Sanayi Sonrasi Toplum Kuramları

Mustafa Kemal Şan
Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
mksan@sakarya.edu.tr
http://www.sakarya.edu.tr



İsmail Hira
Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
hira@sakarya.edu.tr
http://www.sakarya.edu.tr




ÖZET

Gelişmiş ülkelerde toplumsal yapının geçirdiği değişikliklere dayanan sanayi sonrası toplumunun şekillenmesine yönelik çalışmalar 1970?li yıllardan itibaren gündemi işgal etmeye başlamıştır. Artık gelişmiş-gelişmememiş veya gelişmekte olan ülkeler kavramsallaştırması yerini; tarım, sanayi ve sanayi sonrası toplum biçimlerine bırakmaya başlamıştır. Bell ve Tourain bu dönemi sanayi sonrası toplum şeklinde nitelendirdiler. Bell daha sonra bu nitelendirmeyi bilgi/enformasyon toplumu, profesyoneller toplumu gibi açıklamalarla zenginleştirdi. Lyotard, söz konusu periyodu postmodern durum olarak değerlendirdi. Sanayi sonrası toplum kuramları, toplumsalın yapısal dönüşümünü ve bu değişimin sosyal sonuçlarını ele alırken, postmodern toplum kuramı zihinsel ve düşünsel dönüşümleri irdelemektedir.

Abstract

Post-Industrial Society Theories
The studies with respect to the formation of the post-industrial soceity, which have been depended upon the evolative changes of the societal structure in the developing countries, have been frequently seen in 1970?s. Since then, instead of the terminology of developed ? nondeveloped or developing ? underdeveloped countries, it has been started to use the societies of agriculture, industry and post-industry. Bell and Tourain describe or identified this period as post-industrial soceity; later he expands this qualification by adding the following terms: the societies of information or knowledge and of professionals. However, Lyotard presents this era as the state of postmodernism. The societal theories of postindustry examine structrial transformation of society and the soceital outcomes of this transformation, beside rational or mental evolations.

GİRİŞ

Sanayi sonrası toplumunun yapısına yönelik kuramların birbirleriyle örtüşen noktalarının yanısıra, aralarında bir takım farklılıklarda söz konusudur ve bu farklılıklar salt bir vurgudan ibaret değildir. Örneğin, enformasyon toplumu kavramının enformasyon teknolojisi ile olan bağlantısı diğer kuramların da -postmodern toplum, tüketim toplumu, risk toplumu vs.- merkezinde yer almaktadır. Buna ek olarak küreselleşme, çeşitlilik, yerellik ve ademimerkezileşme ortak noktalar arasındadır. Söz konusu kuramları birbirinden ayıran nokta, yaşanan değişim ve dönüşümleri incelemek için kullandıkları çerçevelerdir.

Enformasyon toplumu kuramcıları, tüm ağırlığı teknolojik faktörlere vererek evrimci bir yaklaşım benimseme eğilimindedirler. Buna göre enformasyon devrimi ile şekillenen toplum (enformasyon toplumu) değişim sürecinin en son halkasını oluşturur. Daha önce tarım ve sanayi devrimleri gibi, enformasyon devriminin temelinde de yeni teknikler ve enerji türleri, yeni üretim biçimleri ve güçleri vardır. Bilginin belirleyici rolünü vurgulamak açısından bazen bilgi, bazende enformasyon/bilgi toplumu tanımları kullanılmaktadır. Masuda?ya göre enformasyon toplumu bilgisayar ve iletişim teknolojilerine yatırım yapan ve pek çok özelliğiyle sanayi toplumundan farklılık gösteren bir toplumdur. Enformasyon toplumu kuramı üretim güçlerini vurgularken post-fordist kuram üretim ilişkilerini vurgular. Teknolojinin nötr karakterinden ziyade teknoloji kullanımı ve uygulanımını belirleyen toplumsal ilişkiler matrisine oturtulur. Teknolojinin, emeğin, işbölümünün, organizasyon yapılarının esnekleşmesi ile karakterize edilen bir süreçtir ve özelleştirme ile devletin küçültülmesi politikaları ile bir paralellik taşır.

Postmodern toplum, günümüzde yaşanan gelişmeleri açıklamada kullanılan ve bir önceki döneme göre toplumun yeni evresini betimleyen bir kavramdır. Sanayi sonrası bir toplumu nitelendirir ve değişimin paradigmatik yönüne vurgu yapar. Söz konusu kuram, oluşum halindeki toplumun sanayi toplumundan farklı temeller üzerinde yükseldiği iddiasını taşır.

Sanayi topulumunda üretimin, sanayi sonrası toplumlarda ise tüketimin sembol olduğu gerçeğinden hareket eden sosyal bilimciler ise tüketim toplumu kavramıyla yaşanan değişimleri ve mevcut durumu analiz etmeye çalışmaktadırlar. Ele aldığımız bu kuramlar aslında aynı toplumsal evreyi açıklamaya çalışmaktadırlar: toplumsalın sanayi sonrasındaki almış olduğu biçim ve bunun dinamikleri. Fakat her bir kuram değişim ve dönüşümün farklı boyutlarına atıfta bulunarak toplumsalın nasıl bir yapılanma içinde olduğunu açıklamaya çalışmaktadırlar. Süreç devam ettiği için söz konusu kuramların içeriğine ilişkin tartışmalarda devam etmektedir.

I. Sanayi Sonrası Toplum Kuramları

Ortaçağda insanlığın büyük bölümü yerleşik tarım uygarlığında yaşıyordu. XVIII. ve XIX. yüzyılda Sanayi Devrimini yapanlarla yapmayanlar keskin çizgilerle ayrılmış, dünya, sömürgecilerle sömürge ya da yarı sömürgeler arasında bölünmüştü. XX. yüzyılın sonunda ise ileri sanayi ülkeleri, sanayileşen ülkeler ve azgelişmiş ülkeler ayrımı ortaya çıktı. XXI. yüzyıl bu sınıflandırmaya Sanayi Ötesi Toplumlar kavramıyla bir yenisini ekledi. Toffler?in ifadesi ile bu, Üçüncü Dalga Uygarlığının başlangıcıdır. Yani yaşanan gelişmelerle yeni bir uygarlığın temelleri atılmaktadır. [1] .

Dalga teorisyeni olarak bilinen Toffler, insanlık tarihinde üç büyük uygarlık dalgasının yaşandığını; birinci dalga tarım uygarlığına, ikinci dalga sanayi uygarlığına ve üçüncü dalga da sanayi ötesi uygarlığa (post-enüstriyalizm) tekabül eden bir uygarlık dönüşümü tasvir eder. Toffler, bu uygarlık aşamalarının her birinin kendine özgü bir sosyo-külterel, sosyo-ekonomik yapıya sahip olduğu gerçeğinden hareket ederek, felsefi temelde de farklılık arzettikleri yönünde radikal bir ayrım yapar.

Toffler?e göre her uygarlığın insana, tabiata ve topluma yönelik bir açıklama biçimi/modeli vardır. İkinci Dalga Uygarlığı her açıklayabilmeye yetkin olan bir paradigma geliştirdiğine inanıyordu. Bu paradigma, mekanik nedensellik anlaşıyla şekillenmiştir. Bu uygarlık, nedenselliğin esrarını aydınlatacak yanıtları Newton?un keşfettiği evrensel çekimde bulur. Newton?a göre neden ?varlığı harekete geçiren güçtür?. Sanayi devriminin Avrupa?da yayıldığı sırada benimsenen bu mekanik nedensellik anlayış endüstri uygarlığının temelinde yatan temel argümandı. Newton?cu neden sonuç anlayışını gösteren tipik örnek, birbirine çarpan ve bunun sonucu olarak hareket eden bilardo toplarıdır. Bilardo topları metaforuyla gösterilmeye çalışılan, eğer bu dünyü ayrı parçacıklardan oluşuyorsa, her şeyin nedeni bu topların birbirlerine çarpmaları ve biribirlerini etkilemeleridir. Bunların birincisi diğerlerinin hareketlerinin nedenidir. Hareket, birincisinin hareketinin sonucudur. [2]

Böylece karmaşık, içinde nelerin olabilecğini önceden kestirmeye imkan tanımayan esrarlı bir evren; düzenli, apaçık bir şekil almıştır. İnsan hücresi içindeki bir atomdan, gece gökyüzünde, çok uzaklarda gördüğümüz yıldıza kadar bütün olgular maddenin hareketiyle her parçanın ötekini etkilemesi, onu harekete geçirmesi ile anlaşılır bir hale gelmişti. Bu açıklama biçimi yeni doğmakta olan sanayi gerçekliğine dayanan kültüre doping etkisi yapmıştı. [3]

Bu paradigma temelinde kişisel, toplumsal ve siyasal davranış biçimlerimiz şekillenmektedir. Yalnız evrenin, doğanın değil, toplumun ve insanların da sabit önceden kestirilebilecek yasalara göre davrandıkları inancı da bu anlayıştan beslenir.* Newton?un gökyüzünü programlayan yasaları bulması gibi Darwin toplumsal evrim yasalarını, Freud da psikolojik yasaları bulmuştur. [4] Aynı anlayışa bağlı olarak Durkheim?de toplumsal yasaları keşfetmiştir.**

Bu bağlamda üçünçü dalga uygarlığı (post-endüstriyel toplum) da farklı bir paradigma temelinde şekillenmektedir. Nedensel ilişkilerin belirleyiciliği yerini farlılıklara farklı akıllara bırakmıştır. Daha esnek ve rölatif argümanların daha elverişli açıklamalara sahip olduğu yönünde yaygın bir kabül söz konusudur. [5]

Daniel Bell, günümüz ileri toplumlarında sanayi toplumunun temel yapısını değiştiren karmaşık değişiklikler oluştuğunu, toplumun kültürel ve yapısal temelinin değiştiğini belirtmektedir. Bu değişiklikler ekonomik alanda; mal ve eşya üreten bir ekonomiden hizmet üreten bir yapıya, daha az bilgi gerektiren bir yapıdan daha çok bilgi temelli bir yapıya ve sanayiye geçiş; mesleki açıdan, el işçiliğinin değer kaybetmesi, profesyoneller ile teknik işçilerin önem kazanması; örgütler ve kurumlar açısından, mülkiyetin en önemli faktör olmaktan çıkıp teorik bilginin siyaset ve yenilik kaynağı oluşturmada merkezi bir yer tutması; yeni ilgi alanı olarak, teknolojik gelişmeleri öngörme teknikleriyle yeni teknolojilerin uygulama sonuçlarının değerlendirilme faaliyetlerinin gelişmesi; teknoloji temeline dayalı ve entelektüellerin etkin olduğu yeni karar verme biçimlerinin gelişmesi olarak belirtmektedir. [6] Bell, Toffler?dan farklı olarak, sanayi toplumundan sanayı sonrası topluma doğru, toplumsal yapıdaki bir çok alanda gözlenen değişimler radikal bir yeniden yapılanmayı sergilemekten ziyade eski yapının karakterinde yaşanan bir değişimdir. [7]

D. Bell toplumsal yapıyı sosyal, politik ve kültürel olmak üzere üç düzlemde incelemektedir. Sosyal yapı ekonomik ve sosyal sistemleri içermektedir. Batı toplumlarında sosyal yapının ilkesi ekonomizasyondur. Yani kaynakların an az maliyet ve kar maksimizasyonu hedeflerine yönlendirilmesidir. Bu nedenle de bugün pek çok ülkelerde kültürel eğilimlerde ciddi bir kriz yaşamaktadır. Çünkü ekonomizasyon rasyonaliteye, dar karar alma mekanizmalarına önem verirken; yeni kültürel eğilimler antirasyonel davranış modellerini öne çıkarmaktadır. Bell?e göre bu durum Batı toplumlarının tarihi krizidir ve toplumu derinden etkilemektedir. Politik yaşamın ilkesi katılım, kültürel yapının ilkesi ise bireysel başarı ve kendini geliştirmedir. [8]

Sanayi sonrası toplum düşüncesi, Daniel Bell tarafından formüle edildiği biçimiyle, ilerlemenin son aşamasını gösterir: gelenekselden sanayi toplumuna ve şimdi de sanayi sonrası topluma geçiş. Her aşamayı diğerinden ayıran şey, Marx?ın ifadesi ile üretim biçimidir. Sanayi sonrası toplum mal üretiminden hizmet ekonomisine bir kayma ve hem teknolojik yeniliklerin hem de politikaların oluşturulmasının kaynağı olarak kuramsal bilginin oynadığı merkezi rol ile karakterize edilir. Toplumsal yapıdaki değişmeler teknolojik değişmelere dayandığı kabul edilir. [9]

Sanayi sonrası toplum?u tanımlayan esnek emek ve üretim düzenlemeleri; işbölümünü, üretim ve tüketimdeki standardizasyonu ortadan kaldıran gevşemeler postmodernizmin belirsizlik vurgusunun endüstriyel düzlemdeki yansımaları gibidir. [10]

a. Enformasyon Toplumu Kuramı

Günümüz toplumlarının nitelmesinde yaygın olarak kullanılan adlandırmalarıdan biri olan enformasyon toplumu nitelemesidir. Sanayi sonrası ve postmodern toplum nitelemelerinde iletişim olgusu ve enformasyon üzerinde durulmakla birlikte, enformasyon toplumu kuramında bu husus daha ağırlıklı olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşımda, sanayi devrimiyle nasıl sanayi toplumuna geçiş sağlandıysa, eletronik devrimiyle de enformasyon toplumuna geçilmekte olduğu işret edilmektedir. Bu değişimle toplumun ve insanın değiştiği, bilgisayarların yaşama yoğun bir şekilde girdiği, iletişimin ve dolaşan enformasyonun arttığı, dünyanın her tarafından bilgi alma imkanının insana sağlandığı vurgulanmaktadır. [11]

Enformasyon toplumu kavramı, batı düşüncesinin liberal, ilerlemeci geleneğiyle bir uyum arzetmektedir. Aydınlanma?nın rasyonellik ve ilerlemeye duyduğu inancı muhafaza etmektedir. Bilginin ve onun büyümesinin daha fazla verimlilik ve özgürlükle bir tutulması ölçüsünde bu görüş, toplumun barındırdığı düzenlemelerde kökten değişiklikler olduğu yönündeki açıklamalara rağmen, Saint-Simon, Comte ve pozitivistlerin başlattıkları düşünce çizgisini sürdürür. [12] Bu düşünce çizgisi 18. yüzyıldan bu yana sosyolojide yer alan evrimci çizgiyi içerir. Mevcut değişimler geçmişteki değişimlerden türetilen bir model ışığında görülür ve modelin mantığı izlenerek gelecekteki değişimler kestirilmeye çalışılır. Böylece, tıpkı tarım toplumunun yerini sanayi toplumunun alması gibi, aynı devrimci tarzda sanayi toplumunun yerini de enformasyon toplumu almaktadır. [13]

Enformasyon toplumunu karakterize eden özellikler şu şekilde özetlenebilir: Enformasyon toplumunda beyaz yakalı işgörenlerin sayısı mavi yakalı işgörenlere oranla daha fazladır, dolayısıyla enformasyon toplumunda hizmetler sektöründe çalışanların oranı, tarım ve sanayi sektörlerindeki istihdama göre çok fazladır; Bilgi birikimi, özellikle gelişme ve kalkınmanın temelinde bulunan teknolojik bilgi, teorik bilginin kodlanması ile daha da artarak gelişmektedir. Ekonomik ve toplumsal mekanizmaların işlenmesinde, sistem analizi ve karar alma teori yaklaşımlarını ifade eden entellektüel teknoloji önem arzeder. [14]

Enformasyon toplumlarında üretim faktörlerinde göreli bir değişme gözlemlenmektedir. Endüstrileşme sürecinde son derece gerekli olan hammaddeye sahip olmanın önemi enformasyon toplumları için söz konusu değildir. Özellikle 1974 petrol krizinin etkisi ile Japonya gibi gelişmiş ülkeler temel stratejilerini gözden geçirerek, enerji tüketimi çok fazla olan demir ve çelik gibi sektörlerden yüksek teknolojiye dayanan mikro elektronik gibi sektörlere yönelmişlerdir. Daha çok enerji kullanımı öngören ve kitle üretimine dayanan sanayiler büyük ölçüde terkedilmeye başlanmıştır. Yeni endüstriler ise çok büyük ölçüde hammadde ve emeğin üretim sürecindeki ağırlığını azaltarak bilginin önemini ön plama çıkartmışlardır. Örneğin 1975/90 yılları arasında Japonya"da üretim üç misli arttığı halde hammadde kullanımında herhangi bir artış olmaması bunu desteklemektedir. [15]

b. Tüketim Toplumu Kuramı

Tüketim toplumuna giden yol, temel olarak üretimin bireyden bağımsızlaşması olgusu ile ilgidir. Büyük seri halinde imalat, ancak kitle tüketimi ile birlikte yürütülebilirse söz konusu olabilir. XIX. yüzyılın sonlarına doğru tüketim mallarını üretmekte olan işçiler genelde ürettikleri metaları satın almaya pek muktedir değillerdi. İşçi aileleri genellikle parasal gelirlerinin yarısından fazlasını yiyecek giderlerine ayırmaktaydılar.1900?lerin başında kapitalizm ile 1960?ların kapitalizmi arasındaki belli başlı farklardan biri, 1960?larda ücret artışlarıyla desteklenen tüketimin olağanüstü gelişmesi ve tikel bir tarzda, kitle tüketim tarzına bürünmesidir. [16] Bu yaklaşımın öncülüğünü ünlü Amerikalı otomobil üreticisi Henry Ford?un daha sonraları Gramsci tarafından Fordizm olarak nitelenecek çabaları ile kurumsallaştığını görmekteyiz. Ford, sıradan aileler için seri üretim yolu ile üretmiş olduğu otomobilleri arcılığı ile Batı kapitalizminde çığır açıcı öneme sahip bir değişimin öncülüğü yapmıştır. Ford çalışanlarına yüksek ücret ödeyerek bu otomobilleri öncelikle onlara satmayı hedeflemekteydi. Bu, XX. yüzyılın özellikle ilk toplu üretim ve tüketimin yükselişinin ilk işaretiydi. Fordizm ilk elde, ürünlerin standartlaşmasına; tek bir model için uygun olarak tasarlanmış makinaların geniş ölçekte kullanılmasına; emeğin Taylorist bi­limsel yönetimine; ürünlerin montaj hattı sistemiyle üretilme­sine dayanan bir kitlesel üretim sistemi olarak anlaşılmalıdır. [17]

Ancak 1960-1970 arasında oluşan bunalım, Fordizmin çöküşünü ile neticelenir. Onun yerine, kapita­lizmin post-fordizm adı verilen yeni bir aşamasına gelinecektir. Tıpkı Fordizmin, adını aldığı kurucu­su gibi üreticiler tarafından yaratılması gibi, post-fordizm?e egemen olan temel faktör de üretimin yerine tüketimin geçmesidir. Bilgisayar destekli dağıtım sistemleri, Fordizm'in en önemli sorunlarından biri olan, toptancıların fazla stok yapmasını engellediği gibi, belirli bir grup tüketiciyi hedefleyen ürünleri de olanaklı kılar. Post-fordizm, kitlesel pazarın, tasarımın satışta temel etmen olduğu küçük bölümlere ayrılması olarak görmüştür -metalar artık yalnızca gerçekleştirecek­leri kullanım değerleri için değil, tasarımlarının çağrıştırdığı ya­şam tarzları için de satın alınacaklardır. Bu değişmeler, üretim alanı içerisinde, "esnek uzmanlaşma"ya karşılık gelir. Yeni tek­noloji -esnek imalat sistemleri gibi- artık belirli bir modele bağ­lanmayı gerektirmemekte, birbirinden farklı pek çok amaca uyar­lanabilmektedir. Üretimi koordine etmek için giderek artan bil­gisayar kullanımı, tam da gerektiği kadar stok tutmaya olanak vererek, parça başına maliyetleri önemli ölçüde düşürür. Fabrika boyutları küçülür; emeğin rolü de değişir. Yeni üretim yöntem­leri artık Fordizmin yarı-vasıflı makina kullanıcıları grubunu değildir.

Tüketim toplumu olgusunun gündeme gelmesinde bir önemli faktör de emeğin ikincilleşerek tüketici fonksiyonunun öne çıkmasıdır. Artık tüketicilik yetileri üretim potansiyellerinden daha önemli hale gelen ve yeni mekanizmalar kümesi aracılığıyla- baştan çıkarma, halkla ilişkiler, reklam, yeni gereksinimler- etkin ve etkili bir biçimde entegre edilen tüketicilerden söz açılabilir. [18]

Tüm parametreleri üretmek ve çalışmak üzerine dizayn edilmiş olan bir endüstri toplumuna üretmekten daha öncelikli bir hedef olarak tüketmenin özendirilmesi, öncelikle bazı paradigmal değişmelerin geniş toplum kesimlerine kabul ettirilmesini zorunlu kılıyordu. Nitekim modernlik imgesinin temellerinde uzun süre, Hıristiyanlıktaki feragat, sade yaşam, hazlardan çekinme fikri ile bağlantılı olarak tüm bireylerden iyi olmak isteniliyorsa arzularını denetlemenin yollarını bulmaları öğütlenmekteydi. [19] Buna bağlı olarak modernliğin daha ilk aşamalarından itibaren çalışma, üretimin akılcı bir biçimde örgütlenmesi, tasarruf ve ulusal bütünleşmeye odaklanmış bir üretim toplumunu idealleştirilmişti.

Bir tüketim toplumundan söz etmek için öncelikle bu çalışma etiğinin aşılması gerekmektedir. Bugün için bir çok toplumda bu etik dönüşüm çoktan yaşanmış ve dünya üzerindeki çoğu toplum tüketim toplumu olarak anılmaya başlanmıştır. Özetle tüketim toplumu kavramı ile öncelikli olarak ifade edilmek istenen olgu tüketim toplumunun tüm bireyleri ile tüketime yönlenmiş, kafalarını tüketmeye takmış olan bir toplum tasarımı gündeme getirmesinde yatmaktadır. [20]

Bu toplumda her bireyin en öncelikli görevi tüketmektir.Tüketim toplumunun üyelerini şekillendirme biçimi her şeyden önce tüketici rolünü oynama gereksinimce belirlenir ve toplumun üyelerine gösterdiği örnek norm, bu rolü oynama yeteneği ve arzusu çerçevesinde şekillenir. İşlerin normal ve yolunda gittiğinin başlıca modern ölçüsü, bir toplumun gerektiği gibi işlediğinin göstergesi olan ?iktisadi büyüme?, tüketim toplumunda ?ulusun üretici gücün?nden ziyade tüketicilerin şevk ve kuvvetlerine bağlı gözüküyor. Bir zamanlar çalışmanın üstlendiği rol olan kişisel güdüleri, toplumsal bütünleşmeyi ve sistemin üretimini birbirine bağlama rolü şimdi tüketim faaliyetine devredilmiştir. [21] Özetle tüketim toplumu temel olarak, akılcılık, çilecilik ve ilerleme inancı üzerine kurulu olan bir üretim toplumundan, bireyin sistemin işleyişine, yalnızca emeğiyle ve düşüncesiyle değil, aynı zamanda, kendi tüketimini yönlendiren ve yalnızca üretim sistemi içinde sahip olduğu yerin birer sonucu olmayan, arzu ve gereksinmeleriyle de katıldığı bir toplumuna geçişe işaret etmektedir.

Frankfurt Okulu?nun tüketiciliğe ilişkin eleştirisi Max Horkheimer ve Thedor W. Adorno?nun birlikte kaleme aldıkları Aydınlanmanın Diyalektiği adlı eserde temellendirilen ?Kültür Endüstrisi?çözümlemesine dayanmaktadır. Max Horkheimer?ın daha sonra Akıl Tutulması?nda vurguladığı gibi kitle kültürü?nün sunduğu bütün araç ve kolaylıkların, bireysellik üzerindeki toplumsal baskıları güçlendirmekte olduğunu ve bireyin direnme imkanını, modern toplumun atomize edici işleyişi içinde kendini koruma imkanını elinden aldığını ifade etmektedir. [22]

Kültür endüstrisi, eleştirel teori düşünürlerine göre, insanı geçmiş dönemdeki tahakküm yöntemlerine ve pratiklerine oranla çok daha ince ve etkin yöntem ve pratiklerle çendere altında tuttuğu görüşündedirler. Bu durum kendini en fazla tüketin alanında göstermektedir. Bu ise siyasal arenada gelecekte yeni bir faşizim dalgasına boy verebilecek boyutlara dahi ulaşabilecektir. Kültür endüstrisinde kendisini gösteren katı bütünleşme, siyasette nelerin olabileceğinin bir işaretidir. Değişik dergilerin ya da filmlerin değişik fiyat ve beğeniye hitap eder tarzda sunulması aslında bütünüyle tüketicileri sınıflandırma, organize etme yada etiketleme olayıyla ilgilidir. ?Kimse kaçamasın diye herkes için bir şeyler öngörülmüştür, farklar tesviye edilerek birbirine uydurulmuş ve çekici kılınmıştır. Halkın ihtiyaçları seri niteliği taşıyan bir hiyerarşiyle karşılamak, özelliklerin sırf matematiksel olarak yazıya dökülmesine yaramaktadır.? Bütün tüketicileri kapsayacak çapta bir takım kategorilendirmeler yapılmakta, kimse de bunun neden böyle olduğuna ilişkin bir soru soramamakta, olayı olduğu gibi kabullenmektedir. Halka düşen görev, kendi tipi için seri halde üretilen ürünleri tüketmektir.?Birer istatistik malzemesi olarak tüketiciler, propaganda mekanlarından artık bir farkı kalmayan araştırma mekanlarının haritalarında gelir gruplarına göre ayrılmakta ve kırmızı,yeşil, mavi alanlara dağılmaktadır.? [23]

Adorno ve Horkheimer?den sonra Herbert Marcuse, tüketim toplumu ve tüketim kültürünün, bireyleri tüketime dayalı yaşam biçimlerini ?satın almaya? zorlayan ?yanlış ve sahte ihtiyaçlar? ürettiğini ileri sürmüştür. Marcuse, postendüstriel kapitalizmin beraberinde getirmiş olduğu tüm nimetleri farkı bir gözle ele alarak, diğer arkadaşları gibi oldukça kötümser bir perspektif sunmuştur. Yeni oluşmaya başlayan yapının karşı tarafında bulunan şeylerin tümden farklılaştığına inanmaktadır. Artan cinsel özgürlüğün, daha geniş maddi bolluk ve tüketimin, kültüre daha kolay ulaşmanın, daha iyi barınma koşullarının, artan toplumsal hareketliliğin, düşüncenin kontrol edilmesinde gittikçe artan manipülasyona ve karmaşık biçimlere, entelektüel ve manevi yaşamın gittikçe daha çok alçaltılmasına, varlığın değer yitirmesine ve insanlıktan çıkmasına eşlik eden şeyler bu toplumun temel karakteristikleri arasında yerini almıştır Marcuse göre. Ona göre modern birey ne kadar mutlu ise, farkında olmadan kurulu sosyo-ekonomik sistemin iktidarına o kadar şaşmaz bir biçimde teslim olmaktadır. [24]

Marcuse, tüketim kültürünün yarattığı bireyselliğin, sömürü ve toplumsal kontrolü sağlamak amacıyla geliştirilen yarı bireysellik olduğunu savunan ilk düşünürlerdendir. Marcuse bu görüşlerini özellikle Tek Boyutlu İnsan adlı eserinde temellendirmiştir. Marcuse?ün analizine göre, liberal kapitalizmin devrimci çelişkisi, ileri kapitalizmin gerçek karşıtlıktan yoksun, ?tek boyutlu? toplumlarından uzaklaştırılmıştır. Bu toplumlar hür seçimlerden, özgür basından, tüketici tercihlerinden ve totaliter komünizme aşikar zıtlıklardan dolayı, özgür gibi görünmektedir. Oysaki ileri kapitalizmin özgürlüğü, gerçekte, giderek daha etkili bir biçimde yönetilen bir toplumda, dikkati toplumun manipülasyonu ve konformizminden uzaklaştırmaya ve dolayısıyla da, bu manipülasyon ve konformizmi pekiştirmeye yarayan ?baskıcı hoşgörü?dür. O?nun kasvet verici tasviri, umuda yer bırakmayan, kesintisiz bir manipülasyon ve denetim toplumu ortaya koyar. [25]

Kimi kuramcılara göre tüketim toplumunun bizatihi kendisi, modernliğin sınırlarının dışına çıkmayı gerektirecek kadar modernlik ötesine göndermede bulunmaktadır. Modern dönemlerin Püriten etik çerçevesinde şekillendiğini ifade eden Zgmunt Bauman?a göre postmodern dönemin en ayırıcı unsurunu ve en popüler betimlemesini tüketici toplumu?nda buluruz. [26] Benzer kanaatler bir başka önemli toplum kuramcısı Alain Touraine?de de tanık olunmaktadır: ?Tüketim toplumuna giriş, herhangi bir toplumsal değişmeden çok daha güçlü bir biçimde modernlikten çıkış anlamı taşır, çünkü modernliği en iyi tanımlayan, tutumların edimcilerin modernleşme sürecindeki yerleriyle, yani önde yada arakada altta yada üstte olmasıyla belirlenmesidir. Birdenbire, tutumların bu toplumsal ve iktisadi kaburgası çözülür ve edimci kendisine göre yada ilkel küçük gruplara aidiyetine göre konumlanma durumunda kalır.? [27]

Tüketim toplumu, metaların mübadele ve orijinal kullanım değerlerinin ortadan kaldırılmasıyla ortaya çıkmaya başlamıştır. Marc Guillaune, tüketimcilik evresinde pazardan alınan malların ?yarar işlevi? gölgelenirken, ?gösterge işlevi?nin başköşeye geçtiğini önesürer. İmrenilen, elde edilmeye çalışılan, alınan ve tüketilen göstegelerdir. Metaların özgün kullanım değerlerinin ortadan kalkması ile metaların ikincil ve yapay yeni değerlerine kavuşmaları eş zamanlı olarak gerçekleşmektedir. Bu ise metalara geniş bir kültürel çağrışımlar ve yanılsamalar silsilesini üstlenebilecek ölçüde geniş bir özgürleşme getirecektir. Özellikle reklamlar bu durumu sömürmeye muktedir olup, sabun bulaşık makinesi, otomobiller gibi çeşitli sıradan tüketim mallarını romantik sevda, egzotiklik arzusu, güzellik, doyum bilimsel ilerleme, iyi hayat imgeleri ile ilişkilendirilir. [28]

Tüketim toplumu ile ortaya çıkan mallara yönelme geçmişte insanların yalnızca sabit ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olarak yaptıkları harcamalardan temelde farklılaşmıştır. Reklam medya ve malların teşhirine yönelik teknikler yoluyla malların orijinal kullanım değerleri değeri başka bir değişle malların anlamları istikrarsızlaştırılarak bunlara birbirleri ile bağdaştırılan bütün bir duygular ve arzular silsilesine davetiye çıkartılabilen yeni imge ve imajlar iliştirilmiştir. Bu sebepten ötürü postmodern tüketim toplumunda tüketilen mallardan öte bu mallara biçilen sembolik anlamlar öne çıkmaktadır. [29]

c. Postmodern Toplum Kuramı

Modern ile postmodern arasındaki kopuş ya da kırılmada neyin belirleyici olduğu konusu, ayrıca bu iki kavramın gerçekten iki farklı toplum aşamasına tekabül edip ettmediği sosyal bilimciler arasında tartışmalıdır. Fakat sanayi sonrası toplumu postmodern toplum* olarak niteleyenler, diğer nitelemelerden (tüketim toplumu, enformasyon toplumu vs.) epistemolojik açıdan farklılık arzederler. Postmodern toplum teorisyenleri genel olarak sanayi sonrası toplumu, modern sonrası olarak farklı bir paradigma temelinde yeniden şekillendiği yönünde ortak bir kanaati paylaşırlar. Onlara göre postmodern toplum, modernitenin temel referansı olan Aydınlanma düşüncesinden epistemolojik bir kopuş temelinde bir farlılığa tekabül eder.

Lyotard, Baudrillard, Jameson*, Foucault, Touraine ve Bell gibi modernliğin eleştiricileri, gelişmiş ileri Batı toplumlarındaki modernliğin dönüşüm eşiğinde olduğunu, modernlikten bir kopuşun yaşanmakta olduğunu, yeni bir dönemin ortaya çıktığını savunmaktadırlar. Buna karşın, Habermas, Giddens ve Gellner, iddia edildiği gibi yeni bir dönemden bahsedilemeyeceği, ancak içinde bulunduğumuz dönemin modernliğin ileri bir biçimi olduğu konusunda hemfikirdirler. Habermas modernliğin tamamlanmamış bir proje olarak olarak devam etteğini, fakat modernliğin totalleştirici araçsal akıl yerine eleştirel akıl temelinde yeniden inşa edilmesi gerektiğini savunur.

Giddens ise, modernliğin sonu, postmodernizm gibi anlayış ve terimlerle uğraşmak yerine, toplumsal bilimlerde şimdiye kadar belirli ve özgül nedenlerden dolayı yetersiz şekilde anlaşılmış olan modernliğin kendi doğasına bakılmasını önermekte ve postmodernizme karşı radikal bir tavır sergilemektedir. [30]

Büyük ölçüde kültürel alandan kaynaklanıp gelişen postmodernizm kavramı, gittikçe yaygınlaşıp daha birçok alanı kapsar hale geldi. Yalnızca postmodern resim, mimari, edebiyat ve sinemadan değil, aynı zamanda postmodern felsefe, postmodern politika, postmodern ekonomi, postmodern aile hatta postmodern kişiden söz edildiği görülmektedir. Bu durum sanayi toplumlarının yeni bir nitelendirmeyi hak edecek kapsamlı bir dönüşümden geçtiklerini ima etmektedir. Böylece yalnız postmodern bir kültürden değil, gitgide postmodern olan bir toplumda yaşamakta olduğumuz sorusu ortaya çıkıyor. [31]

Endüstriyel toplumların siyasal-kültürel mantığına şekil veren modernite teorilerinin adeta kitle üretimi düşüncesine uygun olarak savundukları homojen toplum tezlerine, postmodern söylemle karşı çıkılmaktadır. Dolayısıyla modernizmin, her yerde geçerli olabileceği yöndeki büyük boy kuramlar (büyük anlatılar) geçerliliklerini kaybetmeye başlamıştır. Öte yandan modern/endüstriyel topmlumlarda homoeconomicusa indirgenen insanın diğer boyutları yeniden keşfedilmeye başlanmıştır. Üretim/yönetim sürecinde insan faktörünün önem kazanması yanısıra toplumsal sorumluluğu da artmıştır. [32]

Postmodernleşme iki düzlemde kendini ortaya koymaktadır. Gücün desantralizasyonu ve çatışmaların ekonomik zeminden kopması. Modernitede politik süreç esas olarak sınıfsal ve ulusal nitelikte iken; postmodernitede sınıfsal farklar çözülmekte; ulusüstü organlar ortaya çıkmakta; global kültürel geçişler önem kazanmaktadır. Bir yandan da üretimin fiziksel araçları birikim süreci içindeki önemlerini yitirmekte; mental aktivitenin göstergesi olan bilgi yeni üretici güç olarak öne çıkmaktadır. [33]

Bauman?a göre, postmodern durum, yanlış bilinçten kurtulmuş modernliktir. Billhassa entelektüeller, evrensel hakikat ve akıl konusundaki her hangi bir anlayıştan hareketle topluma mutlak kurallar ve standartlar biçmekten ibaret bir rol oynamayacaklarını artık kavramaya başlamışlardır. Böylesi ilkeler yoktur. Entelektüeller daha ılımlı bir rol oynamayı, toplulukların birbirini anlamalarına yardımcı olmak üzere bir gelenek ve görenek yorumcusu rolünü kabul etmeliler. Bu modernist yasa koyucuların yüksek konumundan bir düşüş gibi görününebilirse de, daha gerçekçi olmakla kalmayıp aynı zamanda bireylere ahlaki tercih ve sorumluluğu yeniden teslim etme avantajlarına sahiptir. Bireyler ve toplumlar kendi kaderlerine şekil verme bakımından, modernliğe ilişkin klasik toplum kuramının onlara izin verdiğinden çok daha fazla özgür olup çok daha az belerlenmişlerdir. Bu anlamada, bir perspektif olarak postmodernlik, modernliğin gizli kalmış potansiyellerini açığa çıkarır. [34]

Postmodernizm yalnızca yeni bir toplum ya da toplumsal gerçeklik hakkında değil, aynı zamanda bizim gerçekliğin kendisini anlama tarzımız hakkında iddialar ortaya atar. Tarih ve sosyolojiden hareket ederek hakikat ve bilgi konusunda felsefi sorulara uzanır. [35]

SONUÇ

Sanayi sonrası toplumların sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve kültürel oluşumlarına ilişkin kuramlar, çağdaş toplumların bir parçalanma, çoğulculuk ve bireycilik sergilediği yönünde bir içeriğe sahiptir. Bu durum kısmen post-fordist kuramcıların iş örgütlenmesi ve teknolojideki değişimlerle ilgili değerlendirmeleriyle paralellik arzeder. Küresel düzeyde yaşanan gelişmeler ise sosyo-kültürel yapılar üzerinde, yerel olanın ve bölgesel kültürlerin önem kazanması yönünde belirleyici bir rol oynamaktadır.

Sanayi sonrası döneme yönelik değerlendirmeler iki farklı tartışma temelinde sürdürülmektedir. İlki, sanayi sonrasında toplumun farklı bir paradigma üzerinde yeniden inşa edildiği, diğeri ise teknolojik değişimlerin hızlı bir şekilde üretim ve tüketim olgusu üzerinde değişimi zorladığı fakat bunun bir paradigma değişimine yol açmadığıdır. Yani yeni enformasyon teknolojisinin toplumsal ve ekonomik hayat için taşıdığı önem konusunda kuşku olmamasına karşın yeni bir toplum inşasına ya da toplumsal evrimin yeni bir evresine yol açmadığına işaret edilmektedir. Örneğin Toffler, yeni enformasyon teknolojileriyle birlikte sanayi toplumunun (ikinci dalga) mekanik nedensellik düşüncesiyle oluşan paradigması yerini, sanayi sonrası toplumda röletivite temelinde yükselen yeni bir paradigmaya bırakmaşıtır. Buna mukabil Habermas ve Giddens gibi sosyal bilimciler yeni gelişmeleri modernitenin ileri bir aşaması olarak değerlendirmektedirler. Habermas söz konusu gelişmeleri modernlik projesinin, hala devam ettiği fakat, madernliğin temeli olan Aydınlanma düşüncesinin yeniden yorumlamak gerektiğini (araçsal aklın yerini eleştirel aklın alması) ileri sürmektedir. Giddens ise mevcut durumu ileri ya da yüksek modernlik kavramlarıyla açıklayarak kanaatini modernliğin devam ettiği yönünde kullanmakatıdır.

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız kuramlar bağlamında şunları söyleyebiliriz: Sanayi dönemi toplum yapısıyla sonrası arasında ekonomik, politik ve sosyal alanlarda ileri sanayi toplumları önemli sayılabilecek bir dönüşüm yaşanmaktadır. Bu dönüşümler diğer toplumlar üzerinde küresel etkiler yaratmaktadır. Bu etkilere karşı gösterilen reflekslerle yerel değerler önem kazanmaya başlamıştır ki, bu da çeşitliliğin, farklılığın bir değer olarak dünya gündemine girerek bir yer edinmesiyle sonuçlanmıştır. Söz konusu değişimler eklektik yeni bir kavramla açıklanmakatadır: Küyerelleşme.

Bu bağlamda postmodern toplum kuramını sanayi sonrasının kültürel belirleyeni olarak değerlendirmek mümkündür. Söz konusu toplum kuramları, yaşanan değişimin farklı alanlarına vurgu yapmaları açısından formel bir farklılığa; farklı akıllara, kültürlere, tüketim eğilimlerine vurguları açısından da bir benzerliğe sahip olduklarını söyleyebiliriz.

KAYNAKÇA

Bauman, Zgmunt, Yasa Koycular İle Yorumcular, (Ç. K.Atakay), Metis Yayınları, İstanbul, 1996.

Bayhan, Vehbi, Goballeşle ve İnernet Örneği, I. Türkiye?de Internet Konferansı, 17-18 kasım 1995, Bilkent Üniversitesi, Ankara.

Belek, İlker, Postkapitalist Gelişmeler, Sorun Yay., İst., 1997.

Bozkurt, Veysel, Enformasyon Toplumu ve Türkiye, Sistem Yay., İst., 1996.

Callinicos, Alex, Postmodernizme Hayır, (Ç. Ş. Pala), Ayraç yayınları, Ankara, 2001.

Featherstone, Mike, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, (Ç. M. Küçük), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1996.

Horkheımer, Max, Akıl Tutulması, (Ç. O.Koçak), Metis Yayınları, İstanbul, 1990.

Horkheımer, Max ve Adorno, T. W., Aydınlanmanın Diyalektiği, (Ç. O. Koçak), Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1996.

Jameson, Frederic, Marksizm ve Biçim, (Ç. M. H. Doğan), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1997.

Kızılçelik, Sezgin, Postmodernizm Dedikleri, Saray Kitabevi, İzmir,1996.

Kumar, Krishan, Sanayi Sonras? Toplumdan Postmodern Topluma, (Ç. M. Küçük), Dost Kitabevi Yay., Ankara, 1999.

Toffler, Alvin, Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?, (Ç. M. Çiftkaya), İz Yay., İst. (Tarihsiz).

Tomlinson, John, Kültürel Emperyalizm, ( Ç. E. Zeybekoğlu), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1999.

Tourane, Alain, Modernliğin Eleştirisi, (Ç. H. Tufan), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1994.

Wagner, Peter, Modernliğin Sosyolojisi, (Ç. M. Küçük), Sarmal yayınları, İstanbul, 1996.

West, Davit, Kıta Avrupası Felsefesine Giriş, (Çev. Ahmet Cevizci), Pardigma Yayınları, İstanbul, 1998.

Yılmaz, Aytekin, Modernden Postmoderne Siyasal Arayışlar, Vadi Yay., Ankara, 1996.



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Gülten.Kazgan, ?Üçüncü Dalga Uygarlığı ve Türkiye?, Toffler, Alvin, Üçüncü Dalga, (Ç. A. Seden), Altın Kitaplar Yay., 1981, (içinde), s, I-II.

[2] Alvin Toffler, Üçüncü Dalga, (Ç. A. Seden), Altın Kitaplar Yay., 1981, (içinde), s, 161.

[3] A.g.e., 162.

* ?Bu yeni nedensellik anlayışı, yeni zaman, mekan ve madde anlayışlarıyla birleşerek insanlığı eski birtakım plavrların zulmünden kurtarmıştır. Bilimde, teknolojide büyük başarıların gerçekleşmesini mümkün kılmıştır. Düşünce ve uygulama düzeylerinde harikalar yaratmıştır. Otoriter davranışlara meydan okumuştur ve insan aklını binlerce yıldan beri süren hapis hayatından kurtarmıştır. Ama endüstri-realitebir yandan da kendisi yeni bir hapishane kurmuştur. Miktara dökemediği her şeyi küçümseyen ya da görmemezliğe gelen, çoğunlukla kurallara sıkı sıkı uymayı öven, hayal gücünü kullanmayı cezalandıran, insanları aşırı derece de basit, protoplazma birimlerine indirgeyen, her sorunu mühendis kafasıyla incelemeye çalışan sanayi kafasını yaratmıştır.?(A.g.e., 164)

[4] A.g.e., 163.

** ?Bir sosyal olay kendinden önce gelen bir başka sosyal olayın sonucudur.?

[5] Alvin Toffler, Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?, (Ç. M. Çiftkaya), İz Yay., İst., s, 105-107.

[6] Aytekin Yılmaz, Modernden Postmoderne Siyasal Arayışlar, Vadi Yay., Ankara, 1996, s, 93.

[7] A.g.e., 93.

[8] İlker Belek, Postkapitalist Gelişmeler, Sorun Yay., İst., 1997, s, 154-55.

[9] Alex Cllinicos, Postmodernizme Hayır, (Ç. Ş. Pala), Ayraç Yay., Ankara, 2001, s, 188.

[10] Belek, a.g.e., 174.

[11] Yılmaz, a.g.e., 108-9.

[12] Krishan Kumar, Sanayi Sonras? Toplumdan Postmodern Topluma, (Ç. M. Küçük), Dost Kitabevi Yay., Ankara, 1999, 15-16.

[13] A.g.e., 26.

[14] Vehbi Bayhan, Goballeşle ve İnernet Örneği, I. Türkiye?de Internet Konferansı, 17-18 kasım 1995, Bilkent Üniversitesi, Ankara.

[15] Veysel Bozkurt, Enformasyon Toplumu ve Türkiye, Sistem Yay., İst., 1996, s, 83-84.

[16] Peter Wagner,.Modernliğin Sosyolojisi, (Ç. M. Küçük), Sarmal yayınları, İstanbul, 1996, s, 30.

[17] Alex Callinicos, Postmodernizme Hayır, (Ç. Ş. Pala), Ayraç yayınları, Ankara, 2001, s, 207.

[18] Zgmunt Bauman, Yasa Koycular İle Yorumcular, (Ç. K.Atakay), Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s, 214.

[19] Alain Tourane, Modernliğin Eleştirisi, (Ç. H. Tufan), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1994, s, 163.

[20] John Tomlinson, Kültürel Emperyalizm, ( Ç. E. Zeybekoğlu), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1999, s, 183.

[21] Bauman Zgmunt, Yasa Koycular İle Yorumcular, (Ç. K. Atakay), Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s, 44.

[22] Max Horkheımer, Akıl Tutulması, (Ç. O.Koçak), Metis Yayınları, İstanbul, 1990, s, 166.

[23] Max Horkheımer ve, T. W. Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği, (Ç. O. Koçak), Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1996, s, 11-12.

[24] Frederic Jameson, Marksizm ve Biçim, (Ç. M. H. Doğan), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1997, s, 104.

[25] Davit West, Kıta Avrupası Felsefesine Giriş, (Çev. Ahmet Cevizci), Pardigma Yayınları, İstanbul, 1998, s, 97.

[26] Zgmunt Bauman, Yasa Koycular İle Yorumcular, (Ç. K. Atakay), Metis Yayınları, İstanbul, 1996, s, 229.

[27] Alain Tourane, Modernliğin Eleştirisi, (Ç. H. Tufan), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1994, s, 164.

[28] Mike Featherstone, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, (Ç. M. Küçük), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1996, s, 39.

[29] A.g.e., 188.

* Postmodernizm tartışmaları belli başlı üç yaklaşımdan kaynaklanmakatadır; İlki, içinde gelecek kestirimleri de bulunan yeni durum ya da aşama saptamalarıdır. İnsanı ve toplumu belli bir tairihsellik içinde açıklamak iddiasında olan kuramlar bir gelecek kestiriminde bulunurlar. Postmodernizm çözümlemelerine kaynaklık eden ikinci yaklaşım; kültür ve sanat sanatsal estetik alanında ortaya çıkmıştır. Postmodernizm söyleminin üçüncü kaynağı; bilime ve bilgiye yaklaşımın radikal bir kritiği ya da epistemolojinin sorgulanması olmuştur (Nesrin Kale, Modernizmden Postmodernist Söylemlere Doğru, Doğu-Batı Dergisi, yıl: 5, sayı: 19, 2002, sf, 33).

* ?Frederic Jameson ve Scott Lash daha muğlak bir model sunarlar. İkisi de yeni bir toplum, postmodern bir toplum düşüncesini biçimsel olarak reddeder. Kabullendikleri postmodern kültürü geç kapitalist mantığın kültürel eğemeni olarak görürler. İkisi de kültüre ekonomi ve toplumda merkezi bir yer vermekle kalmaz, aynı zamanda geç (ya da örgütsüz) kapitalizm konusunda yaptıkları açıklamaların bütünü, yeni bir durum içersinde olduğumuzu, kendisini geçmişteki toplumlardan belirleyici ölçüde ayıran bir durum içerisinde olduğumuzu önerir (Kumar, a.g.e., 161) .? Jameson, postmodernizmi kapitalizmin belli bir aşamasının, geç kapitalizmin kültürü olarak görür. Yeni sistemin sanayi sonrası toplum kuramında olduğu gibi ?bir kırılma, kopuş ve dönüşüm? oluşturmaktan ziyade kendisinden önce gelen sistem ile arasındaki temel sürekliliği göstermek istediği için sanayi sonrasından değil, geç kapitalizmden söz etmektedir (140-41).

[30] Sezgin Kızılçelik, Postmodernizm Dedikleri, Saray Kitabevi, İzmir,1996,162.

[31] Kumar, a.g.e., 172.

[32] Veysel Bozkurt, Enformasyon Toplumu ve Türkiye, Sistem Yay., İst., 1996, s, 60.

[33] Belek, a.g.e., 175.

[34] Bauman, Intimatınos of modernity?en aktaran Kumar, a.g.e., 169.

[35] Kumar, a.g.e., 149.

Bilgi Çağında Bilgi Toplumu Ve Bilgi Ekonomisi

Prof.Dr. Mahmut Tekin ve Arş.Gör.Ercan Çiçek

1.GİRİŞ

Yirmibirinci yüzyılda bilgi kavramı değişen anlam ve içeriği ile
karşımıza çıkmaktadır.Yeni gelişen teknolojiler değişen gereksinimler
artan nüfus bilgiye olan gereksinimi bilgi kullanımını ve bilgi
yönetimini ön plana çıkarmıştır.Bu eğilim tüm dünyada bilgi toplumuna
geçiş olarak değerlendirilmektedir.

Küreselleşmenin hayatımızı derin ve sarsıcı bir şekilde etkilediği
günümüzde bilimsel araştırmalar sonucu elde edilen bilgiye bağlı olarak
büyük bir teknolojik gelişme ve rekabet yaşanmaktadır.Bu
teknolojilerden gerektiği şekilde ve amaca uygun olarak yararlanabilmek
için bilgiye büyük bir gereksinim duyulmaktadır.İşletmelerde amaca
yönelik olarak kullanılabilecek bilgilerin toplanması depolanması ve
kullanıma sunulması ancak etkin ve verimli bir bilgi yönetimi ile
sağlanabilecektir.Günümüzde işletmelerde karşılaşılan değişik sorunları
çözmek amacıyla ve bilgileri etkin kullanmak için bilişim sistemleri
oluşturulmuştur.

Bu durum bilgi çağında bilginin etkin ve yaygın kullanımı sonucunu
doğurmakta ve bilgi toplumu ile tüketicileri yakından etkilemektedir.Bu
bağlamda bilgi çağında yeni ekonomi, e-ekonomi ya da bilgi ekonomisi de
denilen yeni kavramlarla karşılaşılmaktadır.Bu bildiride bilgi çağında
bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi çeşitli yönleri ile ele alınıp
değerlendirilmiştir.

2. BİLGİ TOPLUMUNUN TANIMI VE ÖNEMİ

İnsanın bilgiye olan ihtiyacı insanlık tarihi kadar eski olup,
günümüz bilgi çağında, bilgiye verilen önem her geçen gün artmaktadır.
[1] İnsan belli teknolojilerin kullanımıyla, ilkel toplumdan tarım
toplumuna geçmiştir. İlkel toplumda, doğanın verdiğiyle yetinen insan
tarım toplumunda ekip-biçerek daha çok üretmeyi başarmıştır.

Tarımsal üretimin ana girdisi toprak olmuştur. Sanayi toplumu
döneminde, toprağın yerini sermaye malları yani makinalar ikame
etmiştir. Mekanik düşünce ve bu teknolojinin ürünü olan makinalar sanayi
toplumunun temel belirleyici unsuru olmuştur. Sanayi toplumunda
zenginlik ve refah artışının kaynağı sermaye malları olmuştur.
[2]

Bilgi çağı, servet yaratmada bilginin öne geçtiği dönemi tanımlamak
için kullanılan bir kavramdır. Böylece maddi sermayenin yerini zihinsel
sermaye almıştır. Zihinsel sermayenin belli bir yere sınırlanmayan
yapısı, bütün yönetim ve toplum ilişkilerini değiştirmiştir.
[3]

Bilgi çağını önceki dönemlerden ayıran beş temel özellik
bulunmaktadır. Bunlar [4] :

-Bilgi çağı bilgiye dayalı toplumun yükselişinden meydana
gelmektedir.

-Bilgi çağında işletmeler bilgi teknolojilerine dayalı olarak
faaliyet gösterirler.

-Bilgi çağında iş süreçleri verimlilik artışına dönüşmektedir.

-Bilgi çağının başarısı bilgi teknolojilerinin kullanımında etkinlik
ile ölçülmektedir.

-Bilgi çağında pek çok ürün ve hizmet, bilgi teknolojileri ile iç
içe geçmiş durumdadır.

Bazı yazar ve düşünürler ile, gelecek bilimciler şu anda girmekte
olduğumuz dönemi farklı şekillerde tanımlamışlardır. Bu yeni toplumsal
yapıyı Daniel Bell ?Endüstri sonrası toplum? Peter F.Drucker ?bilgi
toplumu?, Zbigniev Brzezinski ?Teknokratik çağ?, John Naisbitt ve
Patrico Aburdane, ?büyük yönelimler çağı? ve Y.Masuda ise ?enformasyon
toplumu? olarak nitelendirmişlerdir.

Bilgi çağı ve bilgi toplumu ile ilgili değerlendirmelerde genellikle
tarihsel süreç içinde belli özellikler taşıyan dönemleri, dalgalar
itibarı ile nitelendirmelerden yararlanılmıştır. Bu anlamda,
Kontradievin uzun dalga kuramından söz edilebilir.
[5]

Teknolojik dönüşümlerin ekonomik büyüme ve toplumsal dönüşüme
etkileri konusuna ilk dikkati çeken Kontradiev?dir. Uzun dalga kuramına
göre, sanayi devriminden günümüze kadar yaklaşık 50 yıllık dönemler
itibariyle dört uzun dalga söz konusudur. Her bir dalganın kökenleri bir
önceki dalga içinde bulunmaktadır. Bunlar 1770-1830 arası ?Erken
Mekanizasyon?, 1830-1880 ?Buhargücü/Demiryolları?, 1880-1940 ?Elektrik
ve Ağır Sanayi? ve 1940-1980 ?Kitle üretimi? dönemleridir.
[6] Yaşadığımız bu dönem ise ?Beşinci Dalga? olarak
adlandırılmaktadır. Sanayi toplumuna geçişin motoru olma işlevini
buharlı makineler üstlenmiş buna karşın beşinci dalgayı ifade eden bilgi
toplumuna geçişi de bilgi ve iletişim teknolojisi alanındaki gelişmeler
ortaya çıkarmıştır. [7]

Bu konuda diğer bir kuram ise Alvin Toffler tarafından yapılmıştır.
Toffler bilgi toplumu ile düşüncelerini belirtirken toplumsal gelişmenin
iki büyük değişim dalgası geçirdiğini ve bunlardan her birinin önceki
kültürleri ve uygarlıkları yok edip yerine, yeni yaşam ve ekonomi
modellerini getirdiğine dikkati çekmektedir. Birinci değişim dalgası
olan Tarım Devriminin bin yılda ortaya çıktığını, ikinci dalga olan
Sanayi Devriminin de üç yüzyılda ortaya çıktığını belirtmektedir.
Toffler?e göre bu süreç devam ederken bir başka ve çok daha önemli bir
süreç başlamıştır. 2. Dünya Savaşından sonraki on-onbeş yıl içinde
sanayi dalgasının en yüksek düzeye ulaştığı sırada, henüz tam olarak
anlaşılamamış olan üçüncü dalga başlamıştır.
[8]

Daniel Bell ve Alain Touraine, gelişmiş ülkelerin artık endüstri
toplumunun özelliklerini taşımadığını belirtmişlerdir. Bell, sanayi
ötesi toplumu profesyoneller mühendisler ve bilim adamlarından oluşan
bir sınıfın ve ekonomik hizmetlerin yaygınlaşması şeklinde
tanımlamaktadır [9] .

Her ne kadar bilgi toplumunun yapı ve kurumları henüz oluşum ve
şekillenme aşamasında ise de gelecekte alabileceği yapılaşma biçimleri
bugünden kısmi olarak belirginleşmiştir.
[10]

Sanayi toplumu, ekonomiyi kıt kaynakların kullanımı ve dağıtımı ile
ilgili bir bilim dalı olarak tanımlamaktadır. Şu an sürecini yaşamakta
olduğumuz bilgi toplumunda bu tanım geçerliliğini kaybetmiştir. Çünkü
temel stratejik kaynak haline gelen bilgi, kıt bir kaynak değildir. Bu
nedenle bilgi kavramı için azalan verimler yasası geçerli değildir.
Aksine artan bilgi birikimi ile artan verim yasası geçerli olmaktadır.
Bilgi diğer üretim faktörleri olan sermaye ve toprak gibi birbirini
tamamlayan bir üretim faktörü değil tersine onların yerine ikame
edilebilen bir üretim faktörüdür. Bilgi diğer üretim faktörlerine göre
çok daha akışkan bir özelliğe sahiptir. Günümüzde bilgi, fiber optik
kablolarla ışık hızıyla taşınabilmektedir. Bilgi aynı zamanda
paylaşılabilir ve bölünebilir özelliklere de sahiptir.
[11]

Sanayi toplumu ile bilgi toplumu çeşitli dinamikler göz önüne
alınarak aşağıdaki çizelgedeki gibi ifade edilebilir:
[12]

Çizelge 1. Sanayi ve Bilgi Toplumlarının Karşılaştırılması.




Sanayi ToplumuBilgi Toplumu
Yenilikçi TeknolojiÖzBuhar MakinesiBilgisayar
Temel FonksiyonFizik, emeğin ikamesiZihni emeğin ikamesi
Üretim GücüMaddi üretim gücüEnformasyon üretme gücü
Sosyoekonomik YapıÜrünlerFaydalı Mallar ve hizm.Enformasyon teknoloji bilgi
Üretim MerkeziModern Fabrika
Enformasyon hizmetleri,
PiyasaYeni dünya, sömürgeler, tüketici
satın alma gücü
Bilgi sınırlarında ve enformasyon
alanında artış
Lider EndüstrilerBilgi sınırlarında ve enformasyon
alanında artış
İmalat endüstrisi, mak. kim.end.
Endüstriyel YapıEntelektüel endüstriler, Bilgi,
enformasyon end.
Matrix endüstriyel yapı ayrıca
dördüncü end.
Ekonomik YapıMal ekonomisi (İşbölü- mü,üretim ve
tük.ayrımı)
Sinerjik enerji (ortak üretim ve
aydalanma)
Sosyoekonomik PrensipFiyat prensibiAmaç prensibi
Sosyoekonomik ÖzneTeşebbüsGönüllü topluluklar
Toplum ŞekliSınıflı toplumFonksiyonel toplum
Ulusal HedefKaba ulusal hedefKaba ulusal tahmin
Hükümet ŞekliParlamenter demokrasiKatılımcı demokrasi
Sosyal Değişmede Güç Merkezleriİşçi hareketleri grevler
Vatandaş hareketleri
Sosyal Problemİşsizlik, savaş, faşizm
Terör,gelecek şoku,
En İleri AşamaKitle tüketimi
Yüksek kitle bilgi üretimi
DeğerlerEtik değerler, Değer ÖlçüleriMaddi değerler, temel insan
hakları, insancıllık
Zaman değeri; Self disiplin, sosyal
katkı
Zamanın RuhuRönesans (Bireyin
özgürleşmesi)
Globalizm (insan ve doğa
ortak yaşamı)


Kaynak: Veysel Bozkurt, Enformasyon Toplumu ve Türkiye, s.43

Bilgi toplumunda, üretim sürecine katılan en temel kaynak insan
bilgisi, diğer bir ifade ile organize bilgi olmaktadır. Ortaya çıkan bu
değişimin doğal bir sonucu olarak, üretim sürecinde, enerji ve girdi
değeri gibi etkenlerin öneminin giderek azalması söz konusu olmaktadır.
Tüm bu gelişmeler bilgi toplumunun ana uğraşı alanı olan hizmet ve bilgi
temelli sektörlere doğru daha fazla insan gücü katılmasına ve bu
alanlara daha çok yatırım yapılmasına yol açmaktadır.
[13]

Sanayi toplumundan, bilgi toplumuna dönüşümün çok daha hızlı
gerçekleşmesinin nedeni, yeni teknolojilerin gelişme hızı ile,
insanların bu teknolojiye uyum esnekliğinin yüksekliğinden
kaynaklanmaktadır. [14]

Bilgi toplumuna yöneltilen niteliklerden biri, fiziki ve kültürel
çevredeki değişim hızının, daha önceki dönemlere kıyasla görülmemiş
ölçüde artmış olmasıdır. Bilgi toplumunu daha önceki toplumsal
yapılardan ayıran bütün özellikleri, kısaca ve net olarak ifade etmek
gerekirse, bu her alanda değişim hızının katlanarak artması şeklinde
ifade edilebilir. [15]

Yirminci yüzyılın son çeyrek dönemi, bilgi toplumunun başlangıç
yıllarını oluşturmaktadır. Bu konuda kesin bir tarih vermek mümkün
olmamakla birlikte, 1957 yılında ABD?de ilk defa olarak beyaz yakalı
çalışanların sayısının mavi yakalıları geçmiş olması, kimi yazarlar
tarafından bu tarihin bilgi toplumunun başlangıcı olarak kabulüne neden
olmuştur. [16]

2.1. BİLGİ TOPLUMUNUN ÖZELLİKLERİ

Kurumları, işleyiş biçimleri ve normları ile ikinci dalga olarak
adlandırılan sanayi toplumundan oldukça farklı niteliğe sahip olan bilgi
toplumu yapısını belirleyen bir dizi özellikleri bünyesinde
taşımaktadır. Bilgi sistemleri ve teknolojilerine dayalı olarak
biçimlenmekte olan bilgi toplumu, sanayi toplumundan ciddi biçimde
ayrışmakta, dönüşmekte ve yeni toplum biçimi olarak karşımıza
çıkmaktadır. [17]


Bilgi toplumunda, bilgi ve iletişim teknolojisinin yarattığı ortam
içinde ekonomik faaliyet küreselleşme eğilimine girmiştir. İletişim
sistemlerinin ülke sınırlarını küçültmesi, bölgesel gruplaşmalara dayalı
bütünleşme eğilimlerini beraberinde getirmiştir. Küreselleşme sürecinde,
girdilerin temini ve çıktıların pazarlanması için gündeme gelen
piyasalar artık dünya çapında düşünülmektedir. Sanayi toplumunda fabrika
üretimi, öncelikle ulusal sınırlar içindeki pazarlara yönelik ve onlara
hitap ederken; bilgi toplumunda dünya standartları belirleyici konuma
yükselmiştir. Sanayi toplumunda; tarım, sanayi ve hizmetler; birincil,
ikincil ve üçüncül sektörler olarak gündeme gelirken; Masuda?ya göre
?bilgi-bağlantılı sanayiler?; sanayinin dikey yapılaşmasında dördüncü
sektör olarak; yatay boyutta ise, eğitim, sağlık, konut ve benzer
sanayilerde yerini almaktadır.
[18]

Sanayi toplumunda ?ekonomik yapı?;

· Pazara yönelik mal üretimi için sermaye birikimi,

· İşbölümüne dayalı üretimde uzmanlaşma,

· Üretim ve tüketimin; ?fabrika? ve ?konut? olarak ayrılmış
birimlerde gerçekleştirilmesi ve bu yüzden ?kuruluş? ve ?yerleşim
yerlerinin? birbirinden ayrılması gibi unsurlarca belirlenmekteydi. Oysa
ki, bilgi toplumunda bu yapı değişmektedir;

· Maddi mallar yerine; bilgi kullanılarak ?bilginin üretimi? ön
plana çıkmaktadır.

· Bilişim teknolojisine dayalı olarak kullanıcının üretebildiği
bilgi artmakta ve ?bilginin birikimi? sağlanmaktadır.

· Birikmiş bilginin ?sinerjik etkisi?, bilgi üretimi ve bilgiden
yararlanmayı daha da hızlandırmaktadır.

· Sonuçta ekonomik yapı, sanayi toplumunun ?mübadele ekonomisinden?;
bilgi toplumunun ?sinerjik ekonomisine? dönüşmektedir.

Bilgi toplumunu belirleyen temel karakteristikleri şu şekilde
özetlemek mümkündür: [19]

1.Ekonomik Yapıdaki Dönüşüm: Bilgi toplumundaki en büyük
özellik mal üretiminden hizmet üretimine doğru bir yönelişin
görülmesidir. Aslında hizmet sektörü zaten tüm ekonomilerde her zaman
mevcuttur, ancak sanayi toplumunda hizmetlerin niteliği daha yerel ve
mal üretimine yardımcı konumdadır. Sanayi sonrası toplumda ise eğitim,
sağlık, sosyal hizmetler gibi insani hizmetler ve bilgisayar, sistem
analizi, bilimsel ar-ge, gibi mesleki hizmetler yoğunluk kazanmaktadır.

2.Yükselen Yeni Sınıflar: Yeni toplumda insanların
çalıştıkları yer değil aynı zamanda yaptıkları işlerin türü de
değişmektedir. Sanayi toplumunda vasıflı işçiler çalışan sınıf içinde en
kalabalık grubu oluşturmaktaydılar. Bilgi toplumunda ise, teknik ve
profesyonel sınıf, yani P.Drucker tarafından ?bilgi işçisi? olarak
nitelenen bilim adamları, teknisyenler, mühendisler, öğretmenler sayıca
artmış ve toplumun kalbi konumuna yerleşmişlerdir. Buna bağlı olarak
toplumda gücün yapısı da değişmiştir. Tarım toplumunda toprak sahipleri,
sanayi toplumunda ise sermaye sahibi işverenler gücü ellerinde
bulundurmaktaydılar. Oluşan yeni toplumda ise güç bilgi sınıfına ait
olacaktır.

3.Bilginin Artan Rolü: Sanayi toplumu, malların üretimi için
makine ve insanların koordinasyonuna dayanmaktaydı. Yeni toplum ise
bilgi etrafında örgütlenmektedir. Sanayi uygarlığının öncü isimlerinden
Bacon?ın yüzyıllar önce söylediği gibi ?bilgi güçtür?, ancak, bilgi
toplumunda bilgi aynı zamanda toplumun temel eksenini de
oluşturmaktadır. Buna göre, tarım toplumunda toprak ve işgücü, sanayi
toplumunda sermaye merkezi bir öneme sahip iken,bilgi toplumunda bilgi
stratejik bir kaynak haline gelmiştir. Çünkü, yeni toplumda teorik
bilgiyi piyasada yeni ürün ve hizmetlere başarılı şekilde dönüştürenler
ile eğitim ve ar-ge harcamalarına en çok yatırım yapan işletmeler ve
toplumlar başarılı olacaktır. Eğer bir toplum bilgiyi üretir hale
gelemezse, büyük harcamalarla ürettiği mal ve hizmetler kısa sürede
demode olma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

4.Bilişim Teknolojisi: Sanayi toplumunun ortaya çıkmasında en
önemli etken; buhar makinesi, elektrik, içten yanmalı motor gibi enerji
teknolojilerinin bulunmasıdır. Bilişim teknolojilerinin ortaya çıkıp
hızla gelişmesi de benzer bir etkiyi yeni oluşan toplumda oluşturmuştur.
İletişim ve bilgisayar teknolojileri daha yetenekli işgücüne gereksinim
doğurduğundan ve ulusal verimliliği artırma ve rekabetçi üstünlük elde
etme yolunda daha yüksek değerlere sahip ürünler ortaya koyma yeteneğine
sahip olduklarından iktisadi gelişme açısından en fazla önem verilmesi
gereken alan bilişim teknolojileri olarak görülmektedir. Nitekim, ünlü
strateji uzmanı M.Porter günümüzde bir işletmenin yönetilmesinde en
temel faktör olarak bilişim teknolojisine işaret etmektedir. Zaten,
bilgi toplumu kavramı da yeni teknolojilerin neden olduğu iktisadi ve
sosyal değişimler anlamına gelmektedir.

3.BİLGİ EKONOMİSİNİN TANIMI VE ÖNEMİ

Bilişim teknolojisindeki gelişmelerle birlikte, sanayi ekonomisi
yerini bilgi ekonomisine bırakırken,ekonominin üçlü saç ayağı olarak
nitelendirdiğimiz üretim, tüketim, dağıtım ilişkileri ve ekonomik
yapının tümü, bilgi temeli üzerine yeniden yapılanmış ve bilgi rekabetin
temel faktörü durumuna gelmiştir.
[20]

Yeni ekonominin dört temel özelliğinden söz etmek mümkündür;
dijitalleşme (internet ekonomisini, yoğun olarak da elektronik ticareti
bu kapsamda değerlendirmek mümkündür), araştırma geliştirme
faaliyetlerinin artması, küreselleşme ve insan kaynakları profilinde
yaşanan radikal değişim (kurumların insan kaynaklarına dayalı yeniden
yapılanması). 1980?lerin ortasından itibaren uluslararası alanda yaşanan
gelişmelerin günümüzde yorumlanması ?Yeni ekonomi? (new economy) denilen
kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu kavram kimilerinin
savunduğu gibi sanal bir olgu olmaktan çok uzaktır. Son on yılda dünya
ekonomisi ve ABD ekonomisindeki gelişmelere bakıldığında, yeni
ekonominin verimliliği, yeniden yapılanmaya yönelik baskıları, küresel
niteliği, yol açtığı krizleri ile birlikte yeni ekonominin sistemi nasıl
kökünden değiştirip sarstığı ortaya çıkmaktadır. Eski sektörler önemini,
karlılığını, istihdam gücünü, üretim kapasitesini yavaş yavaş
yitirirken, yeni sektörler çığ misali büyüyerek ekonomik büyümenin
lokomotifi konumuna gelmektedir. Teknolojik gelişmeyle vücut bulan,
büyük ölçüde dijitalleşmeye ve internete bağlı olan yeni ekonomi tıpkı
dominant bir gen misali eski ekonomiyi, yani eski organizmayı kuşatıp
yavaş yavaş yok etmektedir [21]
.

Bu anlamda hızlı bir değişim kavramı ile kuşatılan yeni iş dünyası
sistemi ile karşılaşmaktayız.Bazen değişimin ve yeni fırsatların farkına
varmamız çok uzun sürer. Ancak bilgiye sahipsek ve sahip olduğumuz
bilgiden yeterince yararlanabiliyorsak, değişime hazır olabiliriz ve
hatta onu kendimiz için bir fırsata çevirebiliriz. Organizasyonların
bilgi sermayesi, yüksek değerli ürünlerin meydana getirilebilmesi için
elde edilmiş bir stoktur. Bu stok ancak organizasyonel öğrenme ile
akışkan hale gelebilir; çünkü akış, stoklanan bilginin organizasyon
tarafından özümsenmesi ve benimsenmesini sağlar. Bunu sağlayacak kurum
kültürü, yapısal yeterlilik ve güven ortamına sahip olmayan
organizasyonlarda, bilgi stoğundan yeterince yararlanmak mümkün olmaz.
[22]

Günümüzde bilgi, ürettiğimiz, yaptığımız, sattığımız ve satın
aldığımız şeylerin asıl bileşeni durumuna gelmiştir. Bu durumun doğal
bir sonucu olarak, bilgi ekonomisinde, bilgiyi yönetmek ve entellektüel
sermayeyi bulup geliştirmek, saklamak ve paylaşmak, bireylerin,
işletmelerin ve ülkelerin en önemli ekonomik işlevi haline gelmiştir.
[23]

Yeni ekonomi, insana yapılan yatırımın getirisinin fiziki sermaye
yatırımlarından daha yüksek olduğu bir döneme girdiğimizi de
göstermektedir. Bireylerin, piyasada sahip oldukları bilginin değeri,
giderek daha da önemli hale gelmektedir. Yeni ekonomi kavramının,
özellikle son zamanlarda, ilgi odağı haline gelmesinin nedeni,bilgi
teknolojilerindeki değişiklikler sonucu öğrenme süreçlerinin daha farklı
alanlara ve boyutlara taşınmasıdır. Yeni ekonomi hakkında hemen hemen
herkesin üzerinde anlaştığı gerçek ekonominin altyapısının elle
tutulabilir mallardan çok, bilgi temelli ve daha çok hizmete benzeyen
mallar üzerinde oturuyor olmasıdır.
[24]

4.BİLGİ EKONOMİSİNİN ÖZELLİKLERİ

Bilgi ekonomisinde işletmeler, sürekli devam eden bir verimlilik
artırma, çevresel talebe tepki verebilme ile örgütsel değişimi
gerçekleştirme uğraşısı içinde olacaklardır
[25] . Bilgi ekonomisini diğer ekonomik sistemlerden ve sanayi
ekonomisinden ayıran temel fark, bilginin ekonomik üretim faktörleri
içinde, birincil önceliğe sahip olması ile bilgi teknolojileri
yardımıyla, bilginin üretimindeki ve kullanımındaki artıştır.
[26]

Bilgi teknolojilerinin 1990?lı yılların ortalarında internet ve web
temelli uygulamaların da yardımıyla, günümüz işletmelerinde yaygın
kullanılmaya başlanması, örgütlerarası ve örgüt içi ilişki ve süreçler
üzerinde köklü etkiler meydana getirmiş, bu durum işletmeleri değişen
şartlara uyum sağlamaya zorlamıştır.
[27]

Bu değişim süreci, aynı zamanda dijitalleşme süreci olarak da
değerlendirilmektedir. Çünkü bu dönem, bilginin aktarılmasında ve
üretilmesinde, dijital teknolojilerin etkinlik kazandığı bir dönemi
ifade etmektedir. Aslında dijitalleşme, verilerin sanal bir ortamda
saklanmasını, aktarılmasını ve alınabilmesini ifade eden bir süreçtir.
Böylece bilgisayarların arasında kurulan ağlar yolu ile dünyanın bir
ucundan diğerine her türlü bilgi aktarılabilmektedir.
[28]

Dijital ekonomi ya da Tekonomi olarak da değerlendirilen bilgi
ekonomisinin özellikleri Tapscott tarafından 12 madde olarak ifade
edilmiştir [29] :

1.Yeni Ekonomi Bilgi Ekonomisidir : Bilişim teknolojileri bir
ekonominin bilgi temelli olmasına imkan sağlamaktadır. Bilgi
ekonomisinde bilginin yaratılması hem bilgi işçilerine hem de bilgi
tüketicilerine yani insanlara aittir. Mal ve hizmetlerin içeriği müşteri
fikirleri tarafından belirlenirken, bilişim teknolojisi mal ve
hizmetlerin bir parçası haline gelecektir.

2.Yeni Ekonomi Dijital Bir Ekonomidir : Yeni ekonomide bilgiler
tamamen 1 ve 0?dan oluşan veri formlarında iletilmektedir. Günümüzde her
türlü bilgi, ses, yazı, görüntü, hareketli obje v.s bilgisayar ağları
tarafından iletilmektedir.

3.Yeni Ekonomide Sanallaşma Önemli Rol Oynamaktadır : Bilginin
analogdan dijitale dönüşmesi, fiziki varlıkların sanal hale gelmesine
imkan vermektedir. Söz konusu sanallaşma ekonominin yapısını, kurumların
türlerini ve aralarındaki ilişkileri, dolayısıyla ekonomik faaliyetin
bizzat kendisini değiştirmektedir.

4.Yeni Ekonomi Moleküler Bir Ekonomidir: Eski büyük işletme yapıları
ayrışmakta ve dinamik birey ve kurumların oluşturduğu ekonomik faaliyet
temelli gruplar halinde yeniden ortaya çıkmaktadır. İşletmenin ortadan
kalkması, yani kaybolması değil dönüşmesi söz konusudur.

5.Yeni Ekonomi Bir Ağ Ekonomisidir: Yeni ekonomi iletişim ağlarıyla
bütünleşen bir ekonomidir. Analog hatlar yerine dijital iletişim
ağlarının oluşması ve klasik ana bilgisayar sisteminden web tabanlı
sisteme doğru gerçekleşen kayma iş dünyasında önemli dönüşümlere neden
olmaktadır. Yeni teknoloji ve iletişim ağları küçük ölçekli işletmelere
büyük ölçekli işletmelerin sahip olduğu ölçek ekonomileri ve kaynağa
ulaşma gibi ana avantajlara sahip olma imkanı sunmaktadır.

6.Yeni Ekonomide Aracılar Büyük Ölçüde Ortadan Kalkacaktır: Özel ve
kamu sektöründe bir çok kurum tüketicileriyle ağlar aracılığıyla
doğrudan temas kuracaklar ve aracılarını büyük ölçüde elimine
edeceklerdir.

7.Yeni Ekonominin Hakim Sektörü Üçlü Bir Oluşumdur:
Sanayi ekonomisinde otomotiv anahtar sektör konumundayken, yeni
ekonomide hakim ekonomik sektör diğer tüm sektörlerin refah yaratmasına
giden yolu teşkil eden bilgisayar, iletişim ve eğlence sanayilerinin
bütünleşmesiyle oluşan yeni medya sektörüdür

8.Yeni Ekonomi Yenilik Temelli Bir Ekonomidir: Yeni ekonominin
ilkesi ?kendi ürününün modasını kendin geçir? olacaktır. Eğer yeni ve
başarılı bir ürün geliştirilmiş ve piyasaya sürülmüşse, hedefin bu
ürünün daha gelişmişinin ortaya çıkarılması ve ilk ürünün modasının
geçirilmesi olması gerekir.

9.Yeni Ekonomide Üretici ve Tüketici Farkı Belirsizleşmektedir:
Kitle üretiminin yerini büyük miktarlarda müşteri isteklerine göre
üretimin almasıyla birlikte, üreticiler bireysel tüketicilerin zevk ve
ihtiyaçlarına uygun özel mal ve hizmetler oluşturmak zorunda
kalmışlardır. Yeni ekonomide tüketiciler fiilen üretim sürecine katkıda
bulunabilmektedirler.

10.Yeni Ekonomi Bir Hız Ekonomisidir: Dijital veriler üzerine
kurulmuş bir ekonomide, işletme başarısı ve iktisadi faaliyetler
açısından hız anahtar bir değişkendir.

11.Yeni Ekonomi Küresel Bir Ekonomidir: İki kutuplu dünyanın
ayrışmasından sonra, iktisadi duvarların önemli ölçüde ortadan kalktığı,
dinamik, yeni ve değişken küresel bir çevre ortaya çıkmıştır.

12.Yeni Ekonomi Bazı Sosyal Problemleri Beraberinde Getirmiştir: Yeni
bir ekonominin eşiğinde, güç, güvenlik, eşitlik, kalite, iş hayatı
kalitesi ve demokratik sürecin geleceği gibi bir takım sorunları
beraberinde getiren yeni bir politik ekonominin başladığı da
görülmektedir.

5.TÜRKİYE?NİN BİLGİ TOPLUMUNA GEÇİŞ SÜRECİ

Yakın geçmişinde hedefinin sanayi uygarlığından geçtiğine inanılan
?muasır medeniyetler? düzeyine çıkmayı, kendisinin başlıca amacı haline
getirmiş bir ülke olarak Türkiye, son yıllarda temel hedeflerini yeniden
gözden geçirmek durumuyla karşı karşıya bulunmaktadır.
[30]

Bilgi toplumuna geçiş sürecinde ,bilim ve teknoloji politikaları
büyük önem taşımaktadır.Bu bağlamda Türk toplumunun sanayileşmeyi, ithal
teknoloji ile ve bilişim teknolojilerini de ithal teknoloji ile
kullandığı görülmektedir.Bu bağlamda Türk toplumunun teknoloji
üretemeyişinin, yani teknolojik gecikmenin temelinde kültürel gecikme
yatmaktadır. [31]

Günümüzde, küresel rekabette, nasıl daha üstün olunabileceğine dair
çok sayıda teori mevcuttur.Sözgelimi rekabette üstünlüğü bazıları, makro
ekonomik fenomenlerle ,bazıları ucuz emekle,bazıları hükümet
politikaları ile,bazıları da farklı yönetim uygulamaları ile
açıklamaktadır.Bu yaklaşımlardan her biri Porter?in de vurguladığı
şekilde birtakım ciddi eleştiriler almıştır. Ancak bilgi çağında
rekabetçi bir sistem için önemi tartışmasız kabul edilen hususların
başında insan kaynakları ve onun eğitimi gelmektedir.Bu nedenle
eğitim,bilgi çağına geçiş sürecinde ülkemiz açısından da hayati bir önem
taşımaktadır.OECD verilerine göre Türkiye?nin GSMH?nin oranı olarak
eğitime ayırdığı pay yüzde 1.9 ile çok gerilerde yer
almaktadır.GSMH?nin oranı olarak Japonya?da yüzde 3.8, ABD?de yüzde 5,
Almanya?da yüzde 4.3, Yunanistan?da ise yüzde 2.6?dır.
[32]

Bilgi toplumunda insanların yaratıcılığı ve yenilikçiliği ön planda
olacaktır.Günümüzde Türk toplum yapısı,bilgi toplumuna uyum sürecini
yaşamaktadır.Bu anlamda ülkemize bilimsel düşünce,
üretim,çalışma,rekabet ve başarı motivasyonlarının kazandırılmasıyla
teknoloji üretmenin yolları açılabilecektir
[33] .

Türkiye mevcut sanayi yapısıyla bu sürecin oldukça gerilerinde
kalmıştır.Mevcut sektörel yapısının da etkisiyle bilgi toplumuna geçiş
sürecinde son derece önemli olan araştırma-geliştirmeye gereken önem
verilmemektedir.Önümüzdeki dönemde sermaye gibi işgücü de giderek daha
çok küreselleşme sürecine girecektir.Firmalar günümüzde nitelikli
işgücünü gelişen bilgi ağlarının yardımıyla dünyanın bir başka
noktasından kolayca elde edebilmektedirler.Bu durum ülkemiz açısından
son derece önemli olmaktadır .Çünkü bilgi çağında en stratejik kaynak
bilgi ve o bilgiyi üreten yüksek nitelikli işgücü olmaktadır.Ayrıca
küreselleşen dünyada daha az merkeziyetçi ve esnek yapılı bir devlet
sistemi uluslararası rekabette büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda
e-devlet çalışmaları ülkemiz açısından hızlandırılmalıdır
[34]

Türkiye?de yenilikçi içeriğe sahip bilinçli bir strateji henüz
geliştirilememiştir .Eğer ülkemiz bilgi toplumu olmayı istiyorsa bilişim
devriminin gerçekleşmesini sağlayıcı yeni bir strateji oluşturup bu
stratejinin uygulanması için yeni programları öncelikle uygulamaya
koymalıdır.Gelişmiş ülkeler milli gelirlerinin yüzde 5-6 dolayında bir
oranını bilişim harcamalarına ayırırken Türkiye?de binde 5-6 olan bu
oran arttırılmalıdır.Ülkemizde bilim ve teknoloji politikasının
yenilenmesine yepyeni bir anlayış, yeni bir dünya görüşü , yenilikçi
kültür politikaları oluşturarak daha kapsamlı politikalar içinde konuya
yaklaşılmalıdır.Mevcut araştırma kurumları ile üniversiteler yeni bir
anlayış ve yaklaşımla çalışma ve başarıyı ödüllendiren rekabetçi ve
yenilikçi eğitim,bilim ve kültür politikaları oluşturmalıdır.Ayrıca bu
politikaları ekonomi politikaları ile bağdaştıran uyumlu stratejilerin
geliştirilmesi gerekmektedir
[35]

6. SONUÇ

Sanayi toplumundan bilgi toplumuna dönüşümü yaşadığımız bu
çağda bilişim teknolojilerinin giderek yaygınlaşmaları ve bilginin temel
ve stratejik bir üretim faktörü olarak ekonomik sisteme dahil edilmesi,
bilgiye verilen önemin artmasından kaynaklanmaktadır. 21.yüzyıla
girdiğimiz bu dönemde bilgi teknolojisi alanındaki hızlı değişim
bilginin önemini artırmıştır. Bilgi temelli dünya ekonomisini artık
networkler (ağlar) yönlendirmektedir Yeni bilgilere hızla ulaşmak,
onları depolamak ve en kısa zamanda uygulama alanına aktarabilmek
günümüzde insan yaşamını çok çeşitli yönlerden etkilemeye başlamıştır.


Görüldüğü gibi bilgi toplumu, hızlı bilgi artışına dayanan ve hayatın
tüm alanlarını kapsayan değişmeleri ve gelişmeleri içermektedir.
Bilgisayar teknolojisinin insan yaşamının her kademesine girmesiyle
kullanım yönünden oldukça farklı alanlar ortaya çıkmıştır. Özellikle
büyük işletmelerin elde ettikleri bilgileri daha iyi analiz ve kontrol
etmek amacıyla, bilgisayar teknolojisine büyük miktarlarda yatırım
yapmak istemeleri, bu yeni teknolojilerinin fayda-maliyet analizini
zorunlu kılmaktadır. Günümüzde, işletmelerin daha etkili ve verimli
çalışabilmesi için bilgisayarlardan yararlanmanın artık bir zorunluluk
olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir.

Sonuç olarak Türkiye?nin 21. yüzyılda değişimi çok iyi bir şekilde
kavrayıp, bu değişim olgusunun beraberinde getireceği fırsat ve
tehditleri analiz ederek yeni yüzyılda dünyanın saygın bir üyesi olması
için gerekli atılımları acilen yerine getirmesi gerekmektedir.Başta
ekonomik yapılanma olmak üzere diğer kurumsal yapılanmalar da gelişen
yeni ekonomi kapsamında ele alınıp buna göre gerekli düzenlemeler
yapılmalıdır.

KAYNAKÇA:

Akın Bahadır, ?2000 Yılına Doğru Bilgi Toplumu Üzerine Genel Bir
Değerlendirme ve Bilgi Ekonomisinin Özellikleri?, Verimlilik
Dergisi, 1999/1 Ankara

Akın Bahadır, ?Dijital Ekonomide Bilişim Teknolojisi Kullanımının İş
Ekosistemleri ve Örgüt Yapıları Üzerindeki Etkisi?, Bilişim 2000
Etkinlikleri, İnterpro Yay., İstanbul 6-9 Eylül 2000

Altıntaş Levent, ?Bilgi Yönetimi ve Değişim?,
www.baltas-baltas.com/kaynakdergiyazi

Belek İlker, Post-kapitalist Paradigmalar, Sorun Yayınları,
İstanbul 1999

Bozkurt Veysel, Enformasyon Toplumu ve Türkiye, Sistem
Yayıncılık, 1996

Çoban Hasan, Bilgi Toplumuna Planlı Geçiş, İnkilap Kitabevi,
İstanbul, 1997

Ekin Nusret, Bilgi Ekonomisinde Elektronik Ticaret, İTO
yayını, 1998

Erkan Hüsnü, Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, Türkiye İş
Bankası Yayınları, İstanbul 1997

Erkan Hüsnü, Bilgi Toplumu ve Bilgi Toplumuna Geçiş, http/
www.bilgi ve toplum com/erkan1.htm

Fathy Tarik A., Telecity: Information Tecnology and Its Impact on
City Form, Praeger Publishers, New York, 1991

Öğüt Adem, Bilgi Çağında Yönetim, Nobel Yayın, Ankara, 2001

Özçağlayan Mehmet, Yeni İletişim Teknolojileri ve Değişim,
Alfa Basım Dağıtım, İstanbul, 1998

Sarıhan H.İnceler, Teknoloji Yönetimi, Desnet Yayınları,
İstanbul, 1998

Senn James A., Information Tecnology in Business, Prentice
Hall Int New Jersey, 1995

Stewart Thomas A., Entellektüel Sermaye, Mess Yayıncılık,
İstanbul, 1997

Tekin Mahmut, Güleş Hasan K., Burgess Tom, Değişen Dünyada
Teknoloji Yönetimi, Damla Ofset, Konya 2000

Toffler Alvin, Üçünü Dalga, Çev. Ali Seden, Altın Kitaplar,
İstanbul 1998

Yeni Ekonomi, http://foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/yeni ekonomi.htm


Yeni Ekonomi ve İnternet, ASOMEDYA, Eylül 2000





[1] Mahmut Tekin, Hasan
K. Güleş, Tom Burgess, Değişen Dünyada Teknoloji Yönetimi,
Damla Ofset, Konya, 2000 s.65


[2] Hüsnü Erkan, Bilgi
Toplumu ve Bilgi Toplumuna Geçiş,
www.bilgi ve toplum.com/erkan1.htm/


[3] İlker Belek,
Post-kapilatist Paradigmalar, Sorun Yayınları, İstanbul 1999,
s.162


[4] James A. Senn,
Information Tecnology in Business, Prentice Hall Int New
Jersey, 1995 s.9


[5] Bahadır Akın, ?2000
Yılına Doğru Bilgi Toplumu Üzerine Genel Bir Değerlendirme ve Bilgi


Ekonomisinin Özellikleri? Verimlilik Dergisi MPM
Yayınları 1999/1 Ankara, s.56


[6] Tekin, Güleş,
Burgess, a.g.e., s.72


[7] Hüsnü Erkan, Bilgi
Toplumu ve Ekonomik Gelişme, Türkiye İş Bankası Yay. İstanbul
1997 s.73


[8] Alvin Toffler,
Üçünü Dalga, (Çev. Ali Seden), Altın Kitaplar, İstanbul 1998
s.32


[9] Tarik A. Fathy,
Telecity: Information Technology and Its Impact on CityForm,
Praeger Publishers,

New York 1991, s.25-26


[10] Erkan, a.g.e.,
s.11


[11] Hüsnü Erkan ?Bilgi
Toplumu ve Bilgi Toplumuna Geçiş?, Bilgi ve Toplum Dergisi,
http:?bilgi ve

toplum.com/erkan1.htm


[12] Veysel Bozkurt,
Enformasyon Toplumu ve Türkiye, Sistem Yayıncılık 1996, s.43


[13] Mehmet Özçağlayan,
Yeni İletişim Teknolojileri ve Değişim, Alfa Basım Dağıtım,
İstanbul, 1998, s.76


[14] Hüsnü Erkan,
Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, a.g.e., s.11


[15] Hasan Çoban,
Bilgi Toplumuna Planlı Geçiş, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1997,
s.12


[16] Bahadır Akın,
a.g.e., s.61


[17] Adem Öğüt,
Bilgi Çağında Yönetim, Nobel Yayın, Ankara, 2001, s.29


[18] Hüsnü Erkan,
Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, a.g.e., ss. 98-99


[19] Bahadır Akın,
a.g.e., s.60


[20] H.İnceler Sarıhan,
Teknoloji Yönetimi, Desnet Yayınları, İstanbul, 1998, s.164


[21] Yeni Ekonomi,
http://foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/yeni ekonomi.htm


[22] Levent Altıntaş,
Bilgi Yönetimi ve Değişim www.baltas-baltas.com/kaynakdergiyazi.asp


[23] Thomas A.Stewart,
Entellektüel Sermaye, Mess Yayıncılık, İstanbul, 1997, s.13


[24] ?Yeni Ekonomi ve
İnternet?, ASOMEDYA, Eylül 2000, ss. 38-39


[25] Bahadır Akın,
a.g.e., s.67


[26] Adem Ögüt,
a.g.e., s.48


[27] Bahadır Akın,
?Dijital Ekonomide Bilişim Teknolojisi Kullanımının İş Ekosistemleri
ve Örgüt Yapıları

Üzerindeki Etkisi,? Bilişim 2000
Etkinlikleri,İnterpro Yayıncılık İstanbul 6-9 Eylül 2000


[28] Nusret Ekin,
Bilgi Ekonomisinde Elektronik Ticaret, İTO yayını, 1998, s.67


[29] Bahadır Akın,
?2000 yılına Doğru Bilgi Toplumu Üzerine Genel Bir Değerlendirme ve
Bilgi Ekonomisinin

Özellikleri,? Verimlilik Dergisi, MPM Yayınları,
Ankara, 1999/1 ss.67-75


[30] Veysel Bozkurt ,
a.g.e ,s. 147


[31] Hüsnü Erkan ,Bilgi
Toplumu ve Ekonomik Gelişme, s.216


[32] Veysel Bozkurt,
a.g.e., s.149-150


[33] Hasan Çoban,
a.g.e., s.19


[34] Veysel Bozkurt,
a.g.e., s.154-166


[35] Hüsnü Erkan ,
Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, s.231-238

Bilgi Toplumu ve Özellikleri

"İçinde yaşadığımız yeni çağda, zenginlik bilginin ürünüdür. Bilgi, ekonominin başlıca hammadeleri ve en önemli ürünleri haline gelmiş bulunuyor. Günümüzde zenginlik yaratmak için gerek duyulan sermaye varlıkları arazi, bedensel emek, imalat aletleri ve fabrikalar değildir. Bunları yerini bilgi almış durumdadır."

Thomas A. Stewart


Gelişmiş ülkelerde şekillenen ve tüm dünya ülkelerini kısa zamanda etkisine alan bilgi toplumundaki gelişmelerin özellikle sanayileşme sürecini tamamlayamamış veya sanayileşme sürecinde olan gelişmekte olan ülkeler açısından irdelenmesi ve ekonomilerin bilgi toplumuna uyum sürecine girerek yeni stratejilere yönelmesi gereksinimi gittikçe artmaktadır. Bilgi toplumu, başta emek faktörü olmak üzere tüm üretim faktörlerinin, kamu ve özel sektör işletmelerinin, bireylerin ve devletin teknolojik gelişmeler karşısında yeniden yapılanmasını, yeni bir dünya görüşü ve yaşam felsefesini beraberinde getirmektedir.

Bilgi toplumunda en önemli girdilerden insan faktörü ve bilginin niteliğinde değişim ortaya çıkmaktadır. Bilgi, hem kişisel bir kaynak olarak, hem de kilit ekonomik bir kaynak olarak görülmektedir. Günümüzde, bilgi toplumunda ise bilgi anlamlı tek kaynak olarak benimsenmektedir. Geleneksel üretim faktörleri yani doğal kaynaklar, emek ve sermaye ortadan kalkmamakta ancak, ikinci plana düşmektedir. Söz konusu üretim faktörleri bilgi sayesinde elde edilebilir kaynaklardır. Burada bilginin niteliği de önemlidir. İşe yarayan bilgi, sosyal ve ekonomik sonuçlar getirebilecek bilgi önem kazanmaktadır. Bilginin oluşumuna katkı verecek ve bilgiyi kullanacak olan ise insandır. Bilgi toplumunda diğer önemli girdi insan faktörü olmaktadır. Burada, düşünsel anlamda emek faktörünün gelişimi, insana yapılacak yatırımlar ön plana çıkmaktadır.

Bilgi toplumu; yeni temel teknolojilerin gelişimiyle bilgi sektörünün, bilgi üretiminin, bilgi sermayesinin ve nitelikli insan faktörünün önem kazandığı, eğitimin sürekliliğinin ön plana çıktığı, iletişim teknolojileri, bilgi otoyolları, elektronik ticaret gibi yeni gelişmeler ile toplumu ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal açıdan sanayi toplumunun ötesine taşıyan bir gelişme aşaması olarak tanımlanabilir. Sosyo-ekonomik gelişme sürecinde başta insan faktörü ve bilgi olmak üzere tüm alanlarda yapısal değişimi gerekli kılan, sanayi toplumunun uzantısı olarak ortaya çıkan bilgi toplumu, “bilgi ekonomisi”, “sanayi-sonrası toplum”, “bilişim toplumu”, “bilgi çağı” ve benzeri şekillerde ifade edilmektedir. Ayrıca, sosyo-ekonomik gelişme sürecinde tarım devrimi birinci dalga, sanayi devrimi ikinci dalga, enformasyon devrimi veya bilgi toplumundaki gelişmeler ise “üçüncü dalga” olarak nitelendirilmektedir. Üçüncü dalga, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal alanda yeni bir yaşam biçimi getirmektedir. Bu yeni gelişmeler yeni davranış biçimlerinin oluşmasına yol açmakta ve toplumu standartlaşma ve merkezileşmenin ötesine taşımaktadır. Bu yeni uygarlık, farklı bir dünya görünümünü de beraberinde getirmekte; zamanı, mekanı, mantık ve nedenselliği ele almada kendi özgül biçimlerini geliştirmekte ve geleceğin politikasının ilkelerinin de kendine göre oluşmasına yol açmaktadır.

Tüm dünyayı kısa zamanda etkisi altına alan bilgi toplumunun temel özelliklerini ise sanayi toplumunun özellikleri ile karşılaştırmalı olarak şu şekilde sınıflandırabiliriz:

Sanayi toplumunda maddi sermayenin yerini bilgi toplumunda bilgi ve insan sermayesi almaktadır.

Sanayi toplumunda mal ve hizmet üretiminde gelişmenin başlangıcı olan buhar makinesinin yerini bilgi toplumunda bilgisayarlar almaktadır.

Sanayi toplumunda kol gücünün yerini, bilgi toplumunda beyin gücü almaktadır.

Sanayi toplumunda fiziksel ve düşünsel anlamda insan sermayesinin üretime katılımı söz konusu iken, bilgi toplumunda düşünsel anlamda, yükseköğrenim görmüş nitelikli insan sermayesinin üretime katılımı sözkonusudur.

Sanayi toplumunda sanayi mallarının ve hizmetlerin üretimi yapılmaktadır. Bilgi toplumunda ise bilgi ve teknolojinin üretimi gerçekleşmekte ve bilgi sektörünün ürünü olarak bilgisayar, iletişim ve elektronik araçlar, elektronik haberleşme, robotlar, yeni gelişmiş malzeme teknolojileri gündeme gelmektedir.

Sanayi toplumundaki fabrikaların yerini bilgi toplumunda bilgi kullanımını içeren bilgi ağları ve veri bankaları (iletişim ağ sistemi) almaktadır. Bilgi, dünyanın her tarafında üretilmekte ve iletişim teknolojisi aracılığıyla anında her tarafa yayılmaktadır.

Bilgi toplumu işgücünden tasarruf sağlamakta, bu ise kısa dönemde işsizlik, uzun dönemde ise yeni teknolojilerin global etkilerini ortaya çıkarmaktadır.

Sanayi toplumundaki genel eğitimin yerini bilgi toplumunda eğitimin bireysellleşmesi ve sürekliliği almaktadır.

Sanayi toplumunda; birincil, ikincil ve üçüncül endüstriler tarım, sanayi ve hizmetler, bilgi toplumunda birincil, ikincil ve üçüncül sektörlerin yanısıra dördüncül sektör olan bilgi sektörü ortaya çıkmaktadır.

Sanayi toplumundaki özel ve kamu iktisadi kuruluşlardan farklı olarak bilgi toplumunda gönüllü kuruluşların önem kazandığını görüyoruz.

Sanayi toplumunda başlıca üretim faktörleri emek, tabiat, sermaye, girişimci iken, bilgi toplumunda üretim sürecinde bu üretim faktörlerinin yanısıra beşinci üretim faktörü teknik "bilgi" ön plana çıkmaktadır.

Sanayi toplumunda üretilen mal ve hizmetlerin kıtlığı sözkonusu iken, bilgi toplumunda bilgi kıt değildir. Bilgi, sürekli artmakta ve artan verimler özelliği içermektedir.

Sanayi toplumunda üretilen mal ve hizmetlerin bir yerden bir yere taşınmasında uzaklık ve maliyet önemli iken, bilgi toplumunda bilgi otoyolları ile tüketici ile bilgi arasındaki uzaklık önemini kaybetmekte ve maliyetler minumuma inmektedir.

Sanayi toplumunda tüketici taleplerinin karşılanmasında mal ve hizmetlerin mobilitesi oldukça düşük, bilgi toplumunda ise bilginin mobilitesi kolaydır. Bu durum, bilginin sınırsız bir tüketici tarafından tüketilmesine ve yenilikleri teşvik etmesine yol açmaktadır.

Sanayi toplumunda temel bilgiyi, fizik, kimya bilimleri, bilgi toplumunda ise; kuantum elektroniği, moleküler biyoloji ve çevresel bilimler gibi yeni araştırma alanlar oluşturmaktadır.

Sanayi toplumunda politik sistem temsili demokrasi iken, bilgi toplumunda katılımcı demokrasi anlayışının daha belirgin bir önem kazanacağı düşünülmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler neticesinde adına "Tele-Demokrasi" denilen bir değişimin ileriki yıllarda yaşanacağı tahmin edilmektedir.

Bilgi toplumunun yukarıda belirtilen temel özelliklerinden hareketle bilgi toplumu, sanayi toplumunun sosyo-ekonomik gelişme sürecinde yol açtığı gelişmelerden daha farklı, ekonomik alandaki tüm karar birimlerinin ve kurumların yapısında hızlı değişimi ve yeniden yapılanmayı gerektiren bir aşama olarak nitelendirilebilir. Bilgi teknolojilerinin hızla gelişimi, bu gelişmelere aynı hızda ayak uydurabilecek bir toplum yapısını gerektirmektedir. Daha çok gelişmiş ülkelerin ulaşmış olduğu ve henüz sanayileşme sürecini tamamlamış olmasa da gelişmekte olan ülkeleri de etkisi altına alan bilgi toplumu aşamasında, ekonomik politika önceliklerinin bilgi üretimi ve kullanımı yönünde oluşturulması önem kazanmaktadır. Bilgi toplumu aşamasına ulaşmış bir çok gelişmiş ülkede ulaşılan gelişmişlik düzeyinin sürekliliğinin korunması amacıyla, giderek bilime, teknolojiye ve insana yatırım unsuru eğitime daha fazla önem verilmektedir. Türkiye’nin ve diğer gelişmekte olan ülkelerin uluslararası alanda gelişmiş ülkelerle aralarındaki gelişmişlik farkının daha fazla açılmaması, ulusal alanda ise kalkınmanın sağlanması açısından, bu ülkelerin bilgi toplumundaki gelişmelere ne ölçüde uyum gösterdikleri önemlidir.

Bilginin ve bilgi teknolojilerinin hızla gelişimiyle şekillenen ve ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanları kısa zamanda etkisi altına alan bilgi toplumu aşaması, sosyo-ekonomik gelişme sürecinde tarım toplumu ve sanayi toplumunun ötesinde üretimin ve verimliliğin hızla artmasına yol açmaktadır. Bilgi sektöründeki başdöndürücü gelişmeler, başta insan faktörünün verimliliğine etkilerinden dolayı ekonomik sonuçları yanısıra sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda da hızla yapısal değişimleri beraberinde getirmektedir. Bilgi toplumundaki gelişmeler, insanın verimliliğinin artmasına, ekonomik gelişme düzeyinin artmasına, ayrıca bilimde ve teknolojide yeni gelişmelerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Daha çok gelişmiş ülkelerin ulaşmış olduğu bir aşama olan bilgi toplumu, gelişmekte olan ülkelerin de kalkınmaları ve globalleşme sürecine entegrasyonu açısından süratle ulaşmak için çaba içerisinde olmaları gereken bir aşamadır.



Kaynak: C.Can Aktan ve Mehtap Tunç, "Bilgi Toplumu ve Türkiye", Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1998. s.118-134.

Bireyler için 'Stratejik Düşünebilme' Testi

Giderek artan yoğun rekabet ortamında ‘başarılı ve dolayısı ile mutlu olma’ mücadelesi veren bir birey olarak, günlük işlerimize aşırı zaman ve enerji harcamanız nedeni ile, stratejik düşüncenizin yeteri kadar gelişmediğini düşünüyor musunuz?

Aşağıdaki ankete, uygun cevaplar vererek, günlük operasyonlar ile stratejik düşünce arasında nasıl bir noktada olduğunuzu, diğer bir ifade ile, ne kadar ‘STRATEJİK DÜŞÜNEBİLME´ becerisine sahip olduğunuzu saptayabilirsiniz.

1. Açık olarak benimsediğiniz net bir strateji tanımınız varmı?

Evet 10 Çok net değil 5 Hayır 1

2. Net bir şekilde telaffuz ettiğiniz veya bir yere yazdığınız, kısa, açık ve size heyecan veren bir vizyonunuz varmı?

Evet 10 Galiba 5 Hayır 1

3. Günlük işleriniz arasından, sistematik olarak, geleceğinizi düşünmek ve onu planlamak için zaman ayırıyor musunuz?

Evet 10 Bazen 5 Hayır 1

4. Geleceğinizi güven altında görüyor musunuz, veya, genel olarak, işlerinizin ‘iyi gittiğini’ düşünüyor musunuz?

Evet 1 Kısmen 5 Hayır 10

5. Risk almayı sever misiniz?

Evet 10 Kısmen 5 Hayır 1

6. Bütün hayatınız işiniz midir, boş zamanlarınızda da işinizle ilgili şeyler mi yaparsınız?

Evet 1 Genellikle 5 Hayır 10

7. ‘Yatay’ düşünebilmenin ne olduğunu biliyor musunuz?

Evet 10 Galiba 5 Hayır 1

8. Değişim sizin için ‘genellikle’ bir tehdit midir veya sizi çok rahatsız eder mi?

Evet 1 Bazen 5 Hayır 10

9. ‘Rakipleriniz’ olduğunu biliyor, onları tanıyor ve onların davranışlarını yakından izliyor musunuz?

Evet 10 Bazıları 5 Hayır 1

10. ‘Bu iş başka türlü yapılamaz’ çok sık kullandığınız bir düşünce şekli midir?

Evet 1 Bazen 5 Hayır 10

Bireyler için ‘Stratejik Düşünebilme´ TESTİ SONUÇLARI

Ortalama skor 100 - 95: Birey olarak ‘Stratejik Düşünce’ üretme konusunda mükemmelsiniz. Bu durumda size ancak, ‘herşey iyi giderken strateji üretmek, koşullar zorlaştıktan sonra strateji üretmeye çalışmaktan çok daha iyidir.’ yaklaşımını hatırlatabilirim.

Ortalama skor 94 - 70: Genelde, stratejik düşünce üretme potansiyeline sahip bir bireysiniz. Ancak, stratejik konularda bazı belirsizlikleriniz olabilir. Ortalama olarak, başarılarınız, başarısızlıklarından fazla olacaktır, ancak mükemmele ulaşmak için 'Stratejik Düşünce' bilincini sürekli olarak geliştirmelisiniz.

Ortalama skor 69 - 40: Birey olarak 'Bulanık' vizyondan ciddi şekilde rahatsızsınız. Zihninizde farklı stratejik yönler olması nedeni ile, operasyonel performansınız da olumsuz yönde etkilenmektedir. Acilen vizyonunuzu netleştirip, 'Stratejik Düşünce' çalışması yapmanız gerekmektedir.

Ortalama skor 39 - 10: Bütün gücünüzü günlük çözümlere harcıyor, günlük yaşıyorsunuz. Birey olarak 'Stratejik Düşünce'ye yeteri kadar sahip olmamanız nedeni ile, kararlarınızı krizlerden hemen sonra ve ‘mecburen’ alıyorsunuz. Fırsat yaratmadığını görmenize rağmen, 'ben de (me-too)' stratejisi uyguluyorsunuz. Ciddi bir 'Stratejik Düşünce' çalışması yapmanızın zamanı nerede ise geçmek üzere.

Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE