmesi gerekiyor. Türkiye’de sınai haklar konusunda öncü bir şirketimiz şöyle bir uygulamaya hazırlanıyor. Bu şirket, “Bundan sonra teknik eleman alırken, sınai hakların korunmasına yönelik eğitim alıp almadığı araştırılacak ve eğer almamışsa işe alınmayacak” diye üniversitelere yazı gönderecek. Çünkü teknik elemanlar AR-GE’de çalışıyor, ama bu eğitimi almayınca AR-GE’de neyi, nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Bir buluş yapmadan önce ne yapılır, bir buluş yapıldığında başkalarının buluşlarıyla nasıl karşılaştırılır? AR-GE’de çalışanlar bu soruların yanıtlarını bilmek zorundalar. Yine de sınai haklar konusunda önemli bir gelişme kaydedildi. 20 yıl önce siz “Patent nedir?” diye sorduğunuzda, 100 kişiden belki 10 tanesi doğru yanıt verirdi. Sınai haklara öz evlat gibi davranmak gerekir. Teknoloji Kongresi’nde Samsung’un bir uzmanı neler yaptıklarını anlattı. 25 tane araştırma merkezleri, 50 milyon doların üzerinde AR-GE bütçeleri var ve yıllık ihracatları 100 milyar doların üzerinde. İstatistiklere bakıyorsunuz, sanayide öncü ülke durumundaki ABD’de en çok patent alan firmalar arasında Samsung beşinci. Ama Samsung’un arkasında bütün Güney Kore var. Aynı şekilde gidin Finlandiya’ya hepsi Nokia’nın arkasındadır. Bir tek ulusal markayla neredeyse bütün ülkenin ulusal gelirinin yarısını sağlıyorlar. Bu markaları tüm ulus, tüm ülke destekliyor. İşte Türkiye’nin bu felsefeye ihtiyacı var. Öncü kuruluş hangisiyse tüm ülkenin onun arkasında olması gerekir.

Güney Kore gibi, Tayvan gibi bazı Uzakdoğu ülkelerinin hep taklitle bir noktaya geldikleri söylenir...

Pek de böyle değil. Eskiden Japonya’ya da böyle derlerdi ama gerçek olmadığını Akia Morita’nın hayatını yazdığı “Made in Japan” kitabında Japonya’nın bu hale AR-GE’yle, rakiplerini çok iyi inceleyip onları gözleyerek geldiğini görürsünüz. Akia Morita, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya çok fakir durumdayken, hiç para yokken bir Amerikan patentine 50 bin dolar kadar lisans bedeli ödemek için hükümeti ikna ettiğini anlatıyor. Aldığı bir transistör ve bunu küçük yapıya uygulamayı başarıyor; böylece walkman gibi küçük aletleri üretiyor. Paraları olmadığı halde bu lisansı, bedelini ödeyerek almışlar ve sonra süreçte geliştirdikleri ürünleri ABD’ye milyar dolarlarla satmışlar. Bu da Japonya’nın aslında taklitle değil ama iyi örneklemeyle ürün geliştirdiği ve ürettiğini gösteriyor. O kitapta şunu da görüyorsunuz. Aslında Japonya’da daha savaş öncesinde çok iyi bir AR-GE altyapısı ve çok başarılı üniversite-sanayi işbirliği var. Hep bahsettiğimiz koşulların da ötesinde yenilik yapmak, ürün geliştirmek para isteyen bir şey. Bu noktada Türkiye’de risk sermayesi yönetiminin de olmadığını görüyoruz. Örneğin ABD’de bir girişimci fiber optik kabloyu telefon konuşmasında uygulamak istiyor. Bir firma da ona 100 bin dolar risk sermayesi payı veriyor. Bu yeniliğin uygulanmasıyla üç yıl içinde 5 milyar dolarlık bir şirket ortaya çıkıyor. Türkiye’de de insanlar bir şeyler yaratıyorlar, geliştiriyorlar; ama sermayeye ihtiyaçları var.

O zaman şunu söylemek mümkün; Türkiye’nin, Türk makine sektörünün de yolunu açacak olan, bu felsefenin yerleşmesi ve hızla uygulamaya geçilmesi.

Makine sektörü açısından asıl önemli olan önceliklerin belirlenmesi. Biz neyi yapabiliriz, hangisine daha yatkınız? Önce alanı seçmek ve o alana yatırım yapmak gerekiyor. Belli alanlara yönelmek daha geliştirici olabilir. Örneğin tekstil makinelerinde gelişme sağlayabiliriz, bu makinelerde otomasyonu geliştirebiliriz. Bunun yanı sıra hiçbir zaman bir firma her şeyi tek başına üretemez. Bu nedenle çeşitli konularda yan sanayii geliştirebiliriz. Örneğin otomotiv sektörünün yan sanayii Türkiye’de çok güçlendi ve başlı başına bir sanayii haline geldi. Bugün Bursa’da yıllarca Tofaş’a Renault’ya yan sanayii üreten bir girişimci gidip Romanya’da fabrika kurdu. İşte bunlar hep sağlıklı yapılar. İyi organize edildiğinde ana sanayinin yanında bir sürü yan sanayi oluşacaktır.

Türk sanayicisinin, özellikle makine sektöründeki şirketlerin uluslararası alanda rekabet avantajlarını artırması için sınai haklar konusunda neler yapmaları gerekiyor?

Bizim yasa yazma geleneğimizin yıkılması gerekiyor. Batılı gelişmiş ülkelerde yasaları genellikle sanayi yapar, parlamento onaylar. Türkiye’de sanayii bilmeyen, ne olduğunu anlamayan bürokratlar yasa yapmaya kalkıyorlar. Sanayici kendisini ilgilendiren konularda yasal düzenlemelerin çıkmasında öncülük etmek zorundadır. Sınai haklar da bunlardan biri. Gereksinimlerini doğru tespit etmesi ve söylemesi gerekiyor. Parlamento’nun da görevi zaten gereksinimleri karşılayacak yasaları çıkarmak. Sanırım makine sektöründe de bu noktada çok önemli gereksinimler var. Örneğin 1995’e kadar endüstriyel tasarım konusunda bir yasal düzenleme yapılmadı. Ama o tarihe kadar sanayiciler de böyle bir şey talep etmediler. Makine sektörünün kendi gereksinimlerini sınai haklar açısından da gündeme getirmesi ve tartışması gerekiyor. Örneğin Almanya’ya makine ihraç ediyoruz. Alman şirket gidiyor bir tane uluslararası tasarım tescil başvurusu yapıyor ve makinesi için koruma sağlıyor. Oysa Türk şirketler, tek tek her ülkeye gidip tescil başvurusu yapmak zorunda kalıyorlar. Çünkü Türkiye, Ululararası Tasarım Başvuru Sistemi’ne üye değil. Sanayicilerin Türkiye’nin bu sisteme üye olması için devlet organlarına baskı yapması gerekiyor.

Türkiye’de bu konuda hiçbir talep olmamasına karşın, sınai haklarla ilgili veri tabanlarını ilk kez biz oluşturduk. Çünkü rekabet gücünün ölçütlerinden bir tanesi de rakipleri iyi izlemek. Bu veri tabanları o nedenle çok önemli. Girişimci, hangi rakibin neyi yaptığını, hangi konuda patent başvurusunda bulunduğunu gördüğünde, sanayinin nereye yöneldiğini görüyor. Özellikle büyük makine üreticilerinin patent başvurularını izleyerek, sektörün nereye doğru gittiğinin ipuçlarını yakalayabiliyor. Böylece kendi politikalarını oluşturmaları daha kolay oluyor. Biz bu veri tabanımızı ücretsiz olarak toplumun bilgisine açtık.

Ben makine sanayiinin Türkiye’de çok şeyler yaptığını biliyorum. Ama küçük küçük birimlerden kurtulup, AR-GE’ye daha fazla bütçe ayırabilen daha büyük yapılara dönüşmeleri gerekiyor. Asıl önemlisi belli konularda uzmanlaşmaları. Rakipler her zaman çıkacak ama uzmanlaşıldığında daha iyi rekabet edilebilir; çünkü AR-GE’ye de daha fazla pay ayrılabilir.

Patent, Faydalı Model



BULUŞ NEDİR?
Buluş, tarım dahil sanayideki herhangi bir teknik problemin çözümüdür.
PATENT NEDİR?
Patent, buluş sahibinin buluş konusu ürünü belirli bir süre üretme, kullanma veya satma hakkıdır. Aynı zamanda, bu hakkı gösteren belgeye de patent denir. Sınai mülkiyet haklarının içinde önemli bir yer tutan “patent hakkı”, özellikle teknoloji transferinin aracı olması bakımından gelişmekte olan ülkeleri daha çok ilgilendirmektedir.
FAYDALI MODEL NEDİR?
Türkiye’de ve dünyada yeni olan, sanayiye uygulanabilen buluşların sahiplerine 10 yıl süre ile bu buluş konusu ürünü üretme ve pazarlama hakkının tanınmasıdır.

BİR BULUŞUN PATENT VERİLEREK KORUNABİLMESİ İÇİN GEREKEN KRİTERLER NELERDİR?


• Yenilik,
• Tekniğin bilinen durumunun aşılması,
• Sanayiye uygulanabilirlik.

Yenilik, başvuru yapılmadan önce başkaları tarafından yazılı, sözlü ya da uygulanarak açıklanmamış olmak anlamında mutlak yeniliktir. Tekniğin bilinen durumunun aşılması kriteri ise "konuda uzman bir kişinin kolayca düşünüp uygulamaya koyamayacağı" nitelik anlamındadır. Sanayiye uygulanabilirlik, buluşun tümüyle kuramsal olmak yerine pratiğe uygulanabilir özellik taşıması demektir. Bu üç kriteri taşıyan buluşlar patent ile korunurlar.
PATENT VERİLEMEYECEK KONULAR VE BULUŞLAR NELERDİR?
Aşağıda sayılanlar buluş niteliğinde olmadıkları için patent verilerek korunamazlar:

• Keşifler, bilimsel teoriler, matematik metotları,
• Zihni, ticari ve oyun faaliyetlerine ilişkin plan, usul ve kurallar,
• Edebiyat ve sanat eserleri, bilim eserleri, estetik niteliği olan yaratmalar,
• Bilginin derlenmesi, düzenlenmesi, sunulması ve iletilmesi ile ilgili teknik yönü bulunmayan usuller,
• İnsan ve hayvan vücuduna uygulanacak teşhis ve tedavi usulleri ile cerrahi usuller.(Bu usullerin herhangi birinde kullanılan terkip ve maddeler ile bunların üretim usulleri hariç.)

Aşağıda belirtilen buluşlar da patent verilerek korunamazlar:
• Konusu kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı olan buluşlar,
• Bitki veya hayvan türleri veya önemli ölçüde biyolojik esaslara dayanan bitki veya hayvan yetiştirilmesi usulleri.

BİR BULUŞUN FAYDALI MODEL VERİLEREK KORUNABİLMESİ İÇİN GEREKLİ KRİTERLER NELERDİR?

• Yenilik,
• Sanayiye uygulanabilirlik.

PATENT İLE FAYDALI MODEL ARASINDAKİ FARK NEDİR?
• Faydalı Modelde, tekniğin bilinen durumunun aşılması kriteri aranmaz,
• Koruma süreleri farklıdır,
• Faydalı Model belgesine, Ek Faydalı Model belgesi verilmez,
• Araştırma ve inceleme işlemlerinin olmaması nedeniyle patent verilmesine oranla faydalı model belgesinin verilmesi, hem zaman hem de masraf açısından daha elverişlidir.

PATENT VE FAYDALI MODEL BELGESİ KORUMA SÜRELERİ KAÇ YILDIR?
• İncelemeli patent 20 yıl,
• İncelemesiz patent 7 yıl,
• Faydalı model belgesi 10 yıl,
süreyle korunur.


PATENT İLE FAYDALI MODEL BELGELERİNİN KORUMA SÜRELERİ UZATILABİLİR Mİ?
Hayır. Patent ve Faydalı Model belgelerinin koruma süreleri uzatılamaz. Ancak
İncelemesiz verilen patent için başvuru tarihinden itibaren 7 yıl içinde inceleme talebinin yapılması halinde, incelemeli sisteme geçiş yapılabilir ve inceleme sonucu olumlu olursa, koruma süresi 20 yıla uzatılır.
TÜRKİYE’DE TESCİL EDİLEN PATENT’İN TÜM DÜNYADA GEÇERLİ OLACAĞI DÜŞÜNCESİ KAMUOYUNDA YAYGINDIR. BU DOĞRU MUDUR?
Hayır. Buluşların patent ile korunması her ülkede geçerli olan ulusal yasalar çerçevesinde sağlanmaktadır. Yani bir buluşun patent ile korunması için, korunma istenen her ülkede patent başvurusunun yapılması zorunludur.
Dünya Patenti veya Uluslararası Patent bir hedef olmakla birlikte bu hedefe henüz ulaşılamamıştır. Sadece, 01 Kasım 2000 tarihinden itibaren Türkiye’nin de dahil olduğu 20 Avrupa ülkesi tarafından kabul edilen ve Avrupa Patent Sözleşmesi olarak adlandırılan bölgesel koruma sistemi, dünya patenti veya uluslararası patent uygulamasının bir denemesi olarak kabul edilebilir. Ama bu Sözleşmeye göre yapılan tek bir başvuru ile alınan patent belgesi ile buluşun korunması, yine patentin geçerli olduğu ulusal kanunlar çerçevesinde olmaktadır.
TÜRKİYE’DE KAÇ ÇEŞİT PATENT SİSTEMİ VARDIR?
Türkiye’de biri incelemesiz; diğeri incelemeli olmak üzere iki çeşit patent sistemi vardır. İncelemesiz sistemde, ülkemizde mali kaynakları kısıtlı olan buluş sahiplerine ucuz, süratli, ancak süresi nispeten kısıtlı, 7 yıllık bir koruma sağlanmaktadır. İncelemeli sistemde işlemler daha uzun sürmekte, ancak incelemeli patent, başvurunun patentlenebilirlik kriterlerine sahip olup olmadığını gösteren bir inceleme raporuna dayanarak verildiği için daha güvenli ve daha uzun bir koruma elde edilmektedir. İncelemesiz patent, gerekli şartlar yerine getirilmek ve incelenmek şartıyla incelemeli patente dönüştürülebilmektedir.
PATENT/FAYDALI MODEL TESCİLİNİN PATENT SAHİBİNE SAĞLADIĞI HAKLAR NELERDİR?
Patent hakkı sahibi, buluşun yeri, teknoloji alanı ve ürünlerin ithal veya yerli üretim olup olmadığı konusunda herhangi bir ayırım yapmaksızın patent hakkından yararlanır.

Patent sahibinin,üçüncü kişiler tarafından izinsiz olarak aşağıda sayılanların yapılmasını önleme hakkı vardır:

• Patent konusu ürünün üretilmesi, satılması, kullanılması veya ithal edilmesi veya bu amaçlar için kişisel ihtiyaçtan başka hangi nedenle olursa olsun elde bulundurulması,

• Patent konusu olan bir usulün kullanılması,

• Kullanılmasının yasak olduğu bilinen veya bilinmesi gereken usul patentinin kullanılmasının üçüncü kişiler tarafından başkalarına teklif edilmesi,

• Patent konusu usul ile doğrudan doğruya elde edilen ürünlerin satışa sunulması veya kullanılması veya ithal edilmesi veya bu amaçlar için kişisel ihtiyaçtan başka hangi nedenle olursa olsun elde bulundurulması.
BULUŞ SAHİBİNİN PATENT/FAYDALI MODEL BELGESİNİ ALDIKTAN SONRA YAPACAĞI İŞLEMLER NELERDİR?
Patent/faydalı model belgesi sahibi veya yetkili kıldığı kişi, patentle veya faydalı model belgesi ile korunan buluşunu, patent/faydalı model belgesinin verildiğine ilişkin ilanın Resmi Patent Bülteninde yayımlandığı tarihten itibaren üç yıl içinde kullanmak ve Türk Patent Enstitüsü’ne kullandığını ispatlamak zorundadır.

Ayrıca, patent/faydalı model belgesi hakkının devam edebilmesi için patent/faydalı model belgesinin koruma süresi boyunca her yıl ücret tarifesinde belirtilen yıllık ücretleri, Türk Patent Enstitüsü’nün bildirimine gerek olmaksızın, vade tarihinde veya vadeyi takip eden altı aylık ek süre içerisinde peşin olarak ödemek gereklidir.
AYNI BULUŞA HEM PATENT HEM DE FAYDALI MODEL BELGESİ VERİLEBİLİR Mi?
Hayır. Aynı buluş konusu için, birbirinden bağımsız olarak, patent ve faydalı model belgesi verilmez. Ancak, patent veya faydalı model belgesi verilmesi için yapılmış olan bir patent ya da faydalı model belgesi başvurusu, 551 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili hükümlerine uygun olarak diğerine çevrilebilir.
PATENT BAŞVURUSU YAPMADAN ÖNCE NELER YAPILABİLİR?
Patent başvurusu yapılmadan önce başvuru sahibinin buluş konusu teknik ile ilgili Türk Patent Enstitüsüne başvurarak patent araştırması yapması önerilir. Tekniğin bilinen durumunun araştırılması, buluş sahibine kendi buluşunu mevcut patentlerle karşılaştırma, benzerlikleri ve farklılıkları görme imkanını sağlar. Başvuru sahibi buluşunun yeni olup olmadığı konusunda genel bir fikre sahip olur. Böylece mevcut teknoloji bilinerek yapılan bir patent başvurusunun reddedilme ihtimali azaltılmış olur.
PATENT/FAYDALI MODEL BAŞVURUSU İÇİN NEREYE MÜRACAAT EDİLİR?
Patent/faydalı model belgesi başvurusunda bulunmak isteyen kişi, Ankara’da“Necatibey Caddesi No:49 06430 Kızılay” adresindeki Türk Patent Enstitüsü’ne şahsen ya da posta yoluyla başvurabilir.
PATENT/FAYDALI MODEL BAŞVURUSUNUN GEÇERLİ OLABİLMESİ İÇİN HANGİ BELGELER GEREKLİDİR?
• Başvuru dilekçesi (1 nüsha),
• Buluş konusunu açıklayan tarifname (3 nüsha),
• Patentle korunması istenilen buluşun unsur veya unsurlarını kapsayan istem veya istemler (3 nüsha),
• Tarifnamede, istem veya istemlerde atıf yapılan resimler (3 nüsha),
• Özet (3 nüsha),
• Başvuru ücretinin ödendiğini gösterir belge.
* Ayrıntılı bilgi için Patent/Faydalı Model Belgesi Başvuru Kılavuzu’nun alınması gerekmektedir.
YABANCI ÜLKELERDE PATENT/FAYDALI MODEL BAŞVURUSU NASIL YAPILIR?
Yurt dışında patent/faydalı model başvurusunda bulunmak isteyen buluş sahipleri veya başvuru sahipleri, bu ülkelerin her birinde, o ülkenin sistemine uygun bir şekilde ve o ülkenin dilinde hazırlanmış ayrı ayrı başvurularda bulunmak zorundadırlar. Ancak, 01 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe giren Patent İşbirliği Antlaşması (PCT) uyarınca, birden fazla ülkede buluşlarını koruma altına almak isteyen başvuru sahipleri, tek bir başvuru ile PCT'ye üye ülkelerin tamamında veya bir kısmında patent başvurusu yapabilmektedirler. PCT ile ilgili temel bilgileri içeren kitapçık ve PCT başvurusu yapabilmek için gerekli başvuru formları Türk Patent Enstitüsünden temin edilebilmektedir.
Ayrıca, 01 Kasım 2000 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Avrupa Patent Sözleşmesi uyarınca yapılacak bir patent başvurusu ile de, Sözleşmeye üye ülkelerin tamamında veya seçilen ülkelerde bir patent koruması elde etmek mümkün olmaktadır.
PATENT İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASI (PCT) ARACILIĞIYLA BİR BAŞVURU NASIL YAPILIR?
PCT aracılığıyla Türk Patent Enstitüsüne yapılan uluslararası bir başvuru ile, bu Anlaşmaya üye ülkelerin tamamında veya seçilen ülkelerde, Türkiye’ye yapılan başvurunun tarihinden itibaren koruma elde etmek mümkündür. Bununla ilgili uluslararası başvuru dilekçelerinin bir sureti (İngilizce, Almanca veya Fransızca) ve başvuru aşamasında ödenmesi gereken ücretlerle ilgili bilgiler Türk Patent Enstitüsünden temin edilebilir.
Türk Patent Enstitüsüne uluslararası başvuru dilekçesi, buluş konusunu açıklayan İngilizce, Almanca, Fransızca veya Türkçe hazırlanmış tarifname, istemler, özet ve varsa resimler ve ilgili ücretlerin ödendiğine dair belge sunularak yapılan PCT başvurularında, Enstitü sadece başvuruları kabul etmek ve uluslararası başvurularla ilgili işlemleri yürütmekle görevli WIPO-Uluslararası Büro ve seçilen araştırma kuruluşuna iletmekle yükümlüdür. Bundan sonraki tüm işlemler başvuru sahibi ile Uluslararası Büro ve seçilen Araştırma Kuruluşu arasında devam etmektedir.
PATENT/FAYDALI MODEL BAŞVURU İLE TESCİL BELGELERİ ÜZERİNDEKİ TASARRUFLAR VE DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR, BUNLARIN ENSTİTÜ’YE BİLDİRİLMESİ ZORUNLU MUDUR?
Evet. Patent/faydalı model belgesi hakkı devredilebilir, lisans sözleşmesi yoluyla kiralanabilir, veraset yolu ile varislere intikal edebilir ya da rehin edilebilir. Patent/faydalı model belgesi üzerinde yapılan devir, lisans, veraset yoluyla intikal ve rehin gibi tasarruflarla, adres ve unvan değişikliklerinin üçüncü kişilere karşı bir hüküm ifade edebilmesi için, bunların Patent siciline kayıt edilmesi gereklidir. Bunun için de bu değişiklikler Türk Patent Enstitüsü’ne bildirilmelidir.
PATENT/FAYDALI MODEL HAKLARINA İLİŞKİN HANGİ CEZALAR ÖNGÖRÜLMEKTEDİR?
Patent hakları konusundaki ihlal ve tecavüz hallerine ilişkin suçlar üç ayrı grupta toplanmış ve her biri için ayrı cezai hükümler getirilmiştir.
Birinci grup;
o Kimlik bildiriminin gerçeğe aykırı olarak yapılması,

o Patent koruması olduğunu belirten işaretin kaldırılması,

o Haksız olarak patent başvurusu veya patent hakkı sahibi olarak kendini gösterme,
gibi durumlarda, üç yüz milyon liradan altı yüz milyon liraya (*) kadar ağır para cezası ve 1-2 yıl hapis cezası.
İkinci grup;

o Patent korumasına ilişkin mevzuatın devir ve intikal, rehin ve haciz ile ilgili maddelerinde yazılı haklardan birini veya bu haklarla ilgili lisansı başkasına devretme veya verme veya rehnetme veya bu haklar üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunulması,

o Patent hakkının sahibi olmadığı veya koruma süresi bittiği veya herhangi bir sebeple patent hakkının hükümsüzlüğü veya patent korumasından doğan hakkının sona ermesi durumlarında, hukuken korunan bir patent hakkı ile ilgili olduğu kanısını uyandırma,
gibi durumlarda, altı yüz milyon liradan bir milyar liraya (*) kadar ağır para cezası ve 2-3 yıl hapis cezası.

Üçüncü grup;
Patent haklarına tecavüz durumunda, altı yüz milyon liradan bir milyar liraya (*) kadar ağır para cezası ve 2-4 yıl hapis cezası, ayrıca işyerinin kapatılması ve ticaretten men.
(*)28.07.1999 tarih ve 4421 sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile (Madde 4 b/9) 01.01.1994 ila 31.12.1998 tarihleri arasında yürürlüğe girmiş bulunan kanunlardaki para cezaları sekiz kat arttırılmıştır.
AVRUPA PATENT SÖZLEŞMESİNİN (EPC) TÜRKİYE’YE SAĞLAYACAĞI YARARLAR NELERDİR?
Türkiye'nin Avrupa Patent Sözleşmesi'ne katılımı 27.01.2000 tarih ve 4504 sayılı Kanun ile kabul edilmiştir. Türkiye ile birlikte 20 ülkenin üye olduğu Sözleşme, 01 Kasım 2000 tarihinden itibaren Türkiye'de de yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmeye katılımın sağlayacağı yararlardan bazıları şunlardır:

• Türk vatandaşları güçlü, basit ve ucuz bir sistem olan Avrupa Patent Sisteminden yararlanma hakkını elde etmişlerdir.

• Türkiye'nin Avrupa Patent Hukuku içinde yer alması sağlanmıştır.

• Türkiye'nin Avrupa ile entegrasyonunda önemli bir adım atılmıştır. Sözleşmeye katılım sonrasında Türkiye'ye yapılan patent başvuru sayısı artacağından teknik bilginin yaygınlaşması sağlanacaktır.

• Avrupa Patent Ofisi veri tabanına ücretsiz erişim sağlanacağından, teknolojik ilerlemenin en önemli araçlarından biri olan teknik bilgiye hızlı ve ücretsiz erişim Türk araştırmacılarına ve sanayicilere büyük avantaj sağlayacaktır.

• Diğer ülke vatandaşlarının da Sözleşmeye üye ülkelerden birinde yapacakları tek bir Avrupa patent başvurusu ile Türkiye'de koruma elde etmeleri, Türkiye'ye yabancı sermaye akışının ve rekabetin sağlanması için kuvvetli bir ortam oluşturacaktır.


Kaynak: Topkapı Patent Ofisi


Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE