Entelektüel Sermayenin Temel Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması



Giriş
Bilişim çağı, işletmeleri fiziksel varlıklardan ziyade bilgi ürünü maddi olmayan varlıklara sahip olmaya yöneltmektedir. Bu yönelim, müşteri hizmet talebinin toplam talep içerisindeki ağırlığının artması ve üretim faktörleri içerisinde bilginin önemli hale gelmesi gibi hususların yaşanması neticesinde ortaya çıkmıştır. Global dünyanın ortaya koyduğu hızlı değişim, kaçınılmaz olarak geleceğe yönelik stratejiler geliştiren işletme yönetimine, yaşanan değişimi takip ederek gerekli kararları yerinde ve zamanında alma zorunluluğu getirmektedir. Yönetimin, kararlarında ihtiyaç duyduğu bilgilerin muhasebe tarafından üretilmesi, muhasebe sistem ve bilgilerinin de bu gelişime paralel şekilde kendisini yenilemesi gereğini doğurmaktadır.
İşletme hakkında gerekli stratejileri geliştirecek yönetimin bilgi gereksiniminin, tarihi maliyet esasına dayalı ve daha çok maddi varlıklara ağırlık veren bir muhasebe sistem ve bu sistemce hazırlanan finansal tablolarla karşılanması mümkün değildir. Çünkü mevcut muhasebenin tarihi maliyet temeline dayalı sunduğu bilgilerle ortaya konulan işletme değeri ile piyasanın işletmeye biçtiği değer arasında büyük farklar oluşabilmektedir. İşletme değerini doğru bir biçimde ortaya koyamayan bilgilerle geleceğe yönelik alınacak kararların sorunlar yaratma olasılığı yüksek olacaktır1. Dahası sözkonusu bilgiler, sadece yöneticilerin geleceğe yönelik kararlarıyla sınırlı kalmayıp, yatırımcılar, kredi kuruluşları, ortaklar gibi bütün çıkar gruplarının kararlarını da yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir. İşletme ilgili karar alıcıların doğru hareket etmeleri açısından, işletmelerin kendi bünyelerinde zamanla üretip sahip oldukları, temelini bilgi, enformasyon ve deneyimin oluşturduğu, know-how, patent, telif hakkı, örgüt kültürü ve marka gibi entelektüel değerlerin finansal tablolarda gösterilmesi gerekir.
Bu bağlamda ele alınan bu çalışmanın amacı, bilişim çağını yaşayan işletmelerin sahip oldukları entelektüel değerlerin; ne anlama geldikleri, hangi unsurlardan oluştukları, nasıl ölçülebildikleri ve sözkonusu değerlerin finansal tablolara nasıl aktarılabileceği konusunu incelemektir. Bunun için çalışmada ilk önce entelektüel sermaye kavramı üzerinde durulmuş, daha sonra entelektüel sermaye unsurları belirtilerek işletmelerde entelektüel değerlerin bu unsurlar bazında ölçülmesi konusuna değinilmiştir. Çalışmanın sonunda ise özellikle Türkiye’de Tek Düzen Muhasebe Sistemi ile uyumlu bir şekilde, varolan entelektüel değerlerin temel finansal tablolara nasıl aktarılabileceği konusu değerlendirilmiştir.
1. Entelektüel Sermaye Kavramının Tanımı ve Açıklaması
Entelektüel sermaye kavramını tanımlamadan önce “entelektüel” ve “sermaye” kavramlarının tanımlarını ayrı ayrı ortaya koymak konunun incelenmesi açısından yararlı olacaktır. Entelektüel kelimesi, kaynağı batı dillerine dayanan ve bilim, sanat ve kültür alanlarında yüksek derecede eğitim görmüş kimse, ya da aydın kesimini ifade etmede kullanılan bir kavramdır (Seyidoğlu, 1992, s.230).
Sermaye kelimesi ise, bakış açısına göre farklılık arzetmektedir. Örneğin muhasebe açısından “işletmenin sahip olduğu her türlü iktisadi kıymetlerin kaynağı”(Sürmen, 2000, s.24), iktisat bilimi açısından, “mal ya da hizmet üretiminde kullanılan üretilmiş üretim araçları”(Yazıcı, M., 1990, s.18), işletme bilimi açısından, “işletmenin amaçlarına ve üretim çabalarına uygun olarak sahip olduğu tüm maddi ve maddi olmayan varlıkların toplamı”(Yazıcı, K., 2001, s.176) gündelik yaşamda ise, “geçmiş tasarrufların sonucu biriken para stoku” nu ifade etmede kullanılmaktadır.
Hızlı bir şekilde değişime ve gelişime tanıklık eden 20. yüzyılın işletmeciliği kaçınılmaz olarak bu iki kavramı bir araya getirmiştir. Bu değişim toplumsal yapı ve aynı zamanda ekonomik yapı ile paralel seyir izlemiştir. Sanayi toplumunun ve ekonomisinin genel özelliği olan somut -maddi- varlıklara –bina, makine, teçhizat, vb.- yönelik verilen önem, bilgi toplumuna ve bu bağlamda bilgi ekonomisine geçişle yerini ağırlıklı olarak bilgi, beceri ve iletişim gibi soyut varlıklara bırakmıştır.
Geçmişin entelektüel birikimi olan bilginin çağın işletmecilik anlayışında sahip olunan sermayenin önemli bir unsuru haline gelmesi, işletmelerde entelektüel olarak ifade edilen maddi olmayan varlıklara sahip olma, onları kullanma ve yönetme gibi hususları gündeme getirmiştir. İşletmelerin, gerek yerel gerekse global piyasalarda ayakta kalma, mevcut ve muhtemel rakiplerle rekabet etme gibi hususları doğrudan etkileyen unsurlar olmaları münasebetiyle, gerçekleşen bu değişim ve gelişmelere duyarsız kalmaları mümkün değildir.
Entelektüel sermaye konusunun kavram olarak ortaya çıkışı 1960’lı yıllara kadar gitmekle birlikte uygulama alanında ilk örneklerin ortaya çıkışı 1990’lı yılların ikinci yarısına rastlamaktadır. Sözkonusu gecikmenin, zamanın iş ortamının çalışan-işyeri-müşteri ilişkilerinin bugüne oranla daha katı kurallara bağlanmış olması ve bu katılığın yeni fikir ve buluşlara dayalı yeni iş alanlarının gelişmesini sınırlamasından kaynaklandığı ifade edilmektedir(Tekin, 1999, http://www.strata.com.tr.19.04.2002))/.
Entelektüel sermaye kavramına ilişkin konuyla ilgilenenler tarafından farklı bakış açılarının doğal sonucu olarak çeşitli tanımlar yapılmıştır. Sözkonusu tanımların bazılarına aşağıda değinilmiştir.
En basit şekliyle entelektüel sermaye, “bir organizasyonun bilgi değeri” (Akpınar, 2000, s.52), veya duyumsanmayan ve görünmeyen varlıklar olarak bir işletmenin sahip olduğu kayıtlı bilgiler ve işletmedeki çalışanların bilgi, beceri ve deneyimleri” (Büyüközkan, 2002, s.35) şeklinde tanımlanmaktadır.
Konuyla yakından ilgilenen Thomas A. Stewart kaleme aldığı “Entelektüel Sermaye-Örgütlerin Yeni Zenginliği” adlı kitabında entelektüel sermayeyi “zenginlik yaratmak üzere kullanıma sokulabilen entelektüel malzemedir, yani bilgi, enformasyon, entelektüel mülkiyet ve deneyim” (Stewart, 1997, s.XII, Çev : N. Elhüseyni) şeklinde tanımlamaktadır.
Hugh McDonald entelektüel sermayeyi “bir kuruluşun içinde bulunulan ve ilave avantaj yaratmada kullanılabilen bilgi, bir başka deyişle bir şirket içindeki insanlar tarafından bilinen ve şirkete bir rekabet üstünlüğü kazandıran şeylerin toplamı” (Stewart, 1997, s.72) şeklinde tanımlarken, Klein ve Prusak ise, “daha yüksek değerli bir varlık üretmek üzere formalleştirilmiş, elde edilmiş ve harekete geçirilmiş entelektüel malzeme” (Büyüközkan, 2002, s.36) olarak değerlendirmişlerdir.
Konuyu işletme değeri veya muhasebe açısından inceleyenler ise entelektüel sermayeyi, “bir işletmenin defter değeri ile, bu değere ödenilmeye hazır olunan değer arasındaki fark” (Brooking, 1997, s.364) şeklinde tanımlamaktadırlar. Bu tanım daha çok geleneksel muhasebede yer alan ve yabancı literatürde “good will” olarak ifade edilen şerefiye tanımını yansıtmaktadır. Entelektüel sermayenin, oluşum, yönetimi ile işletme başarısındaki önemi ve bileşenleri açısından değerlendirilmesi durumunda geleneksel şerefiye tanımından daha geniş yapıya sahip olduğu görülmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak entelektüel sermaye; mayasını bilgi, beceri, deneyim ve enformasyonun oluşturduğu, işletmenin mevcut ve gelecekteki başarısını doğrudan etkileyen ve rakip firmalarla kıyaslamada konumunu ortaya koyan sahip olduğu bilgi, bilgi sistemleri, patent, telif hakları ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan –soyut- varlıkların bütünü şeklinde tanımlanabilir.
Bu noktada, literatürde sıkça kullanılan beşeri sermaye kavramıyla entelektüel sermaye kavramı arasındaki ilişkiye değinmekte yarar vardır. Beşeri sermaye; “insanlara bilgi, beceri ve hüner kazandırmak için yapılan eğitim harcamaları” şeklinde tanımlanmaktadır (Seyidoğlu, 1992, s.77). Tanımdan da anlaşılacağı üzere beşeri sermaye kavramı ile kastedilen, üretim sürecinde yer alan insanların bilgi ve deneyimlerinin geliştirilmesine yönelik yapılan yatırımları ifade etmektedir. Bu ise, entelektüel sermaye unsurlarından insan sermayesinin bir bileşenini oluşturmaktadır. Entelektüel sermaye unsurlarının açıklandığı kısımda da görüleceği üzere entelektüel sermaye, insan sermayesinin yanı sıra, yönetim felsefesi ve örgüt kültürü gibi yapısal sermaye ile müşteri sadakati ve dağıtım kanalları gibi müşteri sermayesi gibi unsurlardan meydana gelmektedir. Bu yönüyle entelektüel sermaye kavramı, beşeri sermayeyi de içine alacak şekilde fakat ondan daha geniş bir kavram olarak ele alınmaktadır.
Bilişim çağında üretimin belirleyicisi toprak ve sermayeye nazaran bilgidir. Bilgi, üretilen, satılan ve satın alınan bütün mal ve hizmetlerin asıl bileşeni halini almıştır. Bu nedenle bilgiyi bulup geliştirmek, saklamak, yönetmek bireylerin, işletmelerin ve ulusların en önemli ekonomik görevi haline gelmiştir (Yurtseven, 2000, s.413). Bu ise entelektüel sermayenin önemini ortaya koymaktadır. İşletmelerin yatırımlarını artan bir biçimde makine, bina, eğitilmemiş insan gücü ve benzerlerinden ziyade, akılsal ürünlere (eğitim, patent, telif hakkı, know-how, ticari sır, bilgi, bilgi işleme vb) ve yaratıcılığa yönelik yapmaları bu hususu destekler niteliktedir.
2. Entelektüel Sermayenin Unsurları
İşletmelerde entelektüel sermayeyi oluşturan unsurlara, konuyla ilgilenenler tarafından temelde aynı temayı işlemekle birlikte değişik adlar kullanılmakta ve bu unsurlar entelektüel sermaye modelleri veya bileşenleri olarak da ifade edilmektedir.
Dünyada ilk kez entelektüel sermaye raporu yayımlayan İsviçre şirketi Skandia’ya göre entelektüel sermayenin “insan” ve “yapısal” olmak üzere iki bileşenden meydana geldiği belirtilmektedir (Edvinsson, 1997, s.366). Rapora göre, yapısal sermaye müşteri ve organizasyonel sermaye olmak üzere iki alt bölüme ayrılırken, organizasyonel sermaye de kendi altında yenilik ve süreç sermayelerine ayrılmaktadır (Büyükozkan, 2002, s.37).
Bir başka görüşe göre ise, entelektüel sermaye unsurlarının insan sermayesi, yapısal sermaye ile müşteri ve ilişkisel sermayenin karşılıklı etkileşiminden meydana geldiği belirtilmektedir (Roos –Roos, 1997, s.416).
Diğer bir yaklaşım ise Sveiby tarafından yapılmış olup, entelektüel sermaye unsurlarının; içsel yapı -organizasyon seviyesindeki duyumsanmayan varlıklar olup şirket kültürü, bilgi sistemleri ve çalışma şekli-, dışsal yapı -çevreyle ilişki sonucu oluşan sermaye- ve çalışanların yeteneklerinden oluştuğu şeklindedir (Bukh ve diğ., 2001, s.91).
Dzinkovski (2000) tarafında yapılan yaklaşımda ise, entelektüel sermaye unsurları çalışanlar, işletme ve müşteriler olarak sınıflandırılmaktadır (Guthrie, 2001, s.30).
Yukarıda belirtilen unsurlara yenileme ve gelişme sermayesi gibi unsurlar ekleyenler de bulunmaktadır. Aşağıda entelektüel sermaye unsurları, genel kabul gördüğü üzere, insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi olarak üç başlık halinde incelenecektir.
2.1. İnsan Sermayesi
İnsan sermayesi, işletme bünyesinde bulunan insanların bilgi, beceri, yetenek, tecrübe, sezgi ve tutumları gibi beşeri unsurların toplamını ifade eder.
Stewart, insan sermayesini, bütün merdivenlerin başladığı yer, buluşçuluğun kaynağı ve kavrayışın pınarı olarak kabul etmekte, Edvinson ise, entelektüel sermayeyi bir ağaca benzeterek insanları bunun yetişmesini sağlayan bitki özleri olarak betimlemektedir (Stewart, 1997, s.94).
İşletmelerin amacı, karlı kullanabilecekleri ölçüde insan sermayesine sahip olmaktır. İnsan sermayesinin özünü buluşçuluk oluşturmaktadır. Bu nedenle bir işletmede çalışan insanlar zamanlarını ve yeteneklerini büyük ölçüde yenilik getirici faaliyetlere yönelttiğinde, insan sermayesi yaratılmış ve kullanılmış olur (Stewart, 1997, s.95). Bu sermayeyi geliştirmek, çalışanların fikirlerine önem vermeye ve iş geliştirmeye yönelik önerilerini dinlemeye bağlıdır.
İçinde bulunduğumuz bilgi çağında işletmelerin temel hedefi insan sermayesini verimli bir şekilde kullanmaktır. İşletmelerin içinde bulunduğu kızgın rekabet ortamı onların sahip oldukları insan sermayesini verimsiz kullanma lüksünü ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle işletmeler, bünyelerinde bulunan insanların tümünü işin içine katmakta ve onların sahip oldukları fikirlerden maksimum düzeyde yararlanma yoluna gitmektedirler. Bünyesinde bulunan insanların sahip oldukları bilgilerden en iyi biçimde yararlanmada işletmenin kollektif yeteneği olarak da belirtilen insan sermayesinin bileşenlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Guthrie, 2001, s.35);
- Teknik bilgi (know –how),
- Eğitim,
- Mesleki yeterlilik,
- Bilgi üretimine yönelik çalışmalar,
- Yetenek/beceri oluşturmaya yönelik çalışmalar,
- Girişimcilik coşkusu, mucitlik, kabullenici ve reddedici yetenekler, değişimcilik.
2.2. Yapısal Sermaye
Yapısal sermaye, bir örgüt olarak işletmenin sahip olduğu yöntem ve politikalar biçiminde kurumsallaştırılmış bilgi teknolojilerden - veritabanları, kayıtlar ve çeşitli biçimlerdeki belgelemeye, yönetim felsefesinden - örgüt kültürüne, finansal ilişkilerden - patentlere kadar bütün unsurların karışımını ifade eder.
Buluşçuluğun temeli bilgiye dayanır. Bilginin ise örgüt içerisindeki insanlar tarafından üretildiği ve insan sermayenin bir bileşeni olduğu daha önce ifade edilmişti. İşletmelerde insan sermayesini oluşturan bilginin önemi küçümsenemez. Fakat insan sermayesini işletme başarısı için performansa dönüştürecek kurum ise işletme yönetimidir. İşletme yönetimi ise diğer bileşenleri ile birlikte yapısal sermayeyi meydana getirmektedir. Bu nedenle yapısal sermaye insan sermayesinden daha önemli olmaktadır.
İşletmeden işletmeye farklılık arz etmekle birlikte örgüt içerisinde yapısal sermayeyi oluşturan unsurları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Önce, 1999, s.29);



Entelektüel Mülkiyete İlişkin; Altyapı Varlıkları;

-
- Patentler, - Yönetim felsefesi,
-
- Telif hakları, - Örgüt kültürü,
-
- Dizayn hakları, - Yönetim süreçleri,
-
- Ticari sırlar, - Bilgi sistemleri,
-
- Ticari amblemler , - Ağ sistemleri,
-
- Hizmetle ilgili amblemler. - Finansal ilişkiler.

2.3. Müşteri Sermayesi
Müşteri sermayesi, organizasyonun müşteri, tedarikçi ve toplumun geri kalan kesimiyle ilişkisinin değerini ortaya koyar (Chwalowski, 1997, s.89) ve sözkonusu kişilerin organizasyona bağımlılıklarını ifade eder (Aşıkoğlu – Aşıkoğlu, 1998, s.587).
Konuyla ile ilgili olarak Stewart şu ifadelere yer vermektedir. “müşterileri olan her şirketin müşteri sermayesi vardır. Hubert Saint-Onge bu sermayeyi şirketin unvan değeri, satış yaptığı kişi ve kuruluşlarla süregiden ilişkileri olarak tanımlıyor. Entelektüel varlıkların üç genel kategorisi – insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi -içinde değeri en belirgin olan müşterilerdir. Faturaları ödeyen onlardır. Bu nedenle finansal raporlarda bıraktıkları ayak izleri, çalışanların, sistemlerin ya da kapasitelerin vurduğu damgalara oranla daha kolay gözlenebilir. ... müşteri sermayesini yansıtan piyasa payı, müşteri tutma ve kaçırma oranları, müşteri başına karlılık gibi göstergeleri takip etmek görece kolaydır.” (Stewart, 1997, s. 158- 159).
Günümüzde işletmelerin temel amacı olan kârı elde edebilmelerinin gerekli araçlarından birisi müşteri memnuniyetini sağlamaktır. Tarihi süreç içerisinde bir zamanların üreticinin egemenliğine dayanan geleneksel pazarlama anlayışında “ne üretirsem alılar!” felsefesi yerini müşteri memnuniyeti ve toplumun uzun vadeli çıkarlarını gözetmeye dayalı “neyi, nasıl üretir ve ne şekilde sunarsam alırlar?” anlayışına bırakmıştır. Doğal olarak bu anlayış, aniden oluşmayıp toplumsal ve ekonomik gelişmeyle paralel bir seyir izlemiştir.
Kültürümüzde yer alan “müşteri velinimetimizdir” özdeyişi, müşteri sermayesinin eski versiyonu olarak bugünkü manada değerini ortaya koyuyor olmalı. İnsanların müşterilere karşı doğal ve samimi davranıştan uzak müşteri memnuniyetine yönelik rol yapıyor olmaları işletmelerin sahip oldukları müşteri sermayesinden yeterince istifade edememelerinin bir nedeni olarak görülebilir. Geçmişin “müşteri velinimetimizdir” felsefesi ile günümüzün müşteri memnuniyetine dayalı modern pazarlama anlayışı arasındaki farklılık da burada doğuyor olsa gerek.
Müşteri sermayesinin unsurlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Guthrie, 2001, s.35);
- Markalar - İşle ilgili işbirliği
- Müşteriler - Lisans anlaşmaları
- Müşteri sadakati - İstenen nitelikteki sözleşmeler
- İşletme adı - Franchising anlaşmalar
- Dağıtım kanalları
3. İşletmelerde Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi Sorunu
İşletmelerin sahip oldukları maddi varlıkların değerlerini tarihi maliyet, yenileme -ikame- maliyeti gibi maliyet ölçüleriyle –küçük farklılıklarla olmakla birlikte- belirlemeleri mümkündür. Neticede elle tutulur, gözle görülür varlıklar oldukları için ve gerek ediniminde katlanılan bir maliyetin olması gerekse değerleme anında piyasada alım satımı yapılması halinde belirli bir fiyatının oluşması nedeniyle eskime paylarını da dikkate alarak işletmelerin sözkonusu varlıklara değer biçilmeleri mümkündür.
Entelektüel sermayenin ölçülmesinde ise durum biraz farklıdır. Bilindiği üzere entelektüel sermayenin özünü bilgi ve bileşenleri teşkil etmektedir. Soyut varlıklar olması ve işletmeden işletmeye farklılıklar arzetmesi münasebetiyle bilgi ve bileşenlerini ölçmek maddi varlıklara nazaran daha zor ve kompleks bir hal almaktadır.
Buna rağmen işletmelerin sahip oldukları entelektüel sermaye değerlerinin ölçülmesine yönelik mutlak doğruluk taşıdıklarına dair endişeler dile getirilmekle birlikte çeşitli yaklaşımlar ve teknikler sunulmaktadır. Bu yaklaşımlardan bir kısmı entelektüel sermayenin bileşenlerine göre ölçülmesine, bir kısmı ise, entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülmesine yöneliktir.
Entelektüel sermayenin bileşenlerine göre ölçülmesi yaklaşımında, entelektüel sermayeyi oluşturan unsurlardan – insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi- herbirinin alt bileşenleri ile birlikte teker teker finansal açıdan ölçülmesi ifade edilmektedir. Örneğin Stewart, “insan sermayesinin çıktısı buluşçuluk, yapısal sermayenin çıktısı ise verimliliktir” şeklinde ifadeye yer vererek insan sermayesinin ölçümlemesinde, buluşçuluğun, görev süresinin, personel devrinin ve tecrübenin; yapısal sermayenin ölçülmesinde, bilgi stoklarına biçilen değerin, bürokratik direncin ve müşteri sermayesinin ölçülmesinde ise, müşteri tatminin ve sadık bir müşterinin değerinin belirlenmesine yönelik yaklaşımlarla entelektüel sermayenin tespit edilebileceğini belirtmektedir (Stewart, 1997, s.257-,277). Nick Bontis tarafından geliştirilen yaklaşımda ise, 63 faktör yardımıyla işletmenin entelektüel sermaye performansı belirlenmektedir. Bu ve benzeri yaklaşımlar, işletmelerin sahip oldukları entelektüel sermaye düzeyinin belirlenmesi yanında daha çok entelektüel sermaye performansını belirlemeye ve belirlenen işletme entelektüel sermaye performansını benzer firmalarla kıyaslamaya elverişlidir2. Entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülmesi yaklaşımında ise, aşağıda alt başlıklar halinde incelenecek olan;

- Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı,
- Tobin’in Q Oranı,
- Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması,
şeklinde önerilen yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler işletme bütününe yöneliktir. Yöntemlerin özü, sahip olunan entelektüel sermaye değerini, piyasada hisse senetleri aracılığıyla işletmeye biçilen değerin işletmenin denetlenmiş finansal tablolarındaki değeri ile kıyaslamak suretiyle belirlemektir.
3.1. Piyasa Değeri / Defter Değeri Oranı
Piyasa Değeri/ Defter Değeri Oranı, işletmenin dolaşımdaki hisse senetlerinin belli bir tarihteki işlem gördüğü piyasa fiyatının, aynı tarihteki hisse senedi başına düşen özsermaye payına bölünmesi suretiyle bulunmaktadır.
İşletmenin piyasa değeri, dolaşımda bulunan hisse senetlerinin belli bir tarihteki yatırımcılar tarafından ödenmeye razı olunan tutarıdır. Defter değeri ise, işletmenin bilançosunda yer alan varlıklardan borçların düşülmesi sonucu elde edilen değeridir.
Bu yöntemde işletmenin entelektüel sermayesi, piyasa değerinden defter değeri düşüldükten sonra kalan tutar olarak belirtilmektedir. Örneğin X A.Ş’nin piyasada işlem gören hisselerinin toplam değeri 100 milyar TL ve defter değeri 60 milyar TL ise, X A.Ş.’nin sahip olduğu entelektüel sermaye tutarı 100 milyar – 60 milyar = 40 milyar TL’dir. Aynı zamanda işletmenin entelektüel sermaye performansı 100 milyar / 60 milyar = 1.67’ dir. Bu ise işletmenin, varlıklarının yüzde 67’ i oranında entelektüel sermayeye sahip olduğunu gösterir.
Yöntem sadece borsada hisse senetleri işlem gören işletmeler için uygulanabilmektedir. Çünkü borsada hisse senetleri işlem görmeyen bir firmanın (tasfiye değerini bulma ve külliyen satın alınması durumları hariç) herhangi bir tarihte piyasa değerini belirlemek kolay değildir. Hesaplanmasında kullanılacak verilerin kolay elde edilmesi, karşılaştırılması ve basitliği yöntemin avantajını oluşturmaktadır. Buna karşılık, işletmenin piyasa değerinin işletme faaliyetlerinden bağımsız, sık ve bazen büyük boyutlarda sermaye piyasalarında spekülatif dalgalanmalarda olduğu gibi dış faktörler tarafından etkilenmesi ve özellikle defter değerinin çoğu zaman -amortisman ayırma ve kaydetme yöntemlerindeki farklılıklar gibi nedenlerle– olduğundan düşük gözükmesi gibi hususları dikkate almaması yöntemin sakıncalarını oluşturmaktadır.
3. 2. Tobin’in Q Oranı
Tobin’in Q oranı; Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin tarafından geliştirildiği için bu ismi almıştır. Yatırım kararlarının tahmin edilmesi için geliştirilmiş olan bu yöntem, işletmenin yatırım kararlarını tahmin etmek için, faiz oranlarından bağımsız olarak, işletme varlıklarının yerine koyma maliyetlerini kullanmaktadır (Önce, 1999, s.38).
Her ne kadar yatırım kararlarının tahmin edilmesinde kullanılmak amacıyla geliştirilmiş olmakla birlikte Tobin’in Q oranı yaklaşımı işletmenin sahip olduğu entelektüel sermayenin hesaplanmasında da kullanılmaktadır. Tobin’in Q’su işletmenin sahip olduğu fakat diğer işletmelerin sahip olmadığı maddi olmayan varlıklar, diğer bir ifadeyle entelektüel varlıklar nedeniyle yüksek karlar sağlama üstünlüğünü ifade etmektedir (Önce, 1999, s.39). Nitekim elde edilen oranın işletmelerde teknolojiye ve insan sermayesine yapılan yatırımların değerini yansıttığı ifade edilmektedir (Stewart, 1997, s.253).
Yöntem, piyasa değeri / defter değeri yaklaşımına benzemekle birlikte, ondan farkı varlıkların defter değeri yerine “yerine koyma değerini” kullanmasıdır. Diğer bir ifadeyle “Q”, işletmenin piyasa değerinin, mevcut varlıkların yerine koyma maliyetine oranıdır.
Örneğin, X A.Ş.’nin piyasa değerinin 200 milyar TL olduğunu, varlıklarının tarihi maliyet değerlerinin 70 milyar, yerine koyma değerlerinin ise 100 milyar olduğu kabul edilirse, Q değeri şu şekilde hesaplanacaktır.
Q = İşletmenin Piyasa Değeri / İşletme Varlıkların Yerine Koyma Değeri
= 200 milyar / 100 milyar
= 2
Q değeri 1’ e eşit, 1‘den küçük veya örnekte olduğu gibi 1’den yüksek çıkabilir. Oranın 1’den yüksek çıkması, işletmenin yüksek değerde entelektüel varlıklara sahip olduğunu ve bu varlıklardan yüksek getiriler elde ettiği anlamına gelmektedir. Q değerinin 1’den küçük çıkması durumunda ise, işletmenin varlık bazında entelektüel sermayeye sahip olmadığını ve varlıkların getiri düzeylerinin yerine koyma değerini karşılayamadığı sonucunu ortaya koymaktadır.
Gerek Tobin’in Q oranı yöntemi gerekse bir önceki adımda incelen piyasa değeri / defter değeri oranı yöntemi, aynı sektörde faaliyette bulunan, aynı piyasalara hizmet veren ve benzer türde maddi varlıklara sahip olan işletmelerin maddi olmayan varlıklarının karşılaştırılması ve işletmenin entelektüel sermayesinin değerinde yıllar itibariyle gerçekleşen değişikliklerin karşılaştırılması için uygun görünmektedir. Bununla birlikte yukarıda piyasa değeri/ defter değeri oranı yönteminde de belirtildiği gibi işletmenin borsada oluşan değerinin spekülatif ataklar gibi dış faktörlerden etkilenmesi yöntemin doğru sonuçlar vermesini olumsuz manada etkileyebilmektedir.
3.3. Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması
İşletmelerin bankalardan kredi taleplerine, bankaların kredi limitlerinin ve şartlarının belirlenmesinde teminat olarak sahip olunan maddi varlıklara göre hareket etmeleri, bilgi yoğun işletmelerin maddi varlıklar yönünden istenen düzeyde olmamaları nedeniyle istedikleri krediyi almalarına engel oluyordu. Bu nedenle NCI3 araştırma merkezince, bilgi yoğun işletmelerin maddi olmayan varlıklarının değerlerinin ortaya konması durumunda, kredi konusunda bu işletmelere daha ılımlı davranılacağı varsayımı ile bu yöntem geliştirilmiştir (Stewart, 1997, s.254).
Yöntemde maddi olmayan varlıkların değeri, maddi varlıkların getirisi hesaplanarak bu getiriden maddi varlıklara isabet eden kısmın düşülmesi sonucu elde edilmektedir. Bu yöntemde sahip olunan maddi olmayan varlıkların değeri 7 adım yardımı ile hesaplanmaktadır. Sözkonusu adımlar hayali bir işletme örneği ile birlikte aşağıda tablo halinde sunulmuştur.



Tablo 1 : Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması
Adımlar Yapılacak İşlem X A.Ş. Örneği
1. Adım Üç yıl için ortalama vergi öncesi kar hesaplanır. 100 milyar TL
2. Adım Dönemsonu bilançosunda ortalama maddi varlık değerleri alınır

ve üç yılın ortalaması hesaplanır. 400 milyar TL
3. Adım Kâr ortalaması, maddi varlıkların ortalama değerine

bölünerek maddi varlıkların getirisi hesaplanır. % 25 100 milyar /400milyar
4. Adım Sözkonusu üç yıl için sektörün maddi varlıklarının

getiri oranı bulunur. Eğer işletmenin getiri oranı

sektör ortalamasının altında ise bu yöntem

uygulanamayacaktır. Hesaplamanın bırakılması gerekir.
Sektör ortalamasının % 15

olduğu varsayılmıştır.
5. Adım Getiri fazlası hesaplanır. Sektörün maddi varlık getiri oranı

ortalaması ile işletmenin ortalama maddi varlıkları çarpılır.

Bu büyüklük, sektördeki ortalama bir işletmenin maddi duran

varlıklardan kazanabileceği tutarı göstermektedir. Daha sonra bu

büyüklük, işletmenin birinci adımdaki vergi öncesi karından çıkartılır.

Bu değer işletmenin ortalama bir işletmeden ne kadar fazla

kâr elde ettiğini gösterir 40 milyar TL
400 x % 15 = 60
100 – 60 = 40
6. Adım
Üç yıl için ortalama vergi oranı hesaplanır ve bu fazla kısımla çarpılır. Vergi sonrası büyüklüğe ulaşmak için getiri tutarından düşülür. Bu, maddi olmayan varlıklara ait primdir.
26.8 milyar TL
40 x % 33 =13.2
40 – 13.2 = 26.8
7. Adım
Primin net bugünkü değeri hesaplanır. Bunun için işletmenin sermaye maliyeti esas alınarak bu orana bölünebilir. Bu, o işletmenin maddi olmayan varlıklarının hesaplanmış değeridir.
268 milyar TL
X. A.Ş.’nin sermaye maliyetinin % 10 olduğu varsayılmıştır.
Kaynak : Stewart, 1997, s.254-255 - Önce, 1999, s.40-41 - Çelik-Perçin, 2000, s.116.
Bilgilerin finansal tablolar yardımıyla kolay elde edilmesi ve gerek sektör içinde gerekse sektörler arasında diğer iki yönteme göre daha gerçekçi ve karşılaştırılabilir sonuçlar vermesi yöntemin olumlu yönlerini oluşturmaktadır. Yöntemin dezavantajı ise, diğerlerine nazaran karmaşık oluşu ve daha çok zaman alıcı olmasıdır.
Yöntem, getiri fazlalığının ölçülmesinde kullanılan sektör ortalamasının uç değerlerden alınması nedeniyle oldukça yüksek veya düşük değerlerin hesaplanmasına neden olabileceği ve maddi olmayan varlıkların net bugünkü değerinin sermaye maliyetince belirlenmesinin gerçeği yansıtmayacağı bunun yerine yine uç değerler sakıncasını taşımakla birlikte sektör ortalamasının alınmasının daha doğru olacağı belirtilerek, eleştirilmektedir (Önce, 1999, s.41).






4. Entelektüel Sermayenin Temel Finansal Tablolar Aracılığıyla Sunulması
Finansal tablolar, bir kurumun varlık ve kaynak yapısı, faaliyet sonuçları, dönem karının oluşumu ve kullanımı gibi konularda bilgiler ihtiva edecek şekilde muhasebe ilkelerine uygun olarak düzenlenen tablolardır. Finansal tabloların düzenlenme amacı, sözkonusu finansal durum, faaliyet sonucu ve diğer hususların işletme ile ilgili çıkar gruplarının istifadesine sunulması ve ilgililerin işletme hakkına kanat sahibi olmalarının sağlanmasıdır. Bilindiği üzere temel finansal tablolar bilanço ve gelir tablosundan meydana gelmektedir. İşletme değerinin bir bütün olarak görülebilmesi için entelektüel değerlerin bilançolara aktarılması gerekir. Aşağıda entelektüel değerlerin bilançoda gösterilmesi ile maddi olmayan varlıklardan elde edilen karların gelir tablosuna yansımasının nasıl olabileceği üzerinde durulmuştur4.
İşletme ile ilgili karar alacak çıkar gruplarında doğru bir kanaatin hasılı ve alınacak kararların yerindeliği şüphesiz finansal tabloların doğru bilgiler ihtiva edecek şekilde düzenlenmesine bağlıdır. Bugünkü biçimini 1868 yılında alan bilançonun bilişim çağında işletmenin gerçek durumunu ortaya koyduğuna şüphe ile bakılmakta ve eleştirel sesler yükseltilmektedir. Bilişim çağında işletmelerde sabit varlıklardan daha çok bilginin değer ifade etmesi, doğal olarak maddi varlıklara dayalı oluşturulan bilançoların, bilginin değerini ortaya koymada yetersiz kaldığı görüşünü ortaya çıkarmaktadır (Stewart, 1997, s.64).
Çıkar gruplarının söz konusu bilgi ihtiyacının doğru bir şekilde karşılanabilmesi için, işletmenin bir bütün olarak değerlendirilerek gerek maddi varlıkların gerekse maddi olmayan (entelektüel) varlıkların bilançolarda gerçek değerleri ile sunulması gerekir. Bunun için işletmenin sahip olduğu entelektüel varlıkların değerlerinin ölçülerek (gerek entelektüel sermaye unsurları bazında gerekse işletmenin bir bütün olarak değerlendirilmesi bazında) bilançolarda sunulması, hem işletme gerçek değerinin tespiti hem de işletme hakkında karar alıcıların kararlarının doğruluğu açısından kaçınılmazdır.
Daha önce de ifade edildiği üzere işletmelerin sahip oldukları entelektüel sermaye unsurları, insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi olarak üçe ayrılmaktaydı. Sözkonusu entelektüel sermaye unsurlarının işletmelerde maddi olmayan varlıklar olarak biçimlenmiş halini, patentler, know-how, markalar, şerefiye ve lisans anlaşmaları gibi değerler oluşturmaktadır.
Varolan muhasebe sistemi ile işletmelerin sahip oldukları maddi olmayan varlıkların bir kısmı ölçülüp aktifleştirilmekte, bir kısmı direkt gider olarak kaydedilmekte bir kısmı ise ölçülememekte ve finansal tablolara yansıtılamamaktadır.
Bilindiği üzere Türkiye’de 1994 yılında Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile yürürlüğe giren Tekdüzen Hesap Planı’nda maddi olmayan varlıklar 26 numaralı Maddi Olmayan Duran Varlıklar hesap sınıfında 260 Haklar Hesabı, 261 Şerefiye Hesabı, 262 Kuruluş ve Örgütlenme Giderleri Hesabı, 263 Araştırma ve Geliştirme Hesabı, 264 Özel Maliyetler Hesabı şeklinde yer almaktadır.
Yukarıda da görüldüğü gibi belirlenen hesaplar işletmelerin entelektüel varlıklarının tamamını bilançoda gösterilmesine imkan tanımamakta, varolan unsurlar ise işletmenin kendi bünyesinde bilgi ve tecrübe gibi değerlere dayanarak oluşturduğu değerlerden ziyade bir bedel karşılığında dışarıdan satın aldıkları kıymetlerin izlenmesine imkan vermektedir. Temel mantığı vergicilik açısından ilgili varlık için ödenen bedelin birden fazla yıllarda gidere dönüştürülmesine dayanan sistemin, sahip olunan entelektüel varlıkların izlenmesine cevap vermede yetersiz kaldığı görülmektedir.
Yine yukarıda yer alan Şerefiye Hesabına değinmekte yarar vardır. Çünkü çoğu insan şerefiyeyi işletmenin sahip olduğu entelektüel sermaye olarak algılamaktadır. Bu algılama tamamen yanlış olmamakla birlikte doğruyu da yansıtmamaktadır. Belirtilen Tebliğde Şerefiye Hesabı için “bir işletme devralınırken katlanılan maliyet ile sözkonusu işletmenin rayiç bedelle hesaplanan net varlıklarının (öz varlık) değeri arasındaki olumlu farkların izlenmesinde kullanılır. Şerefiye hesaplanırken rayiç bedelin tespit edilmemesi halinde, net defter değeri esas alınır” şeklinde bir açıklamaya yer verilmiştir.
Genel manada entelektüel sermaye, şerefiye olarak –yani bir işletmenin piyasa değeri ile defter değeri arasındaki fark- olarak algılansa dahi bu değer faaliyetine devam eden işletmenin değerini değil satın alınan bir işletmenin şerefiyesini ortaya koymaktadır. Satın alındığı tarihte hesaplanan şerefiye değeri işletmenin entelektüel varlık değerini –yaklaşık veya uzak olarak – ortaya koymuş olsa dahi, faaliyetlerle birlikte işletme tarafından üretilen bilgiyi, geliştirilen süreci, yönetici başarısını ve maddi olmayan varlıklar cinsinden yaratılan diğer katma değerleri göstermekten uzak kalmaktadır. Bu ve benzeri nedenlerle şerefiye hesabının işletmenin sahip olduğu entelektüel varlıkları tam anlamıyla yansıtmadığı ortaya çıkmaktadır.
Diğer taraftan yine maddi olmayan duran varlıklar hesap sınıfında yer alan 263 Araştırma ve Geliştirme Giderleri Hesabı için “ işletmede yeni ürün ve teknolojiler oluşturulması mevcutların geliştirilmesi ve benzeri amaçlarla yapılan her türlü harcamalardan, aktifleştirilen kısmının izlendiği hesaptır” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Oysa gelinen noktada işletmelerin personeli için yapmış oldukları eğitim harcamalarının gelecek dönemlerde işletmeler için fayda yaratacağı ifade edilerek sözkonusu harcamaların direkt gider yazılmayıp aktifleştirilmesi gerektiği yönünde fikirler beyan edilmektedir (Önce, 1999, s.71).
Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bugün işletmeler için hazırlanan bilançolar işletmenin gerek gerçek değerini ortaya koymada gerekse işletmelerin sahip oldukları entelektüel varlıkların (bir bütün olarak maddi olmayan varlıkların) değerlerini göstermede yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu sorunun en azından bugün giderilebilmesi için Tek Düzen Hesap Planında boş bırakılan hesapların da kullanımı ile aşağıda yapılacak açıklamalar doğrultusunda giderilmesi sözkonusu olabilir.
31.12...
265 Entelektüel Varlıklar Hesabı X
502 Entelektüel Sermaye Hesabı X











Yukarıda yapılan kayıt sonrası sözkonusu değerler bilançoya aşağıdaki gibi aktarılabilir.

Aktif .......... A.Ş.’nin 31.12.... Tarihli Bilançosu Pasif
I. Dönen Varlıklar

III. Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar
II. Duran Varlıklar

IV. Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar
E – Maddi Olmayan Duran Varlıklar
V. Özkaynaklar
.....
A –Ödenmiş Sermaye

6 – Entelektüel Varlıklar
1 – Sermaye

2 – Ödenmemiş Sermaye (-)

3 – Entelektüel Sermaye
Örneğin işletmeler dönem sonlarında piyasa değerlerini Piyasa Değeri – Defter Değeri yönteminde olduğu gibi hesaplayarak, ortaya çıkan farkın ne kadarının bilançoda yer alması gereken maddi olmayan varlık olarak belirledikten sonra hesap planında boş bırakılan 265 ve 266 numaralı hesapları kullanarak izleyebilirler. İşletmelerde, sahip olunan entelektüel varlık değerleri unsurlar bazında ölçülebiliyorsa her unsurun ayrı ayrı takibi mümkün olabilir5. Eğer unsurlar bazında ölçülemiyorsa işletme bütününü dikkate alan bir hesaplamayla tek bir hesap ismi altında “entelektüel varlıklar” olarak tablodaki gibi kayıt yapılabilir.
Bilançonun bu şekilde düzenlenmesinden sonra sahip olunan entelektüel varlıklar bilançonun altında unsurlar şeklinde dipnotlarda açıklanabilir. Şu anda otuz adet bilanço dipnotu bulunmaktadır. Otuz birinci dipnot olarak sözkonusu değerlerin açıklanmasının, muhasebe düzeni açısından sakınca yaratmayacağı söylenebilir.
Entelektüel varlıklarla ilgili hesaplamaların, konsolide finansal tablo hazırlama mantelitesinde olduğu gibi, bilanço tarihinde veya ihtiyaç duyulduğu anda yapılarak kayıtlara alınması ve bilançoda gösterilmesi mümkündür. Olayın bu şekilde takip edilmesi, dönemler itibariyle entelektüel varlık değerlerindeki değişikliği de takibe imkan verecektir. Yıllar itibariyle artışlar ilgili hesaplara gösterildiği biçimde (265 Entelektüel Varlıklar Hesabı borçlu, 502 Entelektüel Sermaye Hesabı alacaklı), azalışlar ise ters çevrilmek suretiyle (502 Entelektüel Sermaye Hesabı borçlu, 265 Entelektüel Varlıklar Hesabı alacaklı) muhasebeleştirilebilir.
Bilançonun bu şekilde düzenlenmesinde faaliyet dönemine ilişkin finansal kârın hesaplanmasında sorun ortaya çıkabilir. Çünkü bilanço esasına göre vergilendirilecek kazanç, dönemsonu özsermayesi ile dönem başı özsermayesi arasındaki olumlu farka dönem içinde çekilen değerlerin eklenmesi, eklenen değerlerin ise düşülmesi sonucu bulunur. Bu sorun gerekli düzenlemeler yardımıyla giderilebilir. Örneğin entelektüel değerlerin bilançoya aktarıldığı ilk yılda özsermaye, entelektüel değerler dikkate alınmadan hesaplanabilir.
Diğer taraftan işletmeler gelir tablolarında yer alan kazançlarının üzerinde vergi ödedikleri için doğal olarak entelektüel varlıkların vergisini de ödemiş olmaktadırlar. Çünkü sözkonusu karın bir kısmı maddi varlıklara isabet ederken bir kısmı ise entelektüel varlıklara isabet etmektedir. Maddi olmayan varlıkların hesaplanması yönteminde hayali bir işletme için verilen örneğe bakıldığında bu olgu rahatlıkla görülebilir. Tablo 1’de işletmenin ortalama karı 100 milyar olmakta ve bu kardan işletmenin sahip olduğu entelektüel değerlere isabet eden kısmı 26,8 milyar olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle işletmelerin düzenledikleri gelir tablolarında da sözkonusu hesaplamalar yardımıyla elde edilen karın ne kadarının maddi varlıklardan ne kadarının entelektüel varlıklardan elde edildiği hesaplanarak gelir tablosunda aşağıdaki gibi gösterilebilir.
Dönen Karı veya Zararı xx
Vergi Karşılığı (xx)
Net Kar xx
Maddi Varlıklardan x
Entelektüel varlıklardan x

Sonuç
İşletmelerde faaliyet süreçleri boyunca üretilen, temelini bilgi ve deneyimin oluşturduğu işletmenin rakipleriyle farkını ortaya koyan ve bazen işletmeyi diğer işletmelerden bir adım önde kılan, entelektüel sermaye olarak nitelendirilen maddi olmayan –soyut- varlıklar 20.yüzyıl işletmeciliğinin dikkat çeken yönünü oluşturmaktadır. Günümüzde işletmeler maddi varlıklardan ziyade bilgiye, bilgi sistemlerine, bilgi teknolojilerine yönelik yatırımlara yönelmektedirler. Gelinen noktada maldan ziyade hizmete yönelik müşteri talebi bu hususu gerekli kılmaktadır6.
İşletmelerde varolan entelektüel değerler, işletme çalışanları tarafından üretim süreçleri boyunca, gerek bireysel bazda insan boyutunda gerekse, örgüt kültürü ve yönetim süreçleri gibi kurumsal düzeyde zamanla ve çeşitli gelişmeler neticesinde ortaya çıkmaktadır. Entelektüel sermayenin somut şeklini işletmelerde elde edilen know-how, patent, lisans anlaşmaları, sahip olunan markalar, işletme adı ve müşteri sadakati gibi değerler ortaya koymaktadır.
Belirtilen entelektüel değerlerin işletme düzeyinde ölçülmesi soyut varlıklar olmaları nedeniyle kolay değildir. Bununla birlikte gerek unsurlar bazında gerekse işletme düzeyinde ölçülmesine yönelik geliştirilmiş çeşitli yöntemlerin bulunduğunu belirtmek mümkündür. Bu yöntemlerden entelektüel sermayeyi işletme düzeyinde ele alan Piyasa Değeri/ Defter Değeri, Tobin’in Q oranı ve Maddi Olmayan Varlıkların Değerlerinin Hesaplanması yöntemleri bulunmaktadır. Gerek Piyasa Değeri / Defter Değeri yönteminde gerekse Tobin’in Q oranı yönteminde işletmenin sahip olduğu entelektüel sermaye düzeyinin ölçülmesindeki esas, işletmenin piyasada oluşmuş cari değeri ile defter değeri arasındaki farkın ortaya konmasıdır. Tobin’s Q oranını bu manada farklı kılan hesaplamada defter değerini değil de varlıkların yerine koyma değerlerini kullanmasıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, yöntemlerde ele alınan verilerin sermaye piyasalarında oluşan işletme değerleri olması ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülke sermaye piyasalarında bazen spekülatif ataklar gibi dış faktörler nedeniyle işletme değerinin olması gerekenden farklı düzeylerde gerçekleşmesidir.
Belirtildiği gibi söz konusu yöntemlerin bir takım sakıncalar taşımalarına rağmen yinede mevcut verilerle işletmenin sahip olduğu entelektüel değerlerin ölçülmesi ve temel finansal tablolar aracılığıyla sunulması gerekir. Bilindiği üzere, finansal tabloların düzenlenme amacı işletme ile ilgili çıkar gruplarının bilgi gereksinmelerinin tam ve doğru bir biçimde karşılanmasını sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için işletmenin sahip olduğu maddi varlıklar gibi entelektüel değerler diye nitelendirilen maddi olmayan varlıkların da gerçeğe yakın değerleriyle en azından temel finansal tablolar (bilanço- gelir tablosu) aracılığıyla sunulması gerekir. Türk Tekdüzen Muhasebe Sistemi içerisinde, finansal tablo dipnotlarından da faydalanmak yoluna gidilerek entelektüel değerlerin temel finansal tablolarda yer alması sağlanmalıdır. Çünkü çağın gereklerine uygun muhasebe anlayışının; işletmelerin sahip oldukları fiziksel varlıkların yanı sıra entelektüel değerlerin de yönetilmesi ve izlenmesine, standart ölçülerde ölçülüp raporlanmasına, denetlenmesine, hem yönetime hem de müşteriler, ortaklar ve yatırımcılar gibi diğer çıkar gruplarına alacakları kararlarda önerilerde bulunmalarına imkan sağlayacak biçimde değişmesi gerekmektedir.


Dipnotlar
1 İşletmelerde, sahip veya yöneticilerce işletmenin gerçek değerini ortaya koymaktan uzak, tarihi maliyet esasına dayalı bilgilere dayanılarak karar alınması, işletmelerin gelecekte bir takım sorunlarla karşılaşmalarına neden olabilmektedir. Bu sorunlar işletmelerde, alternatif yatırımlar arasında rasyonel karar alamama, finansal ve yönetim açısından başarısızlığa uğrama, hedefleri doğru seçememe, istenilen hedefe ulaşamama vb. şeklinde ortaya çıkabilir. Diğer yandan yatırımcılar, ortaklar ve kredi kuruluşları gibi çıkar gruplarının da gerçeği yansıtmayan bilgilerle işletme hakkında karar almaları doğru olmayan neticeler doğurabilmektedir.
2 Ayrıca bkz. Büyüközkan, 2002, ss.39-42. ve Liebowitz, Jay ve Suen, Ching Y, 2000, ss.55-62.
3 Illinois eyaletinin Evanston kentinde bulunan Kuzeybatı Üniversitesi’ndeki Kellog İş İdaresi Okuluna bağlı araştırma merkezi.
4 İşletmelerin sahip oldukları entelektüel değerlerin ilgililere sunulmasında, bilançolar aracılığıyla mı sunulacağı veya ayrı bir rapor halinde mi sunulacağı tartışma konusudur. Bu noktada konuyla ilgilenenlerin bir kısmı ayrı bir rapor halinde sunulması gerektiğini belirtmektedirler. Bu görüşün esası, entelektüel değerlerin finansal tablolarda gösterilebilmesi için mevcut muhasebe düzeninin kökten değişmesi gerektiği kanaatine dayanmakta ve entelektüel varlıkların bilançolardan ayrı olarak “Entelektüel Sermaye Tablosu” halinde sunulması gerektiği yönündedir (Önce, 1999, s.82). Diğer taraftan, mevcut muhasebe düzeninin sözkonusu değerleri yansıtmaya elverişli olmasa dahi, eksikliklerin giderilmesi suretiyle işletmenin bir bütün olarak değerlendirilmesi için bilanço dipnotlarının da yardımı ile bilançoda gösterilmesi gerektiği şeklinde de fikirler ileri sürülmektedir.
5 Entelektüel sermayenin unsurlar bazında ölçülmesi için bkz. : Önce, 1999, s.89-92. / Stewart, 1997, s.257-277./ Liebowitz - Suen, 2000, s.54-67./ Büyüközkan, 2002, s.40-43.
6 Bkz.: SEETHARAMAN, A., - SOORİA, H.Bin Zaini- SARAVANAN A.S., 2002, s.145.
Kaynakça
· AKDEMİR, Ali (1998), “Entellektüel Sermaye Konseptinin İşletmecilik Anlayışındaki Dönüşümleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, s.3 (Güz), ss.63-72.
· AKPINAR, Ali Talip (2000), “Entellektüel Sermaye Kavramı”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:1, s.51-59.
· AŞIKOĞLU, Rıza - AŞIKOĞLU, Meral (1998), “Bilgi Toplumuna Geçiş Sürecinde Entellektüel Sermayenin İşletmenin Piyasa Değerine Etkisi”, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: XIV, Sayı:1-2, s.567-595,
· BROOKING, Annie (1997), “The Management of Intellectual Capital”, Long Range Planning, Cilt:30, Sayı:3, s.364-365.
· BUKH, P.N ve. Diğ. (2001), “Constructing Intellectual Capital Statements”, Scandinavian Journal of Management, Cilt:17, s.87-108.
· BÜYÜKÖZKAN, Gülçin (2002), “Entellektüel Sermaye Yönetimi”, KalDer Forum, Nisan-Mayıs-Haziran, s.35-.44.
· CHWALOWSKI, M. (1997), “Intellectual Capital Matters!”, The Electricity Journal, Cilt:10, Sayı:10, s.88-93.
· ÇELİK, Arzum Erken - PERÇİN, Selçuk (2000), “Entellektüel Sermayenin İşletme Bazında Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Yıl:1, Sayı:2, s.111-.118.
· EDVINSSON, Leif (1997), “Developing Intellectual Capital at Skandia”, Long Range Planning, Cilt:30, Sayı: 3, s.366-373.
· GUTHRIE, James (2001), “The Management, Measurement and the Reporting of Intellectual Capital”, Journal of Intellectual Capital, Cilt.2, Sayı:1, s.24-41.
· JOIA, Luiz Antonio (2000), “Measuring Intangible Corparate Assets –Linking Business Strategy With Intellectual Capital” Journal of Intellectual Capital, Cilt:1, Sayı:1, s.68-84.
· LIEBOWITZ, Jay - SUEN, Ching Y. (2000), “Developing Knowledge Management Metrics for Measuring Intellectual Capital”, Journal of Intellectual Capital, Cilt:1, Sayı:1, s.54-67.
· ÖNCE, Saime (1999), Muhasebe Bakış Açısı İle Entellektüel Sermaye, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 1100, Eskişehir.
· ROOS, Göran - ROOS, Johan (1997), “Measuring Your Company’s Intellectual Performance”, Long Range Planning, Cilt:30, Sayı: 3, s.413-426.
· SEETHARAMAN, A., - SOORİA, H.Bin Zaini- SARAVANAN A.S., (2002), “Intellectual Capital Accounting and Reporting in the Knowledge Economy”, Journal of Intellectual Capital, Cilt 3, Sayı:2, s.128-148.
· SEYİDOĞLU, Hail (1992), Ekonomik Terimler Ansiklopedik Sözlük, Güzem Yayınları, No: 4, Ankara.
· STEWART, Thomas, A. (1997), Entellektüel Sermaye Kuruluşların Yeni Zenginliği, MESS Yayın No: 258, İstanbul. (Çev.Nurettn ELHÜSEYNİ)
· SÜRMEN, Yusuf (2000), Muhasebe – I, Akademi Ltd. Şti. Yayınları, No: 15, Trabzon.
· TEKİN, Cem (2002), “Küresel Rekabete Ne Kadar Hazırız?”, http://www.strata.com.tr/ (19.04.2002).
· YAZICI, Kamil (2001), İşletme Bilimine Giriş, Trabzon.
· YAZICI, Mehmet (1990), Muhasebe Tümlemleri ve Örgütlenmesi, Mü. İİBF-Nihad Sayar- Yayın ve Yardım Vakfı Yayını, No:439/672, İstanbul.
· YURTSEVEN, Rıdvan (2000), “Entellektüel Sermaye Yetenekleri Tekstil ve Konferksiyon – Gıda –İlaç ve Kimya – Otomotiv – Metal Sektörlerinde Karşılaştırılmalı Bir Araştırma”, M.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:XVI, Sayı:1, ss.413-427.
(1993), Muhasebenin Temel Kavramları ve Tekdüzen Hesap Planı

Hiç yorum yok:

Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE