Enerji - Mekan İlişkileri , Zaman Kavramı ve Evrim

Dünyamızın tarihi, yeryuvarı katmanlarına işlenmiş olarak kaydedilmiş bulunmaktadır. Güneş sistemimizin ve evrenimizin tarihi de o sistemler içinde çeşitli şekillerde kaydedilmiştir. Şimdi, tüm bu tarihsel gelişimlerin hepsinin çok genel bir özetini sunmak, nasıl bir evrende ve nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlayabilmek için, geçmişe doğru bir geziye çıkalım.

1. Günümüzden 50 yıl geriye gittiğimizde, elektronik teknolojisine ait ürünlerin (bilgisayar sistemleri, uydular ve bunlara dayalı iletişim teknolojisi, sonograf, vs.) yok olduğu bir dünyada yaşıyorduk ve tüm bu güncel teknolojilerden yoksun olduğumuzdan, bir saatte yapılabilecek bir işi bir kaç ayda ancak yapabiliyorduk, hatta bazı işleri hiç yapamıyorduk. Bu nedenle, günümüze oranla çok düşük bir "refah" seviyesindeydik. (Ayrıca, yeni bilgilere dayalı olarak oluşturulan bu yeni iş kolları, yeni iş alanları sağlayarak, dünya genelinde işsizliğin azaltılmasında ana faktör olmuştur. Bundan çıkartılacak ilk sonuç: işsizliğe karşı en etkin yol, doğal sistem hakkında yeni bilgiler elde ederek, bu bilgilere dayalı yeni teknolojiler geliştirip, yeni iş kolları yaratmaktır.)
2. 200 yıl geriye gittiğimizde, elektrik bilgisi ve teknolojisinin yok olduğunu görüyoruz ve geceleri mum veya şamdanlarla aydınlatılan mekanlarda yaşadığımız, radyo, televizyon, telgraf, telefon, otomobil, uçak, tren gibi bugün hayatımızı renklendiren ve rahatlatan bir çok nesneden yoksun bir dünyaya dönmüş oluyoruz. Refah düzeyimiz daha da düşmüş ve dünyadaki insan sayısı da, motorlu aletlerle ilişkili tüm meslekler de dahil olmak üzere, bir sürü iş kolunun yok olması nedeniyle, bir milyarı ancak bulmaktadır.
3. 500 yıl geri gittiğimizde, matbaadan yoksun olduğumuz bir döneme giriyoruz ve yaşam çok monotonlaşıyor, çünkü okuyacak bir kitap bulmak bile çok zor oluyor.
4. 1000 yıl geri gittiğimizde, barut gibi patlayıcı maddelerin bilinmediği bir çağa dönmüş oluyoruz ve insanlar her türlü mücadelesini ancak bıçak, kılıç, ok, mızrak gibi basit aletlerle yapıyorlar. Yeryüzündeki meslek sayısı daha da azalmış ve tüm dünyada yaklaşık bir-iki yüz milyon kadar insan ancak yaşıyor.
5. On bin yıl öncelerine gittiğimizde, günümüzdekiyle hiç kıyaslanamayacak bir yaşam dönemine dönmüş oluyoruz: İnsanlar ne bir maden biliyorlar, ne çanak çömlekten haberleri var, ne de doğru dürüst bir barınakları var. Bunun sonucu olarak, ne çivi gibi, maddeleri birbirine bağlayabilen bir nesneye sahipler, ne de bir bardak su veya bir kaşık çorba içebiliyorlar. Her türlü çanak-çömlekten yoksun bu yaşam döneminde, insanlar dere, göl, veya pınar şeklinde su kaynaklarına doğrudan bağımlılar ve asla onlardan uzak bir yerde yaşayamıyorlar, çünkü suyu taşıyacak veya saklayacak bir çanak - çömlekten yoksunlar. Henüz tarım ve hayvancılık konusunda da bilgileri yok ve bu nedenle, yabani bitki ve meyvelerle, ve de vahşi hayvan avcılığı ile geçinmek zorundalar. Böyle bir yaşam tarzında, nüfus yoğunluğu gittikçe azalmak zorunda, çünkü doğada ancak 100 kilometrekarelik bir alanda yetişen yabani bitki, meyve ve hayvan bir ailenin ihtiyacını karşılayabiliyor. Günümüzde bilinen mesleklerden hiç biri yok, dolayısıyla toplumsal hayat sisteminin temel öğesi olan "karşılıklı hizmet alış veriş sistemi" de oluşturulmamış. Toplumsallaşmanın olmaması ve dere veya diğer su kaynaklarına bağımlı yaşamaya zorunluluk nedeniyle, tüm dünyadaki insan sayısı ancak yaklaşık 10 milyon civarında. Evet, 10-15 bin yıl öncelerine gittiğimizde, tüm dünyanın nüfusu, bir "İstanbul" nüfusu kadar ancak var.
6. 30 bin ile100 bin yıl önceleri arasına gittiğimizde, dünya nüfusu yaklaşık bir milyona düşüyor. Bu düşüşün ise iki ana nedeni var: Birincisi ve en önemlisi, dünya ikliminin o zamanlarda çok soğuk bir buzul devrine denk gelmesi ve bu nedenle dünya üzerinde yaşanabilecek ortamların, yüksekliği çok düşük vadiler ve tatlı su kaynakları çevreleri ile sınırlanması; ikincisi ise, insanlığın bilgi düzeyinin daha da azalarak, ok, mızrak, zıpkın, iğne gibi en basit temel ihtiyaç öğelerini dahi üretemeyecek ilkel bir düzeyde olmasıdır. O zaman insanlarının bilgi düzeyleri, sadece sert taşları seçip, onlardan kopardıkları parçaları, kesici alet olarak kullanmak ve de taşların birbirleriyle çarpışması sırasında çıkan kıvılcımdan ateş yakabilmekten ibarettir!
7. Zaman içinde geriye doğru gittiğimizde, her şeyde bir değişme ve dönüşüm görüyoruz. Örneğin, yaklaşık 2 milyon yıl geri gidildiğinde, insan diyebileceğimiz yaratıklar, çok tıknaz, çok küçük kafataslı, kalın kaşlı, kaba kemikli, daha kısa boylu oluyorlar. Ayrıca belden altı insansı, ama belden üstü maymunsu bir başka "iki ayaklı" yaratık daha var. Yaklaşık 2.5 milyon yıl geriye gittiğimizde, insanların bu eski ataları da yok oluyor. Australopitechus adı verilen diğer iki ayaklı yaratık ise, yeryüzü sahnesinde yaşamına geçmişe doğru bir süre daha devam ediyor ve 5 milyon yıl önceleri film sahnesinden o da kayboluyor; sahnede sadece, filler, aslanlar, atlar, maymunlar, sığırlar, vs. gibi diğer memeliler ve diğer omurgalı ve omurgasız hayvanlar kalıyor. Yaklaşık 70 milyon yıl geriye gittiğimizde, hemen hemen tüm memeli hayvanlar kayboluyor ve onların yerine dinozorlar denilen bambaşka hayvanlar filmde görülüyorlar.
8. Filmimizde dünyanın coğrafik görüntüsüne bakarsak, zaman içinde onun da tamamen değiştiğini görüyoruz: Geçmişe doğru gidildikçe Atlantik okyanusu gittikçe daralıp küçülüyor, Kuzey ve Güney Amerika kıtaları Avrupa ve Afrika ya doğru yaklaşmaya başlıyorlar. Hatta bu yaklaşmanın hızını bile saptayabiliyoruz: Yılda yaklaşık 4 cm! Diğer taraftan bir çok ülke haritadan kaybolmaya ve denizlere gömülmeye başlıyor: Tüm Alp dağları, tüm balkan ülkeleri, Anadolu, İran, Himalayalar gittikçe denize gömülüyorlar, onların oldukları bölgede Tetis adını verdiğimiz büyük bir okyanus beliriyor; bu arada Afrika çok daha güneylere kayıyor!
9. Filmi geriye doğru oynatmaya devam edersek, yaklaşık 350 milyon yıl öncelerine ait tamamen değişik bir dünya coğrafyası ve tamamen değişik bir bitki ve hayvan topluluğu ortaya çıkıyor: Atlantik Okyanusu yok, Alp dağları, balkan ülkeleri, Anadolu, İran, Himalaya vs. yok; Afrika, Hindistan, Avustralya, Antarktika hepsi bir birine yapışık haldeler; Avrupa ve Asya ise birbirinden ayrılmış, aralarında Ural Dağlarını doğuracak bir okyanus var! Canlılar alemi de tamamen değişik: Dinozorlar da yok olmuşlar, karalarda hayvan ve bitki çeşitliliği çok az: sadece böcekler, bazı sürüngenler ve bolca amfibiya denilen semender ve kurbağagiller, bataklıklı ortamlarda yaşıyorlar. Meyve ağaçları gibi yapraklı bitkiler yok, çiçekli hiç bir bitki yok, onların yerine dev eğrelti otu ağaçları var. Yaklaşık 450 milyon yıl öncelerini gösteren sahnede ise, hayatın karalardan tamamen çekildiğini, yaşamın sadece denizlerde sürdüğünü görüyoruz. Karalar tamamen çırıl çıplak, ne bir yeşillik göze çarpıyor, ne bir kuş cıvıltısı duyulabiliyor, ne de bir yaprak hışırtısı!
10. Artık filmin bundan sonraki geçmişe ait sahnelerinde dünyamızdaki yaşamın sadece denizlerde olduğu bir zaman dilimini seyredeceğiz. 600 milyon yıl öncelerine varıldığında, canlılar aleminde tekrar büyük bir geçiş dönemiyle karşılaşıyoruz: Bize aşina olan tüm hayvanlar sahneden kayboluyorlar. Ne bir balık, ne bir denizkestanesi, ne bir midye, ne bir ıstakoz benzeri yaratık, vs. var! Ama denizlerde yine de bazı tuhaf görünüşlü hayvanlar bulunuyor: Günümüzde benzeri olmayan bazı deniz kurtçukları, medüze benzeyen yumuşak gövdeli yaratıklar, vs.. Hepsinin ortak özellikleri şu: Bu canlılarda hiç kabuk, iskelet, gibi bir koruyucu veya destekleyici oluşum gelişmemiş. Onun için bu canlılara ilk defa bulundukları yerin ismine atfen Ediacara hayvanları diyoruz. Yaklaşık 700 milyon yıl öncelerine varıldığında, Ediacara hayvanları da yok oluyorlar: artık "hayvan" diye adlandırdığımız hiç bir yaratık dünyamızda görülmüyor. Filmimizin sahnesinde, dünyamızın o zamanki denizlerinin sahipleri olarak, sadece "mikroplar" var artık. Dünyanın coğrafik görüntüsü de artık günümüzünkiyle en ufak bir benzerlik göstermiyor; tüm kıtalar küçük kıymıklara bölünmüş olarak o zamanın okyanuslarında ya bir ada gibi, veyahut deniz içine gömülmüş parçalar olarak dağılmışlar.
11. Yaklaşık 3 - 3.5 milyar yıl geri gidildiğinde, denizler alemindeki mikropların çekirdekli olanlarının da (Ökaryota) sahneden silinmiş olduğunu ve dünyanın "bakterilere" (Prokaryota) kaldığını görüyoruz. Yaklaşık 4 milyar yıl geriyi gösteren sahnede ise, dünyamızın bu ilk sakinleri de filmden siliniyorlar ve tamamen "hayatsız" bir zaman dilimine giriliyor.
12. Bu film daha da geriye oynatılmaya devam edildiğinde, yaklaşık 5 milyar yıl önceleri Dünyamızın ve de enerji kaynağımız olan Güneşin ve de ona ait Mars, Venüs, vs. gibi diğer gezegenlerin sahneden kaybolduğu izleniyor. Tüm gezegenleriyle birlikte Güneş (ve de Dünyamız) sahneden silinirken, onların olduğu yerde, büyük bir dev yıldız = süper nova onların yerini alıyor.

Kaydı yapılabilen filmimizin bundan sonraki eskiye ait sahneleri artık gittikçe bulanıklaşıyor ve net bir görüntü alınamıyor. Saptanabilen tek olay şu oluyor: Tüm galaksileriyle ve yerel guruplarıyla birlikte evrenimiz gittikçe büzüşüp küçülmeye başlıyor (aslında küçülmeye devam ediyor), ve yaklaşık 15 milyar yıl öncesine varıldığında, büzüşebileceği en küçük boyuta sıkışmış, yoğun bir enerjik ortama dönüşmüş, küçük bir kürecik olarak görünüyor. Bu küçük kürecik içinde ise her şey atom altı parçacıkları olarak bulunuyor. Ve filmimiz burada son buluyor.

Zaman Kavramının Tanımı ve Evrim Kavramıyla İlişkisi

Tüm evrenin ve dünyamızın aynı anda bir resminin çekilerek, her şeyin o resimdeki gibi dondurulmuş olduğunu tasarlayın. İnsanlar heykeller gibi donup kalsınlar ve bedenler içindeki hücrelerde her türlü faaliyet durmuş olsun; rüzgar esmesin, ışık dursun, dünyamız dönmesin, ay-güneş-yıldız sistemleri birbirlerine göre hiç hareket etmesinler, hiç birinin üzerinde en ufak bir faaliyet olmasın! O zaman, ne yaşam oluşur, ne gün, ne gece, ne ay, ne de yıl! Yani o durumda zaman oluşmaz. Bu nedenle, zaman bir hareketlilik, bir akım-aktarım, vs. , basit bir ifadeyle bir değişim-dönüşüm göstergesidir.

Doğadaki bu değişim-dönüşümlerin nedeni ise: canlı cansız tüm varlıkların "hücreler", "hücrelerin" moleküller, moleküllerin atomlar, atomların ise, enerji ile maddenin iç-içe olduğu, atom-altı-parçacıkları denilen temel yapı taşlarından oluşmalarıdır. Her şey matruşka bebekleri gibi, içlerindeki bir başka öğe tarafından oluşturulduğundan, ve en temeldeki öğe ise sürekli-değişken-akışkan (yani aktif = canlı) olduğundan, halkanın en son ürünleri olan doğa ve dünyamızın nesnelerinin de sürekli bir değişim-dönüşüm içinde olması kaçınılmazdır. Bu nedenle "zaman" denilen değişim-dönüşüm göstergesi ortaya çıkar ve doğadaki her şeyde bir değişim-dönüşüm (yani evrim, evolution) vardır ve bireysel ömürler bu evrimin sadece birer adımıdırlar! (Değişim-dönüşüm denilen bir sistemin doğa ve dünyamızda var olduğu, 2-3 asır öncesine kadar bilinmez. Dolayısıyla böyle bir terime karşılık gelecek bir sözcük de türetilmemiştir. Darwin 1859da canlılar arasında değişim-dönüşüm olduğunu gözlemleyince, değişim-dönüşüm anlamında evolution diye sözcük türetir ve ondan beri de evolution = evrim sözcüğü değişim-dönüşüm anlamında kullanılmaya başlanır. Zaman kavramının da değişim-dönüşümü simgelediği doğa-bilimsel verilerle ıspat edildikten sonra, zaman kavramıyla evolution kavramlarının eş anlamlı oldukları ıspatlanmış olur. Değişim ve dönüşüm hem canlılar hem de cansızlar aleminde vardır; değişim ve dönüşümün kısa tanımı da EVRİM olduğuna göre, evrim hem canlılar aleminde, hem de cansızlar aleminde söz konusudur. Yani zaman ve evrim eş-anlamlı olmaktadırlar.) Bu saptamayı yaptıktan sonra evrim var mı, yok mu tartışmalarına bir nokta konulmuş olsun: Evrim yoktur demek, zaman yoktur demektir!

Tüm bu anlatılanlardan çıkartılacak sonuç şu olur: Doğa ve dünyada sabit ve değişmez hiçbir şey yoktur; geçmişe gidildikçe, kentlerimiz kayboluyorlar; bilinen mesleklerimiz yok oluyorlar; insanlar ve de tüm diğer canlılar değişikliklere uğrayarak silinip gidiyorlar; dünyamızın görüntüsü sürekli değişiyor, karalar parçalanıp denizlerin altına gömülüyorlar, denizlerdeki biriken çamurlar, sıkışıp yükseliyorlar ve yeni dağlar oluşuyor; dünyamız ve güneş sistemimiz doğup, gelişiyor ve de bir yöne doğru gidiliyor. (Güneşin doğup batması sürecinde, bir gün önceki ile bir gün sonraki Güneş arasında fark vardır: Bu iki gün arsında, Güneşte bir sürü hidrojen yanarak helyum elementine dönüşmüştür; dolayısıyla, Güneşimizin ömründen bir parçası eksilmiştir. Bu arada ise, Güneşteki bu reaksiyonlardan kaynaklanan güneş ışınları dünyamıza gelip, fotosentez yapan canlılarca bağlanarak biyokütleye dönüştürülmüş, böylelikle bir çok yeni canlı oluşumuna olanak sağlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yayınlananlar

Dosyalar

9. kalkınma Planı.İş Planı.Kosgeb destekleri 1.Kosgeb destekleri 2.Kosgeb arge destekleri.Kosgeb Tekmerleri.Motivasyon.Hayaller.Tübitak teydeb destekleri.Oslo Klavuzu Işığında Yenilik.Frascati Klavuzu Işığında Ar-Ge.Problem Çözme Teknikleri.Proje Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi.Matriks Organizasyonlar.Fikri Mülkiyet Hakları.Marka nedir?.Marka başvurusu.Marka koruma.Bitki Islahçı Hakları.Patent Bilgisi.Verimlilk.6.çerçeve programı.Kobilerin 6.çerveve programına katılımı.6.çeçeve programında uluslararası işbirliği.
6.çerçeve programı projesi hazırlama .6.çerçeve programı projesi sunma ve değerlendirme.Finansal Analiz.Örnek Finansal Analiz.Finansal Başarısızlık.Sermaye Piyasası Kurumu.İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi.AB'ye Özel sektörün intibakı.AB Çevre Müktesebatı.Stratejik Planlama.Bilgi Toplumu Stratejisi.Tarım Stratejileri.Kriz Yönetimi .EU Lobbying.Bilgi ekonomisinin reddettikleri.Teknokentler.Bilgi Ekonomisi.E-Ticaret'e Davet.TİKA Teknik Yardım Projeleri.Fikri Mülkiyet Hakları.Proje Yönetimi.Endüstriyel Tasarım Tescili.Tübitak Proje Destek Süreci.Pazar Araştırması ve Planlaması.Örgüt Yönetimi.Makale Yazma.Bilimsel Araştırma Teknikleri.


Yurtdışı Pazarları
Azerbaycan. Moğolistan. Türkmenistan. Kırgızistan. Kazakistan. Özbekistan. Ukrayna. Moldava. Romanya. Gürcistan. Makedonya. Bosna-Hersek.


Vizyon 2023 Teknolojik Öngörüleri
Strateji Belgesi. Üretim. Tasarım. Savunma Havacılık Uzay. Nano. Mekatronik. Malzeme. Enerji ve Çevre. Biyoloji ve Genetik. Bilişim.

Genel Bilgiler

FELSEFE
Dinler Tarihi.Atatürkçülük.
BİLİM
TOPLUM Dunya ekonomi tarihi.GIDA ÇEVRE SAĞLIK TARIM Bitki Islahı.MALZEME TEKNOLOJİ Nano Teknoloji.Bilgisayar Ağ Temelleri.ENERJİ TAŞIMACILIK UZAY Yıldızların İç Yapısı ve Evrimi.
SANAT
ROL MÜZİK EDEBİYAT YEMEK Denizlerimizdeki Balıklar.
SPOR
YAZ KIŞ MÜCADELE